• kolay diye bok atilan bolum.
    dersleri sallamazsan gercekten cok kolay ama yaptigin isleri hakkini vererek tamamlamaya calisirsan uzun saatlerin ufacik tefecik projelerle gectigi bolum. bu projelerin baba versiyonlari da ilerki levellarda karsiniza cikar.
    (bkz: hadi bakalim kolay gelsin)
  • zorunlu kıldığı abuk subuk bölüm dışı dersler marifetiyle ham ve hazırlıksız beyinlere marx bıdı büdü style damar muhabbetleri dayayan ve psikolojiler bozan bölümdür...

    örnek:

    - ya işte bi film çıkmış hedehödö diye, acaip bi kurgusu var...
    + ha eet... kih kih kih.. evet... bi örnek vereyim.. meseelaa .. marks!.

    olanlar var bu arkadaşlar arasında
  • artılarının yanında çok fazla eksiklerinin olduğunu düşündüğüm bölüm, bölümüm. aldığınız eğitimin yanında, hangi tasarım alanında ilerlemek istiyorsanız o alanda kendinizi geliştirmelisiniz.
  • 4 sene makale okuyup film seyrettikten sonra "art director oldum" diye mezun olanların bulunduğu bölüm.
  • bu yıl itibariyle, yetenek sınavı yerine merkezi yerleştirme ile öğrenci alacak bölüm.
  • 2008 yılında hevesle girmiştim ama şu anda gördüğüm kadarıyla öğrencilerinin yarıdan fazlası ödevleri ve projeleri para karşılığında başkalarına yaptırıyor. son sınıf öğrencilerinden birkaçının şikayeti üzerine yazılan essayler için bir de sunum yapma zorunluluğu getirildi bu dönem ama para karşılığında sunum da hazırlayan insanların olduğu da unutulmuş nedense. durum öyle bir hal aldı ki seçmeli dersler bile ödevini/projesini yaptırabilecek birileri varsa alınıyor. hatta şu diyaloğa bizzat şahit oldum;

    - abi seçmeli ders olarak motion graphics aldım ama projesini yaptıracak birini bulamadım.
    - x'e sordun mu?
    - ya sordum da 30sn'lik videoya 400 lira dedi.
    - ben öğretirim ya kolay bir şey zaten.
    - yok abi, yaptıracak birini bulmazsam withdraw ederim zaten dersi.
  • insan formuna bürünse koynuma alıp bi ömür birlikte yatacağım bölümüm. canparem.
    uzun ve dağınık yazmaktan korkuyorum ama hislerim bu yönde ne yapayım.

    kolay bölümmüş. nah kolay! o kadar kolaydı madem niye canımız çıktı bizim? kampüsün alt tarafındakiler o vaktin salata'sında, yok efendim wok'unda fink atarken biz stüdyoyu eve çevirdiydik. burnumuzun ucu çıkamıyodu okuldan. kimin annesi neyi güzel yapıyosa sipariş veriyoduk artık o haldeydik...

    biz girdiğimizde aynen denildiği gibi her şeyi öğreten bir sistem vardı. bizden sonraki dönemlerde 3.sınıftan sonra seçmeli meçmeli bi numaralar yaptılar ama vazgeçmişler şimdi, eski sisteme dönmüşler. isabet olmuş. zira bunun faydası çok.

    evet, mezun olunduğunda 'ben reklamcıyım' ya da 'pazarlamacı oldum' veya 'ay yönetmenim' diyemezsiniz. bizim ilk iki yılımızda mahmut mutman bölüm başkanıydı. bi gün sorduk biz kendisine;

    - hocam biz mezun olunca noolcaz?
    - bi bok olmayacaksınız.

    kek gibi baktık adamcağızın suratına o zaman ama sonra anladık ne demek istediğini. iyi ki de öyle net bi bok olmamışız. bilmem kaç kişi mezun olduk, hepimiz başka alanlara yöneldik. heveslendiğimiz ilk alanda mutlu olmayınca bir diğerine yönelip orda da ilerleyebildik. neden efenim? çünkü mevzuyla alakalı hemen her şeyin temelini aldık.

    gittiğim ilk iş görüşmesinde 'abi ben teorik olarak on numarayım ama pratikte hiçbişey bilmiyorum' dedim. saniyesinde işe başladım, pratiği de biliyomuşum özünde onu anladım. bilmediğimi sandığım her şeyin muadili varmış meğersem kodlarımda, gördükçe daha hızlı kavradım, uçtu gitti mesele. ben reklam prodüksiyonuna girdim, bi başkası ajansta çıktı karşıma, bi diğeri sette hop yanımda. tek sektörün bile her alanına dağılabildik. sıkıldık, bıraktık, bir diğerine geçtiğimizde eşit şartlarda başladığımız her insanoğlundan hızlı ilerledik. çünkü bizim ağzımıza her şeyden bir parmak bal çalındı; azıcık da kafamız çalışıyosa bunu muazzam biçimde lehimize çevirdik.

    okurken 'istatistik ne yeaaa!! ekonomiyi napcem ben?!!' dedik mi, dedik. sonra bi baktık prodüktör olmuşuz, çatır çatır bütçe yapmak zorundayız. baktığında güzel sanatlar mezunu insan ne anlar bütçeden, di mi? biz anlıyoduk abisi. söylene söylene aldık o lanet dersleri, öğrendiğimizin farkına bile varmadık, ama zorda kalınca hepsi su yüzüne çıktı, allahını yaptık o bütçenin.

    bize faydası olmayan tek ders bence 'new york on air' da denen media ethics'dir. karşımızda kanlı canlı, ağzımızı burnumuzu kıracak bi adam olsaydı empire states'ten bize manzarayı gösteren adam yerine, o da işimize yarardı. plagiarism yüzünden biz dönem olarak şutlanıyoduk nerdeyse, belki de o yüzden atarlıyımdır bilmiyorum.

    iletişim ve tasarım'daysan adın 'comd'dir. communication and design'ın okul dahilindeki kodudur bu ve insan ismi gibi yapışır üstüne. önce bünyede durmaz pek, sonra alışırsın, çok da seversin hatta. bölüm sekreteri sabire abla'yı sevdiğin gibi. birinci sınıflar arasında lakabı 'panter sabire'dir kendisinin. başlarda eser gürler çünkü...biz de korktuyduk kendisinden, yalan olmasın. sonrasında içine sokasın gelir ama. kaç yıl oldu ben mezun olalı, o hala sabire abla'mdır, sırf onu görmeye okula giderim ankara'ya geldikçe.

    andreas treske'nin gidişi ise bölüm için talihsizliktir. çok net. andreas'sız bir comd'nin hayat damarlarından biri kopmuştur diyebiliriz. bizim olduğumuz şahıslar olmamızda kelimelerle tarif edilemeyecek denli etkisi vardır. andreas comd'nin rosebud'ıdır yahu.

    velhasıl kelam; 2009 sonrası mezunlarıyla (biz 2006'yız) henüz çok haşır neşir olamamış olsam da o vakte kadarkilerin hepsi (hadi bir iki fire var diyelim) pek kıymetlidir. candır. canandır.
  • hocalarının bile çoğu neden orada olduklarının farkında değillerdir. bunca yıl okuyup bir ton para harcayacağınıza gidin vimeo'da film yapımıyla falan alakalı bir kanala üye olun, 2 ayda buradan çıkan mezundan daha bilgili olursun.
  • bilgi verebilecek arkadaşlar varsa sevinirim
  • kafanızı verirseniz gerçekten bir şeyler öğrenebileceğiniz bölümdür. bakın kariyer manasında demiyorum ama öğrenirsiniz. ayrıca diğer okulların muadili sayılabilecek bölümlerinden farklı olarak sinema tv, gazetecilik ve reklamcılık gibi bölümleri de kapsayan çok daha geniş bir müfredatı vardır bu sebeple de diğer bölümlere göre daha yoğun ve ağırdır. buradan mezun olan birisi medya alanında her yöne gidebilir.

    not: işbu entry bilkent üniversitesi iletişim ve tasarım bölümünde okumayı düşünen öğrenciler için bölümde okumaya dair bir fikir, bir hissiyat verme amacıyla yazılmış olup bununla birlikte bazı gözlemler ve kişisel tecrübelere dayanan yorumlar içermektedir. bu kapsamda okunması önerilir.

    bana uygulama bazında fotoğraf ve video çekmenin temelini, bunları bir noktaya kadar düzenlemeyi sağlam bir şekilde kafama oturtmuştur. ancak sektör ile uzaktan yakından alakası kalmamış bir bölümdür. zaten karaktersiz, ayak kaydıran bir tip değilseniz sektörde tutunma şansınız da yok gibi bir şey, sektör toksik insanları yardımsever insanlara tercih ediyor yapacak bir şey yok. bunu bilincinde olarak bu tip bölümlere adımınızı atın.

    acı gerçeği baştan söyleyelim, kimse size bu bölümlerden veya "bilkent" mezunsunuz diye iş vermeyecek. kanallar gidip yine alakasız bölümlerden alakasız elemanları işe alacak. her yer torpil isteyecek. birinin bilmem nesi değilseniz yine trt'ye veya x kanalına alınmayacaksınız. karın tokluğuna istanbul gibi bir çöplükte ajanslara kölelik yapmak istiyorsanız ve bundan haz alacak kadar mazoşistseniz de önden buyrun, kimse sizi tutmuyor. bunun bir marifet olmadığını zamanla göreceksiniz zaten. freelance çalışırım kazanırım diyorsanız da açın youtube izleyin amk üniversitede boşuna dört-beş yılınızı heba ediyorsunuz.

    ayrıca youtuber olmak için bu bölümlerde kalabalık yapmayın. bununla da böbürlenmeyin. egonuzu tatmin etmeye çalışırken komik duruma düşürüyorsunuz kendinizi. bu bölümlerde okumanın sizin youtube instagram kariyerinize gram faydası olmayacak. kameranızı alın ve çekmeye başlayın. yolda öğreniyorsunuz zaten her şeyi.

    türkiye'de, sektörün son bir kaç yıldır sağlam 3d animasyonculara ve vfx'çilere ihtiyacı var. bu alanda ciddi bir eksiklik söz konusu. bu konulara ilginiz var ve halihazırda da uğraşınız ise bırakmayın devam edin. bu bölüm o zaman size çok şey katabilir. medya sektöründe torpilsiz iş bulabileceğiniz ve iyi para ödeyen tek alan da burasıdır. çünkü çoğu kişinin beyni yetmez bu işe. varsa kabiliyetiniz bunu mutlaka değerlendirin. direkt olarak aranan adam oluyorsunuz ve medya dışında da pek çok sektörden iş bulma imkanı doğuyor size. teknolojinin gelişmesiyle birlikte kamerayı ilgilendiren her şey ele ayağa düştüğü için 3d ve vfx dışındaki her alana ciddi talep var yani adamınız yoksa işsiz mezun ordusuna önden yerinizi ayırtmış olursunuz. bunu mutlaka göz önünde bulundurun.

    diğer iletişim tasarım ve sinema bölümlerine göre uygulamalı dersleri daha fazladır. ekipmanı da boldur*. bu yüzden ikinci ve üçüncü sınıfınız yoğun ama daha keyifli geçer. photography ve cinematography derslerini iyi dinleyin. işte ya da hobinizde, hayatınız boyunca kullanırsınız orada öğrendiklerinizi. sektöre kazara girebilirseniz de insanlara işlerini öğretmeye çalışmayın. bu bölümden mezun olan öğrencilerin en büyük problemi bu olduğu gibi aşırı da itici bir hareket oluyor o anda. zar zor girdiğiniz o "sektör" işinden bir parmak hareketiyle kovulmanızın yolunu açarsınız. sadece dinleyin ve bilgilerinize yenisini katın. sizin yerinize anında geçmeye hazır onbinlerin olduğu gerçeğiyle hareket edin her zaman.

    zorunlu dersler dışında ilgi alanınız neyse ona göre seçmeli ders alın. her bokta uzman olamayacaksınız zorlamayın. zaten yeterince herbokolog var, bir alanda uzmanlaşın. after kaldırmayan bilgisayarınız varsa gidip post-production techniques almayın mesela. okul sana o güçteki bilgisayarı sağlamıyor işte. o zamana kadar bu işlere azıcık bile kafa, zaman, para ve donanım ayırmadıysan zaten o derste işin yoktur. bu tip bölümler için biraz acı bir gerçek ama iş gören bir bilgisayarınız ve kendi kameranız yoksa veya alamayacak durumdaysanız da bu bölüme hiç başlamayın. arkadaşlarınız size her zaman kamera veya ekipman ödünç vermeyecek çünkü. bölümün sağladığı bilgisayar odasını ve ekipmanları da her an ödev ve proje için kullanamayacaksınız. bu bölüme okul taksidiniz haricinde de para harcamanız gerekecek, bunu bilerek başlayın.

    mümkünse hazırlıkla birlikte zamanında okuyup bitirin şu bölümü, 2007-2008'de başka bölümden girip 2016-17-18-19'da comd'den mezun çıkan davarlar gibi olmayın. onlardan olacaksanız başka okula gidin. başkent üniversitesi halkla ilişkiler ve tanıtım bölümü tam bu işler için mesela.

    burası bir erkek/kadın düşürme bölümü de değildir arkadaşlar. rica ediyorum buraya takılmalık insanların olduğu bölüm muamelesi yapmayın. o işler için hazırlık daha uygun.

    öğrenci profili çoğunlukla berbattır. bakın kötü demiyorum, berbat. toksisitenin, gruplaşmanın ve kavganın en yoğun olduğu bölümlerden birisi budur. özellikle de yetenek sınavının kalkmasıyla ted koleji'nin şımarık aristokrat çocuklarının talanına uğramıştır. mfci adamın sözel bölümde ne işi mi var? çünkü zevk. ha bir de yeni insanlar tanıyacağım heyecanıyla girdiğiniz bölümde herkesin birbiriyle önden samimi olması yukarıda bahsettiğim sebeptendir. sadece hazırlıktan değil, şaşırmayın yani böyle bir şeye denk gelirseniz.

    öğrencileri inanılmaz pragmatist ve bencildir. bencil oldukları gibi de açgözlüdür. bir şey istemeye korkarsınız. sakın ha not tutmamazlık etmeyin çünkü not tutmazsanız kimse sizinle notunu paylaşmayacaktır yüksek ihtimalle. hatta bu ve benzeri durumlar kavga sebebi bile olabilir. sigara içiyorsanız aman kimseden istemeyin, onu bile paylaşmazlar. öte yandan karşı taraf bir şey paylaşmazken sizi sömürmek isteyebilir. evsiz gibi kılıklarla bölümün önünde takılıp, sizden para isteme yüzsüzlüğünde bulunup akşam da son model arabayla evlerine gidebilirler. şaşırmayın. kafa dengi birini bulursanız onunla iyi anlaşmaya bakın. kafa açmayın, açtırmayın da. tavsiyem, etliye sütlüye karışmayın, gruplaşmadan herkesle iyi geçinmeye çalışın yoksa o üniversite hayatı size zindan olur.

    bu yazdıklarımı öğrencilik dönemimde yaşadığımı ve bölümde benden sonra okuyan arkadaşlarımdan aldığım bilgilerle yazdığımı göz önünde bulundurarak okuyun. pek umutlu değilim ama bu yazdıklarımda düzelme olduğunu duydum.

    bölüm sekreteri iyi hoş ama işini yapmamak için her türlü çabayı gösterir. olabilen şeyler için olmaz diyerek üzerine bir de sizi azarlayarak üzerindeki işi azaltmaya çalışır. spesifik örnek vermeyeceğim elbette ama siz de bunu göreceksiniz. bana ne faydası, ne de zararı dokundu. darlayarak, ve üsteleyerek alacağımı aldım çoğunlukla da. yoksa size o olmaz bu olmaz der, hiçbir işinizi yaptıramazsınız. benzeri bir durum ekipmancı için de geçerlidir. bu ikisiyle aranız iyi ise bölüm daha iyi geçecektir sizin için. ancak ekipmancı. ekipmanlara iyi bakar ve bana ekipmanlarıma sahip çıkmayı ve onları dikkatli kullanmayı öğreten yegane kişi de o olmuştur.
    birazcık da yalakalık istiyorlar tabi. :)

    akademik kadrosu ise... mixed bag biraz. yanlış anlaşılmasın, bana göre türkiye içerisinde bu tip bir bölümde olabilecek belki de en iyi akademik kadrolardan bir tanesi ama dediğim gibi günümüzde sektörü yansıtmıyor bu bölümler. dışarıdan daha iyi öğrenilebiliyor.

    andreas treske'yi sinema tecrübesinden dolayı öve öve bitiremiyorlar ama esasen bu özelliği dışında yanındaki diğer hocalardan çok da farkı kalmıyor kritik verirken. anlattığı şeyler ve verdiği kritikler de öğrencilere gitmiyor malesef. türkiye'deki prodüksyon sahnesi çok daha çirkin bir yer. işin sanatı, estetiği falan kimsenin umrunda değil artık.

    baskı ve stres altında yaratıcı olanlardan değilseniz jülide'den mümkünse ders almayın. varolan üç damla yaratıcılığınız da o baskı ortamında uçar gider. almak gibi bir hata yaptıysanız da dersine köpek gibi çalışın ve her şeyinizi verin bu derse. yoksa bölüme ve üniversiteye takılmaya gelmediğiniz gerçeğini tren çarpmış gibi hissettirir size. final jürisinde rezil olursunuz. size bazı danat akımlarını çalışmanız için verecek, o akımlara iyi çalışın, görsel örneklere iyi bakın ve anlamaya çalışın. en büyük artısı, sizden poster yapmanızı isteyip bunu nasıl yapabileceğinizi size söylemeyecek ve yaklaşık bir yıl boyunca photoshop ve illustrator öğrenmek için çok güzel bir fırsatınız olacak. bunun için de güçlü veya modern bir bilgisayara ihtiyacınız yok.
    comd 101 ve 102'yi jülide'den almayacak olsanız bile bu dersler sizin bölümdeki yerinizi belirliyor o yüzden boşlamayın. bölümde belki de en önemli derslerdendir bunlar.

    gazeteci olmak istiyorsanız veya gerçek bir kariyer planınız var ise bülent çaplı'ya yapışın. bu adam gerçek bir sektör adamıdır işte. okuldan gazeteci yaptığı adamlar şimdi köşe yazarı sağda solda. derslerini alın ve iyi geçinin. finalde bireysel proje yapacaksanız ondan alın ki aranız pekişsin.

    fulten hoca şekerdir ama disiplinlidir. derslere sadece bedensel katılımınız yetmez. ruhen ve beynen de aktif katılım ister. dersi dinleyip katılım sağlarsanız senaryo yazmayı, celtx kullanmayı ve senaryo pitchlemeyi güzelce öğrenirsiniz. azıcık yaratıcılığınız var ve olay/karakter örgüsü yapmayı biliyorsanız güzel senaryolar yazabilirsiniz onun dersinden aldıklarınızla.

    müzik yapımı, teorisi ve benzeri ses ile ilgili konulara ilgi duyuyorsanız ufuk hocaya yapışın. onun derslerini mutlaka alın ve derslerine gelmemezlik etmeyin. bilgili ve donanımlı bir hocadır. sound design ise ekmek isteyebileceğin bir ders değil. iyi çalışın dersine. önerilerine de kulak asın zaten oldukça keyifli bir ders ve bu ünü yüzünden bölüm dışı öğrenciler tarafından yeterince talana uğruyor.

    ayrıca şu dersin en azından birincisini lütfen bölüm dışına açmayın, rica ediyorum ve hatta zorunlu bölüm dersi yapın. cinematography nasıl zorunluysa bu dersin de zorunlu bölüm dersi olması lazım. "ben sound design almıştım"cı bilkent mezunu mühendis görmekten gına geldi artık. ulan pezevenk aldın da ne oldu? ders doldurmak için sound alıp dersi sallamayan davarlar yüzünden zor aldık şu dersleri.

    öğrencilere göstere göstere çifte standart veya ayrım yapılmıyor ama bu durum bölümde üzülerek söylüyorum ki var. kayırma yoktu diyen çarpılır, o kadar iddialıyım bu konuda. bazen aile yakınlarınız, bu durumda babanız ya da anneniz bölümden akademik kadroyla falan x ortamından arkadaş olabiliyor bazen ve bu esrarengiz bir şekilde hocaların size karşı olan tutumundan projelerinizde aldığınız desteğe ve notlarınıza kadar yansıyabiliyor. ya öğrencileri salak yerine koyuyorlar ve bunun farkedilmediğini düşünüyorlar ya da kadar çok yapılmış ki artık pek umursamıyorlar. kanıtlaması çok zor bir suç olduğu için de akademik olarak kendilerinden bir götürüsü de yok.

    bariz şekilde kötü olan projeleri sanki 6-7 yaşında çocuklar yapmış da “önemli olan çaba” mentalitesiyle yüksek notlayıp başkalarının uykusuz geceler geçirip her türlü kurala ve öğretiye uygun, görsel ve işitsel haz kaygısı güderek tutkuyla yaptığı projelerinin notlarını ufacık şeylerden kırmak suretiyle düşürüyorlar. bu kişisel bir yorum değil. birden fazla derste 30 kişinin aynı anda şahit olduğu şeyler. birileri bölümden geçip anacığının babacığının işlerini devralacak ya da yurt dışında yüksek lisans yapacak diye başkalarının akademik kariyerini başlamadan bitiriyorlar. hepiniz kendinizi biliyorsunuz, umarım bununla yaşayabilirsiniz.

    bir de bölüme hiç gelmeden bölüm bitiren bir kişi vardı. o da kendini çok iyi biliyor ama elden bir şey gelmiyordu. hatta başkaları da olabilir de bizim gördüğümüz bir bu eleman vardı.

    bilkent gibi türkiye'nin en iyisi olarak kabul edilen okullardan birinde böyle usülsüzlükler yaşanıyorsa ve buna ses çıkmıyorsa diğer okullarda yaşanabilecekleri düşünemiyorum bile. okulun adına, akademik geçmişine hiç yakışmayan şeyler bunlar.

    bunun haricinde hocaların bir şekilde antipatisini kazanmadıysanız ve tanıdık durumu yoksa sizinle aynı durumdaki birisiyle her durumda eşit ve adil muamele görüyorsunuz, okul/esnaf para kazansın diye okulunuz uzatılmaz. çalışırsanız bu notlarınıza yansır ve bölümü geçersiniz.
    ben bazı hocaların anlamsız antipatisini kazanmış olmama rağmen bu bölümü iyi bir ortalamayla bitirdim.

    son olarak hocalardan korkmayın ama onları baskılamaya da çalışmayın. sorunuz varsa sorun. haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsanız gerekirse dava yoluna kadar gidin. karşınızda torpilli devlet memuru yok. bilkent'in arkasında bazı yerlerdeki gibi hükümet yoktur ve çok daha adil bir akademik ortama sahiptir. siz orada öğrenci olduğunuz kadar da artık yetişkin bir birey olarak da varsınız. onlarla kesinlikle aynı fikirde olmak zorunda değilsiniz, yalakaları olmak hiç zorunda değilsiniz. siz dersinize bakın ve kendinizi işinizle gösterin.

    artısı da eksisi de çok olan bir bölüm comd. kolay mı? hiç değil. zevkli mi? bazen. stresli mi? kesinlikle.

    bir dipnot olarak da bölümden haz edersiniz etmezsiniz ancak bana göre bilkent'te okumak insana bir şeyler katıyor genel olarak. okulun kuralcılığı ve sistemliliği öğrencisine görgü, disiplin ve sorumluluk sahibi olma bilinci katıyor. okulda bulunduğum dört yılda en çok bunu hissettirdi bana. bir avantaj değil bu elbette ama bu okuldan iyi yetişmiş ve medeni bilinci yüksek, olgun bireylerin çıkma oranı diğerlerine göre çok daha yüksektir.
hesabın var mı? giriş yap