• bir ekşi sözlük yazarı.
  • upuzun entryleriyle çocukluk anılarında gezdiren enteresan yazar.
    hoşgelmiş.
  • #26741124 numaralı entry'sinde saat yok. nasıl yaptı ya onu o aaa...
  • kendisi, tek bir entry üzerinden -ki oldukça sıkı bir öykü idi- hakkında "tuhaf" genellemeler yapan insanları dostoyevski'ye havale ediyor:

    "bütün bu yazdıklarımın tatsız bir etki yaratacağına eminim, zira hepimiz yaşamla bağını az ya da çok kaybetmiş, kör topal idare eden insanlarız. hatta yaşamdan öylesine kopuğuz ki, gerçek "canlı hayata" karşı adeta tiksinti duyuyor, bize hatırlatılmasına dahi katlanamıyoruz. öyle bir hale gelmişiz ki, gerçek "canlı hayat" bize adeta bir iş, bir ödev gibi görünüyor, onu kitaptan öğrenmeyi yeğliyoruz.

    peki neden bazen telaşa kapılır, kimi kaprisler, çılgınlıklar yaparız? istediğimiz nedir? bunu kendimiz de bilmeyiz. kaprislerimiz, isteklerimiz yerine gelse bundan ilk biz zararlı çıkarız. bize daha fazla serbestlik vermeyi, ellerimizi çözmeyi, hareket alanımızı genişletmeyi, üstümüzdeki vesayeti kaldırmayı deneyin bir... sizi temin ederim, o anda tekrar vesayet altına girmeye can atarız.

    biliyorum, belki bu sözlerime kızacak, bağırıp tepinmeye başlayacak, "böyle konuşacaksanız yalnız kendinizden, o sefil yeraltınızdan bahsedin; "biz, hepimiz" gibi tabirler kullanmaya kalkışmayın!" diyeceksiniz.

    müsaade buyurun baylar, ben bu "hepimizlikle" kendimi haklı çıkarma peşinde değilim. ben kendi hayatımda, sizin cesaret edemeyip yarıda bıraktığınız şeyleri sonuna kadar götürdüm, o kadar; üstelik siz tabansızlığınıza sağduyu diyor, böylece kendi kendinizi aldatarak avunuyorsunuz. buna böre ben sizden daha "canlı"yım. daha yakından bakın! biz bugün "canlı"nın nerede yaşadığını, neden ibaret olduğunu, adını sanını bile bilmiyoruz.

    bizi tek başımıza bırakın, elimizden kitapları alın o saatte şaşkına döner, ne yana gideceğimizi, kimden yana çıkacağımızı, kimi sevip, kimden nefret edeceğimizi bilemeyiz. insan olmak, yani gerçek, kendi vücuduna sahip, kanlı canlı bir insan olmak dahi bize güç geliyor; bundan utanıyor, ayıp sayıyor, bildik, genel anlamda insan olmaya çabalıyoruz hep.

    aslında biz ölü doğmuş yaratıklarız; zaten çoktandır canlı olmayan babalardan dünyaya geliyoruz ve bundan da gittikçe daha çok hoşlanıyoruz. bundan zevk alıyoruz. yakında bir kolayını bulup doğrudan doğruya fikir dölleri olarak dünyaya geleceğiz. ama yeter bu kadar; daha fazla "yeraltından yazmak istemiyorum." *
  • #25690286

    oğuz atay okurken hissettiklerimi bana hissettirebildi. benim için çok büyük bir lütuf. karşılaştığıma memnun oldum, hem de çok.
  • özenerek entry yazan nadir yazarlardan
  • bir gece şimdi hatırlayamadığım bir entry'sine denk gelip, sonra bana onlarcasını bir solukta okutturan adam... aynı zamanda yazdıklarını okurken sözlükte olduğumu unutup, bir romanın sayfaları arasında kaybolduğumu hissettiren tek yazar.

    arada bir kendisine yazdığım hayranlık belirten mesajlar ile onlara verdiği alçakgönüllü ve naif cevaplar dışında kendisini tanımam. kıskançlık konusunda; belki doğuştan gelen, belki de sonradan fazlasıyla terbiye ederek duyarsızlaştırdığım bünyemi, eşsiz cümleleriyle bin yıllık uykusundan uyandırmakta üstüne yok.

    ama artık kendisini bir ekranda okumak istemiyorum. iki kapağın arasına sıkıştırılmış, başka hiçbir şeye benzemeyen kokusuyla, sayfalarını heyecanla çevireceğim bir kitapta olmalı cümleleri... birbirinden habersiz ama aynı hayatı yaşayan insanlara benzeyen bu cümlelere, parmağımla dokunabilmeliyim. önemli yerlerin altını görünmeyen çizgilerle çizmek istermiş gibi...
  • her an kalbinize dokunabilir. nereden mi biliyorum? sanırım kardeşiz biz bu adamla, ondan. aynı yerde büyümüşüz, aynı sıkıştığımız yerden eze eze geçmiş kelimeler... her an kimsenin görmediği bir ayrıntıyı işaretleyip ve neresine değmişse; oradan bambaşka, önünüze getirebilir. şaşırarak öğrenenlerden eminim, büyüdüğü sanılanlardan. pek muhterem, pek...
  • kitap heyecanınıza ortak olan bir yazar. oğuz atay'ı özümsemiş, kırgınlığını ve yalnızlığını paylaşabilmiş bir yazar hem.
  • önceleri(o zamanlar olric daha hırçındı) denk geldiğim bir yazısı ne zamandır uzak durduğum sigaraya uzanmama neden olmuştu. (bkz: #26795759). daha sonra ne yazmışsa okudum, hatta bir ara sabahları gazetelerden önce acaba bir şeyler yazmış mı diye açıp bakardım, kimsenin bilmediği bir yazar keşfetmenin dayanılmaz hafifliği!(sözlüğe yazar olduktan sonra badi butonuna basmam yeterli oluyor). kendisi vüsat bener' in ankara'da bıraktığı boşluğun içinde gezenlerden. başka şehirleri bilmem fakat ankara'da güzel insanlar biraz daha fazla gibi. lafın kısası sözlüğün en sağlam kalemidir bana göre.
hesabın var mı? giriş yap