chrysalis
-
8-bit donemlerinden kalma bir oyun $irketi. galiba (yanli$ hatirlamiyorsam) max headroom'u kodlayan elemanlar.
(bkz: quicksilva) -
huey lewis and the news ve j geils band gibi 80'lerin favori rock gruplarını bünyesinde toplamış plak şirketi idi.
-
(bkz: chrysalis motors highwayman)
-
read my lips and speak out loud..my fingertips are more than proud..to touch your skin , to feel your face..i`m drownin in your sweet embrace diye başlayan böyle sakin sakin devam eden muhteşem bir diary of dreams parçası..bir nevi gözleri kapatıp transa geçme durumu..
-
1 plak şirketidir de aynı zamanda, ingiliz. ama yanılmıyorsam sene 1997'de kapandı, emi tarafından satın alınıp lağv edilmek suretiyle.
-
2000 çıkışlı anggun albümüdür. aynı isimli şarkı da albümün çıkış şarkısı yamulmuyorsam.
-
eh iştelik fransız bilim kurgusu.
-
kartezyen dualizmin doğduğu ülkede çekilmiş olması anlamlı ve fakat ima ile bile geçmeyi başaramamış bir film.
zihin beden problemi, edebiyatçıları da, sinemacıları da kolayca etkisi altına alan bir problem. çağrışımı çok zengin, bereketli bir alan. internette karşı cinsten biriyle erotik muhabbetlere girdi diye eşini boşamayı düşünen adamların, kadınların, hatta bu tür şikayetleri ciddiye alan hukuk insanlarının olduğu bir dünyada, zihnin ve bedenin nerede başlayıp bittikleri üzerine bol bol spekülasyon yapılabilir. yapılıyor. sinemanın, özellikle bilim kurgu türünün böyle bir alana kayıtsız kalması mümkün değil. kalmıyorlar da zaten.
problemin başladığı değil belki ama en düzgün şekilde ifade edildiği bir ülkede, bu konuyu ele alan bir hikayeyle yola çıkan bir film, insanı heyecanlandırıyor. yazık ki heyecanlandığınızla kalıyorsunuz. chrysalis tam anlamıyla boşa atılmış bir kurşun, karavana.
öncelikle filmin temposu çok yavaş. yavaş tempolu filmlerle bir sorunum yok. anlatacağını anlatmak adına yönetmen dilediği yöntemi kullanır. ona karışmak kimsenin haddi değil. beğenmedim, der geçersin en fazla. fakat chrysalis'te girizgah çok uzun tutulmuş, kim kimdir daha yeni yeni anlamaya başlamışken film birden bitiyor. bilim kurgunun ve daha da önemlisi çarpıcı bir hikayenin tamamıyla dekor olarak kullanıldığı kötü bir (aksiyonun olmadığı) aksiyon filmi izlemiş gibi kalakalıyorsunuz. karakterlerin hiçbirine yakınlaşamıyor, dramlarına azıcık bile ortak olamıyorsunuz. ortada bir şeyler dönmüş, bu dönen şeyler aslında çok acımasızmış ve son. şaka gibi.
işin ilginç tarafı, oyunculuklar da kötü değil, iyi. albert dupontel, her fransız aktörün sanırım jean-paul belmondo'dan öğrendiği acı çeken köpek bakışı performansında çok başarılı. melanie thierry, michelle pfeiffer-ornella muti kırması güzelliğinden daha çoğuna sahip olduğunu gösteriyor. sharon stone'un cazibesizi marie guillard da, marthe keller da iyiler. aynı şekilde kamera kullanımı, ışık gibi unsurlar da sağlam. atmosfere dahil olmakta güçlük çekmiyorsunuz.
ne var ki hikayenin anlatımı eksik, yetersiz. manon ve annesinin dünyasına biraz daha girebilsek, laboratuvardaki prosedürü biraz daha anlayabilsek, david üzerinden olsun zihin-beden çatışmasına dair veri alabilsek çok şey değişecek ve belki de birinci sınıf bir bilim kurgu filmi izledik diyeceğiz.
diyemiyoruz. heveslendiğimizle kalıyoruz. -
-
amerika birleşik devletleri'nde verilen sopa yasa tasarısını desteklemektedirler.
(bkz: stop online piracy act)
(bkz: http://americancensorship.org/)
(bkz: http://en.wikipedia.org/…iki/stop_online_piracy_act)
diğer destekçilerin listesi:
(bkz: http://www.scribd.com/doc/76259944/sopa-supporters)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap