hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle belirtmek zorundayım ki bahse konu olan mesaj kuvvetle muhtemel sadece benim için komik, pek yarmayacak sizi yani.

    ben 11 ve 9 yaşlarında 2 çocuğu olan, 34 yaşında bir kadınım. çocuklarımın arkadaşları arasında pek sevilirim. elimden geldiğince kendi çocuklarıma nasıl davranıyorsam, arkadaşlarına da öyle davranırım. karşımdakilere bebe muamelesi yapmam, adam yerine koyarım yani. bazen onlarla parka çıktığımda muhabbet ederiz, aramızda mesafeli bir samimiyet vardır...

    bu yıl çocuklar anneannelerinin yanında okula gidiyor. işsizim ben şu sıralar, bütün gün evde depresif depresif tek başıma oturuyorum. sadece kitap okuyup, sözlük kurcalıyorum. böyle zamanlarda içimden kimseyle konuşmak gelmez, ne telefona bakarım ne de kapıya... hoş banka, turkcell ve sigara bıraktırma merkezi dışında arayan da yok ya, neyse...

    çocuklarımın arkadaşlarından biri (onur diyelim adına) 10 yaşında, beni ekstra sever. böyle hafiften bir hayranlık besler. çocuklar evde olmasa da ara sıra kapıya gelip sohbet etmek ister. öyle havadan, sudan, derslerden, okuldan, can sıkıntısından falan bahseder kapıda, ben de dinlerim. ama şu son birkaç haftadır kapı çalındığında servise gelen apartman görevlisine bile kapıyı açasım yok. dolayısıyla gelen çalıp çalıp geri dönüyor. tabii onur da kapıyı çalıp çalıp geri dönüyor.

    bugün evde oturup yine dakikaları sayıyordum ki telefonuma bir mesaj geldi:

    gönderen: onur

    mesaj: naber:)

    len bu ne? fahriye abla gibi hissettim kendimi birden!

  • 2010 yılında izleyen bebelerin, holywood klişesi olarak nitelendirdiği bazı olguları, 1994 senesinde sinema sanatına yerleştiren, yani klişe olan değil arkasından gelen filmler için "klişe" yaratan sinema tarihinin en önemli başyapıtlarından.

  • annesi ve babasi paris seyahatinde otelde kalacaklar,babasi ucuz bir otel istiyor sadece konaklayacagiz vs, annesi pahali bir otelde israr ediyor ve pahali otelde kaliyorlar.

    aksam odada bir findik faresi gorunce babasi soyleniyor gordun mu, simdi nasil anlaticaz bunu diye cunku sadece biraz ingilizceleri var. annesi resepsiyonu ariyor ve:

    - do you know tom and jerry diyor.
    -yes diyor resepsiyondaki
    annesi:
    -jerry is here! diyor.

    cem yilmazdaki cakmak hikayesinden sonra hakikaten bu da efsane, muthis zeka`::))`

    edit: debe de bir numara olmak da varmis,tesekkurler canlar.

    edit2: bilmeyen arkadaslar soruyor tek tek yazmak zor oldu, cakmak hikayesini cem yilmaz gosterisinde anlatir: babasinin midesinde yanma vardir ve ingiltere' de doktora giderler ama babasi midesindeki yanmayi anlatamaz. annesi bir cakmak alir ve karin bolgesine tutup yakar, gezdirmeye baslar yanmayi anlatmak icin ve anlatir. hikaye bu.

    edit3: altta yazan entry sanirim bir aciklama gerektiriyor. hikayeyi ayhan sicimoglu bostanci gosteri merkezinde bir konser sonrasi aktarmistir. olayin dogrulugu veya baska bir boyutunu bilemem,bizzat ayhan sicimoglu' ndan dinledim.

  • realizmin, gerçeği olduğu gibi görmek değil onunla münasebetimizi en iyi şekilde tayin etmek olduğunu söyleyen ayarcı şahsiyet. elini attığı her işi kendine has yöntemlerle halleder. karşısındaki insanı en abuk şeylerin elzem olduğuna rahatça inandırır. biz de buna hayri irdal ile beraber sürekli şaşarız.

  • o kadar içim burkuldu ki videosunu izledikten sonra. gözleri dolmuş, hırpalanmış.
    adam şu tehlikenin kol gezdiği günlerde kendini tehlikeye atıp kolonya dağıtıyor. özellikle bunu kendisi elden yapıyor, kimseye de yaptırmıyor.
    siz nasıl bu adamın yüzüne karşı "iğrençsin!" diyebiliyorsunuz?
    vicdan yoksunları sizi.

  • bir başkasının canını alan insanı savunup, “bizim canımıza kast eden adamı neden savunalım” denmesi ülkemizin hukuk sisteminin özetidir.

  • oh olmuş.
    gelene geçene vize dağıtırlar, ülkenin eğitimli kesimi 3 gün tatil yapıp dönmek ister, binlerce evrak talep ederler. oh olsun amk almanyasına.

  • o da bir şey mi!

    fındık, incir ve kayısı üretiminde dünya 1.
    antep fıstığı üretiminde dünya 2.
    ceviz üretiminde dünya 4. süyüz.

    ama halkımız bunların tadını unuttu maalesef. sebebi, yanlış politikalar sonucu liranın değersizleşmesi ve sonucunda alım gücünün azalışı. hepsi ihracata gidiyor.