hesabın var mı? giriş yap

  • birşey olursa saldırgan serbest bırakılacağı için riske girmeyip cüzdanımı veririm, haaa insanlık hali o an param yoksa müsade isteyip iki dakikada düşük faizli kredi çeker yine veririm

    saldırganın memnuniyeti benim için önemli, daha sonra mennuniyetini 1 ile 5 arasında puanlamasını isterim

    tabii ki hukuki haklarımı biliyorum manyak mısın :s

  • dünyanın en asap bozucu şeylerinden biri. ilk sorulduğunda babamın mesleğini söyleme gafletinde bulunmuştum "pikocu" diye. sonra muhabbet "pikocu ne?", "nasıl yani terzi mi?", "overlokçu mu oluyor o?", "hele bir anlat şunu" diye öyle uzamış ve ben anlatmayı başaramadıkça o kadar canımı sıkmış, beni sınıfta öyle rahatsız edici derecede ilgi odağı haline getirmişti ki sonraki senelerde "emekli", "serbest meslek" diye geçiştirmeye başlamıştım. onlarda bile öğretmen tatmin olmazsa "nasıl serbest meslek? öyle geziyo mu yani?" diye dalga geçebiliyordu. sonunda bir sene "bilmiyorum" bile dedim artık dayanamayıp. "bilmiyor musun? babanın yaptığı işi bilmiyor musun?" raddesine gelmişti ama o kadar sıkılmıştım ki gönül rahatlığıyla "bilmiyorum" demeye başlamıştım. o beni rahatlatmıştı.

    işin ironik tarafı 14 yıldır ekşi sözlük'te pikoyu ve pikoculuğu anlatan yegane entry'ler bana ait.

    edit: "terzi diyeydin ya" demişler. terzi demeyi denedim, "terzi gibi" dediğim oldu ama düz "terzi" diye sallamayı içime sindiremedim. veteriner babayı doktor diye tarif etmek gibi olacaktı. sanki babamın mesleğinden utanıyormuşum da yalan söylemeye ihtiyacım varmış gibi hissedecektim. o yüzden "terzi" demedim "terzi gibi" dedim ama o daha çok probleme yol açtı.

  • meksika'nın yeni başkanı. biraz arka plandan bahsedelim. abd'ye bakmaksızın, abd'nin politikaları anlaşılmaksızın meksika siyaseti asla anlaşılamaz. nafta, yani kuzey amerika serbest ticaret anlaşması, bize bu konuda epey bir şey anlatmaktadır.

    emperyalizmin yumuşak gücüdür uluslararası 'ticaret' anlaşmaları. bu anlaşmaların temel mantığı malların serbestçe dolaşımının önündeki engellerin kaldırılmasıdır ve bu durum genellikle güçlü olanın daha da güçlenmesi, zayıf olanın ise daha da zayıflamasıyla sonuçlanır. mallar gümrük vergileri gibi 'zincirlerden' kurtulunca sınır ötesinde rahatça dolaşmaya başlar, büyük sermayeyle, tekellerle mücadele edemeyen yerel üreticiler ve çalışanlar işçileşir, işsizlik ve sömürü artar. en nihayetinde bu anlaşmaların kazananı mallarını artık sınır ötesine dilediği gibi ihraç edebilen büyük sermaye sahibi üreticilerdir.

    işte meksika'da da olan budur: 1994'te yürürlüğe konan ve bir veriye göre meksika'da 2 milyon tarım üreticisinin işini kaybetmesine sebep olan nafta, tarım emekçilerinin giderek proleterleşmesi ve kırın çöküşü. ama eğer söz konusu olan böyle büyük toplumsal dönüşümlerse siyasetçilerin (ve sermaye sahiplerinin) yapabilecekleri sınırlıdır: ya bu emekçi kesimler pazarlık etme yetileri ellerinden alınmış bir biçimde ucuz emek gücü olarak sisteme dahil edilir --ki bunun için büyüme potansiyeli olan bir ekonomi gereklidir-- ya da siyasiler olup biteni görmezden gelir, bu kesimleri kendi kaderine terk eder ve salt güvenlikçi politikalarla bu toplumsal gruplarla mücadeleye girişir. ama ironiktir ki salt güvenlikçi politikalar şiddeti durdurmadığı gibi onu genellikle azdırır ve hatta bazı durumlarda onu kurumsallaştırır. silahlı çetelerin yaygınlaşması, uyuşturucu ticareti ve uyuşturucu çeteleriyle işbirliği yapan polisler... yani meksika'da zaten var olan toplumsal problemler neoliberalizmle beraber daha da artma eğilimi gösteriyordu. son 11 yılda meksika'da öldürülen 200.000 insanın hikayesi işte burada saklı. ve tabii lopez obrador'un zaferi de.

    ama lopez obrador'un yapabilecekleri sınırlıdır. buyrun sungur savran'ın yazısına...

  • havayolu şirketinin ayıbıdır. tek başına seyahat etmeye bu kadar meraklıysan, milyarder sevgilin sana özel jet alsın.

    para gücünü kullanarak zorbalık ve sonradan görmelik yaparak tüm koltukları alıp diğer yolcuları mağdur etmek olacak iş değil.

    böyle bir şey ancak senin gibi görmemişlerin işidir.

    bu ayıp da sadece sana değil havayolu şirketine de yazar.

    kim ne derse desin.

    böyle bir şey ne etik kurallara sığar, ne de kurumsal imaja uyar.

    demokratik ve gelişmiş bir ülkede böyle bir şey yaşansa, o havayolu şirketi dava edilip hayli yüksek miktarda tazminat ödemeye mahkum edilebilir.

    para ile kral hayatı yaşayacaksan, başkalarını mağdur etmeden yaşayacaksın.

    zorbalığın ve görmemişliğin lüzumu yok.