• dokuzuncu nesil yazar.. hoşgelmiş..
  • istanbul'da bir sabaha uyandım, tam üç sene geçmiş üzerinden... neredeyse 30 seneyi görmüş hayatımda uyandığım sabahların en güzeli olsa gerek... rüya mı gerçek mi bilinmez ama o sabah bugünü bilerek uyandım... evet, sonsuza kadar yanımda olacak kişi o...

    o sabahın öncesindeyim şimdi... kendini bilmeyen, unutan ben. sonbaharın kuru yapraklarını uç uca dizdiğinde kendine yol çizdiğini düşünen, her esen rüzgarda yolunu kaybeden ben. sabahları uyanmak, akşamları uyumak istemeyen, her günü elleriyle iten ben... o kadar çok şey değişti ki o günden bugüne... sesinin değdiği her şeyi canlandırdı, bereketi hayatımın her yerine dokundu... her gün daha güzel, her gün daha dolu olur mu? oluyormuş işte. şimdi geceleri uyumak istemiyorum yine... sabahları ise onun için uyanıyorum; üç senedir olduğu gibi...

    taş kahvedeki kahvaltının tadı gelmiyor aklıma, gözümün önünde olan tek şey senin gözlerin... battı balık'ta yediğim yer elmalı semizotunun kokusu hafızamdan silinmiş gibi, varsa yoksa gözlerin... istanbul dediğinde aklıma gelen boğaza dalıp giderken tuttuğum ellerin... old trafford'da attığımız golü, eyfel'den paris'in görüntüsünü, gölün kıyısından bakarken pusların arasından kendini gösteren alpleri, kordon'da yenilen balığın kokusunu tek başlarına hatırlamıyorum artık... ankara'nın ılık sonbaharını, boğaziçi'nin umutsuzlar merdivenlerini, yaşlı kıtanın ortasındaki bu şehirde her gün yürüdüğüm yolu, nişantaşı yokuşlarını ve elbette ki beşiktaş'ı senden ayrı düşünemiyorum... istanbul'u değil, istanbul'da seninle olmayı özlüyorum... sabah uyanıp sarıyer'e basıp gitmeyi, başka bir sabahta ankara yoluna düşmeyi, feribotta heyecanla cunda'daki meze üstü nargilenin tadını düşlemeyi, bazen evden hiç çıkmak istemeden oturmanın o garip durağan mutluluğunu özlüyorum... şu anda komşunun başkentinde hancı'yı söylerken sessizce, kendimce; yanımda olmanı istiyorum... bir daha hiç uzakta olma prenses...
hesabın var mı? giriş yap