• yaşam çizgisi doğru şeklinde fakat ileriye doğru değil. hep geçmişe doğru. eğer bir yazgı ya da gelecek varsa biz onu yaşamıyoruz. doğruyu oluşturan noktanın bir yerinde durup başımıza gelenlerin tek sorumlusunun kendimiz olduğunu kabul etmek gerekiyor.belki o zaman doğruyu dikine kesen bi çizgiyle döngü kırılabilir.

    "yaşantında her şey tekrar ediyor, aynı olaylar tekrar tekrar oluyor hep aynı şekilde, çünkü değişmek istemiyorsun."
    "the school for gods"
  • "bence, sanki şimdi ben aynı zamanda
    çocuk, delikanlı ve adam ve daha fazlası
    hissediyorum: halka zenginleşir yalnızca
    ancak o tekrar geri döndüğünde." (rilke- dua saatleri kitabı)
  • anlaması* kolay anlatması zor kavram.

    benim algıma göre basitçe tanımlamam gerekirse; güneş doğumu ve batımı zincirini kıracak ve farklılaştıracak etkenleri kabul etmekle birlikte güneş her gün doğacak ve batacak. güneş yok olsa da bu yok oluştan yeni bir güneş doğacak ve bengi döngü devam edecek.

    ancak güneş doğumu ile batımı arasında yaşanan bengi dönüşlerin yaşanış şekilleri bir önceki ile tamamen aynı olmayabilir ve biz bunu fark edemeyebiliriz , güneşin bir gün 5:45 de diğer gün 5:47 de doğması gibi. oturup gözlemleyip ölçüp biçmediğimiz takdirde aradaki bu 2 dakikalık farkı algılamamız imkansızdır. ama bu demek değildir ki böyle bir farklılık yok. ne zamanki aradaki süre fark edilebilir boyutlara ulaşır o zaman algılanabilirliği artar.
  • nietzsche, bengi dönüş düşüncesini ilk kez "şen bilim" adlı eserinde açıklamıştır.

    "eğer bir şeytan gece gündüz seni izlese , en gizli düşüncelerine girip şöyle derse ne olurdu : yaşamakta olduğun ve yaşamış olduğun bu yaşamı bir kez daha ve sayısız kez yaşamak zorundasın.yeni bir şeyle karşılaşmayacaksın , tersine her şey aynı olacak! "

    nietzsche, bengi dönüş düşüncesi için herhangi bir kanıt sunmaz. nietzsche'nin bu düşünceyi bilimlik bir temele oturtmak istediği, ancak sağlığının elvermediği yorumunda bulunan düşünürler bulunmaktadır.
  • "eğer bir gün, eğer bir gece, bir iblis senin en koyu inzivadaki yalnızlığına sızar da sana, "şimdi gördüğün ve yaşadığın bu yaşamı bu haliyle bir kez daha ve sayısız defa yaşamak zorunda kalacaksın; ve o yaşamda yeni hiçbir şey olmayacak, her acı ve her zevk, her düşünce ve her inilti ve senin yaşamında dile getirilemeyecek kadar küçük ve büyük olan her şey senin için geri gelmek zorunda ve hepsi de aynı düzen ve aynı ardışıklık içinde geri gelecek- bu örümcek de, bu an da ve ben kendim. varlığın ezeli kum saati yeniden ters dönmeye devam edecek ve sen de onunla birlikte döneceksin, ey tozun toz zerreciği!" derse, sen ne diyeceksin? dişlerini gıcırdatarak, seninle bu şekilde konuşan iblise lanet yağdırarak yere atmaz mısın kendini? yoksa, ona "sen bir tanrısın, bu sözlerden daha tanrısal bir şey asla işitmedim," diyebileceğin akıl almaz bir anı mı yaşamış olacaksın?" (gaya scienza)
  • (bkz: sonrasız döngü)

    çok kısa vadeli olaylardaki tam olmayan bir döngüyü işaret ettiği de düşünülebilir ama bir başka yorumu da bu olayı evrenin geneliyle birlikte düşünmek oluyor.

    bu olayın anlaşılabilmesini kolaylaştıran bir örnek var.

    evren ve evrendeki tüm değişkenleri belirli olarak kabul ediyoruz.

    şimdi bunu daha küçük ölçekteki, bütün değişkenlerini belirli kabul ettiğimiz bir olayda inceleyelim.

    tavla oyununu ele alalım mesela. 100000 kere tavla oynasak heralde bir süre sonra daha önce oynadığımız bir oyunun aynısını oynarız. atılan zarları kırılan taşları kazananı kaybedeniyle birlikte düşünerek tıpatıp aynısını oynarız değil mi?

    sonraki oyunumuz farklı olur tabi. 10000000 kere daha oynasak heralde bir seferinde öyle bir denk gelir ki o tıpatıp aynısını oynadığımız oyunu oynar hatta ondan sonra oynadığımız oyunun da aynısını oynarız. yani daha önce peş peşe oynadığımız 2 farklı oyunu tekrar ederiz.

    100000000000 kere daha oynayıp baksak da görürüz ki bizim için yeni bir oyun yok. ne yaparsak yapalım daha önce olmuş olan her şey tekrar ediyor. öyle ki daha önce oynadığımız oyunların sırası bile tekrar etmeye başlıyor. yeni bir şey yapamıyoruz.

    işte bu sonrasız döngü denen olay evrende de değişkenler diyebileceğimiz unsurların belirli olduğunu kabul edip evrenin sürekli kendini tekrar edeceğini söylüyor. maddeler ve maddelerin bulunduğu yer mesela iki tane değişken. bunların nasıl değiştiği falan önemli değil. önemli olan bunlar belirli iki şey ve mutlaka değişe değişe en sonunda tekrar edecek.

    bugün bu yazıyı yazıyorum ya. bir zaman gelecek dünya yok olduktan sonra, güneş söndükten ve gezegenler yörüngesini kaybettikten sonra. evrende maddeler çarpışacak çarpışacak ve güneş sistemi nasıl oluştuysa zaman gelecek yine aynı şey olacak. güneş sistemi oluşacak dünyada yaşam dediğimiz şey başlayacak, aynı savaşlar aynı doğumlar aynı toplumlar ve ben yine bu yazıyı yazacağım.

    belki bir seferinde daha farklı yazacağım bu yazıyı belki bir seferinde ben değil de başka bir ırktan başka bir canlı bunu yazacak. hayal edebileceğimiz her şey olacak, sadece yine tekrar edilmek üzere.

    iyi mi.
  • kulağa çok güzel geliyor iki nedenden dolayı:
    1) kaderini sevenler için, yaşadığı her şeyin bir anlamı olduğunu düşünenler için aynı olayları yaşadıkça bunun zevkini yenidrn yeniden tadacaklar.(kaderinden memnun olmayanlar için sonsuz döngüde hafızadaki anılar silineceğinden şimdiden bunu düşünüp üzülmemelerini tavsiye ediyorum. başına gelince, bakarsın çaresine.)
    2) yukarıdaki dolaptan bira alma eylemi örneği üzerinden gidersek, her bengi dönüşte koltuktan bira almak için kalkacağım ama odadan dolaba gidene kadar algıladığım ve bilinçaltına attığım şeyler farklı olacak. mesela ilkinde kedinin patilerini yalaması, ikincisinde yerdeki halımsının eskimiş olduğu, üçüncüsünde yine halımsının yerinden bir kaç cm kaymış olduğu, dördüncüsünde dolabın üstündeki küçük kırmızı leke, beşincisinde dolapta biradan başka hiçbir şeyin olmadığı veya her şeyin olduğu, altıncısında ...yoruldum sayamayacağım. böylece koltuktan kalkıp dolaptan biramı alıncaya veya alamayıncaya kadar farketmem gereken ayrıntılarıyla birlikte hayatın o an benden ve benim ondan habersiz taraflarımızla biliş olup, tam(am)lanıp, kemale ulaşmak. çok güzel değil mi lan bu bengi dönüş? ben şok sevdim şahsen.
  • nietzsche'nin bengi dönüşünü bir olumsuzlama, aynı olanın sonsuz döngüsü şeklinde yorumlamaya karşı deleuze anların özdeş olmadığını vurgulayarak, aynı olmayan bir bengi dönüşten söz eder. bu ise farkın tekrarıdır. böylelikle ebedi dönüş, özdeş ve aynı olanın süregelen bir tekrarı değil, farkın ve onun yeniden üretiminin tekrarı haline gelir.

    (bkz: difference et repetition)
  • nietzsche'nin aklına, isviçre'de silvaplana gölünün yanında her zamanki yürüyüşlerini gerçekleştirirken gölün yanında bulunan şu kayayı gördüğünde birden gelen düşünce.

    türkçe'de tam olarak yakalamak istersek kavramı şunu kullanmalıyız;
    aynı'nın ebedi yinelenişi

    bu düşünce, kozmolojik, biyolojik, sosyolojik, ontolojik v.s. bütün -jik'lerin bağlamına entegre edilebilir ve hiç de sırıtmaz. zira nietzsche'nin diğer başat kavramları amor fati ve güç istenci gibi bütün devinimi en derininden, ilk'liğinden tutar aynı'nın ebedi yinelenişi de.
    ve hal böyle olunca bu ilk'lik bütün serimlenişe yapıştırılabilir hale gelmektedir. bunun ekmeğini çok yemiştir popüler kültür, çarpıtmalarıyla.
    ama bizim ilgilendiğimiz elbette nietzsche'nin de ilk aklına geldiği şekliyle olanı yani ontolojik, varlıksal olanıdır.

    bunu da maurice blanchot yardımıyla açıklayalım, şöyle der blanchotöteye adım yok ötesi'nde;

    '' nietzsche (ebedi dönüşün yasasına onun adını verirsek) ve hegel ( şimdiki zamanda hazır olan varlığı bütünlük, bütünlüğü de şimdiki zamanda hazır olan varlık olarak düşünmeye onun adını verirsek) bir mitoloji oluşturmamızı sağlarlar:
    nietzsche ancak hegel'den sonra gelebilir, hep hegel'den ama önce gelmektedir, hep hegel'den sonra gelmektedir, ama sürekli olarak sonradan gelmektedir.
    önce: zira mutlak gibi düşünülse de varlık kendinde bilginin tamamını asla toparlamamıştır; varlık kendini mutlak bilmekte ama pratikte gerçekleştiremediği için bilgisi görece kalmaktadır. böylelikle kendi kendisini pratikte doyuma ulaştıramayan varlık, varlıkla bütünleşmeyen bir varlık olarak ele alınır. bu yüzden hegel sadece sahte bir hegel olmakta ve nietzsche hep sonradan gelerek, zamanın şimdiki zaman olarak gerçekleşmesini, bu gerçekleşme içerisinde mutlak bir yok oluşu bulmasını yasalaştırmıştır. böylece ebedi dönüş, geçmişi ve geleceği tek ve benzer zamanlara dönüştürerek, geleceği ve geçmişi şimdiki zamandan kurtarmakta, düşünceyi parçalayarak ona şunu benimsetmektedir:
    gelecekte hiçbir şekilde ve hiçbir zamanda şimdi olamayacak olan sonsuzca geri dönecektir ve geçmişte hiçbir şekilde ve hiçbir zaman bir şimdiye bağlı olmayan geçmişe sonsuzca gömülmüştür.
    'her şey dönüyor' deliliği: içinde birbirini dışlayan ilişkilerin, biçimlerin garipliğini taşıyan sadece bir özelliği vardır bu deliliğin. hegelci bir dil kullanmakta; ama aynı zamanda bu dilin kuyusunu kazmaktadır. bu formüller rastgele değil zorunlu olarak zamana uyum sağlamayan sözcüklerdir; ideolojik açıdan geride kalma onlar için doğru zamandır; ancak kendinde biten ve oluşanı kendini yok eden oluşumun sertliğiyle yok edebilir.
    'her şey geri dönüyor': bütünlük sözüdür bu; her şeyin geri dönmesi için, bütünlüğün hem sözden hem eylemden bir anlam kazanmış, anlamı da tüketmiş olması gerekmektedir. varlığın bütünlük olarak, varlık olarak ortaya çıkması için zaman biriminin şimdiki zamanın biricikliği olması gerekir. ama 'her şeyin geri dönmesi' dönüşün sonsuzluğunun bütünün çemberliğinin biçimini almasına izin vermez, hiçbir dönüşün bir şimdiki zamanda yer almamasına karar verir.( bu şimdiki zaman, ister geçmişin ister geleceğin şimdiki zamanı olsun) yani hiçbir şimdiki zamanın olabilirliğine veya denenmesine fırsat verilmez, şimdiki zaman olmayan bir zaman vardır ortada: şimdiki zamanı olmayan bir zamana bile bağlı olmayan bir zaman. her şeyin dönmesi zamanı yok eder, zamanı iki zamana indirir, böylece onu sonsuzluk olarak düşünür, hep şimdiki zamanda bir yokluk, kırılmanın bozulmanın sonsuzluğunu yerleştirir. elbette böyle diyerek pek bir şey demiş olmuyoruz. ondan dolaylı olarak bize gelen bir dil olmadığı için dönüşü onaylayamayız. dil, nietzsche'de çökmüştür, öldürücü bir arzuyla nietzsche onu imkânsız bir kabullenişe sürüklemiştir. ''

    ne anlattı la bu değişik, hele sen de bir açıkla derseniz açıklayalım;

    imdi, hegelyen diyalektik ötesi diyalektik yani hegel'in yanlış yorumlanmış diyalektiği, sizin aklınızda ilk ışıyan diyalektik olmayan diyalektik, aufhebung kavramını açıklarken söylediği gibi şu şekildedir;

    ' ancak bizim diyalektik adını verdiğimiz, yüce usçul (bireştirici usun yönettiği yüce) devinimdir: (bu tür) birbirlerinden tamamıyla kopmuş görünenler, kendiliklerinde, kendileri ne ise o olarak birbirlerinin içine girerken devinime girerler? (böylelikle), [kopukluklarının] varsayımı ortadan kalkar. '

    'hee bu daha açıklayıcı oldu' dediğinizi duyar gibi olduğumdan müdahale ediyorum:
    yani hegel şunu demek ister;
    size yansıyan şey'ler ve kendiniz bulunuşunuzda, varlıklığınızda, bütünlüğünüzde kaçınılmaz etkileşim hasebiyle birbirinizi şimdiki zamanda indirgersiniz. ve bu indirgeyiş her iki varlık için de kendi bütünlüklerinden ayrı fakat tam da kopuk olmayan bir bütünlük yaratır.
    işte bu 'bütünlük' nietzsche'de aynı'nın ebedi yinelenişi ile yapıbozuma uğratılmaya çalışılır.

    yani yinelersek blanchot'nun dediğini;

    ' gelecekte hiçbir şekilde ve hiçbir zamanda şimdi olamayacak olan sonsuzca geri dönecektir ve geçmişte hiçbir şekilde ve hiçbir zaman bir şimdiye bağlı olmayan geçmişe sonsuzca gömülmüştür. '

    bu imleme ile hegelyen sentezimsi varlıksallığı yapıbozuma uğratmaya çalışır nietzsche. yani nietzsche'nin bengidönüş'te imlemek istediği şey'de hegel'deki bahsolunan bütünlük parçalanır. kopukluk, varsayım değil hep kendine dönen bir 'yasa' olduğundan 'bütünlük' tarumar edilir
  • bengi dönüşü ontolojik bir doktrin olarak tanrının ölümü ile birlikte düşünmek gerekir : "mutlak", "nihai amaç", "salt varlık" mümkün olsaydı, ona zaten ulaşılmış olurdu. oluşun ortadan kalkmamaktaki ısrarı "mutlak", "nihai amaç", "salt varlık"ın ancak bir beklentinin hakikat olarak kutsanması şeklinde mümkün olduğunu gösterir. "mutlak"/ "bütün" gibi kavramlar ancak gerçekleşmemiş olmaları nedeniyle hala entelektüel faaliyeti meşgul etmektedirler. yani, bir beklenti ya da fantazma olarak yaşamaktadırlar.

    oysa "mutlak", "nihai amaç", "salt varlık" mümkün olsaydı, ona ulaşmak için ayrıca bir süreç de gerekmezdi. zira, "mutlak" mevcut olsaydı zaten "oluş", "başlamamış" olurdu.

    öyleyse, oluş varsa başlamamıştır("mutlak varlıktan" çıkmamıştır) ve sona ermeyecektir("mutlak varlık" haline gelmeyecektir): yani oluşun varlığı bengi dönüştür.böylece bengi dönüş, öncelikle kendisinde oluşun "suç" ve "yanılsama" olarak türediği merci olan "mutlağın" imkansızlığına dairdir. dolayısyla, bengi dönüş saf oluşun ifade edimesidir; oluş içkindir, hiçbir sabiteye izin vermez, "dışı olmayan" bir evrendir. tanrı da bu minvalde ölmüştür.
hesabın var mı? giriş yap