• insana facebook falan kapattıracak bir düşünce.

    paylaşımlara bir bakıyorum;

    -hehehe teknemizden ilk görüntüler yarın devamı vaaaaar (sanki çok merak ediyoruz senin tekne fotoğraflarını)
    -yhaaa benim kızım dünyaaanın en güzel çocuuuu (eciş bücüş bi tip ne dünyası ne güzeli)
    -kocişimle tatiiiiiiil -at italy* (kocana da sokayım sana da)
    -anne oluyorraaaam dinyinin in gizil diygisi (sen olma ulan ayı)
    -zengin zenginoğlu is at california with 82 others - kankslarlaaa kopmalarrr (bitmedi ulan şu babanın parası bitmedi)

    bi ben mi evde oturuyorum? bi ben mi işsizim, yalnızım? yettiniz be kapattırıcaksınız yine facebooku.

    debe editi: bu entrym mutsuzluğumu ve mutsuzluğunu paylaşan güzel insanlar sayesinde debeye girmiş. geri kalan bütün entrylerim de böyle bir başlık altında bile hakaretler edip ayar vermeye çalışanlara girsin. hele 'düşüncesi' ile biten başlığa 'vik vik vik vik kişidir' diye tanım kasan bi taneniz var ki ona laflar hazırladım. ama söylemeyeceğim.
  • yalnız değilsin kardeşim.
  • insanlarla konuştuktan sonra ortaya çıkan düşünce. o yaşadıklarını anlatıyor, sen kendi yaşadıklarına/yaşayamadıklarına bakıyorsun. hüzünleniyorsun. adam hayatını yaşamış, ben kütük gibi bu yaşa kadar gelmişim diyorsun. yapacak bişey yok.
  • boşverin ya, hayatını en güzel göstereye çalışanlar, hayatı en b.ktan olanlar oluyor.
  • tabi olum şu an herkes seks.
  • eline fırsat geçen herkesin olduğundan daha çok eğlendiği/aktivitede bulunduğu/gezdiği/mutlu olduğu gibi davranmasının sebep olduğu düşünce. daha ne kadar yalan olabiliriz?
  • (bkz: hep kahır)
  • bu düşünce ara ara bana da geliyor. bi süre kötü kalpli, kıskanç bir insana dönüştüm diye üzüldüm ama sonra kabullendim. kıskanç, kötü kalpli, işleri yolunda gitmeyen bir birey olarak hepsini protesto ediyor, muhteşem! hayatlarını görmüyorum artıkın.

    :/
  • bunun pek facebook ve instagram gibi sosyal medya alanlarından kaynaklandığını düşünmüyorum. insanlar dış dünya denilen şeyi, kendi içlerinde yaratmasıdır. yani yolda yürürken bir binanın bende yarattığı algı başka, bir diğerinde ise bambaşkadır. belki o binayı fiziksel olarak tanımlayacak ifadelerimiz aynı olsa bile, yarattığı hisler kişiden kişiye değişir. yüzyıl önceki roman kahramanları bile karanlık bir gecede caddede yürürken, evlere bakar ve hepsinin perdeleri çekik, mutlu hayatlar yaşadığını varsayar. o zaman facebook ve instagram olmadığına göre, demek ki genel bir ruh hali bu. sanırım kendi yaşadığımız iç sıkıntılara fazla odaklanmaktan kaynaklı, öyle bir dış dünya algısı yaratıyoruz ki, gerçekte öyle olmadığını bilmemize rağmen.
  • uzun zamandır kafamı kemiren düşünce.

    bugün üniversitedeki en yakın arkadaşımla konuştum. 1 senedir hiç konuşmamıştık, kız rehberini kaybetmiş, ben de vefasız biri olduğumdan hiç arayıp sormamıştım. bayağı bir sitem etti ama huyumu bildiği için pek yüklenmedi. hayatını anlattı biraz, 3 senedir aynı kişiyle berabermiş. biliyordum zaten ama bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemiştim. sevindim onun adına, sonra kendi hayatımı düşündüm. benim ilişkilerime herkes imrenirdi, hiç bitmeyecek gibiydi hepsi. ama bir bir gittiler derin yaralar açarak. diğer arkadaşların da haberlerini aldım. hepsi işe girmişler, bazıları nişanlanmış. ben ise 25 yaşında kpss ile uğraşıyorum. sevgili desen yok, düzen desen yok, uğraş desen yok. o yok bu yok ne var lan it? yok işte. üzülüyorum, azalıyorum, bitiyorum. 2 fırt kaldı o da giderse biteceğim.
hesabın var mı? giriş yap