• yapana deli denmesini şiddetle kınıyorum. ama çiçekler konuşunca anlıyormuş diye sağdan soldan duyup, kendini zorlayarak "hanimiş de hanimiiiş, bicirik de minicik kızımmııış" diye ağzını büze büze yapmacık konuşmayı da şiddetle protesto ediyorum. içinden de düşünsen, uzaktan sevgiyle de baksan anlıyor o sıpalar. makul de zaten bu, çünkü aynı özden geliyoruz, ve sevgili ukalacığım, kelimelerle düşünmeyen zibilyon tane canlı türü hem de canavar gibi duygu alışverişinde bulunuyor. konuşmayı becerdin diye bir tek sen mi oldun iletişim kurabilen, zıpır! kaldı ki temel duygusal iletişimi geçtim, mizah anlayışları bile var bence bitkilerin. şaka yap bak çiçeklerine, bariz eğleniyor keyifleniyorlar haspalar. benim bir tane büyük bir şey var, hiç adını sanını bilmiyorum bitkilerin, yeşil iri yapraklar vere vere uzayan 1.5 metrelik falan çok mutlu bir çiçeğim bu. pencerenin önünde yerde duruyor ve yapraklarını hep pencereye çeviriyor. yeni keşfettim gidip 180º çeviriyorum saksısını hin hin. garibim ıhlaya vahlaya bir haftada geri dönüyor yönünü pencereye doğru. ertesi hafta ehehhehe diye pis pis sırıtarak dikiliyorum başına tekrar. onun bir haftalık emeğini yerle bir etmem 3 saniye alıyor: fırt! kızmıyor küsmüyor sinirlenmiyor, ya yapma şunu yaaa diye yandan yandan gülerek cama doğru dönmeye çalışıyor yine bir haftada. "salak, ne biliyorsun öyle deyip güldüğünü" dediğinizi duyar gibiyim. çiçeğinkini de böyle duyuyorum işte.

    eve gelen birileri bazen şaşırıyor, 28 baş bitki var evde, nası bakıyosun ya, biz bi tane aldık öldü diyorlar. bunu en az 6-7 kişiden duydum. seviyorum işte, dinliyorum onları, mutlular mı diye bakıyorum hep falan diyorum. ehe mehe deli galba bu bakışı atıyorlar birbirilerine hemen. farkında değiller ama kendi kendini gerçekleştiren kehanet oluyor o işte. sen alırken onun canlılığını idrak etmemişsin ki. teorik bir bilgi olarak, küp gibi duruyor onun canlı oluşu, ama içinde cansız bir nesne olarak addetmişsin sen o çiçeği. bitkiler naif hayvanlar, sen onun cansız olduğunu varsayıyorsan içinden, o da seni dinleyip ölüyor işte, nesine şaşıyorsun.
  • sayıları 30 saksıya yaklaşınca, kendilerini özel hissetmeleri için denemeyi düşündüğüm şey.
    sonra vazgeçtim.
    faydasız ya da anlamsız olduğundan değil.
    kendilerinden çok şey beklediğimi düşünüp strese girmesinler diye.
  • çocukken babaannemden görüp öğrendiğim maneviyat. ruhsal güzellik.

    "derinden bakınca gözlerinize, neden başınızı öne eğdiniz".

    muhsin bey
  • ugur ozakinci'nin zaman gazetesi'nde 8 haziran 2003 tarihinde hastaliginin biraz kendisine nefes aldirdigi bir donemde kendisine hediye edilen bir menekse ile dostlugunu anlattigi, "benim guzel mor cicegim` isimli yazisinda da degindigi konu:

    ".. artık, sabahları uyandığımda “günaydın” dediğim biri var hayatımda. uzun uzun sohbet ettiğim, yazılarımı okuduğum, dokunduğum, bana mor mor gülümseyen ve artık hiç boynunu bükmeyen biri...
    bu çiçek, bana sevginin bambaşka boyutlarını öğretti..."
  • annem konuşurdu güzel çiçekleri ile. çocuk aklı işte, komik gelirdi bana. biraz da dalga geçerdim annemle içten içe. biraz büyüdükçe hoşuma gitmeye başladı annemin bu halleri.

    şimdi eşek kadar kadın oldum, kendi evim ve kendi çiçeklerim var. konuşmak ne demek hepsine bir isim verdim. her sabah sohbet ediyoruz kızlarımla. gideyim de güzel isimli güzel bebeklerimi sulayayım. sularken de ben anlatayım onlar dinlesin. güzel kızlarım benim, canım dostlarım.
  • işi gücü sevgi olan insanların yaptığı şey. geçen annem anlatmıştı mesela. bizim ailede sevgi dolu bir yengemiz var ismi şükran. şükran yenge o kadar sevgi dolu, pozitif, etrafa gülücükler saçan sevecen bir insan ki... misal bize misafirliğe geliyor diyelim bana göre basit bir şey yapacağım "türk kahvesi içer misin şükran yenge?" diye soruyorum kadıncağıza kadın "senin elinden zehir olsa içerim kızım" diyor tonla gülücükle bana, utanıyorum. bana hiç kimse böyle şeyler demez ya normalde. normalde herhalde bu somurtkan günümüz dünyasında kimse kimseye böyle tatlı dille sevecenlikle laflar sıralamaz. işbu şükran yengemiz bir gün bir dalı balkona doğru uzanan bir ağacı sevmeye başlıyor. geliyor gidiyor "güzelim, canım, tatlım sen ne güzel şeysin öyle" ve çeşitli övgüler, birbirinden tatlı iltifatları sıralayıp bu güzel ağacı şımartıyor da şımartıyor ağaç da bu hadiseden adeta mest oluyor ve hiç olmayacak bir mevsimde çiçekler açmaya başlıyor.*
    şükran yenge şahit olduğum en tatlı dilli insanlardan biridir herhalde ama bunun bana anlattığı başlıca şey bitkilerin varsayıldığı gibi olan bitenden habersiz bir nesneden ibaret olmadığı ve bunu sürekli unutuyor ve onları umursamıyor oluşumuz. bense yüzüklerin efendisi filminde olduğu gibi ağaçların isyan edip köklerinden kurtuldukları gibi tüm bitkilerin, ağaçların insanların onları hunharca ve hor kullanmalarına, adeta bir eşya gibi davranmalarına artık katlanamayıp bir gün isyan edecekleri o günü hayal ediyorum bazen...
  • gerçekten çiçeklerin gelişimine etkisi olan bir eylem. kötü şekilde de etkili olabiliyor. annemin gözü gibi baktığı menekşeleri var onlarla bir konuşuyor ki beni kıskançlık krizine sokuyor.** bir kaç akşam annem görmeden ben bu çiçeklere saydım sövdüm derken çiçekler hafiften ölüşmeye başladılar.*sonra üzüldüm tabi anneme suçumu itiraf ettim. çiçeklerden özür diledimde barıştık. şu sırlar yan bile bakmıyorum kendilerine.***
  • çiçekler de sizinle konuşmaya başlamadıysa psikolojik olarak rahatlama yöntemi. siz konuştukça onlar daha da yeşilleniyor. kazan - kazan ilişkisi.
  • bazı teyzelerimizde menapoza giriş anlarında eklemlenen bir hardware gibidir. illaki konuşurlar çiçekleriyle, “çiçek sevildikçe, konuştukça serpilir, güzelleşir” sözü menapoz öncesinde bir çiple beyinlerine yerleştirilmiştir. dilerseniz bu multifonksiyonel çipten yayılan düşünce dalgalarına bir göz atalım. ilgili ek aşağıdadır, arz ederim.

    “huyu güzel olsun huyu.. yüzü güzel olacağına..”
    “nerede o eski aşklar, o-hooo..”
    “evladım sen şöyle yana kay, ben şaşkında iniçim..”

    şüphesiz ki bütün beyaz türkleri yetiştiren onlardır ve şüphesiz ki onlara müteşekkiriz.
    cennet ayaklarınızdan kayıp giden bir yürüyen merdiven olmasın. amin.
  • ciceklerin kesinlike etkilendikleri bir durumdur. onlarla guzel guzel konustugunuzun ertesi gunu tomurcuklanmaya ya da bir guzel acmaya basladıklarını gorursunuz.ruh halinizdeki değisiklikleri de anında hissederler. dikkat edin uzgunseniz, hastaysanız onlar da bundan hemen etkilenirler. bizzat sahit olunmustur.
hesabın var mı? giriş yap