2680 entry daha
  • hayrunnisa

    hayrunnisa’nın ilk kez türbansız çıktığı evden, ben de bundan 30 yıl önce çıkmıştım.
    başımdaki namaz takkesini katlayıp salondaki grundig televizyonun dantel örtüsünün
    üzerine koydum.
    naylonla kaplı kumandayla namaz hocası kitabının tam arasına…
    pantolon cebimdeki kehribar tespihi dış kapının yanındaki duvara çivilenmiş
    metal anahtarlığa astım.
    sonrasında bir daha ne namaz takkem oldu ne de tespihim…

    ebeveynlerimden ben de ali sadi hocanın hayrunnisa’ya gösterdiği feraseti
    bekledim ama hayrunnisa gibi üvey olmadığımdan mıdır,
    cehennemde yanmama kıyamadıkları için midir bilmem
    hayat boyu o feraseti hiç bulamadım.

    oysa ne güzel söylemiş pir sultan abdal
    ‘’cehennemde ateş yoktur. her insan ateşini bu dünyadan götürür’’ diye…

    o evden öylece çıkan sadece ben oldum.
    yasin ve meryem benden büyük kardeşlerimdi ama onlar orada kaldılar.
    sonra belki de çocukluğuma, ergenliğime, gençliğimin bir bölümünün
    yitip gitmesine sebep olan dogmatik düzene inat ve mevcut düzenin de
    baskısıyla peri haline geldim.

    peri

    hayrunnisa ve benim yaptığım şeyleri yapamayanlar,
    bizim gördüğümüz şeyleri göremeyenler, gördüğü halde cesaret edemeyenler,
    işine böyle geldiği için devam edenler,
    yasin, meryem ve onlar gibi olan herkes nesneleşti gözümde…
    yani ben, benim geçtiğim yoldan geçmese bile yolun sonunda
    buluştuğum kişiler adı konmamış bir kast yarattık zihnimizde
    ve onları da en alt sınıfa koyduk.

    psikiyatr gülbin de bizim aramızdaydı zaten ve o sırada salonda spor yapıyordu.
    biz onun kürt olduğunu hiçbir zaman bilmemiştik.
    bu içi boş ‘sözde entelijansiya’ onları aşağılayan çeşitli sıfatlar buldu.
    sadece yasin’i, meryem’i değil gülbin’in ablasını, onun eşini,
    anne, babasını da oraya yerleştirdik.
    o kastta yer almamak için kimliğini gizleyen kürtler,
    alevi olduğunu bilmeyen aleviler,
    9 ışık doktrinini benimseyen ermeniler tanıdım.
    kürtlere itirazımız yoktu, kürt gibi davranmadıkları sürece,
    yani o kadar da demokrat ve hümanisttik.
    tıpkı şu an suriyeli mültecilerin ‘’hadlerini bildikleri sürece’’
    yaşamalarına izin vermemiz gibi…

    ahmet türk’e diyarbakır cezaevinde bok yedirilirken,
    biz eurovisionda türkiye kaçıncı olacak diye endişeleniyorduk.
    deniz, yusuf, hüseyin’e gösterdiğimiz sempatiyi onlara hiç göstermedik.
    uğur mumcu’yu öldüren katillere nefret kusarken
    musa anter’inkileri pek de merak etmedik.
    oysa çok da farklı değildi idealleri, hayalleri…

    geçmişe dönüp baktığımda içinde yaşadığım habitat,
    dostlarım, eğitim sistemi, işyerim, medya, siyasi ortam
    hepsi zaten beni peri olmam için eğitiyor, yönlendiriyordu.

    kast üzerinde yapılan baskı, onları nesneleştirme o kadar arttı ki
    o kast bu baskıyı ve dini kullanarak bir gün iktidar oldu
    ve çok daha acımasız bir şekilde kendi tarikatlarını kurdular.
    bu tarikat tüm diğer tarikatları içine alan ve gizli öznesi maddi çıkar
    ve rant olan makyavelist bir tarikattı.
    ideal bir kastın içinde eğitimli olanlar her zaman kendilerine üstlerde yer bulsa da
    artık yeni düzende bunun çok da önemi yoktu.
    gülbin’in ablası ve onun eşi gibi işleyen çarkın sadece bir parçası olabilmek
    ve mutlak itaat yetiyordu.
    yeni düzenin en büyük düşmanı eğitimli insanlardı ve bunu
    ‘’eğitim düzeyi yükseldikçe oylarımız azalıyor’’ diye itiraf da etmişlerdi.
    yeni tarikat kendisi gibi düşünmeyen herkesten çok daha fazla nefret ediyordu.
    gülbin’in ablası sadece gülbin’e değil onun duvarda asılı diplomasına,
    seküler hayat tarzına da saldırıyor ve tarikatın kendisine verdiği
    maddi güce de sırtını dayıyordu.

    uzunca bir süre içimdeki peri’yi öldürmeye çalıştım ve bunu başardım da
    ama az biraz kaldı galiba, olsun evrimim devam ediyor hala…

    alfonso cuaron’un roma’sında, evdeki 15 yıllık bakıcı cleo
    düşük yaptığında evin sahibi hastanede hasta kayıt formunu dolduramaz
    çünkü kadının adını bilmiyordur.
    15 yıldır çocuklarını emanet ettiği kadının adı çok da önemli değildir onun için...

    adı konmuş ya da konmamış kast sistemleri binlerce yıldır ve dünyanın
    her tarafında vardır.
    meryem, hazal, cleo, spartacus, yeşilcam filmlerindeki sevimli arap bacı
    tipolojik olarak hepsi birbirinin aynıdır…

    aslında hepsi köledir.
1266 entry daha
hesabın var mı? giriş yap