• insanın yaşam kalitesini yükselten dizilerden. nasıl bir seinfeld sitcom'da çığır açtıysa, friends yaşantımıza etkidiyse black books'ta bu işin saf ve konsantre halinin nasıl yapılacağını gözler önüne sermiştir. ingiliz televizyonculuk anlayışının da sayesinde senede 2 saatlik yayın süresi olan bu "şaheser" nice şeylere burun kıvırmamı sağlamıştır. sonsuz kere tekrar tekrar izlenebilir, 1. sezon finali hariç "mükemmel olmayan" bölümü de yoktur zannımca.

    (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=aaeecv8err4)
  • manny ve bernard'ın yıkıp geçtiği, fran'ında bu ikiliye uyum sağladığı mukemmel bir sitcom örneğidir.
  • bir irlanda halk türküsü seslendirmiştir final bölümünde fran. (feat. manny)

    http://www.youtube.com/watch?v=vxvqzh10yrw
  • amerikan sitcomlarının yanında gerizekalı kaldığı dizi,müthiş ince espriler.
    arkadaşlarının nadir bulunan şaraplardan oluşan koleksiyonlarına bernard ve manny'nin bakıcılık yaptıkları bölümdeki dr.cekıl ve mr. hayd moduna geçmelerini seyrederken gülmekten anırdım.
  • olağanüstü komik bir dizi. fakat diziye methiyeleri daha sonra düzeriz. sadece şu diyaloğu aktarmak istedim.

    normalde bol bol içki & sigara içen ryan yoga'ya başlamıştır ve bunları bıraktığını düşünmektedir.

    bernard: have a drink and be yourself again will you?
    ryan: so what's it like then... fags and booze?
    bernard: well to be honest, after years of smokin and drinkin, you do sometimes look at yourself and think.
    ryan: yeap
    bernard: you know just sometimes in between the first cigarette with coffee in the mornin to that 400th glass of corner shop piss at 3 am. you sometimes look at yourself and think...this is fantastic! i'm in heaven.

    hatta izlemek isteyen varsa http://tinyurl.com/yegsh29 ( 0.25 ile 1.02 saniyeleri arası )

    (bu arada ryan aslında fran ama ilk yazdığım andaki heyecanımı hatırlamak için değiştirmiyorum, bilgilerinize sunulur, katil usak'a de teşekkürler:) )
  • ingiliz tv dizisi.
    baş rollerde usta ingiliz komedyenlerinden dylan moran ve bill bailey bulunmaktadır. sorduğum herkes, baktığım her anket, dizinin ultra komik olduğundan dem vuruyor. şahsım da bu görüşe katılmaktadır. ama ne yazık ki dizi hepi topu 18 bölüm olarak yayınlanmış ve beni hayal kırıklığına uğratmıştır.
  • dün gece durakta oturup sigara içerken yanıma gelen vegan falan olduğunu tahmin ettiğim sağlıklı yaşam manyağı hatuna cevap olarak yer zaman ve amaç üçlüsüne uygun bir şekilde arakladığım repliğin ait olduğu dizi.

    nedir o replik;

    customer: you know i'm probably getting a lot of secondary smoke from you.
    bernard: don't worry about it, get me a drink sometime.

    kızcağız baktı yüzüme, aslında normal de birine benziyor ki diye düşünüp gitti.
    (bkz: orgazmdan daha zevkli anlar)
  • tadına doyulmayan dizi. hatta bence en iyi bölümü sonuncu bölümüdür. zirvedeyken bırakılmıştır. 3x6 party bölümündeki dans sahnesi bin kere de izlense güldürür.

    yıllar sonra gelen edit: bir anlık gazla en iyi bölümü sonuncu bölümü demişim ama bu çok yanlış. hemen her bölümü iyidir.
    ama ilk üç bölüm, manny'nin piyanoda harikalar yarattığı bölüm, sonra elephants and hens..

    şunun kadar iyi bir komedi daha tavsiye edene sağ böbreğimi veririm.
    ama olsa idi bilirdik diye düşünüyorum.
  • ingiliz komedisi diyip geçmemek gerek zira geçilemeyecek derecede komik bir seri. eskiden kuzen balki vardı larry'i sinir eden, beraberlerken çekilmez ve sinir bozucu ve komik küstüklerinde daha da sinir bozucu ama daha da komik; bana onları hatırlattı bu dizi de. beyni boşaltmak adına izlenmeli bol bol da gülünmeli.
  • bu dizinin hayatımı değiştiren şey olduğuna kanaat getirdim en sonunda. çevremde son zamanlarda tanıştığım hemen hemen herkesle, en az ilk 1-2 bölümünü izlemişliğim var. fakat ben hâlâ kahkahalarla gülebiliyorum buna. öyle de devam edeceğine eminim. bıkma belirtisi bile yok.

    fakat sevmeyenler de çıkmıyor değil diziyi. genelde aşırı tavsiye etmemden dolayı büyük beklentilere giren insanlar yaşadılar bunu. (vicdan azabı çektim sonra sevmemelerine sebep oldum diye) ama şu bir gerçek ki, dizideki karakterlerden herhangi birisinin yaşadığı hayata benzer bir hayat yaşayan, aynı kafa yapısında olan, dertleri tasaları benzer şeyler olan, kısaca hayattan umudunu aslında çoktan kesmiş olup, zevkine ve sallamadan yaşamayı hayat tarzı denen naneye dönüştürmüş kişiler çok daha fazla seviyorlar. sistem adamları genelde pek sevmediler. zaten üstünde takım elbisesi, cebinde tomar tomar parası, altında arabası olan bir adamın bunu sevdiğini görsem o adamdan iğrenirdim. ne olacağdı diziden mi iğrenecektim? yok artık! ki o tip adamları ilk gördüğümde zaten iğreniyorum.

    diziyi izlerken görünürdeki değil de, satır aralarında çaktırmadan yaptıkları esprileri dikkate almak lazım. az kişinin bildiğine sevindiğim hâlde en az 250 kişiye birebir, yüzyüze önermiş olmamın da ironik olduğunu farketmedim değil. kara mizahı sevememiş olanlara pek tavsiye edilmez. iyi seyirler!

    ayrıca bunu alan bunu da aldı: (bkz: the it crowd)
hesabın var mı? giriş yap