• çay içmeyi pek sevmem. anca kahvaltıda, ne bileyim gün içinde kuru bir şeyler yerken (sandviç, lahmacun, börek) başka içecek yoksa içerim. ailem çok içer. her akşam mutlaka yemekten sonra çay demlenir evlerinde. kendimi bildim bileli böyle. belki de bu yüzdendir, bir evde sofra dışında bir yerde, dibinde azıcık çay kalmış çay bardağı görüntüsünün bana ailesel duygular uyandırması. salondaki kanapenin yanındaki sehpada, bilgisayar masasında, şifonyerin üzerinde... tüm bu yerlerdeki bardaklar, kahvaltıdan sonra kahvaltı muhabbeti devam etmiş, elde çay başka odalara geçilmiş, gülünmüş, dertleşilmiş hissi yaratıyor bende. etraftaki diğer bütün mutfak edevatları bulaşıkken, çay bardağı mutluluğun göstergesi sanki.
  • master için başvurduğum okulun yetkililerinin türkiye'ye gelmesi üzerine ayarlanan buluşmamızda, kibarlık olarak bana çay ısmarlıyorlar. onların çayı fincanda iken,türk olduğumdan hiç şüphesi olmayan garson bana ince belli çay bardağında çay getiriyor. bunun üzerine neden kendilerinin "dışlandığını" anlayamadıklarını sormaya başlayan ingilizlerle bütün o kasıcı akademik muhabbet birden benim türk kültüründe çay bardağının yerini anlatışıma dönüşüyor. 2 gün sonra mail geliyor, okulumuza gelirseniz bizi ihya etmiş olursunuz sonunda bir not ps.gelirken bize çay bardağı getirin.bazen nesneler nesne olmak çıkıp geleceğinizi belirleyebiliyor.
  • yenilik güzel şey. tamam kabulümdür. ürün tasarımında hele insanın bütün algısını değiştirecek kadar da etkilidir, hatta sürekli devam etmelidir. ama söz konusu çay bardağı olduğunda bir tutuculuktur alıp başını gidiyor bende. kadın formunun eğriselliğini bir başka türlü seven ben için* taa çocukluktan beri de her bir çay bardağı bir kadın bedenini çağrıştırageldi. en güzeli ince bellisi diyemiyorum söz konusu kadın olduğunda ama çay bardağı için öyle yahu. yok ağızlığın hemen altından başlayan genişleme, yok efendim üçgen vücutlu bardak, dibi kalın (cam yığını), dibi dümdüz (yeni moda), küt(en modası), utanmadan kulplu olanı, içindekinin ruhunu düşünmeksizin üzerine çizilen nazar boncukları, altın yazmalar, kristal karmaşası, ana tanrıça model derken çay bardağı tipolojisi gereğinden fazla dallanıp budaklandı gibi. hal böyle olunca da dışarıda içilen her çay gelen bardakla orantılı olarak keyif dalgalanması yaşamaya başladı benim gibi ince bel seviciler. bence iyi olmadı. tanıma gelecek olursak açık ara ile en samimi bulduğum bardaktır, beline yandığım, tadına doyamadığımdır.*
  • candır.yeri gelir rakı bardağı olmaz,ben burdayım der.kahve fincanı olmaz,biz neciyiz der.tekila için şot bardağı olmaz,birader ayıp ediyosun der.
  • çaydan sonra, en çok rakı yakışır içine. ikisi için de harereti alır derler ama aldıkları tek şey biraz daha mutluluk, yerine koydukları ise bir parça hüzün.
  • "fotoğrafçıların çay bardağı çekme tutkusu"nun nesnesi olan bardaklardır. feysbuk profil fotoğrafları ve kişisel deneyimlerime dayanarak gördüm ki, fotoğrafa gönül vermiş birçok arkadaşımda maalesef hiç bitmeyen bir tutku bu. ha ilk kimin aklına gelmiştir, ne bileyim ilk kim o çayların fotoğrafını çekip 'aa güzel oldu lan' demiş, sonra bu iş tüm fotoğrafçılara yayılmıştır bilemiyorum. yoksa bu, fotoğrafçı olmanın ilk koşulu, olmazsa olmazı, "büyümek" için geçilmesi gereken rezil* bir aşama mıdır? -tıpkı ergenlik dönemi gibi-
    kısaca; bir insan eline fotoğraf makinesini alıp, bu işe profesyonel olarak başlama yolunda ilk adımları atarken, çaycıda dumanı tüten iki çay bardağının fotoğrafını çekmeden durabilsin, başka bir şeyler keşfetsin, mesela çay kaşıklarını, tabağını ya da şekerleri filan çeksin, masa örtüsünü çeksin... ohoo bir sürü şey var. ama ne olur artık çay bardağı fotoğrafı çekmeyin.

    not: sanata sanatçıya saygım sonsuz, fakat bu da işte böyle bir serzenişim.
  • bir turk enstrumani. cay kasigi ile calinir.
  • erken boşalanı makbuldür.
  • en lezzetli bardaktır. cam yiyen manyak kitlenin menüsünde bir numaradır. bak aklıma geldi hiç yoktan, cam yiyenler de azaldı be, eskiden her ortamda çıkardı bir tane.
hesabın var mı? giriş yap