• iki arkadas mudurun odasindayiz. hararetli hararetli bi konu hakkinda konusuyoruz. *bilgisayar ekraninda kamera acik. yanimdaki arkadas mudure biseyler anlatmaya devam ediyor ben de kamerayi izliyorum. icimden de "ne olaysiz okul burasi boyle herkes kendi halinde poffs" diyorum. e ergenlik bu bi heyecan bi atraksyon ariyor insan. bi baktim kamerada iki kiz. bu sefer "aa su huzur degil mi ya yilisik olan. yanindaki kizi da bayiyodur simdi" diye geciriyorum icimden. tam o esnada huzur yanindaki kiza yaklasiyor, yaklasiyor, yaklasiyor ve boom! atesli atesli opusuyorlar. o yasima kadar dizilerdeki kadinli erkekli opusme sahnelerine bile kafa ceviren ben merakimdan uzun uzun izliyorum. bir sure sonra yuzumdeki dehset ifadesini goren mudur ekrana donuyor. olayi kavramasi 1-2 saniye icerisinde gerceklesiyor ve hemen "terbiyesizler!" diyerek kizlarin yanina firliyor. daha sonra huzur 3 gun uzaklastirma cezasindan sonra okula donse de diger kiz utancindan kaydini aldiriyor. *
  • 9. sınıf lisede ilk senemiz. pazartesi günü ilk iki ders beden ve o zamanlarda beden dersi bize sadece "ilk iki saat olsun eşofmanla gelelim son iki saat olsun eşofmanla dönelim" olayını anlatıyor. pazartesi ilk iki ders beden girişte bayrak töreni var. istisnasız tüm sınıf eşofmanla gelmişiz. okula yeni gelenlerle durmadan çöm diye dalga geçen bir müdür yardımcımız var. bayrak töreninde bu bakıyor bizim sıraya "çöm-a bu kıyafet ne?" diyor. biz de tüm sınıf tek yürek "hocam ilk iki saat bedeeeenn!" diye bağırıyoruz. müdür yardımcısı bir şey demiyor pis pis sırıtmakla yetiniyor sadece. istiklal marşı okunuyor. sınıflar okula yöneliyor biz de okula kıçımızı dönüp spor salonuna yöneliyoruz. o an bir ses duyuluyor. "herkes sınıflara çöm-a sen kal." tüm okul sınıflara çıkıyor tabi biz kaderine terk edilmiş koyunlar gibi tüm sınıf birbirimize girmiş olacakları bekliyoruz. "madem dersiniz beden size biraz spor yaptıralım." diyor müdür yardımcısı. "çöm!!" diye bağırıyor sonra. alışmışız tabi adamın bize çöm demesine aramızdan efendim diyenler çıkıyor sağ ol diye bağıranlar çıkıyor. sınıfça saçmalar haldeyiz. "çömsenize olmm" diyor biz bakıyoruz "çökün evladım" diyor anlıyoruz. sonra o bize çöm diyor biz çömüyoruz kalk diyor kalkıyoruz. çöm-kalk çöm-kalk devam ediyor öyle. sonra soruyor "kim sizin sınıf başkanınız?" sınıf başkanı ebeni sikiyim ne vardı başkan olacak diye mırıldanıp öne çıkıyor. "çöm evladım" diyor müdür yardımcısı. çömüyor sınıf başkanı ellerini bacaklarının arkasından geçir öyle yürü diyor. bildiğin ördek yürüyüşü işte. bağırıyor sonra bize. "annenizi takip edin yavru ördekler." diye. tüm sınıf ördek yürüyüşü tek sıra halinde bahçeyi tavaf ediyoruz. adımız çöm-a lakabımız ördek sınıf oluyor. bu olay üzerine aramızdan "çömüm gururluyum" diye dolaşan insan evlatları dahi çıkıyor.
  • 3 katlı küçük bi' binaydı bizim okul. iki basket potası bi' tane de voleybol filesi olan bi' bahçesi vardı. esas bahçe 1.80'lik birinin kolunu kaldırınca yetişebileceği kadar bi' duvarla çevrilmişti. duvarın arkasında okul alanına dahil, tellerle çevrilmiş geniş bi' yeşil alan vardı. bildiğin yamaç vardı okul bahçesinde. böyle ağaçlık, çalılık, çimlik, hafif eğimli. bahçenin bi' köşesinden beton basamaklarla çıkılabiliyordu. bahçenin diğer tarafı da bataklık. kurbağaların larvalıktan yetişkin kurbağalığa geçişini bizzat bahçede işledik mesela. biyoloji laboratuvarında keseceğimiz kurbağayı hoca öğretmenler odasından tebeşir istermiş rahatlığıyla "cihan hadi oğlum bahçeden bi' kurbağa getir gel" şeklinde istemişti. öyle hayvanı bol bi' okuldu yani. neyse. bizim lisede yaşanmış en dumur olay;

    bi' gün öğle arasında 7-8 kişi kızlı erkekli yamacın düzlük bi' yerinde arkadaşın evden getirdiği 2 tepsi böreği öğretmen masası örtüsü üzerinde yememiz. yedikten sonra aşağı inerken basamaklara gitmeye üşenmemiz, duvardan atlamaya karar vermemiz. kızlardan birinin atlarken eteğinin duvardaki inşaat demirine takılması. kızın eteği sıyrıldığı için öpücüklü küloduyla portmanto askısına asılmış ceket gibi duvarda asılı kalması. hepimizin renginin değişmesi, o an okulda olan herkesin camlara birikmesi. kızın etrafını sarmamız ama esas görünmemesi gereken yerlere boyumuzun yetmemesi. eteği yırtmak için çekiştirmemiz, eteğin yırtılmaması. eteği takıldığı demirden kurtarmak için kızı kaldırmaya çalışmamız ama kaldıramamamız. hiç değilse yarım saat kızı kurtarmak için uğraşmamız. tüm bunlar olurken yeşilliklerin arasından bi' yılanın kıvrıla kıvrıla bize doğru gelmesi. kızı öylece bırakıp kaçmamız. sonradan 1.90 boyunda yapılı mı yapılı beden hocasının nöbetçi olduğunu hatırlamamız, hemen çağırmaya koşmamız. hocanın bahçeye en cool hâliyle sakin olun çocuklar tavrıyla çıkması. yılanı görünce götüm götüm geri kaçması. pencereye biriken arkadaşların bahçeye taşması. yılanın kıza iyice yaklaşması. kızın ağlamaktan gözlerinin çıkması, sürekli çırpınması. cevval bi' arkadaşın elinde kürekle koşarak gelip yılanı öldürmesi, kahraman olması. kızın unutulması. tüm okul erkeklerinin, beden hocası, diğer hocalar ve müdür dahil, ölü yılanla gerek ellerine alarak gerek boyunlarına dolayarak fotoğraf çekilmesi. çoğu fotoğrafta kızın konu mankeni olarak arka planda yer alması ama fark edilmemesi. herkesin işi bittikten sonra yılanın çöpe atılması. bahçedeki herkesin okul binasına yönelmesi. kızı hatırlamamız. börekleri yerkenden beri yanımızda olan bi' arkadaşın cebinden çıkardığı çakıyla kızın eteğini takıldığı yerden kesmesi. kızın kurtulması. arkadaşla türk filmi bakışmalarından biriyle uzun uzun bakışmamız.
  • dünya kupası maçlarının izlendiği sınıf televizyonun anteninin bozuk olması bunun üzerine maçlara ilgisi olmayan bir arkadaşın eline kalem alıp anten girişine sokulu olarak maç boyunca bekletilmesi. sınıfa giren müdür muavinin anten misin ulan sen diye elemanla taşak geçmesi.
  • sınıfta ders işlenirken en arka sırada gizlice sigara içmek. hocanın bunu fark etmemesi de ayrı bir olay.

    sanırım biraz gerizekalıydık.
  • din kültürü ve ahlak bilgisi sınavının yarısında din hocasının işi çıkıp gider. yerine ise saftirik ve sinirli biyoloji hocası gelir. elindeki kağıtla kopya çeken bir arkadaşı yakalayan hoca delirir ve o elindeki kağıdı hemen çöpe atmasını söyler. arkadaş ise kağıtta fatiha suresinin yazılı olduğunu ve atamayacağını söyler. bunun üzerine hoca tamam cebine koy o zaman diyerek sakinleşir ve sınavın sonuna kadar o arkadaşla ilgilenmez. arkadaşta sınav sonuna kadar o kağıtla kopya çekmeye devam eder.

    not: bu psikopatın bir sınava kopya çekenleri yakalamak için kamera ile girmişliği de mevcuttur.
  • kalorifer boruları vasıtasıyla diğer sınıflarla iletişim kurmak.

    öğrenim hayatım boyunca en zevk aldığım şey; bu kaloriferle pencerenin kesişim noktası olan sınıfın en arka köşesinde oturmaktı. böylece hem götü ısıtmış oluyordum, hem de camdan gelip geçenleri seyredebiliyordum. hatta perdeleri toplayıp yastık bile yapıyordum kendime. böyle de dersle ilgiliyimdir.

    derken bir gün dersin ortasında kalorifer borularından sesler gelmeye başladı. muhtemelen üst sınıftan biri borulara vurup kendine aksiyon yaratmaya uğraşıyordu. biz de mütekabiliyet ilkesi dahilinde karşılık verdik, kendimizce eğlendik.

    bir süre sonra bu borulara vurma şiddeti artıp da işe bir de borulara bozuk parayla vurarak ritm tutturmak gibi atraksiyonlar girince, üstelik bu da tam bizim sınav olduğumuz bir derse denk gelince tepem attı.

    sınav bitince orta 2* * olmanın verdiği cesaretle yanıma bir arkadaşımı da alarak, üst kata çıkıp hesap sormaya niyetlendim. o yıl daha önce hiç o kata çıkmamıştım. meğer orada da lise 2'ler; yani okulun yaşça en büyük dönemi ve okul tarihinin gelecekteki ilk mezunları varmış. böyle olunca biraz da tırstık tabii ama geri dönmek olmaz diye daldık içeri, arka köşeye doğru yöneldik.

    hani böyle filmlerde olur ya; birine posta koyarsın adamı tanımadan; sonra adamın etrafındaki kalabalık dağılınca şok olursun adamın heybeti karşısında.

    işte ben bu olayı gerçek hayatta yaşadım lan! borulara vuran eleman meğer kendi yaşıtlarının bile ''abi'' çektiği, kantinde yer kapmak için koşarken yanlışlıkla kendisine çarpan çocukların çarpmanın etkisiyle kolunun, bacağının kırıldığı saygıdeğer bir ağabeyimizmiş. sırada tek başına oturuyor. örümcek adam'daki kingpin yani. öyle bir cüsse. adamın yanına gitmş bulunduk bir kere. küçüğüz de tabii dikkat çekiyoruz. eleman sordu:

    - ne var lan?
    + abi biz alt kattaki sınıftan geliyoruz da. derste borulara vuruyorsunuz.
    - n'olmuş?! rahatsız mı oldunuz?
    + yok abi, çok güzel çalıyorsunuz da; bir gün beraber düet yapalım diyecektim, siz üstten, ben alttan. lütfederseniz tabii.

    ama huzurdan ayrılınca, herifin arkasından barzo.swf gibi küfür etmeyi de ihmal etmedim.

    nasreddin hoca'nın ''timur'un filleri'' hikayesi gibi oldu lan resmen. o günden sonra borulara her vurulduğunda acı acı gülümsedim, kimseler bilmedi nedenini.
  • her zaman okul sınırları içinde yaşanmayabiliyorlar.

    lise 2'deyiz. ilçedeki bir başka lisede yapılacak 10 kasım anma töreni için bizim liseden de içlerinde benim de bulunduğum bir grup öğrenci seçilmiş. konuşmacı var, şiir okuyacak bir öğrenci var, okulu temsil cihetinden kızlı-erkekli bir öğrenci grubu var. bir de bizim okuldan istenen ses sistemini kurması için görevlendirilen bir arkadaş var.

    okulun kapısına çıktık; bir grup öğrenci müdürün arabasına, biz de müdür yardımcısının arabasına binip yola koyulduk. bizim arabada; arkada benimle oturan üç tane kız öğrenci, önde de ses sistemini kuracak arkadaş var, efendi gibi gidiyoruz.

    derken kırmızı ışıkta durduk. müdür yardımcısı bize doğru dönüp nasihate başladı:

    - okulu temsil ediyorsunuz unutmayın! adımıza leke gelirse hesabını sorarım!

    okul da sanarsın harvard amına koyim! biz hocayı kafalarımızla onayladığımız sırada ön koltuktaki ses düzeniyle ilgili olan arkadaş boşta bulunup:

    - yeşil yandı lan hadi topukla! dedi müdür yardımcısına. adam da hiç ses çıkarmadan dönüp devam etti.

    bizim eleman tabii ses sistemine aşinalığından anlaşıldığı üzere ağır tuningci, modifiyeci; jargona da hakim.

    töreni kazasız belasız atlattık. gün sonu o sesçi arkadaşı gördüm; ''olm ucuz kurtuldun.'' deyip akıbetini sordum.

    meğerse okula dönünce müdür yardımcısı dalmış buna; ''ses sistemini kuracaksın, sıkıntı olmasın diye arabada tuttum kendimi.'' demiş.
  • bir arkadaşın şabalak bir arkadaşı gaza getirip okulun içinde torpil patlattırması. tamam bu olay bir lise için normal diyebilirsiniz çünkü her tenefüs osuruk bombası atılmayan lise yoktur. asıl olay bu şabalak arkadaşın kontrolden çıkmasıyla patlak verdi. adamın öyle hoşuna gitti ki günde 3-4 tane patlatmaya başladı artık. kimseye görünmeden merdiven boşluğundan bırakıyordu torpili ve güüümm! bir yankılanıyordu sanırsın okula bombalı saldırı var. iş çığırından çıkınca çocuğa "olum yapma lan bak yakalanırsan okuldan atılırsın" desek de artık kontrolden çıkmıştı. okulda olağan üstü hal ilan edilip tüm hocalar ve yönetim torpilciyi aramaya başlamıştı. hocalar her girdiği sınıfta bunun duyurusun yapıyordu o kişi aranızda bilen varsa söylesin diyerek ama kimse gık çıkarmıyordu.

    hatta bir gün lisedeki sınıf hocamız çok ağır konuşmuştu. sınıfın o anki soğukkanlılığını unutamıyorum. felsefe hocasıydı ve dobra bir adamdı. derste filan küfür etmekten çekinmezdi. işte başladı konuşmaya ve sonunda "o orospu çocuğunu bulun" diyerek bitirdi. herkes çaktırmadan torpili patlatan arkadaşın yüz ifadesine bakmaya çalışmıştı ama kimse renk vermemişti yine. sout park sessizliği olmuştu sınıfta. buna rağmen eleman ertesi tenefüs yine patlatmıştı. biz sınıfta ya da kantindeyken gürültü kopunca artık "cengiz yine patlattı" diyerek muhabbete kaldığımız yerden devam ediyorduk. çünkü bizim için gayet rutin bir olaydı.

    bir ders anısızın arama yapılmıştı patlayıcı maddeyi bulmak için. tüm okulda çantalar montlar filan didik didik aranmıştı ama eleman bahçedeki trafonun içine saklıyordu mühimmatı. bir derste en arka cam tarafında oturan benim yanıma oturmuştu. hoca ders anlatırken eleman yanımda torpili yakıp camdan aşağı attı ve ders anlatan kadın hocamız altına sıçarak "kim atıyorsa allah belasını versin bi yakalanmadı gitti" diyerek isyan etmişti. yine bir gün en üst kattan torpili bırakmış bodrum katında merdivene çıkıp ampül değiştiren hademenin dibine düşüp patlamış adamın beti benzi atmış bir süre kendine gelememiş. bunları da hademenin eşi anlattı. başında toplandık kadın başladı "atanın allah belasını versin benim cemal'imi niye korkutuyorlar inşallah çocuğu olmaz" diyerek. üstelik bunları derken torpilci eleman çıkıp "abla niye öyle diyosun" filan demişti. yine hepimiz bıyık altından götümüzü sıkarak gülmüştük.

    yönetim bir türlü yakalayamayınca artık sınıftaki inek güvenilir kişileri itirafa zorlamıştı. her sınıftan düzgün tipleri çağırıp ifadelerini almışlardı ama onlardan da gık çıkmamıştı. çocuk da her geçen gün sınırları daha da zorlamaya başladı. bir gün yazılıya girdik birkaç dakika olmuştu gireli yine bi gümbürtü koptu bi baktık cengiz yok. saniyesinde kapı çalındı ve eleman içeri girdi nefes nefese. daha torpil yere düşmeden deparı basmış olacak ki gümledikten birkaç saniye sonra kapı çalmıştı. birkaç hafta böyle geçti ve biri gizli bir itiraf yapmış olacak ki bi gün elemanı dersin ortasında alıp götürdüler. işte sen mi patlatıyorsun itiraf et diye zorlamışlar ancak elemanın babasının ensesi kalındı. müdür yardımcısının da arkadaşı zaten.

    işte eleman geldi anlatıyor, "hocam iftira atıyosunuz babamın avukatıyla görüşün isterseniz" deyince müdür yardımcısı geri vites yapmış. ya soruyorum işte oğlum filan diye bırakmış elemanı. işin en komik yanı da eleman bulunamayıp okulda efsane olunca sahte kara murat'ların çıkması. birkaç eleman arkadaş arasında ben patlatıyorum olum yaa diye hava atıyormuş. hatta bizim sınıftan bir arkadaş öyle bir ortamda bulunmuş kara murat'lık yapan elemana bişeyler sorunca triplere girmiş filan. tabi bunu duyan şabalak arkadaş da aynı yedi bela hüsnü'deki leşlerinin üzerine yatılan gaddar kerim gibi tüm icraatları ben yaptım diyerek itiraf etmek istedi ama elemanı zor vazgeçirdik. üzerinden 10 yıl geçti neredeyse şimdi evlendi bile ama şu an desen yine patlatır. öyle şabalak bir adam. bu arada okul yönetiminden okuyan olur belki diye söylüyorum, "torpilleri cengiz patlatıyordu hocam"
  • ingilizce hocası arkadaşın sözlüğünü almış incelerken yine o arkadaşın konuştuğunu görür ve öfke ile sözlüğü ona atar ve o arkadaş akabinde şöyle der hocaya;

    "-öyle mi aldıydın!"

    tenefüse kadar yarıldıydık ellaham..
hesabın var mı? giriş yap