• arnavutluk'ta -pek çok patriarkal toplumda görülebileceği gibi- erkek çocuk doğurmayı kutsayan ve bunu görev olarak gören kültürün sonucunda meydana çıkmış bir terim. soyun devamı, geleceğin teminatı olarak düşünülen erkek çocuğu olmayan ailelerde bir kız çocuğunun erkek rolünü üstlenmesi ve bekâret yemini etmesiyle kazandığı yeni toplumsal kimliğe burneşa deniliyor.

    burneşalar yani yeminli bakireler/erkekliği benimseyenler bu geleneği 600 yıl boyunca sürdürmüş. günümüzde eskisi kadar olmasa da devam ediyor. aslında rıza yoluyla da olsa geçmişte çok seçenekleri olmadığı için kadınlar burneşa olmaya karar veriyormuş. bunun önemli iki sebebi var: hem ailedeki mirasın, erkek çocukları olmayan aileler için, hane içinde kalmasını sağlamak hem de bazen genç kadınların istemedikleri bir evlilikten kaçınmalarını sağlamak. diğer yandan burneşalar, toplumsal yaşamda kadın olarak saygı görmediklerini, saygı görmek ve özgür olabilmek için erkek kimliğine bürünmek gerektiğini düşünüyor. bunun için de ancak bakire bir kadının bir erkek kadar kutsal görüleceğine inanıyor/inandırılıyor. böyle olunca kadınken maruz kaldıkları soruların önemini kaybettiğini; kimsenin kaçta, nerede, ne yaptığını sormasına gerek kalmadığını belirtiyorlar. dahası böylece erkeklerin yaptıkları işleri yapmalarına izin veriliyor ve tüm bu işlerin altından rahatlıkla kalkabiliyorlar çünkü zaten kendilerinde var olan bir güç, yetenek vs. mevcutken kadın olarak bunları yapmalarına izin verilmiyor.
    dikkatimi çeken başka bir konu burneşalar kadınlıktan vazgeçtikleri andan itibaren kendilerini sıradan(!) kadınlardan üstün görmeye başlıyor, kendileri de ataerkil baskı sisteminin bir parçası hâline geliyor ve sistem kendini yeniden ve yeniden doğurmaya devam ediyor. bunu bir bedel ödediklerini düşünüyor oldukları için mi yoksa gerçekten kadınlıklarını unuttukları için mi yapıyorlar burası çok net değil.

    bekâret yemini dedik, yeminsiz şekilde direkt burneşa olmaya karar verenler varmış ancak bu yemin için elbette bir ritüel var: burneşa olmaya karar veren kadın, köyün on iki ihtiyarı önünde yemin edip saçlarını kestiriyor, dışarıdan bakılınca kadın olduğu belli olmayacak şekilde giyiniyor ve böylece kadınken yapması normal(!) olmayan şeyleri yapabiliyor. diğer yandan ailede erkek çocuk olsa da burneşa olmaya karar verilebiliyor. bunu seçmelerinin en büyük sebebi ise yine dedikleri gibi erkek rolü üstlenerek özgür olabilecekleri düşüncesi.

    tüm bu hikâyenin en can alıcı noktası elbette erkekliğin "seçilmiş" olması yani kadın, kadınsal tüm hazlardan, kendi bedeninden feragat ediyor. bu da bahsettiğim gibi yeminden sonra kadınlığın tamamen bastırılması demek çünkü aksine kadın, hâlen cinsel merakları bakımından ve elbette biyolojik olarak kadın.

    evlilik, erkeklik, kadınlık üzerinden bakılınca bugün bu geleneğin devam ediyor olması birçoğuna şaşırtıcı geliyor tabii. dünyada cinsiyetlerle ilgi şaşırtıcı olmayan ne var ki? daha özelde balkanlar için konuşmak gerekirse örneğin muhacirlerle (macır*) az biraz iletişimi olan çoğu kişi erkekliğin ama daha da önemlisi evliliğin bugün bile ne kadar kutsandığını, aileler için ne kadar önemli olduğunu anlayacaktır. nişan, kına, düğün, kıyafetler, çeyizler, danslar, hamamlar, sünnet törenleri ve aklıma gelmeyen bir sürü detay söz konusu. tüm aşamalarda sonu gelmeyen bir gösteriş mevcut. türkiye'nin pek çok yerinde de böyle elbette ama muhacirlerde benim gördüğüm, dinlediğim alışık olmadığım bambaşka bir boyuttu. gençler için durum yavaş yavaş değişmiş olsa da yaşlılar geleneklerine inanılmaz derecede bağlı. en azından böyle düşünen, böyle olan aileler var. dolayısıyla kültürü biraz tanıyınca "neden burneşa olmaya gerek duyulmuş, kadınlar nasıl böyle bir seçim yapmaya ikna olmuş?" gibi sorular anlamını yitiriyor.

    fiziksel olarak değişimlerini merak edenler için şöyle bir burneşa fotoğrafları galerisi mevcut.

    son olarak benim bildiğim ve toplumsal cinsiyet vb. konulara ilgi duyanlar için burneşalarla alakalı izlenebilecek biri belgesel iki film:
    the sworn virgin and the girl (burada hikâyesi anlatılan bedrie alttaki filmde de küçük bir rolde görülüyor.)
    vergine giurata
  • erkek olmanın kadın olmaktan çok daha avantajlı olduğu dönemde kadınların eşitliği yakalamak için aslında en büyük eşitsizliğe ettikleri bir yeminle erkek gibi yaşamaya başlaması durumu.

    burada bir burneşa ile geçen konuşma var, şöyle diyor:

    "evlenseydim ne mi olurdu, ne olacak sıradan bir arnavut kadını gibi yaşardım saygı göremedikten sonra..."

    kendine yapacağın en büyük saygısızlıkla bir ömür saygı gördüğünü zannetme düşüncesi ne büyük acı.
  • kuzey arnavutluk'ta cinsiyet temelli baskıdan kurtulmak için yaşamlarına erkek olarak devam etmeyi 'seçen' kadınlardır. arnavut kadınların bakireyken ettiği yemine dayanıyor.
  • kişisel veya toplumsal nedenlerle erkeksi davranan arnavut kadınlarıdır.

    hâmiş: yabancı kaynaklarda burneşa anlamında burnesha ve burneşalar anlamında burneshas kullanılıyor.
hesabın var mı? giriş yap