• --- alıntı---

    bu dünyanın çingenelerle alıp veremediği nedir? hangi intikam duygusu 4500 yıl sürebilir? neden? neyin kefareti bu?

    beş bin sene evvel, hindistan'ın uğradığı büyük aryan istilasından hemen sonra, yeni düzeni ( kutsal brahma'nın kastirik sistemini) kabul etmedikleri için çudraların da çudrası, hizmetkarların kölesi bile sayılamayacaklarına karar verilerek onlara “dokunulmazlar”(cüzzamlılar) anlamına gelen “athinganoi” adı verildi. kastın dışına atılarak hint ilinden sonsuza kadar sürüldüler. beş bin yıldır kefareti bir türlü ödenemeyen günah işte bu. o gün bugün beş kıtada amansızca gezdiriliyorlar. göçmüyor göçertiliyorlar. değil yerleşmek, bir şehrin civarında 50 sene kalabilmek için dahi valilere, vassallara döktükleri rüşvet toplansa idi, türkiye cinsinden 5 vatan ederdi. onlar ne gezgin ne göçebe ne de özgür ruhlu. solun çingenelerle özgür ruh mözgür ruh ayağına bir edebiyat nesnesi olarak kurduğu bu resmi oryantaliz duygudaşlık gerçekten salakça.. ve çok incitici.

    sibel danende

    --- alıntı---
  • az önce bunlardan iki tanesine denk geldim. belediye bunların mahallesindeki yolun çukurlarına asfalt dökmüş. bunlarda almışlar küreği asfaltı çalıyorlar. lan asfaltı çalıp napıcaksın amk. bide bunları burda övmüşsünüz. dünyanın mikrobu bunlar herhalde.

    not: ben foşik değilim. adamların ekseriyetinin karakteri bu napim amk
  • uzun süre aralarında yaşadım. baya yarrrak gibi topluluk.
  • sen küçükken kaybolmuş ve çingenelerin arasına düşmüşsün. seni onlar yetiştirmiş. ancak gerçekte sen bir şehzadesin; padişahın oğlusun. babanın tüm mülküne vârissin. bunu bilseydin üç beş kuruş için türlü türlü düzenbazlıklar yapmaktan vazgeçerdin.

    sen kendini etten kemikten bir beden sanıyorsun. halbuki yanılıyorsun. sen bir bilinç varlıksın; ruhsun. öldükten sonra bilinç varlığın ile başbaşa kalacaksın. eğer dünyada iken kendinin fizik beden olmadığını anlayamadıysan, bu zan sende ebediyen devam edecek; tıpkı ayağındaki bir pranga gibi. istediğin her şeye kavuşma, yaşama imkanın varken sırf kendini sınırlı sanman yüzünden onları yapamayacaksın.
  • 70'li yılların birçok şarkısında isimleri geçen göçebe halk.
  • çingeneler hakkında kişisel yargı ve vikipedia derlemesi bilgileri içeren yorumlar bir yana bırakıp az bilinen hatta hiç bilinmeyen bilgileri vermek gerekirse:
    . yeryüzünde yaşayan binlerce halk içerisinde çingeneler tıpkı yahudiler gibi kendilerinin seçilmiş bir halk olduğuna inanan ikinci topluluktur. çingene inancına göre çingene halkı tüm insanların özgür ve kardeşçe yaşadığı bir altın çağ başlamasına vesile olacaktır.
    . çingene kelimesi türkçe ve batı dillerine yunanca (atzingani ve zigani) üzerinden girmiştir.
    . çingeneler, bugün hindistan'da 'dokunulmazlar' adı verilen kast sistemine bile kabul edilmeyen sıradan yapmak istemeyeceği 'lağımcılık' gibi tiksindirici işlerle geçinen halkın bir parçası olup, firdevsi'ye göre 5. yüzyıl, kanımca çok daha öncesinde hindistan'ı terk etmeye zorlanıp eski dünya'ya dağılmıştır. çingeneler bile neden avatanları terk ettikleri bilmemekte olup bu durumu atalarının yaşadığı bir günaha (ensest ilişkiye) bağlama eğilimindedir.
    . çingeneler, hindistan'dan getirdikleri inançlar ile yakındoğu'da benimsemek zorunda kaldıkları islam ve hristiyanlık gibi dinlerin karışımına inanmaktadır.
    .çingene söylencelerinde istanbul, baro gradoya (büyük şehir) olarak geçmekte olup, muhtemelen kentin kuruluş döneminde (bir ihtimal nika isyanı sonrasında) yaşanan bir katliamı anlatmaktadır.
    kaynak: çingene tarihi ve çingene mitolojisi
  • “parisin yeraltına adını veren bu insanlar asi oldukları kadar asil, çalıp çırptıkları kadar cömert, her daim ölmeye ve öldürmeye hazır, vatansız ve kozmopolit, kendilerini boğan medeniyetin kaldıramayacağı kadar güzeller.” jerrold siegel.

    gözlerine bakabilmek uğruna bit pazarının en izbe yerlerini saatlerce dolaştığım halk. her çağın ve her coğrafyanın yılmak bilmez ‘ötekileri’. acıya, eleme ve melankoliye ismini vermiş toplum; bohémienne’ler.

    pırıl pırıl mekanlarımızdaki gözlerin feri öylesine sönmüş, öylesine umutsuz ve duygusuz ki, çöplükte parıldayan bu gözler bana kadim bir şeyler hatırlatıyor. unuttuğumu hissettiğim bir şeyler. bir tür yaşama tutkusu sanki; pasaklı sokaklarda dolaşırken hayatın bütün zorluklarına rağmen gülebilmenin ne kadar kolay olduğu gibi. fakir romantizmi değil bu, zira bütün fakirler de bu halk kadar ateşli, neşeli ve duygulu değil zaten.

    küfürlerin, bağırtıların ve kahkahaların birbirine karıştığı pazarda yerlere yığılmış ve tanesini bir liraya sattıkları çamaşırlardan kazandıkları üç beş kuruşu da oracıkta yiyorlar. pazarda tatlıcı, fındıkçı, börekçi, limonatacı, sahlepçi, falafelci… ne varsa bol bol yiyorlar, sürekli bir yeme içme halindeki bu ‘cömertler’ pazara para kazanmaya değil de bir şölene gelmiş gibiler. çamur, çirkef ve pisliğin içindeki bu şölende ne zaman kavga çıkacağını, ne zaman ziyafet olacağını ve kimin dans edeceğini bilemezsiniz. pazarın maskotu kavruk tenli ‘deli murat’ bir elinde hoparlörü etraftan sigara dilenirken kimileri kendini tutmayıp muratın dansına katılırlar. bir an dünyanın en hüzünlü gözlerini gördüğünüz kadınlar kavgaya tutuşmaya başladıkları anda avına kitlenmiş bir kediden bile daha vahşi bakarlar.

    sidikli ve sümüklü çocuklar, kapkara yüzlerindeki hüznü kahkahasıyla yenmeye çalışan anneler, gelip geçenleri merakla süzüp duran mahçup bakışlı genç kızlar… insan onurunun kaldıramayacağı bir pisliğin ortasında açmış bu kötülük çiçekleri gerçekten de “kendilerini boğan medeniyetin yenemeyeceği kadar güzeller”.

    son sözü ise baudelaire’e bırakalım;

    la tribu prophétique aux prunelles ardentes
    hier s'est mise en route, emportant ses petits
    sur son dos, ou livrant à leurs fiers appétits
    le trésor toujours prêt des mamelles pendantes

    gözlerinden ateş fışkıran kâhin kavim
    dünden yola düşmüşler, çoluk çocuk sırtlarda,
    memelerden akıyor annelerin arzuları,
    çocukların yüreğine.
  • istisnasız hepsi zekidir. gözleri cin gibi bakar. odtü öğrencisinin zekası gibi bir zeka değil ama bu, çok başka bir zeka türü.
  • cingene'den kasit gypsy ise kokenleri taa eski misirlilara dayanir. geze geze avrupa ve ortadogu'da cokca yere yayilmislardir. turkler'in anadoluya yerlestigi gibi gypsy'ler de yogunlukla balkanlara yerlesmistir.

    (bkz: egypt)
    (bkz: gypsy)
  • çingene halkının vatansız olmasına dair bir rivayet anlatmak isterim izninizle

    hz. ibrahim'in ateşe atılması hadisesinde nemrut (babillerin zalim kralı) hz. ibrahim'i cezalandırmak ister ama bir türlü beceremez. bunun üzerine bir büyücü çağırarak nedenini sorar. büyücü meleklerin onu koruduğunu ve bir tek şekilde meleklerin korumasından çıkacağını söyler bu da iki kardeşin hz. ibrahim'in yanında zina yapmasıdır. bu iki kardeş de çingenelerden seçilir. rivayete göre iki kardeş zina yaptıklarında melekler utanır ve uzaklaşırlar. hz. ibrahim'in kalkanı kırılmış olur bu noktada. nemrut şehir meydanına büyük bir ateş yaktırır, ateş öyle büyüktür ki hz. ibrahim'i mancınıkla atmaya karar verirler. hz. ibrahim tam bu noktada bir beddua eder. ateşe odun taşıyan katırlar soysuz, çingeneler vatansız olsun diye. hikayenin kalanını anlatmayıp burada bitirmek istiyorum.

    velhasıl kelam çingene nüfusu milyonları aşmasına rağmen sabit bir vatanları yoktur.
    insan rivayeti de bilince bi vay be diyor açıkçası.
hesabın var mı? giriş yap