• calvin and hobbes gelmi$ gecmi$ belki en ba$arili cizgi dizi olabilir. bunun yaninda, yaraticisinin*, burada benzetildigi peanuts gibi ya da garfield veya daha da goze batan bir medya me$huru olarak harry potter gibi serilerden farkli olarak hicbir yan urunune izin vermemesiyle de takdir kazanan seridir.

    herhangi arabalarin arka camlarinda garfield misali hobbes bebeklerinin yapi$ik durmadigi, calvin ve hobbes'un, ailesinin, susie'nin plastik bebeklerinin, anahtarliklarinin cevrede olmadigi bir dunya, elbette okura ve yarattigi karakterlerle bu sevimli ve cesur* seriye kar$i bil watterson'in saygisinin ifadesidir.
  • dil açısından müthiş bir ingilizce ile yazılmıştır (özellikle calvin ve hobbes'un felsefi diyalogları) ve kelime dağarcığını müthiş geliştirir. özellikle kızakla ya da tekerlekli arabayla uçurumdan aşağı kaydıkları ve darmadağın oldukları bölümler..
  • [calvin gunes gozlukleri takmis, bir agaca yaslanmis, bosluga marlon brando bakislari atmaktadir]
    hobbes-what are you doing?
    calvin-being "cool".
    hobbes-you look more like you're being bored.
    calvin-the world bores you when you're cool.

    edit: gunes gozlugu yokmus, ayipli okur'a tesekkurler.
  • diğer amerikan comic stripleri gibi hafta içi ve cumartesi tek bant siyah beyaz, pazar günü ise üç bant renkli çizilmiş, inanılmaz başarılı *** karakterler. hazır siyah beyaz ve renkli demişken [hatıra modu on] küpür olarak kesip sakladığım bir pazar macerasında calvin, babası ve* hobbes arasında şöyle bir muhabbet geçer (ve okuyucuyu yere yatırır):
    c (calvin): dad, how come old photographs are black and white? didn't they have color film back then?
    (baba, neden bütün eski fotograflar siyah beyaz? o zamanlar renkli film yok muydu?)
    d (dad): sure they did. in fact those old photographs *are* in color. it's just the *world* was black and white then.
    (tabii ki vardı. aslında o eski fotograflar *renklidir*. sadece o zamanlar *dünya* siyah beyazdı)
    c: really?
    (gerçekten mi?)
    d: yep. the world didn't turn color until sometime in the 1930's, and it was pretty grainy color for a while too.
    (evet. dünya 1930'larda bir ara renklendi. üstelik de ilk başta renkler o kadar da düzgün değildi)
    c: that's really weird.
    (bu gerçekten çok garip)
    d: well, truth is stranger than fiction.
    (gerçekler hayal edilenlerden daha gariptir)
    c: but then why are old *paintings* in color? if the world was black and white, wouldn't artists have painted it that way?
    (peki ama o zaman neden eski *resimler* renkli? eğer dünya siyah beyaz idiyse, sanatçıların onu böyle resmetmiş olması gerekmez mi?)
    d: not necessarily. a lot of great artists were insane.
    (tam olarak değil. pek çok ünlü sanatçı çılgındı)
    c: but... but how could they have painted in color anyway? wouldn't their paints have been shades of grey back then?
    (ama... ama nasıl renkli boyamış olabilirler ki? o zamanlar boyaların grinin tonlarından ibaret olmaları gerekmez miydi?)
    d: of course, but they turned colors like everything else did in the '30s.
    (tabii ki, ama diğer herşey gibi onlar da 30'larda renklendi)
    c: so why didn't old black and white photos turn color too?
    (peki o zaman neden siyah beyaz fotograflar da renklenmedi?)
    d: because they were color pictures of black and white, remember?
    (çünkü onlar zaten siyah beyaz'ın renkli çekilmiş fotograflarıydı?) [bill watterson: 1 - okuyucu : 0]
    c: the world is a complicated place, hobbes.
    (dünya çok karışık bir yer, hobbes)
    h (hobbes): whenever it seems that way, i take a nap in a tree and wait for dinner.
    (ne zaman öyle görünse, bir ağaçta kestirerek* akşam yemeğini beklerim)
    [hatıra modu off]
  • calvin fanatikleri için bir diğer muhteşem adres de şudur:

    http://www.stfunoob.com/calvin_hobbes/index.htm

    edit: körolasıcalar calvin&hobbes sayfalarını kaldırmışlar. maalesef url artık geçerli değil.
  • calvin - bugs get on my nerves. the dizzy way they zip around, the high-pitched noise they make, their pesky size... everything about them is annoying!!!
    hobbes - ..said the hyperactive, whiny, small child.
    (tabii bu noktada, calvin hobbes u kovalar.)
  • calvin: every saturday i get up at six and eat three bowls of crunchy sugar bombs. then i watch cartoons till noon, and i'm incoherent and hyperactive the rest of the day.
    hobbes: does it work?
    calvin: no brothers or sisters so far!
  • bir erkekte -calvin'e benzeyip benzememe kistasini hayatima sokan seri.
  • ilk kez arkadaşlarımın bana "calvin" demesiyle başladı. meğersem amerika'da pek severlermiş zamanında bu çocuğu. sonra okumaya başladığımda gerçekten de en az onun kadar huysuz olduğumu anladım. iki adet kitabı türkçeye çevrilmiştir. istisnasız her karesi insanı güldürür. küçücük bir cocuktur ama aslında kocaman bir adamdır. aynı şeyleri konuşur. sadece anlayamaz dünyayı. kadınları da anlayamaz; ne annesini ne de arkadaşlarını. kendine göre kurallar koyar zordan kaçmak için ve bu kurallar her an değişebildiği gibi her durum için de uyarlanabilir. bazen hobbes bazen de babası yardımcı olur ona. sevimlilik muskasıdır ne kadar huysuz olursa olsun.
  • (bkz: calvin öldü)
hesabın var mı? giriş yap