• paris'te merkezi ve bir şubesi bulunan ve londra'da da bir şubesi olan restoran. opera eşliğinde müzik konsepti üzerine kurulmuş. garsonların bir kısmı opera eğitimi almış/almakta olan gençlerden oluşuyor. piyanist bir abla minik sahnede bütün gece müzik icra ediyor. bir ara restoranın bütün ışıkları bir saniyeliğine kapanıp açılıyor. bu arya başlayacak demek. sonrasında biraz önce yemeğinizi getiren garson abiler/ablalar çıkıp dünyaca ünlü operalardan birinden bir arya söylüyor. sonra yemek servisine devam ediyorlar. benim gittiğim gece bir tenor, bir bas, bir alto, bir de soprano vardı. internet sitesine göre toplam 100 vokal, 20 piyanist çalışıyor. sesler anlatamayacağım kadar iyi. öyle böyle değil. akm'de bir çok opera/müzikal, broadway bir ve west end'de iki müzikal izlemiş biri olarak söylüyorum; izlediğim performanslardan eksik kalır yanları yoktu. müthiş sesler. işin en ilginç yanı da az önce le nozze di figaro'dan voi che sapete aryasını söylemiş abla sahneden iner inmez eline tutuşturulan tabağı masaya götürüp afiyet olsun demesi. güleryüzlü, sesi kusursuz, güzelliği/yakışıklılığı tavan yapmış garson görmemiştim daha önce. paris'e veya londra'ya yolunuz düşerse uğrayın derim.

    internet sitesi: http://www.lebelcanto.com/
    benim gittiğim restoran: neuilly-sur-seine'de bulunan restoran.
    hatırladığım kadarıyla aryalar dinlediğimiz operalar: le nozze di figaro, don giovanni, la traviata, tosca, die zauberflöte, il barbiere di siviglia.*
    dipnot: turandot'tan söylemediler; sinirlendim, bahşiş bırakmadım.**
  • terim olarak "guzel sarki soylemek" anlamina gelse de yaygin olarak en iyi orneklerini gaetano donizetti, vincento bellini ve ve bir dereceye kadar da verdi'nin olusturdugu belli bir italyan opera ekolunu tanimlamak icin kullanilir..bir bel canto sesi tum genisligi boyunca muntazam bir tona sahip olmali ve en suslu muzigi gayretsizce soyleyebilmelidir..
  • yani, eğlencelik seyirlik bir film. mutlaka izlenmeli denmez, denk gelirse atla denmez. yalnız hikaye bağlamında romantizmin fazla kasıldığını söylemek mümkün. hikayeye suçlu olarak giren teröristlerin zamanla fazlaca insancıl kasılması, eylemci-rehine arasında türlü sevişmeler duygusallaşmalar, sonundaki baskın sahnesinde yuh dersesine romantizm ve klişeler... yine de güzel. bir ara ortam bayağı bayağı veteranlardan oluşan boğaziçi doğu kampüsünün üniversiteli yaşantısını andırıyor. sanıyorsun ki bu hep böyle sürecek, sürmeli...
  • bundan yıllar evvel nilüfer kuyaş'ın, leyla gencer ile yaptığı yarım saatlik bir söyleşide otuz kere falan kullandığı ekol. bel canto'landığımız o akşamda, divanın yüzünden okunduğu kadarıyla, sadece sıkılan biz olmamıştık...
  • bel canto (güzel şarkı söylemek, solo ses ve yorumu öne çıkaran anlayış), 16. yy dan sonra italya'da, müzisyen gaccini'nin yaydığı bir teknik / terim. 16. yy a kadar olan dönemde, çok sesli müziklerde insan sesi müziğin bir parçası olarak kullanılıyor, enstrümanların da gerisinde kalıyordu. gaccini ise insanın solo sesinin müziğin üstünde olması gerektiğini savunmuş, sesin duyguları daha iyi iletebilmesi adına solo ses eğitimi ve yorum çalışmalarına ağırlık vermiştir.
  • türkiye’deki temsilcileri için;

    (bkz: otilia ipek)
    (bkz: caner akgün)
  • severek dinlenen grup. dorothy's factory albumu ne de guzeldir. grubun vokalisti anneli dreckerin bir de tundra adli solo albumu vardir.
  • marylin horn, joan sutherland ve luciano pavarotti'nin bu stil üzerine muhteşem "muhabbet"leri aşağıdaki linklerde izlenebiliyor.
    https://www.youtube.com/watch?v=mk06rvh96nu
    https://www.youtube.com/watch?v=xhwkhts8qts

    3 tanrı, resmen birinin evinde toplanmışlar da, şarkı söyleme üzerine sohbet ediyorlar (örnekler ve kendi tecrübeleriyle!), ve biz de kenardan izliyoruz... altın değerinde bilgi akışı var sürekli, inanılmaz bir kaynak.
  • paradise şarkıları ısrarla tavsiye edilir . . .
hesabın var mı? giriş yap