• hakkında tek kelime bile edemeyeceğim, kelimelere sığmayan film.
    sessiz kalmayı seçiyorum.
  • insanların bazen ne kadar çok, ne kadar gereksiz konuştuğunu kanıtlarcasına; bakışlarla, mimiklerle, sessizce herşeyi anlatan mükemmel film..
    filme sadece aşk filmi dersek fazlasıyla haksızlık yapmış oluruz.. bir yanda kocası tarafından dövülen mutsuz bir kadın.. mutsuzluğunun tek sebebi evliliği değil sanki.. belki hayatın monotonluğu, belki yalnızlığı... bir yanda da motorsikletli genç bir adam. boş evlere girip evin sahiplerinin hayatlarına ortak oluyor. onların yemeklerini yiyor, televizyonlarını seyrediyor, resimlerine bakıyor.. boş evlere girmesinin sebebi mecburiyet değil de bir seçim sanki.. böyle yaşamayı seçmiş adam.. ve birgün bu seçime kadında ortak oluyor.. sonrası sessiz sedasız bir aşk.. sonu belki mutlu belki mutsuz. bu kadar güzel görüntünün, bu kadar dingin bir anlatımın içinde hiç birşeyin önemi yok..
  • aski anlatiyor film, dunyadan, insanlardan, korkulardan, aski uzen ne varsa her seyden arinmis aski.. araya bir cok insan portresi cizerek, bambaska asklarin aslinda tek oldugunu anlatiyor..
    belki de cok yorum yapmamali bu film hakkinda, tam da kim ki duk'un istedigi gibi susmali...
  • bu ay cnbc-ede yayınlayacak olan, sanat sanat içindir düşüncesinde olan insanların daha çok ilgisini çekeceğini düşündüğüm ortalama bir televizyon seyiricisinin zevki için birazcık ağır olan, benim gözünde tam bir festival filmi. kim ki duk filmleri içinde genellikle en bilineni ve en iyisi olarak görülür.
  • sessizliğin en güzel, en yalın ve en şiirsel hali*..

    "ne az söz, ne çok anlam"

    ayrıca da bir şarkı*, bir filme ancak bu kadar güzel yakışabilirmiş..
  • insanı darmadağın eden bir film bu. aynı zamanda beyni uyuşturan ve yüreği titreten.

    --- spoiler ---
    tüm bu şiirselliğin içinde elalemin diş fırçasını kullanmak nası bişeydir? orda bi konsantrasyon bozukluğu yaşadım sanırım.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    baş karakterin, yabancıların evlerine girerek sürdürdüğü hayatı, farklı bir yaşam stili kurmanın, bir anlamda kaygısız bir hayat yaşamanın çok ötesinde bir durum. kendi hayatından kaçışın, aidiyetsizliğin bir yansıması. başkalarının hayatlarını yaşayarak dünyadan kaçmak gibi.

    girdiği ilk evde başka birine ait bir diş fırçasıyla dişlerini fırçalaması, izleyende ufak bir rahatsızlığa neden olan bu sahne, başka birinin hayatını yaşama çabasını göstermenin çok güzel bir yolu.

    banyo yaparak (yine başkalarına ait olan) eski yaşamdan arınması, yeni hayatının sahiplerinin fotoğraf albümlerine bakması, sonra eşyalarına bakıp o eşyaları kullanması ve sonunda oradaki varlığının kanıtları olan fotoğrafları çekmesi..

    bozuk eşyaları tamir etmesi ise herhangi bir minnet duygusundan ya da borç ödeme isteğinden kaynaklanmıyor bence. bu da yine tamamen o kısa süreli aidiyetin bir simgesi. aynı şekilde, kirli çamaşırları makinayla değil de elde yıkaması da.

    ve tüm bunlar, insanlarla hiçbir ilişkisi olmayan, hiç konuşmayan bu adamın diğerleriyle ilişki kurmasının bir yolu.

    bütün bu kişisel temaların yanı sıra, film şiddet kültürü ve bunun sürdürülmesine dair de çok fazla şey söylüyor. özellikle golf topları ve golf sopaları bütün film boyunca hep şiddet için kullanılan araçlar ve tüm şiddet nesnelerinin bir sembolü. adamın girdiği tüm evlerde, biri hariç, golf sopaları,topları olmasının bir nedeni de bu.

    buradan bakınca filmin ilk karesi bambaşka bir anlama bürünüyor. ilk karede mermerden bir kadın heykeli, önünde bir ağ ve heykele doğru bir kurşun gibi giden ve ağa takılıp düşen golf topları görüyoruz. sonra bunun kadının kocasının bahçesindeki golf antrenmanı yaptığı yer olduğunu ve topları heykele doğru atanın da kocası olduğunu anlıyoruz..

    ağaca bağladığı golf toplarına vururken, yani şiddet amaçlı olmayan bir eylem içindeyken bile olsa, bir şiddet nesnesini kullanırken, kadının pasif direnişle karşısına geçip ona engel olma çabası da bundan kaynaklanıyor. ki sonunda bu eylem, bir kaza da olsa şiddeti doğuruyor. golf sopaları silah ve toplar da kurşun misali, yoldan arabayla geçen bir kadının ciddi biçimde yaralanmasına neden oluyor.

    tüm film boyunca şiddet çağrışımlı her nesne kullanıldıktan sonra zarar gören, şiddete uğrayan birileri oluyor. adam ilk girdiği evde oyuncak bir silahı tamir ediyor. evin sahipleri geri döndüğünde çocuğu oyuncak silahla oynarken görüyoruz. önce babasına doğrultuyor hem de boynuna, şah damarına yakın bir yere nişan alıyor. babasının çek şunu üzerimden demesiyle annesine yöneliyor. annesi vur beni de kurtulayım, bu anlamsız günden benzeri bir laf ediyor (dile yansıyan şiddet sözlüklerinin, şiddet kültürünü sürdüren-yaratan etkisi) ve çocuk annesinin yüzüne doğrulttuğu oyuncak silahı ateşliyor, kadın yaralanıyor.

    aynı tema adamın kadınla birlikte girdiği evde, ünlü boksörün evinde de tekrarlanıyor. yine bir şiddet nesnesi sembolizmi içeren boks eldivenlerini giydikleri ve öyle fotoğraf çektikleri bir sahne görüyoruz. sonra evin sahipleri, onlar evdeyken gelince, boksör olan adamın koşarak odaya girip adamı tartaklamak yerine önce o boks eldivenlerini giyip sonra yumruk atmaya başlaması da yine aynı şiddet kültürünün sürdürülmesi, evlerimize girmesi temasıyla bağlantılı.

    ki bu durum hayali bir oyunda da tekraralanıyor. adam hapisteyken hayali bir golf oyunu oynuyor, diğer mahkumun zaten orada olmayan bir golf topunu almasıyla, adamın hayali topunu (silahını) onun ellerinden almak için onu tartaklamaya, dövmeye başlaması bir oluyor..

    fotoğrafçı olan adamın evinde de golf sopası ve minyatür bir golf topu görüyoruz. girdikleri tek bir evde şiddet çağrışımlı hiçbir nesne yok. geleneksel tarzda döşenmiş, huzur yayılan bir mekan bu. işte ilk kez burada adam ve kadın gerçek bir iletişim kuruyor. o evde hiç bir eşyayı tamir ettiklerini ya da çamaşır yıkadıklarını görmüyoruz. bir tören havasında oturup çay içiyorlar. birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar ilk kez. öpüşüyorlar. ve muhtemelen ilk kez orada sevişiyorlar. şiddetten arınmış başka bir dünyanın olabileceğini gördükleri yerde gerçek bir iletişim kuruyorlar..

    kadının kocasının evine döndükten sonra gittiği tek yer de bu ev oluyor. içerde evin sahipleri varken gidip o odada uyuyor. başka bir dünya olduğu, ait olunabilecek bir dünyanın bulunduğu gerçeğiyle.. evin sahibi adam onu görüyor ve ses çıkarmıyor, bahçedeki küçük havuzu temizlemeye devam ediyor sadece. adamın eşi - sevgilisi geldiğinde de bırak uyusun diyor kadına. o şiddetten arınmış başka dünyada güvenle uyuyacak bir yer var hâlâ.. sorgusuz sualsiz var olmak için bir yer...

    kadın eğililerek ufak bir teşekkür edip evine döndüğünde gördüğümüz ilk sahne elinde sopasıyla golf antrenmanı yapan kocası oluyor..

    kadın şiddet dolu dünyasına döndüğünde yaptığı ilk şey tartıya çıkmak. oradaki varlığının bir göstergesi gibi.. sonra tartıyı açıyor, bozuyor. daha henüz sevdiği adamın hapisten çıktığını bilmezken bozuyor tartıyı. tartı o zamandan beri sıfırı gösteriyor zaten.. kadının artık o dünyada yer almadığının, alamayacağının bir göstergesi gibi...

    --- spoiler ---
  • “postmodern bir toplumda kadının şiddet karşısındaki kırılganlığını vurgularken, bireyin yalnızlığın açmazlarından kaçmak için başka hayatlara sığınması olgusunu tradisyonel unsurların ipuçlarını barındıran evler üzerinden kullanan, sessizliğin büyülü şiirselliği fonda dururken, uzakdoğu mistisizmini enfes arap melodileriyle donatarak kişinin algı sınırlarını değiştiren, hayata bakışını etkileyen, aşkın hiç sözcüksüz nasıl da gerçek ve hayal olduğu üzerine üst kurmacalı sanrısal bir devinim sunan, absürd öğelerle global dünyada bireyin gerçeklik hissine saldıran, sinema sanatını yedinci sanat kılan baştacı eden şaheser” yazamadığım için yorumlarını okumanın sinemadan hiçbir şey anlamadığımı bir kez daha keyifle bana göstermiş olduğu film.
    çünkü filmden kalan: golf sopası ve golf topuyla cinayet işlenebiliyormuş. bu bilgi de gergedan saldırısı karşısında ne yapmamız gerektiği vb. bilgiler gibi öğrenilmesinde zarar bulunmayan bir bilgi tabii ki, günde kaç tane golf topulya ve golf sopasıyla karşılaştığımız kısmı önemsiz bu noktada.
    uzun bakışmalar, sessizlik. bu yine ve yine ve yine sessizliğin bir şeyleri daha değerli kıldığı, aşkın sessizce yaşanır olması gerektiği vurgusu. sıkıcı. sessizliğin kendisi kadar sıkıcı bu aşk- sessizlik, gerçek-sessizlik saplantısının bunca vurgulanması. sıkıcı. ve saçma.
    ama heralde sessiz olması bu “yabancı kültürleri kalbimde hissediyorum” kandırmacasını daha kolay kılıyor. korece konuşsalar herhalde bunca yürekten hissedilemeyecek. ayrıca kafamızdaki uzakdoğu mitini -ki kendi oryantalizmimizdir bu- mistik, bilge ve sessiz uzakdoğu yanılsamasını da beslememize olanak tanıyor böyle sessiz filmler. 5-6 uzakdoğu ülkesi gezince ve biraz da uzakdoğu hayatı görünce çünkü, hiç de engin sessizlik ve felsefesi ile sarmayabiliyor uzakdoğu.
    neyse sözlüğe uyumlu ilk paragrafta ne diyorduk? golf sopalarına dikkat. yok yok hayır. bireyin modern yaşamdaki yalnızlığı, sessizliğin kutsallığı, imgelerin gücü, saçmalığın yalınlığı, uzakdoğunun mistik çekiciliği, globalizm eleştirisinin önemi, şiddetin yalın anlatımı, absürd öğelerin yarattığı yabancılaşma, şiirsel görsel şölen, postmodern öğe olarak yokluk varlık, kaka holivud.
hesabın var mı? giriş yap