• "neden seveyim ki elalemin çocuğunu?" diyerek katıldığım eylem. bir de sevmemekle çocuklara eziyet etmek onlardan nefret etmek aynı şeymiş gibi algılayanlar var. hiç alakası yok, sevmemek = yokmuş gibi davranmak benim için. otobüste yolda hastanede çocuk görünce ağzı gözü bi yana kaymaktan, "adınneşeninbakiiyymmkaçyaşındaşınşenmınışmınış" yapmaktan daha anormal değil yokmuş gibi davranmak.

    insan denen yaratık çirkin bir şey. bencil bir kere. kendi menfaati için yapamayacağı pislik yok. hobi olarak hayvan öldürebiliyor mesela "avcılık sporu" demiş buna da o nasıl bir sporsa. daha çok para kazanmak için doğayı katledebiliyor. bırak doğayı anasını-babasını bile katlediyor. öz kızına tecavüz ediyor. karısına kezzap atıyor. yeni doğan bebeğini çöpe atıyor. deprem oluyor göçük altında kalanların kolundaki bileziği çalıyor. sokakta kediyi tutup gözünü çıkarıyor. keçiye eşeğe halleniyor. götünden mazeret uydurup yine para için savaş çıkartıyor. milletin kafasını kesiyor. kürkünü söküp giymek için hayvanların canlı canlı derisini yüzüyor. yine daha çok para kazanmak için insanları yerin yüzlerce metre altında güvenlik önlemi olmadan çalıştırıyor, ölüyorlar "aa kaza oldu" diyor. civcivleri fosforlu renklere boyuyor valize doldurup üst geçitte satmaya çalışıyor. ürettiği gıda maddelerine kanserojen kimyasallar katıyor vs vs...

    çocuk dediğin şey de bunları yapan insan yaratığının küçük hali. ilk sosyalleşme yeri olan okula başlar başlamaz arkadaşlarıyla "şişko, dört göz.." diye acımasızca alay eden, kıyafetiyle dalga geçen, iten çelme takan bir şey. o kadar da saflık ve masumiyet timsali değil yani. saf bir kötülüğü var hatta. çok çok küçükken,beyni henüz dünyevi hırslarla doldurulmamışken, gözleri daha büyük-burnu daha küçükken sevimli görünüyor olabilir ama insan sonuçta. nasıl ki insanların sevilesi olanları çıkabiliyorsa çocukların da çıkabilir ama bu tüm çocukları sevme manyaklığını açıklamıyor.

    çocuk sevmemek kendini sevmemektir diyen bile çıkmış, çocuk sevmek de narsistlik mi oluyor bu durumda?
  • çocuk sahibi olmak denize girmek eylemi üzeriden açıklanmış. benzetme gayet yerinde olduğu için onun üzerinden hareketle birkaç kelam da ben etmek isterim.

    doğrudur, "hayatında hiç su birikintisi görmediği halde denizde yüzenlerin videosunu seyrederek denizde yüzmek hakkında ahkam kesmek" doğru bir şey değildir.

    ancak bahsi geçen denize girenlerin ömrü billah bir daha karaya ayak basamayacaklarını da unutmamak gerekir. bunun için denize giren birkaç kişi ile konuşmanız yeter. denize girmeden evvel iyice ölçüp biçmek ve esas olarak denize girmenin bir mecburiyet olmadığını, denize girmek istemeyenleri veya denize girenlerin başına gelenleri gördükten sonra denize girmekten imtina edenleri yargılamamak gerekir.

    birçoklarının bir şekilde inandığı (inandırıldığı) gibi denize girmek dünyanın en ulvi eylemi değildir. denize girmek hayattaki en önemli amacımız da değildir.

    denize girerseniz, istisnai haller dışında ömrünüzün sonuna kadar denizden çıkamazsınız. ayağınıza deniz kestanesi batacağını, kulağınıza su kaçacağını, gözlerinizin tuzdan yanıp kızaracağını, kaslarınıza kramp gireceğini, suyun üstünde kalmak için çırpınmak ve dalgalarla mütemadiyen mücadele etmek durumunda kalacağınızı bilip ona göre hareket etmeniz gerekir.

    bir de denizde yüzerken uyunmaz. yani uyunur da, karada uyuduğunuz gibi deliksiz ve rahat uyunmaz. biliyorsunuz değil mi?

    umarım kimse, denize istemeden girmek zorunda kalmaz.

    ama yine umarım ki denize giren kimse de zorla denizden çıkmanın acısını yaşamaz.
  • başıma bir şey gelmeyecekse benim yaptığım çocuk görünce gelen kaçma isteği.

    tanım kısmını geçtikten sonra, bunun asıl sebebine değinmek istiyorum. şımarıklığın hiperaktiflik olarak algılandığı, anne babanın elinde oyuncak olduğu, tüm yetişkinleri yöneten, çocukluğu geçmiş bilirkişilik yapan, terbiyesizliğin kendini ifade etmesi sosuyla sunulduğu bu nesile mensup çocukları sevmiyorum. ebeveynlerinin sanki dünyanın en mükemmel işini başarmış gibi davranmalarını, çocuk sahibi olmanın bir statü göstergesine dönüşmesini ve en önemlisi de benden buna saygı duymamı beklemelerini anlayamıyorum. kendi egolarını tatmin edip, o çocuğu dünyaya lütuf bahşetmiş gibi getirmelerinden, büyütürlerken de çocuğa bunu empoze ettikleri için o çocuğun da bu egoyla büyümesinden nefret ediyorum.

    bizde 25 sene evvel çocuk olduk ya. bu tipler yeni türedi ve gittikçe büyüyorlar..
  • “biliyorum sevmiyorsun ama bizim çocuk başka” laflarını duymaya alışmaktır. bir kere dayanamayıp herkesin çocuğu kendine biriciktir ama bana hepsi aynı demiştim de veledin babası bana düşman olmuştu.
  • benim için bebek sevip çocuk sevememektir. bebeklikten çocukluğa geçişte bir evre var, bebek ayaklanıp konuşmaya başlıyor. işte bu benim için bir milat oluyor ve o tarihten itibaren tüm sevgim gidiyor
  • mutlaka çok geçerli bir sebebi vardır.

    bir kere sürekli saçma sapan konuşan, gerekli gereksiz sorular sorup cevaplarını anlayamayan, oraya buraya parmağını sokup kendine ve çevresine türlü zararlar veren, ayak altında dolaşan, pis birşey neden sevilir ki?
  • insan sevgisiyle yakından uzaktan alakası olmayan durum. şimdi efendim bu çocuk dediğimiz varlıların erkek kısmısı, hiç durmadan hareket eder. evet hiç durmaz koşar, kırar döker, zıplar, kırar döker, takla atar, kırar döker. ama daha kötüsü kız kısmısı dünyanın en bilge kişisi oymuşcasına sabahtan akşama kadar konuşur, sinir eder, bağırır, sinir eder, tespitte bulunur, sinir eder, çemkirir, sinir eder. şimdi durum böyle olunca 4-12 yaş çocuk dünyanın en sevilmeyesi en uzak durulası şeyidir. bence anneleri bile ya sabır diyerek hareket ediyorlar bu dönemde.

    tabi ilk olarak bunların istisnaları var, böyle aklı başında normal insan gibi davranan. onlardan kaçmaya gerek yok.
    ikinci olarak da 4 yaşın altı var ki eneeem onlar yenir be. *
  • karşılığında gelen iki zıt argüman:

    1) "sen de çocuktun" bunun ardından gözlerimizin kamaşıp aydınlanmamızı falan bekliyorlar sanırım çünkü hep bir "eheh ne noktaya değindim ya hadi bunun mantığını çöz" havası oluyor. bir halta yaramıyor bu söylem arkadaşım ben x olmuş olabilirim, sonrasında x sevmek fabrika ayarında gelen bir durumsa sosyal düzeni çöpe atalım

    2) "sen de baba olunca anlarsın" bunun ardından içimden allah korusun demek geliyor. zira sevmiyorum. şimdi çocuğum olsa benden çok ona yazık. baba olmam neden bu kadar kesin?

    sevmeme durumunun sebebi bazı içgüdülerin eksikliğinden falan olabilir ama, http://www.atbreak.com/…12/01/confession-babies.png

    durum budur.

    ek: bi de bunların yeni olanları pek pis lan. daha 6 yaşında falan bacak kadar, yanımdaki kıza bakıp oo s.cen mi diye bağırıyor. oturduğum yerde var, dan dan dan elindeki topu sürekli aynı noktaya çarpıp ses çıkarıyor. sabrediyorum, düşünüyorum lan bir insan bunu yapar da 50 dakika boyunca bıkmadan böyle anlamsız birşeyi yapmak için beyin olmaması gerekiyor diyorum. çıkıyorum git yanda oyna diyorum, efendi gibi söylersem takmıyor, normal ya da sert söylersen sanane falan diyor. çıkıyorum dışarı konuşmak için kaçıyor, ben giriyorum geri geliyor. diyorum evladım gürültüden oturulmuyor tam pencerenin dibinde yapmasan? yok. babasına söylüyorum ertesi gün yine aynısı. misafir çocuğu versiyonları var. evin içindeki en değerli şeyi bulup ağzına sıçar, durdursan sen suçlu olursun durdurmasan bunu fırlatan annesi babası ne yapıyorsun demez. diyeni de pişman eder zaten bunlar. insan evladı gibi birini gördüm sadece profesör çocuğuydu o da cidden insan olacak o çocuk anne baba kontrolünden çıkana kadar (lise belki) ama gerizekalı bildiğin. anneler babalar da üzerine eğilmiyor böyle sorunlu yanlarının. çocuk sevgisi adına bokunu çıkartıyorlar hoşgörünün. cocuğun gerizekalı olabilir, doğuştan şımarık olabilir sana laf yok da heheh diyip susana kadar ağacı yaşken bir eğ be adam.
  • ayıplanacak bir eylem değil. sevmek fiili bu yani... bazı şeyleri seversin ya da sevmezsin... misal murat dalkılıç'ı hiç sevmem ama yoldan çevirsen bi liseli kızı uğrunda ölebilir. ya da mehmet ali erbil'i sevebilen yüzlerce insan bulunabilir etrafta. ama ben görmeye dayanamıyorum adamı. (nedense ilk bunlar geldi aklıma, kötü bi maksadım yok yani.)

    sevgi bu sonuçta... sen seversin, ben sevmem. benim sevdiğim bir şeyden de sen nefret edersin. neyi, kimi, neye göre yargılayacağız? kaldı ki neden ve nasıl suçlayıp tü kaka diyeceğiz bir kişiye sevmediği için herhangi bir şeyi.

    çocuklar da aynı. seveni de var sevmeyeni de. kimse sevmek zorunda değil çocukları. ben anne olduğum, yavrum için canımı hiç düşünmeden verebileceğim halde öyle her gördüğüm bebeğe(yiğenlerim ve çok yakınlarımın çocukları dışında) agucuk gugucuk yapmam, yapamam. huyum değil yani, içimden gelmez. hatta fazla bilmiş, her şey hakkında bıdı bıdı konuşup duran küçük kız çocuklarından ve fazla yaramaz, kırıcı dökücü, küfürbaz oğlan çocuklarından hiç hazzetmem. bakın anne olduğum halde diyorum yani... olmayınca olmuyor, zorla da sevilmiyor. ama kimisi var markette kasada beklerken bile kucağımdaki çocuğu mıncıklayıp öpmeye filan çalışıyorlar ki sinir oluyorum onlara da. benimkine fazla bulaşmadıkça bana ne, kim kimi severse sevsin. kimseyi hor görmeye, küçük düşürmeye ya da kimseye kalpsiz ruhsuz damgası vurmaya gerek yok.

    hayır niye bu kadar büyütüyorsunuz ki? bakın hayat ne güzel... yağmurlar, çamurlar filan...
  • uzaylı muamelesi görmeyi hak etmek demek değildir. bu kadar garipsenecek bir şey yok arkadaş hemen "aaaa olur mu öyle şey"ler bi şeyler.

    hatta keşke daha çok olsa çocuk sevmeyen insan da herkes kontrolsüzce üremese böyle.
hesabın var mı? giriş yap