• bu herifin pushing daisies'ine üzülmüştüm iptal oldu diye. hannibal da iptal olursa kahrolacağım bişiler yapsın.
  • hannibal dizisinin ilk bölümü nbc'de yayınlanacak olan kelimenin tam manasıyla yaratıcı adam. kadroda mads mikkelsen, hugh dancy ve wonderfalls'tan tanıdığımız gözleriyle gülen caroline dhavernas var. hep ölümle sevimli bir derdi olduğunu düşündüren yazarı daha önce dead like me, wonderfalls ve pushing daisies dizileriyle tanıdık fakat takip edemedik, çünkü üç dizinin de yayın hayatı kısa sürdü. yeni başlayanlar için iyi bir jenerik, güzel müzikler, buruk bir mutluluk, zeki ana karakter, güzel gülen erkek başrol oyuncusu diye tanımlanabilir.* henüz izleyemesek de hannibal yazarın tarzının dışında bir yapım olacak gibi, yine de bryan fuller imzası sevenlerini heyecanlandırmaya yeter.

    ayrıca hugh dancy örneği, benim bryan fuller'ın güzel gülen adamlarla çalışma eğilimi tezimi fazlasıyla desteklemekte.
  • yeni sezonda pushing daisies dizisi ile karşımıza çıkacak yaratıcı/yazar/yapımcı.. bir trekky olarak yola koyulmuş, star trek voyager dizisinde hem senaristlik hem yapımcılık yapmış, sonrasında azımsanmayacak bir hayran kitlesi olan dead like me dizisini yaratmış. dizi 2. sezonunun sonunda iptal edilmişti, şu aralar bir tv filmi çekiliyor ama... ardından wonderfalls geldi, ki bu da ilk sezonunda birkaç bölümün ardından iptal edilmişti..

    genelde fantastik, uçuk fikirleri var, yapımlarından anlaşılan bu. pushing daisies ile şeytanın bacağını kırmasını umut ediyoruz.. zira güzel yazıyor, eğlendiriyor insanı..
  • yeni star trek dizisi kadrosuna katılmış.
  • 6 dizisini izlediğim, pushing daisies'e özellikle hayran kaldığım kalemi güçlü yazar/yapımcı. dizinin devamı gelmez ama finale yakışır bir filmini yapsa sevinçten 40 gün 40 gece despacito eşliğinde tepinirim.

    pushing daisies
    dead like me
    wonderfalls
    hannibal
    american gods*.
  • demin twitter hesabından şöyle tatlı birşey paylaşmış güzel adamdır.

    the murder wall ın my toronto offıce
  • kızçeleri vardır… protagonistlerini hep bıcır bıcır kızçelerden seçer.. o kızçelere daha çok erkeklerin tercih ettiği uniseks bi isim verir..*

    -bryan'ın kızçeleri-
    dead like me'nin george'u
    wonderfalls'un jaye'i
    pushing daisies'in chuck

    dead like me'de 18 yaşında kafasına göklerden gelen bir klozet kapağının çarpmasıyla ölen, grim reaper olarak bi sonraki hayatında gelen george’un ailesiyle yaşadıklarını izleriz..

    wonderfalls’ta; 24 yaşında, ivy league bi okulda felsefe okumuş ama hayatıyla ilgili hiçbir planı olmayan, niagra şelalesinin bi tarafında turistik hediyelik eşya satan bir dükkanda çalışan, karavanında yaşayan jaye’e tutuluruz.. oldukça sıradan bir günde objelerle konuşmaya başlar.. psikiyatristin yolunu tutarlar, hatta devam etseymiş dizi bi sezonda akıl hastanesinde olacakmış.. objeler ona çok süper akıllar verir, jaye’in ve etrafındaki herkesin kaderiyle oynar küçük bir maymun.. başka zaman bahçedeki flamingolar.. biblolar.. yüzü olan her şey işte:):)

    pushing daisies daha bir romantiktir, biraz polisiyedir.. chuck her başarılı piemaker’ın arkasındaki mutfakta sakladığı ölü kız arkadaştır.. -hannibal’a biraz yatırım olmuş-.. ölüleri diriltmek, sonra da şıp diye tekrar öldürmek vardır oyunlarında.. “pie is home, people always come home” der elmalı turtalar yapar, çay demleyip izleriz bu diziyi..

    ayılıp bayıldığım şey…. o yaşta bir genç kızın kafasının içine girmiş resmen.. içerde iyice bi dolanmış, her odayı gezmiş.. her erkek yazarın harcı değil, çoğunun değil hatta. 18 yaşında bir kıza kırmızı polar bir pijama giydirip bir eline bir post-it’te ne zaman öleceği de yazan bir insanın adını öbür eline de tırpanı tutuşturmak.. iyi düşünmüş.. hayranıyım, en büyük fanıyım, her yerden takipçisiyim..

    ben artık eylül okumak değil, kitaplıkta yatan kermit oyuncağıyla konuşmak istiyorum.. dedirtiyor:):) beni bi sen anladın bryan hem de çok doğru anladın.. diye mesajlar atma isteği uyandırıyor.. gay kimseleri, gay ruhlar biliyor en iyi:):) içimizdeki renkleri kendi paletinden seçiyor, bi güzel boyuyor odaları… göremeyen de görsün.. eğer bir gün rüyamıza çok güzel bir kelebek girseydi.. o kelebeğin kanatları rengarenk olsaydı.. o renkleri uyandığımızda 24’lü pastel boya kutumuzda bulamasaydık…. bulsak, çizmeyi becermeseydik…. bryan’ı arardık bir koşu.. o en güzel boyalarını önümüze serer, gerçeğe en yakınını çiziverirdi.. kafamızda uçuşan kelebekleri yanaıtıveriridi projeksiyondan.. işte kalplere ve ruhlara böyle hitap ediliyor..

    değişik bi kafa… çok akıllı adam:):) biz sevmeyelim de kim sevsin..
  • sessiz sakin çalışan ama piyasaya oldukça iyi işler süren yapımcı. hannibal sayesinde yıldızı parlamıştır.
  • kendisi öylesine tv şovu yapmaz, sanat eseri yaratır.
  • "one of the things that's important for anybody adapting source material that is primarily a male buddy picture is to find ways to latch on to strong female characters in the piece and bring them to the forefront and celebrate their point of view alongside the men; otherwise, it becomes a sausage party, and it's a singular point of view."

    çok tatlı adam:)
hesabın var mı? giriş yap