• amsterdam da neredeyse haftada 2 kez basıma gelen olay... dolayısıyla aynı olayı bana da haftada en az 3 kez yaptırtan eylemdir kendisi.. bir tane fazla çalıyorum ki bir sonraki hafta strese girmeyeyim ...
  • son zamanlarda iyice artan hırsızlık. çete suçları kapsamında sayılmalı artık. 18ini geçmemiş kişilere çaldırıp kendileri satıyorlar. organize suç dedikleri böyle değil miydi? senin bisikletinin fotoğrafını çekip internete koyup alıcısı çıkınca gelip çalanlar varmış.

    olay küçük bir çocuğun bisiklet istemek için tanrıya dua etmesi olayı gibi masum görülerek küçümsenecek kadar basit değil.
  • aslında amacımız çalmak değildi. sadece biraz binecektik, sahipleri görmeden ve de gelmeden yerine bırakacaktık bisikletleri. parkın en ıssız köşesine bırakılmış ve görünürde sahibi olabilecek kimsse olmadığı gibi hiçkimse de görünmüyordu. aldık bisikletleri ve küçük bir alanda binemeye başladık. kardeşim biraz biliyor da ben biraz acemiyim. daha yavaş, daha temkinli biniyorum ben. bisikletleri aldığımız yerden uzaklaşmadan o küçücük boşlukta dönüp duruyorduk peş peşe.

    biz güzel güzel, usul usul, heyecanlı mı heyecanlı ve de bir o kadar mutlu küçük daireler çizerken ödünç bisikletlerimizle(!), uzaklardan bir bağırma sesi geldi. bir yandan var gücüyle ve avazı çıktığı kadar küfür eden, bir yandan da bize doğru olanca kuvvetiyle koşan iki tane eleman gördük. eleman dediğim de hayvan gibi bir şey yani, izbandut gibi iki tane yarma. ben daha ortaokul 2'deyim, kardeşim de ilk okul 4'te, ben cılıım, kardeşim benden cılız. gelenlerse liseli, normal liseli de değil, sınıfın en arka sırasını işgal eden başçavuş tiplilerinden.

    bizi bir telaş tuttu kardeşimle. ne yapacağımızı şaşırdık biz. karar vermek tabi ki bana düşerdi ve verdim kararımı. kaçıcaz ama bisikltlerle, yoksa bunlar bizi buracıkta dövecek, döve döve öldürecek. o korkuyla kardeşim önde, ben arkada bastık gaza. adamlar peşimizde. yorulurlar, vazgeçeler bizi kovalamaktan. sonuçta biz de bmx var, onlar da tabanvay. elbet yorulacaklar, bir de hayvan gibi cüsse var adamlarda, deve gibiler mk. bu halde bizi kovalayacak değiller ya, elbet bir yerde nefes nefese kalıp bırakacaklar peşimizi.

    bırakmadılar peşimizi. ne ciğer varmış adamlarda. yürümeyle kırk-elli dakika süren yol boyunca takip ettiler, neredeyse yetişecek herifler bize. ve nihayet bizim mahalleye girdik, evimiz çok uzak değil. babam da evde. elbet izin vermez dayak yememize. son kalan gücümüzle eve doğru zorladık. ha gayret, az kaldı.

    ve nihayet kapının önündeyiz. bisikletleri bahçe kapısının önünde adeta atar gibi bırakıp hemen içeri girdik. kapıya vuruyoruz olanca gücümüzle. bir yandan da "baba, baba, anne" diye var sesimizle bağırıyoruz. ve kapı açılıyor, annem açıyor kapıyı. tam o anda da herifler bahçe kapısında beliriyor, bisikletlerin sahibi liseliler yani. bisikleti bırakıp onlar da bahçe kapısından girip bize doğru seyirtiyorlar.

    biz kardeşimle ürkmüş bir şekilde, annemizin arkasına saklanıyoruz. elemanlar da kapının önünde, aramızda annem var. çocuklar bağır-çağır anlatmaya çalışıyorlar olayı anneme. liseliler "teyze, bunlar bisikletlerimizi aldı, çaldı.." felan anneme dert anlatmaya çalışırken, babam da geliyor kopan gürültüye. bize siz içeri geçin diyor. biz içeri geçiyoruz kardeşimle. mutluyuz da, kurtulduk heriflerden ya.

    babam, annem ve o elemanlar kapıda konuşuyorlar. 10-15 dakika sonra da alıp bisikletlerini gidiyorlar, biz camdan izliyoruz tabi.

    ortalık durulmuş, elemanlar gitmiş. 5 dakika kadar sonra annemle babam da giriyor içeri. babamın elinde oklava var ama. oklava annemin çeyizliğinden kalma bir şey. sağlam bir şey diye övünürdü annem o oklavayla, dedemiz onu kiraz ağacından elleriyle yapmış felan. meşhur oklava yani. annem köşeye geçip oturuyor, sonra babam başlıyor bize. bir bana, bir kardeşime. bir yandan da öğüt veriyor, tehdit ediyor bir daha hızrsızlık yaparsanız.. diye. hep de bacaklarımıza bacaklarımıza çalışıyor babam, en fazla kıçlarımıza vuruyor. hiç yukarılara çıkmıyor. usulü buymuş dayağın, sonradan öğreniyoruz bunu. oklava en sonunda kırılıyor, oklava kırıldığından mı yoksa babam yorulduğundan mı bilmiyorum ama dayak nihayet bitiyor. herhalde temiz yarım saat dövdü babam bizi o gün. sağlam dövdü. dayağın acısından kopardığımız çığlık iki sokak öteden de duyulmuştur herhalde. kırık çıkık, ezik-mezik de yok, baktık bacaklarımıza sonra, iz de kalmamış yediğimiz oklavadan. öyle güzel, öyle temiz dövmüş yani babam.

    o bisiklet hırsızlığı ilk ve son hırsızlığımız oldu. o dayaktan sonra ne ben ne de kardeşim değil bisiklet, misket bile çalmadık bir daha.
  • başıma gelen hırsızlık çeşidi

    öncelikle insan inanamıyor bisikletinin çalındığına. apartmanın içindeki korkuluklara tekerlek ve kadrosundan kilitli bırakıyordum. akşam işten dönünce yerde kilidinin kırık parçalarını da görsem önce eve çıkıp baktım, olur ya belki gece içime kurt düşmüş de eve çıkarmış olabilirdim * tabi evde değildi asdfjkdlj apartman yöneticisini aradım, belki temizlik yapan kişi kaldırmıştır, yeni kural olarak oraya kilitleyemiyorumdur? tabi böyle de bir şey olmamıştı.

    koşa koşa karakola gittim, çalındığını bildirdim. yaşadığım yerde aynı bisikletten toplasak üç tane anca vardır, hemen anons geçilse fotoğrafı gösterilse diye faturayı almadan çıkmıştım, ısrarla faturayı istediler. tutanağa ekletmek için tekrar gidip götürdüm. bayiden sıfır aldığım minik civcivimin seri numarasını satıcı yazarken lazım olacağı hiç aklıma gelmemişti. kimse bulunacağını düşünmüyordu ama peşini bırakmadım.

    ertesi gün afiş bastırdım. bisikletçilere, tanıdık esnaflara, taksicilere dağıttım; otobüs duraklarına yapıştırdım. trafik polislerine, onların yönlendirdiği kişilere, her yere ve herkese haber bıraktım. ilan yapıştırırken bizim mahallede aynı gün üç bisikletin daha çalındığını ama kimsenin polise gidip şikayet etmediğini öğrendim, bizzat çalınan insanlar anlattı. neden şikayet etmediklerini sorunca da nasılsa bulunmayacağını söyleyip hırsızlığı normalleştirdirler.

    dişimden tırnağımdan artırıp aldığım, ilk göz ağrım canım bisikletim hırsızlara yar olamazdı. maddi manevi bağım olmasaydı da benim olan eşyanın peşini bırakmazdım

    facebook ve whatsapp gruplarına, bisiklet forumlarına ilan bıraktım. yerel bisiklet gruplarına söyledim. muhtar bile duymuş, geçmiş olsun demek için aradı. o da haberi hem sosyal medyasında paylaşmış hem de muhtarlar grubunda duyurmuş *

    online satış platformalarını tarayıp bisiklete dair tüm kelimelerin bildirimlerini açtım. her boş anımda tekrar tekrar kontrol ettim. delilik gibi geliyor okurken ama ilk şoku atlattıktan sonra dedektif skillim açıldı.

    ilanlardan görüp arayan birkaç kişi oldu. her telefonda söylenen yere koştum, sokak sokak aradım, apartman bahçelerine baktım.

    ısrarlı arayışım üç gün sonrasında sarı sitedeki ilanı görerek meyvesini verdi. aynı sabah ben ilanı görmeden önce facebooktan on kişi ilanı atmış. ilanı okuyup arkadaşıma attığımda da esnaftan arayanlar oldu. ben ne kadar üzerine düştüysem insanların desteği de bir o kadar çok oldu.

    ilandaki numarayı arayıp bisikletin konumunu öğrendik, pazarlık yapıp randevu aldık. camın önüne koymuşlar kelebeğimi. seri numarası tutunca polisi tekrar aradık. ilanı görür görmez aradım ama kesin o bisiklet olduğuna emin değilsek gelmezlermiş. tekrar söylüyorum şehirde maksimum üç tane aynı model vardır ki biri benim *

    hırsızlıktan polislerle buluşup arabayla gidip bisikletçileri bekledik. gitmeden herhangi bir taşkınlık yapmayacağım, iletişim kurmayacağım konusunda anlaştık. adam gelince polis gitti, konuştular. beni çağırıp bisikleti teşhis ettirdiler. savcıya bilgi verip bisikleti bana teslim ettiler. bisikletçiye başka biri satmış bisikleti alırken satış sözleşmesi yapmış, kimlik fotokopisi almış ve kamera kayıtları varmış. karakola gidip tutanak tuttuk, tekrar dedim ki şikayetçiyim. ne zaman bulunur kimlik sahibi, devamında neler olacak diye sorduğumda e-devletten kontrol etmemi, dava açılınca göreceğimi söylediler.

    aradan üç ay geçti, bulunmuşlar. iki ay sonra davamız var :)

    edit: dava iki duruşmada bitti, bisikletçiye satan kişi ve arkadaşı hakkında iki sene bir ay hapis ve bin lira para cezası verildi. hükmün açıklanması geri bırakılarak beş yıl boyunca denetimli serbestler. istinafa gitmişler sanırım ama uyaptaki belgelerin ne anlama geldiğini anlayamadım, zaten artık benlik bir durum da yokmuş :)
  • küçükken mahalleden olmayan ama sanki mahalledenmiş gibisince kendini bize tanıtan veletler, bi tur versene diye alıp asla geri getirmezlerdi bisikleti.
  • mubarek hollandada suc degildir. bisikletinizi yanlis yere koymus, saglam kilit almamis ya da duzgun kilitlememissinizdir (bkz: bisikletin yarisinin calinmasi). basiniza gelirse nasrettin hocaya hak verirsiniz *.
  • karantina günlerinde başıma gelmiştir. bisikletimi alalı 15 gün olmuştu ve sadece 3 kez orta mesafe sürmüştüm. yaşadığım apartmanın girişinde bisiklet için ayrılmış alana park ediyordum. bisiklet kilitliydi ve 3 tane de güvenlik kamerası vardı. telefonuma yeni bir şarj aleti almam gerekiyordu, yakındaki teknoloji mağazasına gitmek için hazırlandım. bisikletimin yanına gittiğimde koyduğum yerde yeller esiyordu. önce çalınmış olabileceğini düşünmedim bile, o sırada komşumuzla karşılaştım ve durumu ona anlattım. 2 gün önce aynı şekilde başka bir komşumuzun da bisikletinin çalındığını öğrendim.
    hemen en yakın polis merkezine bisikletime ait fatura ile başvurdum. durum kayıt altına alındı, güvenlik kameralarının izleneceğini söylediler. umutsuz bir şekilde eve döndüm.
    ertesi gün 2. el eşya satılan bir web uygulamasına bakmaya karar verdim. bisikleti çalan kişinin bunu satmak istediğini düşünüyordum. fakat bisikletim ile ilgili bir ilan göremedim. dikkatimi başka bir ilan çekti. 2 gün önce komşumuzun çalınan bisikletinin aynı renk ve modelini gördüm. ilan sahibine mesaj attım. normal bir şekilde sohbet ettim. elinde başka bisiklet olup olmadığını sorduğumda benim çalınan bisikletimin modelini ve rengini söyledi. bisikleti görmek istediğimi söyledim ve ertesi gün görüşmek üzere anlaştık.
    ertesi gün tarif edilen adrese gittiğimde görür görmez kendi bisikletimi tanıdım. her bisikletin bir şase numarası vardır ve genellikle kadronun üzerindedir. bu nokta önemli, çünkü bisikletin sizin olduğunu ispat etmelisiniz. heyecanla eğilip kadronun üzerinde yazan şase numarasına baktım. faturamda ki ile aynıydı. satıcıya bisikleti 15 gün önce aldığımı ve 2 gün önce çalındığını söyledim. faturasını gösterdim. yapacak bir şey kalmamıştı.polisi arayacağımı söyledim, aramama gerek olmadığını bisikleti alıp gidebileceğimi söyledi. kendisine 2 gün önce bisikleti genç bir adamın sattığını anlattı ve satış tutanağını da gösterdi. açıkçası konuyu uzatmak istemedim. bisikletimi aldım ve uzaklaştım.
    bisikletin sağını solunu kontrol ettim, pedal çamurluğu kırılmıştı ve kilidi kırmak için vurdukları yerde boya kalkmıştı. başka bir sorun yoktu.
  • intermediate at hırsızlığı
    advanced olanı araba hırsızlığı oluyor.
  • bu vaka genelde polise bildirilmez. bildirilse bile bir sonuç alınmayacağı bilinir çünkü. hırsız doğum günü falan dinlemez, alır götürür apartmandan bisikletinizi.
hesabın var mı? giriş yap