• sonunda dün gece peyote'de rezil ötesi bir kitleyle de olsa dinleme şerefine nail olduk. 4 ay sonra 12 şarkıdan oluşan bir albüm geleceğinin müjdesini de verdiler ki sevinmemek mümkün değildi; enfes dinletilerinin yanında konserde bu haberi almak ayrı bir mutluluk kaynağı oldu susmak bilmeyen, sahnede bir grup olduğundan bihaber camışlar gibi davranan kitleye rağmen. ben eskiden bunları yerin dibine sokarken samimi bir arkadaşım "alt kültür gerillası seni kikiki" diye takılmıştı bana. onun üstüne uzun süre "tamam peki istediklerini yapsın insanlar" modunda yaşadım ama dün anladım ki zamanında gerçekten hata yapmışım; bu alterno gençlik ile diyalogta nush kısmını atlayıp direkt kötek kısmına girmek gerekliymiş. neyse ben başka bir şeyden bahsedeceğim.

    change of plans'i ben 3 sene önce dinledim ilk. odur budur bayılıyorum. müzik, hayatında biraz fazla yer kaplayan herkese de tavsiye etmişimdir. ki bilen bilir, genelde yerli gruplarla ilişkim iğrenmekten ibarettir. "sıradan bi post-rock grubu, bi yenilik katmıyor." sözünü de çokça duydum. mogwai'ler explosions in the sky'lar 65daysofstatic'ler havada uçuşuyor. post-rock gurmeleri tatmin olmuyor, dünya çapındaki devasa gruplarla karşılaştırıp yavanlığını, tek düzeliğini eleştiriyorlar. ben "post-rock"ta bir tanım sorunu yaşandığını düşünüyorum zaten. kabaca post-rock, rock enstrümanlarıyla klasik rock'tan başka bir şey yapmaktır aslında. zilyon tane alt kolu var. birçoğunun birbirleriyle alakası olduğunu söylemek zor hatta. bu müziğin ve alt kollarının buluştuğu tek ortak nokta, "alt kültür eliti hüznü notası" içermesi. ben bu adı verdim daha doğrusu.

    parasızlık, aşk acısı, imkansızlık, çirkinlik, salaklık gibi arabeske çok kolay yedirilebilecek klişeleşmiş sorunlar değil de, daha "varoluşsal bir sancı" var post-rock'ta. yüzeysel olanlarda varoluşsal can sıkıntısının laylay dışavurumu, derinlikli olanlarda varoluşsal acının tribal dışavurumu var. birincisi "amaaan her şey boş ühüh sallan coş" diyor ipsiz yaşıyor, ikincisi "neden böyledir acaba? ne fena. aslında en çok tuhaf." diyor suratını asıyor. change of plans denen adamlar da, bu ikinci kategorinin hakkını eze eze veriyor. benim için iyi bir post-rock grubunda olması gereken özellik bu.

    o sesi duyurabilmek önemli, çünkü basılabilen bir nota olduğuna inanmıyorum. aynı şekilde post-rock'ı özel yapan da bu bence. change of plans, kim ne derse desin bunu çok nitelikli bir şekilde yapıyor. dinlerken, "orası tekrar, burası tekrar", "bu şarkı şuna benziyor", "aman bu da pek sıkıcı gıygıy" gibi serzenişlerde bulunma isteği duymuyorum çünkü su gibi akıyor. aktarıyor duyguyu. o kadar somut bir iş değil bu. problemin çözümünde sonuç hatalıysa gidişinden puan veren öğretmenler gibi, bu adamları ık pık ederek takdir eden tipleri anlamıyorum. ben problemi seviyorum arkadaş, problemin kendisine tam puan veriyorum. hak ediyor. problemin kendisi güzel bi' kere.

    45 dakikalık minimal setlist'leri ile nefis bir dinleti verdiler. ne o abik gubik tiplere benziyorlar, ne şekil şemal peşindeler, ne abuk sabuk şeyler söylüyorlar, ne de kasıntılar. gerçekten samimiler bi' kere. ki bu müziğin en önemli gereksinimlerinden biri bence bu. çıktılar mis gibi çaldılar peyote'nin mütevazı sahnesinde. bas ve gitarlar çok tatmin ediciydi. davul da eleştirilere kapak yaparcasına başarılıydı. çok özgür bir müzik yapıyor bu adamlar. kötü çalmış olsalardı da gözümde yerleri değişmezdi.

    toplanırlarken batu'nun elini sıkıp dediğim gibi; hastasıyız, çok iyiler, kesinlikle devam etmeliler. change of plans, bu ülkede olduğu için fark edilmeyen bir kayıptır ama aynı ülkenin müzik piyasası için de çok ciddi bir umuttur.
  • orange parçasını vitamin niyetine bu uzun kış gecelerinde dinlerken, senkron kaymalarına çok iyi geldiği fark edilen yerli grup. yerli yerinde.
  • son ep leri 'best mountain' daki 'sing' için hazırladıkları video enfes. hemen hızla şuradan;
    http://www.changeofplans.org/videos/sing.mov
  • mogwai-sever grup.
  • bu adamların parçalarını her dinleyişimde yeni bir şey keşfediyorum, her dinlediğimde farklı bir tat alıyorum. uzun bir yolculuk gibi, ucu açık, spontan, sınırsız, ütopik... insanı gitmek istediği yere götürüyor her defasında...

    hayranlıkla takip ediyorum...
  • music minus one'dan bir kaç parçalarını yakınlarda http://www.yuruyensesler.com/'da görebileceğimiz grup.
  • ara ara aklıma gelen çok yetenekli, müziği özlenen adamlar. harddisklerimi karıştırıp dandik web sitelerinden indirdiğim mp3'leri bulacağım bu hafta sonu.
  • download.com adresinde şimdiden post-rock türünde 2. numaraya oturmuş halk kahramanlarımız, playlistinizdeki mogwai'leri rafa kaldıran insanlar, evet onlar aranızdalar, telefon klübelerinin içinde kılık değiştirip aranızda dolaşıyorlar...
  • 10 eylül 2006 pazar akşamı çıktıkları konser ile birçok insanin takdirini kazanmis grup. bunun ilk nedeni kendi tarzından daha sert ve underground grupların yeraldığı bir konserde çalmaları. ikinci nedeni ise dorock gibi metalcilerin yoğunlukta olduğu bir barda. mekan çalışanlarının kaba davranışları ve örümcek kafalı müdavimlerinin konseri sabote etmelerine aldırış etmeden çalmaları *dır.
    pek takip etmediğim bir kulvarda olmalarına rağmen özellikler ilk ve son çaldıkları parça gayet iyiydi.
  • multitap ile benim için türkiye'de önemli iki müzik olayından biri. bu adamların yaptığı müzik, "müzik" sevmek ile direkt alakalı değil. benzer şekilde çalışan kafaların buluşması. hiç söz duymadan, hiçbir şey söylemeden beni anlayan biri gibi her şarkı. kendimi o kadar iyi hissediyorum ki. prisonfish hayatımı anlatıyor mesela.
hesabın var mı? giriş yap