• davranış alanında yapılan çalışmalar, insan zihnindeki faaliyetlerin dahi genetik kodlardan geliyor olabileceğini söylemekte. mesela, etik sorunların olmadığı dönemlerde yapılan çalışmalarda, bebeklerin de örümcek ve yılan gibi hayvanların görsellerinden korktuklarını kanıtlayan çalışmalar olduğunu anımsıyorum. yani buna göre ilkel amigdalamızda dahi kendini savunan ve nesilden nesle aktarılan bir bilgi olabilir.

    ama gelin görün, bebeklikte yaşadıklarımızı asla anımsayamıyoruz. hatta parça parça da ya da nadir imajlar olarak dahi hatırlayamıyoruz. yapılan araştırmalar en eski hatıralarımızın ortalama 3,5 yaş dönemine ait olduğunu göstermiş.

    öyleyse hafızayı başlatan ne? neden bebeklik anılarımızı hatırlayamıyoruz? eğer bebeklik anılarımız flu izler* olarak zihnimizde bulunuyorsa, bunların hatıralara dönüşebilmesi ve kalıcı bir hal alması da ne demek?! belki de renklerin kategorilerini anladıkça, kelimeler kalıcı hale gelip beynimizin sağ yarım küresinden, sol yarım küresine geçmesiyle artık hatırlamaya başlıyoruz. sanırım bir dili düşünmek bir yaşam formunu düşünmektir ve bu yüzden aslanlar konuşabilseydi onları anlayamazdık. çünkü, ludwig wittgenstein'ın dediği gibi: bir dili hayal etmek bir yaşam biçimini hayal etmektir.

    bebeklik anılarımızı hatırlayamıyoruz, çünkü o zaman algımız ve algımıza biçim veren dilimiz katı form almamıştı. tıpkı kemiklerimizin sertleşmesi gibi algımız da sertleşti ve hafızaya olanak tanıdı. sanırım şunu anlamamız gerekiyor: bizim insan olarak tek numaramız; yaşadığımız dünya hakkında örüntüler* uydurabilmemizdir.
  • (bkz: engram)
  • beni çok üzen insani özellik. hatırlasaydık ve o çok sevildiğimiz günlere, değerimizin kat be kat üzerinde gördüğümüz itinaya dair bir fikrimiz olsaydı. çok acı.
  • ilk hatıramın eski yaşadığımız evdeki mutfakta, cam, ince uzun bir hardal şişesiyle bakışmam olmasını neye yorayım bilmiyorum.
  • evet hatırlıyorum 3 buçuk yaşındaydım. uyumadan önce sakız çiğniyordum. anam dedi ki oğlum çıkar o sakızı yutarsın gece boğazına kaçar.sonra ben çıkarmadım sakızı.sabah oldu. sakız saçıma yapışmıştı. anam beni doğmüştü. saçıma tereyağı sürüp evin avlusunda tarakla saçlarımı yola yola sakızı çıkarmıştı. karşı komşunun engelli kızı bizi izliyordu.yanında da mahallenin kadrolu köpeği tom duruyordu. tomdu adı evet hatırlıyorum. dışarı çıkmıyım diye beni tom geliyor hadi çabuk içeri gir diye korkutuyorlardı. o gün bu gündür dışarı çıkamıyorum. her an bir yerlerden tom fırlayıp gelecek ve beni ısıracakmış gibi geliyor. ha unutmadan söyleyim yatarken sakız çiğnemiyorum hala. saçlarım mı ? çoktan döküldü lan .sakızın yapışacağı bir saçım olmamasına rağmen ben gene de çiğnemiyorum. travma işte. anam beni doğecekmiş gibi geliyor.
  • bebeklikte yeni nöron üretme hızımız muazzam. bu yetiskinliğe kadar sürüyor. yeni nöronlar yeni bağlantılar oluşturmak için beynin devrelerine entegre olurken bellek ağları da bozuluyor.boylece bebeklik anıları da kaybedilmiş oluyor. aslında hatırlamıyor değiliz. beyin yaşananların hepsini bilinçaltına kodluyor. mutlu bebeklik geçirenler ileride sağlıklı bireyler olabiliyor böylece.
  • ben de 3 yaşlarımdan kesitler hatırlıyorum. annem bana bir akşam tv karşısında yemek yediriyor. televizyonda ‘elleri kolları kınalı bebek, yüreği doğuştan yaralı bebek’ şarkısı. anne diyorum, bebeğin kollarına ne yapmışlar? o esnada amcam geliyor evimize.
  • yaşanmışlıkların mazide kaldığının bilimsel kanıtıdır
hesabın var mı? giriş yap