hesabın var mı? giriş yap

  • ingiliz yetkililerin "çok uzağa gitmeye gerek yok bakın 2015 yılının başlarında türkiye'de de bir teyze hastaneye sıçmıştı. sıçmak insanın fıtratında var." diye açıklama yapacağı olay. yola gelin, batı bizden örnek almaya başladı. medeniyet anadolu'dan doğuyor.

  • geçen gün bir arkadaşım yazdığı bir raporu verip okusana nasıl olmuş dedi. bi baktım birleşik de'ler da'lar havada uçuşuyo. yanlışlıkla olsa 1 olur, ne bileyim 2 olur. hepsi birleşik, bir de bazılarını te/ta yapmış utanmadan. ingiliz dili ve edebiyatı okuyor üstüne üstlük. dedim; sevgilinin seni neden terk ettiği belli. baktım yüzü düştü; şaka lan şaka dedim, gönlünü aldım.
    ama şaka değildi.

  • mad-eye moody, sirius black ile birlikte seride en sevdiğim karakterlerdendir. gerek yaptığı işler olsun gerek tuhaf huyları olsun diğer karakterlerden sıyrılır. ancak kendisinin sayfasında gezinirkeb şöyle bir şey fark ettim. aslında garip olan moody değildir. kendisi yaptığı işlere göre normal davranmaktadır. garip ve saçma olan ise büyücülük dünyasındaki auror'luk müessesesidir.

    bildiğiniz üzere auror'lar sihir bakanlıklarında çalışan insanlardır ve kimin auror olduğu bellidir. yeni tanıştıkları insanlara bile "merhaba ben auror'um." demekten çekinmezler. ancak mücadele ettikleri insanlar (kara büyücüler ve onların müridleri) gizlenmeyi ve kalabalıklara karışmayı tercih ederler. bu nedenle hem yakalanmaları zordur hem bilgi toplama konusunda auror'lardan daha rahatlardır. auror'lar açık savaş zamanları hariç kim death eater kim değil emin olamazken death eater'lar anonimlikten faydalanıp büyük operasyonlar düzenleyebilirler.

    mesela alastor'un durumuna bakalım. kendisi nesillerden beri auror olan bir aileden gelir. üzerine dünyanın insanını tutuklamıştır ve yaşayan en ünlü auror'dur. fark ettiğiniz üzere adam zaten başının üstünde hedef tahtasıyla geziyor. bir de death eater'ların bir kısmı biz aslında lanet altındaydık deyip azkaban'a gönderilmekten yırtmıştır. ve bu insanların yeni müritler edinip edinmediğini kimse bilmiyordur. moody, lucius malfoy gibi tiplere karşı elbette tetiktedir ama draco kendisi hakkında bilgi topluyor mudur ters bir zamanda kendisine saldırır mı emin değildir. ayrıca azkaban'a gönderdiği insanların, kara büyü ile alakası olmayan yakınlarının da her an dellenip moody'nin peşine düşme ihtimali vardır. her ne kadar bu tip insanların moody'nin karşısında pek bir şansı olmasa da bir anlık boşlukta gönderilecek avada kedavra'nın insanı hakkın rahmetine kavuşturacağını da göz ardı etmemek lazım.

    peki çözüm ne? seherbazlığın gizli bir oluşum olması lazım. mesela sihir bakanlığında ofisleri olmayacak yada başka işler altında diğer departmanların içine yerleştirecekler. çünkü sihir bakanlığı içinde de kara büyücüler var. gündüzleri dosya taşıyan bu insanlar voldemort çağırdığında maskelerini çekip insan öldürmeye gidebiliyorlar. bu nedenle auror'ların da az dikkat çeken, uzun süreyle ortadan kaybolan, sadece gizli toplantılarda bir araya gelen insanlar olması lazım. şimdi iyiler neden gizlenmek zorunda olsun ki derseniz size longbottom çiftinin başına gelenleri örnek gösteririm. eğer alice ve frank'in kimlikleri gizli olsaydı belki de işkence görüp akıl sağlıklarını yitirmeyeceklerdi.

    ancak bir de şu durum var. büyücü toplumu dediğiniz bir avuç insan. hogwarts'ta yapılan son savaşta bile o kadar kalabalık yoktu. okulda da aşağı yukarı herkes birbirini tanıyor. şimdi dersleri şahane olan, bak kesin auror olur bu dediğiniz çocuk sihir bakanlığı'nda alakasız bir işe başlarsa yada birden bire ortalıktan kaybolursa auror olduğu anlaşılır zaten. herkes birbirinin gözünün önünde çünkü. şimdi harry gidip ben süpürge inceleme departmanındayım dese buna kim inanacak?

    çözümler yada yöntemler değişebilir ancak aslında demek istediğim şey şu; moody doğru şeyi yapıyor. emekli olmadan önce bu voldemort destekçilerinin korkulu rüyasıydı. muhtemelen birkaç auror da yemeklerine yada içeceklerine zehir konarak öldürüldü. o yüzden şimdi kimin iyi kimin kötü bilinmediği bu ortamda adamın sadece kendi şişesinden içmesi yada yemekleri koklaması çok da yadırganacak bir şey değildir kanımca.

  • yer birkaç sene önce monako.
    tesadüf eseri bindiğim takside bach çalmaktadır ve şoför ikizi kadar gerard depardieu'ye benzemektedir, ama baya bir genç halidir. bach hastası ve gerard hayranı biri olarak şoför bey'i hayranlıkla izlerken ön koltukta gabriel garcía márquez'in yüzyıllık yalnızlık kitabını görürüm. sohbet etmeye başlarız, türk olduğumu duyunca nazım hikmet'den orhan pamuk'tan bahsetmeye başlar. adam orhan pamuk'un tüm kitaplarını okumuştur, en sevdiği kitabı ise benim adım kırmızı'dır. türkiye'de taksilerde ibrahim tatlıses o da olmadı ankaralı turgut duymaya alışmış bünye bayram etmektedir. bu arada konu şaraplara gelir, adam bana birkaç güzel şarap önerisi bile yapar. ben mavi ekrana bağlamak üzereyken gideceğim yere varmamızla yolculuğumuz ve ne yazık ki aşkımız sona erer.

  • bakın bunlar kendilerini "modern" gören ve çalışmak için dışarı çıkmak zorunda olan tayfaya çomar diyen kesim. en az yüzde 99'u. hep derim bu ülkenin muhalifi de çomar, çomarı da çomar. bir insanın siyasi görüşü evet size fikir verir fakat aptal aptaldır.

  • gs'lıyım. twitter'da da maç 2-0 iken yazdım. hakem maçı tek düdükte bitirecekti. böyle yamyamlık olmaz. sahaya 15-20 dakika yüzlerce şişe, çakmak, ot, bok atılırken maç oynatılmaz. ısrarla oynattı. sonuç? maç bitti savaş çıktı. o taraftarlardan birinde bıçak vs olsa ne olacak? bir fenerli sakatlansa, bıçaklansa ne olacak? e bir dünya fenerli sahaya giren taraftarları tekme tokat dövdü. onlara ceza verebilecek misin? joseph'e çakmıştınız dünya kadar maç cezayı. şimdi fenerin yarısına ceza verebilecek misin? verirsen hangi yüzle vereceksin? sen futbolcuları koruyamadın, adamlar kendini korudu diye ceza mı vereceksin? maç sapıttığı an çal düdüğü, bitir maçı. bitiremezsen bu hale düşersin.