hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • bir süredir yurtdışında mühendis olarak çalışıyorum. çalıştığım inşaat şirketi dünyada ilk onun arasında anılıyor. çocuk değilim. genç bile sayılmam artık galiba. medyatik olmam meslek icabı ihtiyaç duyduğum bişey değil. kaldı ki kariyerimi türkiye'de de devam ettirmiyorum şu an.

    ünlü tanıdıklarım yok. olsaydı da görgüme laf gelir diye bununla övünmezdim herhalde. ya da interneti kullanamasaydım beceriksizliğime laf gelir diye.. iyi okullarda okumuş olmam da övünme kapım olamaz çünkü işimle ilgili ayrıntılar eğitimimle ilgili az çok fikir verir zaten, insanlar aptal değildir, anlayabilirler. aynı evi paylaştığım oğlumun dedesi ile övünmek veya burcumun şahane özelliklerini cv'me eklemek hiç aklıma gelmemişti şimdiye dek. ama burada yemezler onu gibime geliyor. yedirebilene bravo tabi. sonuçta kariyer, kariyerdir diye düşünülüyor herhalde. bana biraz uzak..

    fakat terbiyesiz olmamakla övünebilirim. beni yetiştiren, ünlü olmamalarıyla da çok bişey kaybettiklerini düşünmediğim insanlardan aldığım, nacizane, herkese nasip olmadığını düşündüğüm bir insan özelliğidir.

    hiç bir mahalle ağzı veya zeka yoksunu yazı, bugüne kadar alnımın teri, bileğimin hakkıyla geldiğim noktayı alaşağı edecek biçimde kendimi kaybettiremez bana. çünkü benim bulunduğum nokta başkalarını ne kadar tanıdığımla değil, kendimi ne kadar tanıdığımla orantılıdır.

    yazılabilinecek herşey zaten, benim internet başında olduğum saatlerden çok çok önce girilmiş. fakat tabi insan her olaydan kendine ders çıkarmasını bilmeli. benim çıkardığım ders ise, insan kendi gibi bilirmiş karşısındakini..

  • amerika'da yasiyorum.

    turk dernegi'ne soyledim, "eylem tok konusunda bir sey yapmayacak misiniz?" diye, biz ne yapabiliriz ki dediler. zehir zemberek bir email attim, uyeligimi iptal ettim ve kendilerine bir daha bagis yapmayacagimi belirttim. politik baski yaparak cok sey yapilabilirken, ornekleri doluyken bu tutum basiretsizlik, beceriksizlik baska bir sey degil.

    nypd'e ihbar ettim. konsolosluga ihbarda bulundum. hatta bulundugum yerdeki tanidigim politikacilara da durumu anlatan bir sey yazdim.

    amerika'da yasayanlar bunlari yapabilirler. turk dernekleri bir boka yaramiyor.

    ermeni, yunan dernekleri cok daha aktifken, politikacilara baski yapabilirken boyle bir pisligi temizleyememiz de bizim ayibimiz.

    edit: ise yaramazsa ihbarlarin ve baskinin dozunu arttiracagim. baskiyi arttirmaya dhs'ten ve network'umu kullanarak baslayacagim. tek basima olacak bir sey degil, amerika'da yasayan arkadaslar da ayni zamanlarda baskiyi arttirirlarsa harekete gecerler.

    sadece ben yazarsam, "manyak adam takti" olur. bir cok kisi yazarsa "komunite rahatsiz" olur.

    yapilabilecekler, etki sirasina gore: cesitli yerel ve buyuk gazetelere olayi anlatan email yazabilirsiniz. new york'ta yerel gazetelerin olayi haber vermesini saglayabilirsiniz.

    ıngilizce sosyal medyalarda (reddit, twitter, tiktok vs) olayi anlatabilirsiniz.

    (hatta aklima bir fikir geldi, ny sokaklarina olayi anlatan, fotograflarinin oldugu a4/letter kagit ilanlar etrafta direklere, duvarlara zimbalanabilir. hatta ileri goturulurse cesitli bilboard'lara ilan verilebilir. bunu yapmak legal, ancak cesitli kisitlamalari var)

    dhs'in ihbar bolumune kanitlarla olayi anlatabilirsiniz. amerikan vatandasi yurt disinda suc islerse mahkemeye cikarilir ve yargilanir, emsalleri cok var.

    politikacilara olayi anlatan bir mektup yazabilirsiniz.

    her ne kadar ise yaramasalar da, turk derneklere baski yapmaya devam edebilirsiniz. baski yapinca dernekler de politikacilara baska yapmaya baslarlar.

    polise ihbar edebilirsiniz.

    edit 2: ben siradisi bir sey yapmiyorum, normal, olmasi gereken bir sey yapiyorum. mutevazilik olsun diye soylemiyorum, bu normal vatandaslik gorevidir. bu ulkede yasiyorsam, etrafimda boyle birinin olmasini istemiyorsam, oturdugum yerden boyle aksiyon alirim, oy verdigim kisilere baski yaparim. niye seciyoruz o politikacilari?

    bazilari bana email adresleri sordular. artik cogu organizasyon email adresi kullanmiyor, websitelerinden form doldurarak ihbarda bulunuyorsunuz. dhs report crime yazarak bulabilirsiniz. ya da ny newspaper report story yazabilirsiniz. ben de google'a yazarak buldum sonucta, baska bir sey yapmadim.

  • sabah sabah güldüren ve endişelendiren yurdum insanı. habere gördüğüm en güzel yorum ;

    yamtar kurtbaş (tüm yorumları) 22.07.2009 10:52:03
    damacana aktif mi yoksa pasif durumdamıymış?

  • türkiye’nin görüp göreceği en iyi komedi dizilerinden biridir. ama asıl üzücü olan farkında olmadan eski türkiye’nin son anlarını yaşadıklarımızdan, türkiye’nin biraz da olsa yaşanılabilir olduğu zamanlardan olması. dizinin karakterleri ve hikayeleri de hep bu yönde gelişmiştir o yüzden.

    mesela tahsin bey son derece ataerkil, taşralı bir zengindir. kızının akşam çıkmalarına, oğlunun/yeğeninin içip eve gelmelerine karşı çıkar. ramazan’da oruç tutar. ama milli bayram kutlamalarında şampanya içer. bu arada doğum günü 29 ekim’dir.

    bülent onaran ortalama bir türk profiline göre oldukça aykırı, elitist, avrupai, zamanın şartlarına göre fazla özgürlükçü bir karakterdir. ama fransa’nın ermeni soykırımını tanıdığı zaman “fransızlara kızıyorum azizim” diyerek tepkisini göstermiştir. çakma solcu değil gerçek bir aydındır.

    burhan dizinin en sahtekar, çıkarcı, paragöz, güvenilmez karakteridir. izzet’in makbule’yi dövdüğü sahneden sonra makbule “dağlısın sen, o beğenmediğin burhan bey saçımın teline bile dokunmaz” der. sonrasında evdekilere morarmış suratıyla yakalanmamak için burhan’ın evine gider. hatta burhan ortalık karışmasın diye makbule’yi dövdüğünü iddia edip sacit’ten dayak yemeyi göze alır.

    sacit demişken, kumarbazın tekidir. sertaç ve tacettin ile arkadaş olduğu sahnede sokaktan geçen iki adam fatoş’a açık giyindiği için laf eder, onlara size ne oluyor deyip kavga ederler.

    kubilay dünyadaki gelişmelerden son derece uzak, aileden varlıklı bir iş adamıdır. apolitiktir. o bile sacit ve osman’ın kara çarşaflı kadın kılığına girip sokak röportajı yaptıkları sahnede fatoş bir kadın olarak buna karşı çıktığını söylerken, kubilay, yuh artık, pes dedirten yakışıklılık, “belki o da kendini öyle rahat hissediyor, niye karışıyoruz ki” der.

    avrupa yakası’nda ramazanda eğlenceler düzenlenir, bayram ziyaretleri son derece önemlidir ama bir yandan yılbaşılarında dansöz çıkartılır, 29 ekim kutlanır. bizim çocukluğumuzdan beri gördüğümüz türk kültürünün televizyondaki son örneklerindendir. kapıcı ailesinden sütçüoğlu rezidansına, taşralı burhan’dan iş adamı kubilay’ına kadar bugün tamamen kutuplaştırılmış laik-müslüman kültürünü bir potada eritmiştir.

    oyuncuların performansı, senaryonun mükemmelliği bir yana, şu an içinde bulunulan toplum şartlarından dolayı bir benzerinin gelmesi imkansızdır. bugün “bizimkiler” den nasıl bahsediliyorsa bir 20 sene sonra da ondan benzer şekilde bahsedilecektir.