• elektrikli dost makinesi.
  • 90'li yillarda basliyor hikayemiz. o zamanlar bilgisayar her evde yok, bendeniz de ancak akrabalarda, arkadaslarda ve devlet dairelerinde falan goruyor, merak ediyor, bu aletle vakit gecirmek istiyor. tabii orta sinifin bile altindaki bir aileye mensup oldugumdan bilgisayar almak falan mumkun degil.

    sene 99 oluyor, ben ortaokuldayim ve bilgisayarlar biraz daha yayginlasmis. hatta cok yakin komsumuz da ogluna bilgisayar aliyor. bendeniz yine ancak uzaktan bakiyorum. soz konusu komsumuz ile asagi yukari ayni ekonomik parametrelerle hayata tutunuyoruz. o zaman giris seviyesi bilgisayar fiyatlari $500-$600 gibi bir sey. babam da icinden acaba bizim oglana da alsak mi bi tane diye geciriyor. sonrasinda "bunu alirsak ders calismaz kerata" diyerekten uzak duruyorlar.

    ama dedigim gibi bilgisayarlar biraz daha yayginlasmis. ben es dost evlerinde dokunabiliyor kullaniyorum ve inanilmaz bir merakim var. harcliklarimi biriktiriyor, aylik yayinlanan bilgisayar dergilerinin hepsini almaya calisiyorum (chip, pcnet, pc magazine, byte, pc world). dergiler iyi kotu bilgisayar ile alakali oldugundan son satirina kadar okuyorum. hatta birden fazla kere okuyorum. o kadar kafayi takmisim.

    bilgisayarim yok, ama bilgisayar dergilerim var, oyun ve program cd'lerim var. o kadar bilgisayar dergisi okudugumdan oturu bilgisayari olan arkadaslarimdan daha iyi bilgisayar kullaniyor ve biliyorum. hatta bilgisayarlari bozulunca beni cagiriyorlar. bilgisayar kursuna gidiyor arkadasim, kursta anlamadiklarini bana soruyor, ben anlatiyorum.

    sonra 8. sinifa basliyorum 2000 yilinda. mahalledeki ilkogretim okuluna gidiyorum ve okuldaki en parlak 2-3 ogrenciden biriyim. anadolu lisesi sinavlari dedigimiz atraksiyon var o sene. babam beni dershaneye yazdirmak istiyor, ben de cok istekliyim. sonra dershaneye gidiyor pazarlik yapiyoruz, ama anlasamiyoruz. babam o kadar para veremeyecegimizi soyluyor. ben de neticesinde cok rahat kaliteli anadolu liselerinden birine girebilecekken, hicbir sey kazanamiyorum tabi ve ortalamam iyi oldugundan super liseye gidiyorum.

    bu dershaneye yazilmama olayi bana cok koyuyor. ama ondan 1 ay sonra, babam tamamen supriz bir kararla bana bilgisayar almaya karar veriyor. bir akrabamizin programci bir tanidigi var, adam bilgisayar toplama isinden de anliyor. $600'a celeron islemcili ortalama bir bilgisayar topluyor. spec'leri tam hatirlamamakla birlikte soyle oldugunu dusunuyorum:

    * celeron 600 mhz (p iii'e gore ucuz oldugundan)
    * 64 mb sd ram
    * 20 gigs harddisk (harddiskler tam o zaman artmaya baslamisti. 6 ay once alsam 4.3 gb bir sey olacakti)
    * 56 kbps modem
    * 8 mb s3 trio ekran karti
    * 15 inch monitor

    hatirladigim parcalar bunlar. bunun uzerine standart bir cd-rom ve yesil bir kasasi var aletin. win98 + linux mandrake kurulu ilk geldiginde. yagmurlu bir pazartesi aksami bilgisayari eve getiriyorlar. sevincten evdeki herkesin ellerini tek tek opuyorum. simdi geriye donup baktigimda, sanirim hicbir seye bu kadar sevinmedim. bir milestone'u geride biraktigimin farkinda degilim tabi. simdiki nesile cok ozeniyorum ondan. resmen bilgisayar karsisina doguyorlar. bilgisayar edinmek gibi bir milestone'lari yok. ellerinde canavar gibi adsl var.

    pazartesi aksami bilgisayar geliyor, persembe aksami 12 yasinda cocuk halimle bilgisayara format atiyorum. o kadar da gozu karayim. dergi cd'lerindeki butun programlari yukluyor, menulerini kurcaliyor, o aletle bir seyler yapmaya calisiyorum.

    soz konusu zamanlarda adsl daha turkiyeye gelmediginden 56k modemlerle internete girmeye calisiyoruz. internet hesabi icin isp'ye para odemek zorundasin, ek olarak turk telekom'un hattini kullandigin icin oraya ek para odemek zorundasin. biz tabi calinti hesaplari nereden bulacagimizi hemen ogrendigimizden, isp'ye hic para vermiyoruz. ilk aylarda ne kadar gelecegini bilmedigimizden ve kesfetme isteginden oturu devamli internetteyim. sonrasinda kol gibi faturalar geliyor ve babam daha az kullanmamiz gerektigini soyluyor interneti. bir de ucretlendirme mb basina degil de internete bagli kaldigin zaman basina oldugundan, internete girip 20 tane web sitesi acip, siteler yuklenir yuklenmez baglantiyi kesiyorum. o linkleri okuyup, acacagim linkleri not alip tekrar internete baglanip aynisini yapiyorum. internet ucretlendirmesi, 6 sn'de bir kontur olarak oluyor o zamanlar. kontur ucretini hatirlamiyorum.

    o gazla, o yil icerisinde ders mers calismiyorum. okul mahalle okulu oldugundan seviyesi dusuk ve okuldaki derslerimde bir gerileme yok. ondan kimse rahatsiz degil bilgisayar basinda gecirdigim zamandan.

    o yil html ile ilk websitemi yapiyorum. sonrasinda "programlama" denen hadiseye merak saliyorum. bana bilgisayari toplayan tanidigimiz visual basic programcisi. ona soruyorum nasil yapayim diye. bana pusula yayincilik'in visual basic 6.0 isimli kitabini oneriyor ve visual studio cd'sini veriyor. soz konusu kitap tam olarak 0'dan baslayanlara yonelik anlatilmis. kitabi okuyor, adim adim butun ornekleri elle yazip calisitiriyor, ornekler uzerinde oynuyor, gelistiriyor, konu ile ilgili internetteki diger turkce siteleri okuyor, makaleler yayinliyor vs. inanilmaz bir calisma icerisindeyim. yil 2001 olmasina ragmen inanilmaz bir bilgi paylasimi ve ozveri var insanlar arasinda. ozetle yil 2001, ben visual basic ile temel dosya islemleri, gui elemanlari, database'e kayit ekleyip silmek, registry'e yazmak gibi basit islemleri kavramisim. ufak tefek programlar yaziyorum ve felaket mutluluk veriyor.

    okulum beyazit'a yakin bir yerde. okuldan cikip beyazit'a gidip cd falan aliyorum bazen. bir sure sonra korsan cd'cilerle arkadas oluyorum. bana her cd alisimda bi tane de bedava veriyorlar falan.

    sonrasinda web tarafina merak saliyorum. hakki ocal'in php, asp ve perl konusunda kitapciklari var. o yillarda bu isle ilgilenen herkesin elinden muhakkak gecmistir. onlar su an ismini hatirlamadigim bir bilgisayar dergisi ile veriliyor, onlari alip yine hicbir kelime kacirmadan okumus, orneklerini yapmisim.

    tabi bu kadar sey yapmamin asil sebebi, o surecte super lisede hazirlik okuyor olmam. ingilizcem sinif arkadaslarima gore gayet iyi. sinifin ingilizcesi en iyi olanlarindanim, odevlerin bile yarisini yapmiyorum. tum hayatim bilgisayar karsisinda geciyor. babam beni her bilgisayar karsisinda gordugunde kiziyor, ama nafile. dinleyen kim.

    o 2000-2002 yillari arasinda hatirladigim sey, insanlarin ne kadar paylasimci ve ozverili olmasiydi. forumlarda bir sey soruyorsunuz, insanlara mail atiyorsunuz, herkes bir sekilde yardimci olmaya calisiyor. hakki ocal'in ocal.net sitesi hacklenmis mesela, kendisi de dergiye hacking ile ilgili bir seyler karalamis. bu yaziyi okuyup hakki ocal'a "nasil hacker olunur" diye e-mail atiyorum, kendisini hic usenmeden yanit atiyor. 7-8 mail aramizda donuyor falan. tum internette o kadar samimi bir ortam var.

    zaman ilerliyor tabi. lise 1'e geciyorum. artik dersler onemli, ama benim aklim hala bilgisayarda. ilk donem bitiyor, devamli basarili olmus ogrenci bu donem rezil olmus. bizimkiler kizgin. tum umutlarini bosa cikarmisim gibi. sonrasindaki ayda da yine hayvani bir telefon faturasi gelince babam telefonun kablosunu kesip atiyor. internet erisimim olmayinca gelisimim duruyor haliyle. ben de madem yapacak bir seyim yok bari ders calisiip bir bilgisayar muhendisligi bolumune gireyim diyorum. 2.5 yil dershane, okul ders mers derken istanbul'a yakin ama dandik universitelerden birisinin bilgisayar muhendisligine giriyorum.

    bolumun birinci sinifindayim. siniftaki diger elemanlara soruyorum neden bilgisayar muhendisligi sectiniz diye. soyledikleri 2-3 tane cumle var:

    * tip, eczacilik, dis hekimligi yazdim ama gelmedi.
    * bilgisayar muhendisligi iyi meslek duyuyoruz parasi iyi.
    * valla benim amacim bogazici bilgisayardi ama puan yetmeyince burayi yazdim.
    * aklimda bolum yoktu. ogretmenlik falan dusunuyodum ama puana yazik olmasin diye buraya geldim.

    anlayacaginiz diger herkes klasik oss ogrencisi. neden bu bolumu tercih ettigi ile ilgili bilgi yok. inanir misiniz koskoca bolumde bir tane kendim gibi bilgisayar konusunda kendisini yetistirmis, bu isten keyif aldigi icin okumak isteyen kimse bulamadim. isin komigi elektronik, malzeme, fizik gibi bolumlerde ise benim gibi adamlar vardi.

    simdi baktigimda teknik olarak lise 1'deki halimin bile, beraber mezun oldugum bilgisayar muhendisi arkadaslarimin coguna tercih ederim. buradan ulkedeki bilgisayar muhendisleri seviyesi hakkinda bir fikir ediniyorsunuz sanirim.

    bundan sonrasi ayri bir butun oldugundan, bambaska bir hikaye olur sanirim. cheers!
  • sosyal ya$am katili.
  • gunumuz burolarinda kullanilan, en cefakar ve de maassiz calisan, elektirikle beslenen, sendikasiz ama sigortali eleman
  • postmodern işkence aleti.

    yemin ediyorum, hayatımda bilgisayar yokken daha mutlu bi çocuktum ben. çocuk olmam da mutlu olmamda etken olabilir ama, neticede o zaman, bi şileri netten bulmak, ödev araştırmak(ders bilmek), milletle haberleşmek vs yi, çok daha ilkel ama kesinkes daha sağlıklı şekilde yapıyordum.

    bu gece, ilk defa bela okudum ben. ilk defa delirdim. ki dellenmelerim çevremce normal karşılanıyor artık, zira bunun gibi bi bilgisayarınız olsa, yani tamamen aletinin doğrultusunda ilerleyen, tahminim o ki, siz de delirirdiniz.

    oturun, hatta bi çay koyiim size, az dinleyin beni, anlatıcam, zira derdim var.

    efem, sadece bi hafta önce harddiski değişti bu zıkkımın: "şükür rahatladım" dedim kiiiiiii, bu sefer de modem(zyxel) arıza çıkarmaya başladı. sorun lu ki tcp ip, ya da neyse, bi hata veriyor ve fakat hep değil, arada. mesela onun için uygun olana kadar tekrar başlatırsam oluyor, ha bir de eklemeliyim, bilgisayarın restart tuşu yok. bildiğin yok. herhalde gerek görmemişler. söylememe gerek var mı bilmiyorum, bilgisayar orjinal. toplama falan değil yani, 2005te 2milyar 500milyona alındı makine, yazılımları da orjinal olarak. ben de sanıyorum ki, hiç bi şi toplama değil, sorun yaşamıcam.(salak!)

    aldığım günden itibaren, sürekli ama sürekli ama sürekli ama... sorun çıkardı menhus alet. menhus ne demek bilmiyorum ama, fikrimce kötü bişi olmalı, çünkü şu an içimden saydırıyorum. haftada, olmadı ayda bir formata gitmesini mi sayayım, gelen teknikerle kavgalarımı mı, onları tüketici kuruluna şikayet etmemi mi, yoksa bilgisayara tv kartı takmak için 24 gün el koymalarını mı, beceremeyip bursa'ya yollamalarını mı, bursa'dan gelirrken bilgisayarları karıştırıp sonra işleri arap saçına döndürmelerini mi... bilmiyorum. tabi bu gidiş gelişlerden ben fıttırdım, kendi formatımı kendim atar halde geldim, o ayrı.(zaten daha önce terziye kızıp kendime bi etek, bi gömlek, bir de yağmurluk dikmişliğim var. kuaföre kızıp saçlarımı kendim kesebilir hale gelmemi saymıyorum bile.) tamam, bi cenabetlik var bunda ve ben de ayağını abdestsiz yere basmayan bi müslüman olmayabilirim ama, nedir bu kardeşim!

    bunu yollayabilir miyim bilmiyorum, ama yollanırsa ve bunu okuyabilirseniz, inandığınız dinde bana dua edin, akıl sağlığımı koruyabilmem için. "inanmıyorum ama bir güç var diyorsanız" da, bir güç'e rica edin, bana yardım etsin. dudaklarımı büzüştürüp, parmaklarımla oynayarak "bülüülbüüp" benzeri tuhaf sesler çıkarmaya başlamam işten bile değil, samimi söylüyorum.

    ayrıca inandım ve iman ettim ki, bilgisayarcılar çok şaaane insanlar. bu entry vesilesiyle kucaklıyor ve öpüyorum kendilerini. canlarım benim.
  • bildigim kadariyla altan erbulak'ın (yanlış hatırlıyor olabilirim) bulduğu sözcük. computer yani, gayet güzel bir sözcüktür.

    hayir efendim, bundan gayet emin olan distantin soyledigi kadari ile aydın köksal bulmu$ bu sozcugu.
  • -alıntı-
    bilgisayar kullanımı zamanı hızlandırarak bireyleri bir hiper-şimdiki zamana, yani aşırı bir çabukluğun içine çeker; bu çabukluk, izleyicinin dikkatini hızla birbirini takip eden mikro ölçekli olaylara odaklayarak, çok kısa bir zaman öncesini bile “gerçek” olarak tahayyül edebilmeyi daha da zorlaştırır, çünkü şimdiki zaman, geçmişteki nedenlerden bağımsız, sınırları dar bir zaman aralığı olarak tecrübe edilmeye başlanır. /.../ şimdiki zaman bireylerin dikkatini böylesine çalıp, kendini bütün toplumların geniş kesimlerine böyle dayatınca, üstanlatıların inandırıcılığı üstüne düşünmek bir yana, uzun vadeli bir tarihsel bütünlüğü kavrayabilmek bile zor bir hal alır. çünkü kültürel bellek silinir.
    -alıntı-
    [modernite nasıl unutturur, 92]
  • tartışmaya açık olmakla birlikte bilgisayarların, yani hafıza birimi olan programlanabilir elektronik hesap makinelerinin* tarihçesine bakıldığında söz konusu cihazlar dört ya da beş nesile ayrılabilmektedir. programlanabilen ilk elektronik bilgisayar, 1943 yılının aralık ayında, şifre çözmek amacıyla geliştirilmiş olan ve ortalama büyüklükte bir evin salonunu tamamen doldurabilecek kadar büyük bir yer kaplayan colossus adlı makinadır. söz konusu sistemin işlem birimi valfler ve vakum tüplerinden oluşmaktadır, bu sistematikle çalışan bilgisayarlara birinci nesil bilgisayar denmektedir. 1948 yılında geliştirilen transistör adlı cihazın 1950'lerin ortasında bilgisayar teknolojisine tatbik edilmesiyle ortaya çıkan ve işlem birimleri transistörler vasıtasıyla iş gören bilgisayarlar ikinci nesil bilgisayarlar olarak nitelendirilir. 1960'ların ortasında transistörlerin yerini entegre devrelerin almasıyla üçüncü nesil bilgisayarlar doğmuştur ve bu türün ilk örneklerinden biri de univac 1108 olmuştur, ancak günümüzdeki gibi nispeten küçük boyutlu bilgisayarların piyasaya sürüldüğünü görebilmek için 1970'leri beklemek gerekmiştir. 1971 yılında geliştirilen ilk mikroişlemci intel 4004 , dördüncü nesil bilgisayarların ortaya çıkmasını sağlamıştır. söz konusu teknoloji sayesinde günümüzde kullandığımız kişisel bilgisayarlar geliştirilmiştir, ticari nitelikli ilk kişisel bilgisayar da 1975 yılında piyasaya sürülen altair 8800 olmuştur. 1970'li yılların ikinci yarısındaki gelişmeler, bilgisayar virüsü, hacker, network gibi kavramların habercisi olmuştur. söz gelimi, üçüncü dünya savaşı korkusunun çok yoğun olduğu bir dönemde, 9 kasım 1979 tarihinde norad'ın bilgisayarı, sovyetler birliği'nin abd'ye saldırdığına dair yanlış bir alarm vermiş ve aslında bilgisayar hatasından başka birşey olmayan bu olayın sebebi bulunamamış ve sonradan buna network bağlantısı üzerinden bir phreaker'in norad bilgisayarındaki stratejik oyun simülasyonunu çalıştırmasının sebep olduğu iddia edilmiş , hatta bu iddia 1983 yılında matthew broderick'in başrolde oynadığı bir filme senaryo bile olmuştur. bugün hacker adı verilen , yetmişli yılların phreakerlerine, o yıllarda pentagon'un bilgisayarına girme olanağı sağlayan modemler ise 1978 yılından itibaren "d.c. hayes associates" tarafından piyasaya sürülmeye başlanmış ve akabinde teknoloji düşkünlerince apple ii gibi sistemlere tatbik edilip kullanılmaya başlanmış ve yıllar sonra uluslararası internet ağının kurulmasıyla teleks cihazının pabucunu dama atmıştır. sonuçta günümüz toplumunun duygusuz bireyleri ortaya çıkmış ve bilgisayar pek çok insandan daha duygusal olabilen bir nesne haline gelmiştir.

    (bkz: wargames)
    (bkz: ok computer)
  • kanımca yabancı bir sözcük için sonradan üretilmiş en iyi türkçe karşılık.

    (bkz: kompüter)
  • alan turing, matematiğin temelini oluşturan bazı soyut problemleri düşünürken, eğer matematikteki belirli işlemler, basit kuralları takip ederek uygulanırsa sonuçları ne olur? diye düşünmüş ve modern bilgisayarın temellerini atmıştır.

    alan turing, bu sorunun cevabını bulmak için, insan beyninin bu işlemleri ne şekilde yaptığı üzerine bazı deneyler yapmıştır. insan beyninin biyolojik karmaşık işlemler yapıyor olması ona göre hesaplama işleminde anahtar değildir.

    hesaplama işlemi için belirli kuralların aynen uygulanması gerektiğini düşünmüş ve hesaplama için sadece 2 boyut olduğunu keşfetmiştir. veri ve verinin ne yapılması gerektiğini söyleyen talimatlar. turing, aritmetik işlemleri insanların yaptığı gibi makinelerin de yapabilmesi için, işlemleri 2 boyuta indirgeyerek (1 ve 0) uzun şeritler ile bilgisayarların anlayacağı şekle getirmiştir.

    günümüzdeki bilgisayar hafızalarını bu kağıt şerite benzetebiliriz. turing bir makineye bu şekilde talimat vermenin çok güçlü sonuçları olacağını farketmiştir, ona göre: yeterli uzunluktaki bir şerit ile makinelere sınırsız işlem yaptırılabilirdi. evrensel turing makinesi (bkz: utm) bu mantıkla çalışır.

    bu fikir modern bilgisayarın oluşmasını sağlamıştır, modern bilgisayarların aynı anda bir çok işlemi yapabilmesi, yeterli uzunluktaki bir şerit ile makineye işlemlerin sırayla verilmesinden ibarettir. günümüzde cep telefonunda kullandığımız uygulamaların hepsi bu şeridin yaptığı işi yapmaktadır, tüm yazılımlar bu mantıkla çalışır, yeterli uzunluktaki 1 ve 0 lar.
hesabın var mı? giriş yap