hesabın var mı? giriş yap

  • yapıyorum ben bunu. mesela bi bunu yaparım bi de metrobüslerde boş yer kapmak için o teyzelerle kapışırım. kaç teyzeyi yuvarladım, kaç teyze üstüme oturdu, ne kadar dayak yedim bilinmez.

    bi gün böyle yer vereyim dedim amcaya, amca teşekkür etti, bi şey değil dedim, etrafıma baktım, şoför ani fren yaptı, herkes toplu halde salındı, bi ben salındıktan sonra yere düştüm. yere düştükten sonra insan kalkar ya, ben kalkamadım. otobüs gaza bastıkça yuvarlandım durdum. bu olaydan sonra bir sürü teklif aldım. ''yavrum istersen gel sen otur, ayakta duramıyon sen..''

  • internet geçmişini silmek.

    evi temizlemek.

    telefondaki mesajları silmek.

    vakit kalırsa 1-2 ağaç dikmek.

  • dert edilecek kadar mühim bir mesele değildir. o selamun aleykum der, sende merhaba diyerek cevap verirsin. bu şekilde hem kendi istediğin gibi davranmış olursun, hemde karşıda ki insanı kırmamış olursun. ama sen safi bir öküz olduğun için bunları düşünemeyebilirsin.

  • organizasyon müthiş
    birebir fıkradakinin telefon versiyonu olmuş.

    temel yaralanmış, cam silerken elini kesmiş, demiş ki bir aile hekimine gideyim. kapıyı açmış içeri girmiş, önüne iki kapı çıkmış, birisinde ‘hastalıklar’yazıyor, diğerinde de ‘yaralanmalar’. ‘yaralanmalar’ kapısını açmış girmiş içeriye, bakmış orada da iki kapı, üzerinde ‘kanamalı’, ‘kanamasız’. demiş ben kanamalıya gideyim, parmağımda yara var diye. kanamalı kapıyı açmış içeriye girmiş, yine önüne iki kapı çıkmış, ‘hayati önemi olan’ ‘hayati önemi olmayan’. ‘hayati önemi olmayan’ kapıyı açmış, kendisini sokakta bulmuş. akşam temel eve gelmiş fadime sormuş: ‘nasıl, iyi baktılar mı?’ ‘vallahi hiç bakmadılar ama organizasyon müthişti’ demiş.

  • başlık: ulan bu hikayeye ne güldüm ya

    1. afrikada bir kabile reisinin 36 çocuğu varmış.. 37. çocuk doğduğunda gözlerine inanamamış, çocuk beyaz doğmuş. reis kara kara düşünmeye başlamış ve 'ulan bu karı beni

    boynuzladı ama bu çevredeki tek beyaz adam komşu köyün papazı' diye.. kalkmış kiliseye gitmiş, papazın başına silahı dayamış :

    kabile reisi : benim karıyı sen mi düzdün ?
    papaz : bunu nerden çıkardın evladım ?
    kabile reisi : benim son çocuk beyaz doğdu
    papaz : bunlar doğal şeyler evlat. bak şu keçilere anneleri beyaz, 3 yavrusu da beyaz ama 4. yavru siyah doğmuş
    kabile reisi : papaz efendi ben çocuktan kimseye bahsetmeyeceğim, sen de kimseye keçiden bahsetme

  • yeni nesil pek bilmez ama çocukluğumuzun unutulmazlarından biridir la linea. bu kadar basit bir ürün bizi ailecek tüplü televizyonumuzun başına kitlerdi. hadi şimdi hayal dünyamızı kullanarak bir çizgiyle bu kadar sevilen ve bu basit neler yapabileceğimizi bir düşünelim. düşündüğünüzü varsayarak, o kadar basit olmadığını göreceksiziniz diyorum.

    ünlü tasarımcı (bkz: paul rand) da dediği gibi “tasarım sanatsal olabilir. tasarım estetik olabilir. tasarım o kadar basittir ki bu yüzden çok karmaşıktır.” animatör ve karikatürist olan osvaldo cavandoli tarafından yaratılan la linea; 1972'de ilk olarak popüler bir pişirme kabı markasının sahibi olan massimo lagostina'nın reklam kampanyası için yaratılmıştı. italyan televizyonunda gösterilen ve ilk 8 bölüme eşlik eden reklam, daha sonraları çok beğeni alınca bizde dahil birçok avrupa ülkesinde benimsenen bir dizi kısa çizgi filmin kahramanı oluvermişti.

    dizi, döneminde hızla beğenileri toplarken artık abd, ingiltere, kanada, afrika, avustralya gibi farklı kıtalara doğru genişlemişti.

    peki işin sırrı neydi ?
    bence büyük ölçüde minimalist bir çizgi sanatı ile oluşturması ve bizi yani hayatı anlatmasıydı. çünkü la linea her bölümünde çizgisel hayatında, hayatın getirileri karşısında hem yaratıcısına, hem de hayata her çeşit duygusal yakınmayı basitçe sergilemişti. işte bu inanç, sevinç, kırgınlık ve kızgınlık kah yaratıcısına , kah hayata bakan insanoğlunun bir yansımasıydı aslında

    bundan dolayıdır ki (bkz: dr. phill stutz) da “yaşam nedir?”, sorusuna “yaşam, işte tam da bu belirsizliği, acıyı ve sürekli çabayı gerektiren bir yer’’ tezini öne sürmüştür. belkide bu tezi ve çizgisel öğretilerini la linea'dan ilham alarak yaratmıştır. kim bile bilir.

    la line izlemek isteyenler için tık

  • bu adama verilen imkanlar ülkeyi son beş yılda terk eden roketsan, havelsan ve aselsan mühendislerine verilse ülke savunma sanayisinde çağ atlardı. kendisi çalışkan ve çok iyi bir mühendis olabilir. ben imkanlardan bahsediyorum.

    umarım çok daha güzel şeye imza atılır fakat eğer bu ülkede fikir özgürlüğü varsa benim için bu klasik bi propaganda videosu. bu videoyu izleyip gaza gelip ülkeye dönmeye çalışan çok donanımlı birisi olsa bile bu kişinin alevi, kürt ya da atatürkçü olmaması mümkünse karadenizli olması istenecek ilk kriterlerdendir. bırakalım bu imkansızı başardık ayaklarını. başarılan bir imkansızlık varsa o da liyakatsizliğiniz yüzünden türkiye’nin tarihinde hiç görmediği bir beyin göçüne vesile olmaktır.

    bu dediğimi kafadan yazmıyorum, işin içinde olan biri olarak yazıyorum. açın bu videoda röportaj veren gruptakilerin twitter adreslerine bakın, nasa'ya referendum'da evet vererek haykıran kişiler.

    edit: çok fazla mesajda diğer çalışanların attıkları tivitler geldi, isteyen arasın bulsun ben örneği verdim, diğerleri de bu profilde insanlar.

    edit2: tai‘yi atlamışız. this is you captain hatırlattı sağolsun.

    edit 3 : diğerlerine destek verildi de ne oldu diyenler için bu ekibe verilen destekleri kahvelikoyunkavalcisi hatırlattı :
    gümrük vergisi muafiyeti
    kdv istisnası
    kdv iadesi
    vergi indirimi
    sigorta primi işveren hissesi desteği
    gelir vergisi stopajı desteği
    yatırım yeri tahsisi
    izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller ile diğer kısıtlayıcı hükümler için yasal ve idari düzenleme.
    kaynak

  • kendisinin 8 kasım 2022 tarihinde candaş tolga ışık’a konuk olduğu programı youtube’da önüme düşmesi üzerine bir kısmını izledim. kaçak yayınlarla ilgili onu yayınlanların da izleyenlerin de(bu kişilere bilmeden de olsa diye ekliyor, hakkını yemeyelim) hırsızlık yaptığını, bunun ahlaki bir şey olmadığı şeklinde eleştiriyor. haklı diyebiliriz, tartışacağım şey burası değil.

    yıllar önce kendisinin hayatını anlattığı bir videoya denk gelmiştim. eve yazıcı alıp ders kitapları-soru bankalarını korsan basıp bunu sattığı anılarını güle oynaya anlatıyordu. yaptığımız da ahlaksız bir şeydi, gençtik o zaman vs tarzında bir özeleştiri de yapmamıştı.

    veya spor muhabiri olduğu dönem meşhur olayı, brezilya maçına gitmeyip arkadaşlarına brezilya taraftarı taklidi yaptırma hikayesini de anlatırken de bu yaptığı hakkında bir özeleştirisini duymadım.

    ki bunlar topluma açık yayınlarda anlattığı, mizahi tarafı olduğu için “komikli anı” diye anlattığı anılar.

    geçen de bizim ev sahibiydi blutv kullanıcı sözleşmesini kopyala yapıştır önümüze koyan zaten.

    kendisi şimdi ahlak dağıtıyor. yürü be. milyon doları olmasına rağmen kültürel sanatsal faaliyetlere katılmak, bir kitap okumak, bir film izleyebilmek için hobi olarak korsan yayınları kullanan ahlaksız ve hırsız gençler utansın.

    peşinen not: yayınların kaçak izlenmesini savunmuyorum burada. fikri mülkiyete verilen değer bu ülke sosyolojisinin bir açmazıdır.

    ilk taşı hiç hdfilmcehenneminde film izlememiş olanınız atsın.

  • yemek yapiyorsun, yiyorsun, artiyor, sonra onu yemek istemiyorsun mesela tekrar. baska bir sey cekiyor canin. iste oyle zamanlarda, artan yemegi bir kaba bosaltip, buzluga attiginda, istersen bir hafta sonra cikarip isit ye tadi degismiyor. hem cope dokmemis oluyorsun, hem ayni yemegi yapmak icin tekrar ugrasmiyorsun.

    yalniz bu dondurup, sonra isitip yedigimiz yemek yine artarsa, o zaman tekrar dondurmuyoruz. bir yiyecek bir kere dondurulur, bir kere cozdurulur. ikincisi olmaz. deli gibi mikroorganizma urer, zehirlenmeye kadar gider, tehlikelidir.

    ek: queen of the damned uyandirdi. ufak kaplara bolup dondurursan en temizi, diyerek... yemin ediyorum aklima gelmemisti bu. her seferinde ''tekrar donduramam, o yuzden hepsini bitirmeliyim'' diye kendimi paraliyordum. gerizekaliysam demek ki...