• zamanında orada öğrenciyken "okulda masa kurup mafyacılık oynuyorlar" dediğimizde bize "olmaz öyle şeyler. yanlış anlamışsınızdır, yanlış görmüşsünüzdür" diyen herkes bu cinayete ortaktır.

    edit: 7 - 8 yil oldu bunu diyeli. yeni söylem değil.
  • gerçekten insanı üzüntüye boğan, kahreden bir olay sonucunda hayatını kaybetmiş araştırma görevlisi.

    beni ekstra kahreden, sinirlerimi zıplatan şey ise bu olayda aslında çok alakasız görünen o kadar fazla insan suçlu ki. üniversite ismi filan verip başımı belaya sokmayacağım, gerçi iki girimi okuyan hangi üniversiteden olduğumu anlar ama neyse, türkiyenin ilk üç üniversitesinden birinde araştırma görevlisiyim, üniversite hocaları tarafından bu kopya işi, dersleri ciddiye almama işi, işini savsaklama, haksızlığı umursamama, kuralları uygulamama işi o kadar üst seviyedeki işimden nefret ettirdi beni.

    sınavlara gözetmen olarak atanırsın, adamı kucağında cep telefonuyla kopya çekerken yakalarsın, "tamam sorun değil öne geç bakalım sen" der dersin hocası. çocuğun o ana kadar çektiği kopya yanına kar kalır. kucağında notla baka baka yazarken yakalarsın "tamam boşver çok bakmamıştır zaten" der. yahu adam youtube'dan soruyla ilgili video açmış, telefonu da sessize almayı unutmuş, bangır bangır videoyu başlatır, heyecandan eli ayağına dolaşır 20 saniye kapatamaz, tüm sınavın içine sıçar, herkesin dikkatini dağıtır, herkese cevabı dinletir alırsın kağıdını tutanak tutarsın, hoca, "ya şimdi itiraz ederse, olmadı öyle bir şey derse ne olacak, acaba uzaklaştırma alır mı, şimdi bu iş benim insiyatifimde mi yoksa tutanak tuttun diye benden çıktı mı " diye pazarlığa oturur seninle.

    bunlar sınavla ilgili durumlar. bir de derste kendi koyduğu kuralları öğrenci için saçma sapan esneten, öğrenciye iyilik yaptığını zannederken aslında öğrenciyi tembelliğe, adam kayırmacılığa alıştıran, sürekli ayrıcalık görmeyi bekleyen asalak öğrenciler yetiştiren hocalarla dolu üniversite. adam term paper'i dört ayda yazmaz dönem sonu gelip "hocam term paper'ı iptal etsek olur mu? ya da yüzdesini düşürsek olur mu?" der. sen dört ay boyunca düzenli şekilde yazmışsındır, emek harcamışsındır, hoca tutar "tamam ya sorun değil" der. itiraz etsen tüm sınıfın gözünde orospu çocuğu olursun. ders ingilizcedir, ingilizce işlenir, ingilizce sunumlar yaparsın, final sınavında ingilizce yazarsın, biri çıkar "ben türkçe yazdım sınavı komple" der. hoca, "sorun değil yaa tamamdır" der. benim için böyle olmadı lakin, aynı sınavı ingilizce yazacağım diye götü çıkan belki yetiştiremeyen adamın ağzına sıçar bu durum yani. ortadaki haksızlığı bilmem anlatabiliyor muyum?

    böyle güzel bir insanın başlığına bunları yazmak saçma gelebilir ama bence çok alakalı. çünkü siz iyilik yaptığınızı düşünerek, kuralsızlığı, tembelliği, hileyi hurdayı, görmezden gelir, hoş görür hatta ödüllendirirseniz, bu duruma alıştırdığınız tipler gün gelir kuralları uygulamaya çalışan, idealist, herkese eşit davranan güzel insanları, kendisine ayrıcalık tanımadı, yaptığı ahlaksızlığı görmezden gelmedi diye böyle şerefsizce katleder.
  • ceren damar'ın katili hasan ismail hikmet'in avukatı vahit bıçak, duruşmada, "cumhurbaşkanımızın 15 temmuz sonrası emriyle başlatılan birlik çağrısına rağmen ceren damar 15 temmuz lehine tweet attı" dedi...

    yıllar sonra çocuklarımız bu ve benzeri haberleri yazı dizilerinde "nasıl yani bunlar gerçekten yaşandı mı? insanlar nasıl yaptı bunu?" diyerek okuyacak. o yazı dizilerinin adını şimdiden koyalım: "çürümenin kısa tarihi..."
  • sevgili ceren.

    ne uğruna yaşamını feda ettiğin, bu ülkede “yaşayan” birçok insan tarafından idrak edilemeyecek olsa da senin ne için mücadele verdiğini bilen insanların var olduğunu biliyordun ve bu yüzden mücadele ettin.

    sana hepimiz borçluyuz.

    keyfimiz bozulmasın diye başkalarının ahlaksızlıklarına göz yumanlara karşı dimdik durduğun için.

    işini layığıyla yaptığın için.

    kör zihinlere o karanlık dünyalarında yol göstermeye çabaladığın için.

    pis düzenlerine seni katmak isteyenlere karşı eğrilmediğin için.

    sana hepimiz borçluyuz.

    ve bu borcun altında her gün daha da çok ezileceğiz, üzerimize düşeni yapmadığımız için.

    nurlar içinde yat ve bizi affet.
  • son siniftaki bir sinavinda hocaya sinirlendi diye iskenceye varacak sekilde kizin canina kiyan serefsizin, bu dort sene icinde kim bilir ne taskinliklari, anormallikleri olmustur da gormezden gelinmistir. okullarda zorunlu din kulturu dersi verilecegine, zorunlu psikoloji dersi verilsin ki bu manyaklar daha cocukken farkedilip duzeltilmeye calisilsin. ha duzelmiyor mu, o zaman da toplumdan izole olacagi bir yere tikilsin. yetti artik kadinlarin, cocuklarin bu ruh hastasi manyaklardan cektigi.
  • her kopya girişiminde uyardığımda, kopya çekerken yakalayıp gereken işlemi yaptığımda, "sen bu işi çok ciddiye alıyorsun herhalde hoca!" diyen, sınıf ortasında bağıra çağıra tehditler savuran, tehdit eden bakışlarını gözüme gözüme sokan çok öğrenci oldu ama bu kadarı! özellikle de hukuk fakültesinde... şans eseri yaşıyoruz gerçekten.
  • burada böylesi vahşi bir cinayette bile haklılık arayan, acaba ne oldu diye soran, hala açıklanmayan bir sebebin olabileceğini utanmadan yazan tipleri görmek şaşırtıcı değil. küfür etsem belli ki utanacak yüzünüz de yok. ama o yaratıktan zerre farkınız yok bunu da bilin! fırsat bulduğunuzda kendinizce haklı olduğunu düşündüğünüz sebeplerle aynı işi yapacağınıza da şüphe yok. doktor cinayetlerinde de gördük sizin gibileri, utanmadan "acaba ne oldu" diye onlarda da sorabildiniz. çünkü sizin gibi mahlukatlardan bu ülkede artık yığınla var!

    1994 doğumlu bir genç insan, mafya özendirmeleriyle büyütülen, cehaletin erdem haline geldiği toplumun bir yaratığı tarafından vahşice yok edildi. benzerlerinden yüzbinlercesi dışarıda kol geziyor, kendilerince meziyet sandıkları vahşiliklerini açığa çıkarmak için sebep arar haldeler ve pek çoğu da o sebebi bulmakta hiç zorluk çekmeyecek.

    bazen yakın arkadaşlar meslekten neden soğuduğumu merak ediyor, neden insanlara daha faydalı olabilecekken kendini çekiyorsun, işinde daha az insan görmek derdindesin diyorlar. artık bu ülke insanı için hiçbir fedakarlığa, özveriye, gayrete değmez diyorum. bazıları gözünde canlandırabiliyor, bazıları kendi milletinden kopuşu anlamakta güçlük çekiyor. dillerini bile bilmediğim ülkelerin insanları bana kendi ülkemdekilerden daha yakın geliyor. bir gün bir fedakarlık gerekecekse onlar için yapmak daha "değer" görünüyor gözüme. insanlık paydasında buluşabilmek, karaktersiz ahlaksız insanlarla boş bir milliyetçilik paydasında buluşmaktan daha onurlu geliyor. kaçınılmaz bir sonuç olarak da her geçen gün daha fazla insan da şu lanet toplumdan kurtulmak için kaçıp gidiyor, pek çoğu da gitmek için fırsat kolluyor.

    siyasal islamın, 1 cümleyi doğru düzgün yazmayı beceremeyen ama bu ülkenin en tepesini yıllardır işgal eden, kendilerine benzeyen bir millet hayali kuran ve bunu da büyük oranda gerçekleşiren temsilcileri bu cinayetin ortağıdır. 15 yıl önce dışarı çıkıp gezdiğimde gördüğüm insan profiliyle, bugünkü arasında uçurum var. yer aynı yer, şehir aynı şehir, ülke aynı ülke ama millet hiç olmadığı kadar boş, cahil, çirkin ve tehlikeli.

    bunun uzun zamandır farkındaydık da, işini düzgün yapmaya çalışan bir genç insan bu bozulmanın kurbanı haline keşke gelmeseydi!

    şimdi ne söylediysek, bu ülkedeki her eli kalem tutan insan cinayetinde olduğu gibi yine boşuna söylemiş olduk...
  • aynı zamanda bir hukuk doktrinine isim vermiş, kopya çeken öğrencisi hasan ismail hikmet hakkında işlem yaptığı için vahşice katledilmiş ve savunma hakkının sınırları dışına çıkarak hayasızca ölüsüne bile iftiralar atan sanık avukatı ve hukukçuların yüz karası vahit bıçak'ın ceza alarak belki başkalarına kötülük etmesinin önüne geçmiş bir insan.

    öldükten sonra bile insanlığa şu ikisinin yaşarken yapamadığı faydayı sunmuştur yani.

    katledilişinin sene-i devriyesi olan 2 ocak'ta online olarak düzenlenen "unutulma hakkının sınırları: ceren damar doktrini" oturumunda ise unutulma hakkının nerede bitmesi gerektiği tartışıldı. zira ceren damar'ı katleden hasan ismail hikmet, bir de bu suçunun ve suça dair haberlerin erişime açık olmamasını, hakkındaki haberlerin erişimden kaldırılmasını istiyor. (eh, sahte diplomasıyla ilgili haberlere erişim yasağı getirten büyüklerinin ülkesinde böyle katil çocuklar yetişiyor işte...) unutulma hakkının sınırları hakkındaki yaklaşıma "ceren damar doktrini" adı da bu yüzden verilmiş. kısaca unutulma hakkı evet bir haktır, ama hangi suçlardan dolayı ceza çekenlerin bu haklardan yararlanabileceği de konuşulup sınırlandırılmalı, özellikle tecavüz ve cinayet gibi suçlarda bu haberlere erişim yasağı getirilmesinin kesinlikle karşısında durulmalıdır. genel olarak "erişim yasağı" zaten pek matah bir şey değil, ülkemizde nasıl suyunun çıkarıldığı da açık, hele ki bu gibi ağır suçlarda adi suçluların bile elini kolunu sallayarak erişim yasağı çıkartabilir hale geldiğini düşünmek dahi istemiyorum.
  • bu ismi unutmayın efendiler. bu ismi ne zaman duysanız yüreğinizin tam ortasına buruk bir acı çöksün. bu cinayet türk hukukunun geldiği yeri gözler önüne sermektedir. bu yüce insan kopya çekilmesine göz yumsa idi katil mezun olduktan sonra adalet tesis edecekti. hakkı ile mezun olmadığı bir üniversiteden sonra birilerinin hakkını savunacaktı.

    bildiğiniz üzere hukuk fakülteleri her geçen gün yaygınlaşıyor. hukuk fakülteleri açmak artık çok kolay. hiçbir masrafı yoktur;kara tahta ile sandalye ve masalarla artık hukuk fakültesi açılabiliyor. bunun sonucu ne mi oluyor? böyle yüce bir insanın öğrencisi tarafından katledilmesi. sözlerimi yanlış anlamayın efendiler. bu söylediklerim özel okulda okuyan her öğrenci katil olacak anlamına gelmez. fakat hukuku gerçekten içselleştiremeyecek kapasitedeki insanların bu fakültelerden mezun olduktan sonra adalet savunucusu olmasıdır.

    bakın efendiler toplumun zihniyeti çocuğum hiçbir şey olamazsa özel okula gönderir avukat yaparım zihniyetindedir. böyle bir aile ne ki çocuğu ne olsun ! hukuk küçümsenemeyecek kadar büyük bir olgudur. bir toplumda hukuk her şeyin güvencesidir. ne zaman ki toplumlarda hukuksuzluk boy gösterir, o zaman toplumlar yozlaşır. hukuk sadece ders kitaplarından ibaret değildir. hukuk etik ilkeler ile birleşince var olur. hukuk para kazanmak için araç değildir. bu zihniyet ile çocuklarınızı bu fakültelere göndermeyin. çünkü adalet bir gün sizin için de tecelli eder.
  • "sınav yapan hocalar gidip sınıfta 50 dakika durmazlar da araştırma görevlilerini "gözetmen" olarak görevlendirirler. herhangi bir olayda "gözetmen" ile öğrenci karşı karşıya gelir.
    araştırma görevlilerine verilen "polis" rolü, onların öğrencilerle iyi ilişkiler kurmalarını engeller. öğrenci ise sınavda dersin hocası olmayan gözetmenlerle muhatap olur. karşılıklı bir yanlışlık.

    araştırma görevlileri, "allame" hocaların sınavlarında gözetmenliğe zorlanmamalı, artık.

    özellikle eğitilemeyen lümpen öğrenciler, otorite olarak gördükleri hocaya değil, "aşağı" saydıkları araştırma görevlisine yönelirler. tipik faşist-sağcı kafa işte. üniversiteler "kurtlar vadisi", "söz", "savaşçı" vd. zekâsı taşıyan bir sürü lümpenle dolu. bir şeyler öğrendiklerinde muktedir olmayacaklarını biliyorlar. onları "güçlü" kılan şey, düşük zekâları ve cehaletleri. özünde korkak oldukları için daha savunmasız saydıkları kadın akademisyenleri hedef alıyorlar. üniversiteler herkes için, ama özellikle kadın akademisyenler için bir cehennemden farksızdır.

    öğrenciyken eylemlerde "üniversiteler kışla değildir" gibi sloganlar atardık. ne yalan söyleyeyim, bana inandırıcı gelmezdi pek. sonra akademisyen olunca "kışla" benzetmesinin çok hafif kaldığını fark ettim. üniversite dediğin şey bir tür garnizon, karakol ya da hapishane. maillerin okunur, telefonların dinlenir, derslerin kaydedilir, özel güvenlikçiler derse girip girmediğini kontrol eder, yönetimdeki denyolar sürekli hakkında rapor tutar filan. öğrenciye vermekle mükellef olduğun bilgi yerine kpss'ye yönelik ders anlatmalısın. üniversiteler dört yıllık dershanedir artık.

    özel üniversiteler daha da beter. öğrenci müşteridir böyle üniversitelerde. sınıfa değil de restorana girmiş gibi davranırlar, büyük ölçüde. ortalık böyle cikslerle doludur. hocalara kendi çalışanları gibi bakarlar. dünyanın yuvarlak olduğunu öğrenmeden mezun olanları çoktur. burslu öğrencilerin hafif demokrat olmaları bu hıyarları çıldırtır. okul içinde racon keserek sürüler halinde dolaşırlar. işte bu heriflerden biri bir cana kıydı, bugün.

    bu aşağılık yaratık, ceren damar'ı önce dövmüş, sonra bıçaklamış, sonra da kurşunlamış. tek bir insanın bulunmadığı bir yerde gerçekleşmesi zor olan bu vahşet, avm'ye benzeyen bir üniversitede gerçekleşmiş.

    kalkıp bu vesile ile bu kadar tespit yapmak saçma aslında. kimseyi bu vahşetten koruyamıyoruz işte. vahşet muktedirdir.

    yakınlarına sabır diliyorum.

    (selim temo)"
hesabın var mı? giriş yap