• agk -> blacksunshine: karmadaşım, karındaşım kardeşim yoldaşım nasılsın?
    blacksunshine- ulan karı mı buldun ne devrimci ayaaa yapion manitana
  • özlenen tat
  • rüyamda filan görmedim evet ama sabah sabah kendisini cok özlediğim canım kardeşim.seneye bahar şenliklerinde bi yapıscam buna elimde mor ciceklerle gorsun bakiim şenlik neymiş.hava da o zaman kendine gelecek işte* *
  • aman yarabbi, canli balli guapisima. memleket hasretime bal basmis, anilarimi dinleme cesaretini simdiden gostermis kuzu baligi, yaprak sarmasi.
    walla da billa da yo te quiero mas!
  • "vaş kadına bak" dediklerimin aslında küçücük hatunlar olduğunu söylemiş, gece gece birlikte sinir krizlerine girdiğimiz sinyorita.

    ilk defa -ayağımda çamurlu yağmur çizmelerimle- rakınkokun kavuran güneşinin altında görmüştüm bunu. daha o vakit sevmiştim; lakin farkında değildi benim ilgimin. şimdi bir bakıyorum hasta, bir bakıyorum silahlı ve tehlikeli. yakıncacıkken "aklımız neredeydi be kardeşim" demek istiyorum bir de kendisine. şimdi bu gurbet ellerde ne yapsak kesişemiyoruz işte. *
  • telefonda dahi sesini duymam günün sonuna dek 32 diş görüntülü dolaşmama sebep oluyor. kahvesinin fındığı olmak, ismini kağıtlara yazmak, kağıtları da suya okutmak istiyorum.**

    gamzelerini yidiim, bonibonlu prenses.
  • *''lan bu yaşam, insan felan'' deyip çokça bok atmak istedim sohbete. cümleyi tamamlayamadan ''kapa çeneni de, iç şu mephisto çayını'' ibaresini yapıştırır ağzıma deyu tırstım.
    *''ekimde bekliyorum, juliette lewis kostümünle'' dedim; ''ekime olmazsa..deyu'' (ohaaa artık ama diil mi?)
    *ankara'dan örnek insan mı çıkmış lan dedim;dakkasında poşete girmiş ördek uzattı elime. (koşarak uzaklaştım)
    *yetmemiş gibi o yaşta gelen doktora teklifini, avşar kızı tandası yakalayan elinin tersiyle ittiğini işittim; hala ''paspal kalıcam lan'' deyu (kıskanmıyorum)
    *hovarda canım bildiğin, herkes seviyor anlamıyorum bi* türlü.
    *kanka diyor bi* de bana; bilmiyor ki nasıl ifritim.
    *yine de sesi bi* farklı sanki. zaten bu yüzden katlanıyorum uzun uzun konuşmasına. (yoksa...)

    ekim dedin ekim bitti. kasım da bitiyor nerde kaldın insafsız! (giderim bak?)
  • geri dönüşlerimin, flashbacklerimin sevilen başrol oyuncularından. kopacak bir gün, ne yazık.

    hayır ne diyim ki şimdi ben diye düşünürken, voakkşş diye geçmişten kareler geliyor imdadıma yetişiyor; kütüphanedeyim. finalim var, ekranın altında sarı renkli dijital rakamlar zibit-züb--zibit-züb sesleriyle geri sayıyor, fazla zamanım kalmamış. işbu delimanyak (kanaat getirdim ki bu insanları tanımlamak için bir terim, o halde cümle içerisinde beş defa kullanmak gerektiği dipnotunu da düşüyor ve parantezden check out yaptırıyorum.) yerleşmiş bulunuyor masama ben dışarıda volta atar iken, dünya oluyor bir vişne çürüğü gezegeni. hesapta çalışacak o da, ve lakin nasıl bir lafa tutuyor, ne yılmak yorulmak bilmez bir çene yapısı var tanıyan bilir. hayır refleks işte, o susunca bana düşüyor uğraşmak, yine başlıyoruz.

    hadi çalış diyor sonra vicdanına yenilerek, resulülvalide midir nedir başıma? öyle olduğu anlaşılıyor ilerleyen saatlerde, hiçbir gökcismini ikiye ayırmasına gerek kalmadan hem de; adrenalin sebebiyle yavaş yavaş delirmeye başladığım son saatlerde destek oluyor sakinleşiyorum, cheat sheet'ine bunları da yaz diyor stenoya duruyorum, star wars da şöyle güzeldi, anakin böyle darkside'a geçti sen otur daha diyor, “don’t make me destroy you” diyorum. gerginlik işte, ayaklarımı sallamaktan bitab düşüyorum, çalışmaya devam. güneş böylece batıyor, finale giriyorum; finalin batışı ve kuma oturuşu o denli epik değil, ve fakat bu batış çok daha kötü olabilirdi bu kupa kızının desteği olmasaydı, şımarıklığımı çekmeseydi.. borçlu kapatıyoruz günü.

    e biraz daha geriye bak bakalım darksayd'ım ne göreceksin? mayfest boyunca eteğini bırakmışlığın mı var allasen bunun? ehurehehe-ehureheh diye oradan kalkıp oraya oturmak, birtakım ses sanatı kariyerlerinin sonunu fiziksel yöntemlerle ve elin ayarsızlığıyla getirerek sönmüş bir yıldızı (aha işte bu kuyruklu, kuyruğunun ucu çıngıraklı bir yalan, nah şu neon gözlerimle retinam pahasına gördüm ki o yıldız aslında pek de bir parlak imiş sahne ışıkları altında) sana söylenmeyen, senin kızacağın tek alternatife, akademisyenliğe mahkum etmek , havadan sudan pür anlamsız konuşmak, konuşmak ve (bak bu çok ilginç) biraz daha konuşmak, yine de absürdü tüketememek.. rasyonel bir sebep dahi gösterememek; duygusalın şaşmaz yanılmaz, düşmez kalkmaz, sadece ara sıra dalıp gider bir makine zekasıyla (öhhö öhö) çarpışması, icab ettiğinde karşı tarafa mal edilecek olan anlamsız şeylere anlam yükleme insanlığı (ki hala keçiboynuzunu andıran bir takım ağaç meyvelerini saklamayı anlamsız buluyorum, belirteyim). bununla birlikte fizik yasalarının "yok aslında birbirimizden farkımız" buyurduğu bir uzamda iki ağaçtan mürekkep bir orman gibi kardeşçe var olmak... inceden inceye evcilleştiğini hissetmek (lan?), günün sonunda sığınağına doğru usul usul yollanırken burnunda kalan bir koku…

    sayısı gittikçe artan mastar eklerinin ve üç noktaların entrynin demografisini değiştirmesinden de anlaşılacak ki melankoli içerisindeyiz bu delimanyak (cümle içinde kullandım) yenidünyaya (bi meyve) gidecek deyu.. bağlan ki kopasın, kop ki hırsla yeniden bağlanasın; dial-up networking çağrışımı yaptıran bir arkadaşım bu, kategorize etmek gibi olmaya.

    42 numara ayakkabı giymesine rağmen minyatürize ellere sahip (kavanoz açıyordun, on kaplandın da bi numaranı göremedik hanımağam, nedir yani?), sırtındaki hançeri çıkartmaya çalışıp da elinin yetişmediği gün kendisini dark side'a, hayal kırıklığına uğramış ve uğrayacak olan, içten içe hırsa kesenlerin cephesine çekmeye çalıştığım, "bir arkadaş"ım değil, çok yakınız, ama standardize değil, nereye koyacağımı bilemediğim varlık;

    black "dream of" sun "californication" shine, selam olsun sana! (epik bi final oldu da kesin kullanmıştım bu numarayı önceden, neyse dur bakalım)
  • yegane tur rehberim, yardımsever hostum, bikini aşçım, gezi rehberim, bana son yılların en şahane tatilini yaşatan kader yoldaşım*. rafasız h&m neyse, blacksunshinesız rambla da odur işte, öyle feci...
  • yıllar sonra beni sözlüğe yazmaya zorlayan özlemin sorumlusu..
hesabın var mı? giriş yap