• web siteleri ve internet günümüzde kritik bir sağlık bilgisi kaynağıdır.

    abd'li yetişkinlerin %64'ü son 12 ay içinde kendileri veya başkaları için çevrimiçi sağlık bilgileri aramıştır.

    eski türk filmlerinde sıkça gördüğümüz günümüzde ise nadiren görülen bir sokak oyunu vardır.

    bir kişinin önünde 3 tane fincan vardır. birinin altına bozuk para koyar. ve fincanları hızla hareket ettirir.

    gözünüzle fincanları takip etmenize rağmen el çabukluğu ile sizin yanılmanızı sağlar.

    internetteki bilgilerin çoğu da benzer teknikle sizi kandırır.

    başlangıçta doğru bir bilgi verilir. sonrasında yazının devamında düşünceler ve öneriler, duygularınızı harekette geçirecek cümleler, korkmanızı sağlayacak ifadeler ile sizin dikkatiniz dağıtılır. ve sonunda size bir sürü yalan yanlış bilgi verilir. siz herşeyi dikkatle okuduğunuzu ve cümleleri analiz edip muhakeme ettiğinizi düşünürsünüz.

    ama onlar sizi el çabukluğu ile kandırmıştır.

    bu başlıkta bir çocuk doktoru olarak derli toplu olarak çocuk sağlığı ve hastalıkları ile ilgili bilgi vereceğim

    devlet hastanelerinde durum malum. doktorların doğru düzgün size zaman ayırıp bilgi vermesi imkansız.
    özel hastanelere gitmek ise herkes için mümkün değil.

    karşıma çıkan ve üzülerek söyleyim hakkını vererek açıklamaya vakit bulamadığım anne babalardan sıkça gelen soruların yanıtını bu sayfada yazacağım.

    ekşi de başka çocuk doktorları varsa, katkı sağlarlamak isteyen birileri iyi bir veri tabanı oluşturabiliriz.

    https://www.instagram.com/…4hj/?igshid=mdjmnzvkmjy=
  • bu uzun yazıyı okuduktan sonra sizden beklentim şu;

    bebeğinizin kafasına o penye şapka (bere) takmaktan artık vazgeçmeniz.

    görsel

    görsel

    görsel

    ~~~~~~

    soru

    hocam bebeğim uykuda çok terliyor. başı özellikle her gece sırıl sıklam oluyor? neden?

    cevap

    atalarımız ormanda avcı-toplayıcı olarak yaşadıkları dönemde sezeryan ile doğum yapmalarını sağlama olanakları yoktu. bu yüzden bugün hayatta kalan tüm insanlar normal doğum ile doğmayı başarabilmiş insanların soyundan geliyoruz.

    doğum sırasında başı sıkışan dedelerimiz daha doğmadan öldüler.

    peki doğmayı başaran dedelerimiz bu işi nasıl başardı?

    halk arasında bıngıldak ( fontanel) dediğimiz kafa tası üzerindeki boşluklar sayesinde.

    bebeklerde kafa kemikleri bıngıldak denilen üzeri deri kaplı bu boşluklar sayesinde birbirlerine kenetli olarak bulunmaz.

    doğum sırasında kafa kemikleri üzeri deri kaplı bu boşluklara doğru akordiyon misali sıkışır. (önde arkada ve yanlarda var bu boşluklardan). kafa çevresi küçülür. ve böyle bebeğin kafası annenin pelvis kemiklerinin arasından geçebilecek kadar küçülmüş olur.

    bu hikayeyi neden anlattım?

    bebeklerin kafalarının çok büyük olduğunu anlamanız için. yenidoğan bebeklerin kafası çok büyüktür. bayağı bayağı büyük.

    rakam da vereyim.

    yeni doğan bir bebeğin baş çevresi yaklaşık 35 cm'dir.

    göğüs çevresi ise 33 cm

    yani bir bebeğin başı gövdesinden daha büyüktür.

    bu durum 12. aya kadar devam eder ve 12 ayda baş çevresi ile göğüs çevresi eşit hale gelir.

    şuan aynaya baktığınızda kafanız gövdenizin ortasında duruyor ya!

    bebeklerin kafası gövdeden daha geniştir. gövde başın ortasında durur.

    görsel

    baş büyük olunca tabi ki daha çok terleyen yerde orası olacak.

    ayrıca

    bebeğin kalbi ve dolaşım sistemi çok iyi gelişmediği için vücudunun bir çok yeri çok iyi kanlanmaz.

    inanmıyorsan bebekler ağlarken bak.

    ellerini ayakları bazen morumsu renkte bile görebilirsin.. gövde de damarlar görünür hale gelir. cilt kırmızı mor hale gelir.

    neden?
    çünkü bebekler en ufak bir eforda (ağlama yemek yeme vs) kalbinin kapasitesini aşan bir yüklenme yaşar. bu yüzden mecburen beyine ve iç organlara yeterince kan göndermek için vücudun derisine giden kanı azaltmak zorunda kalır. çünkü kalbi hala çok güçsüz.

    bebek bu tarz tasarruf önlemleri ile hayatta kalmaya çalışırken saçlı deriden ve beyine giden kandan tasarruf yapmaz.

    özet olarak
    bebekler koca kafalıdır, kol, bacak, ayak, el popo gibi çok fazla ter bezi içermeyen yerlerini çıkardığında bebeğin terleyecek kafası dışındadoğru düzgün bir yeri yok. olan bu yerlerde yerlerde çok iyi kanlanmıyor. hele de bebeğin terlemesi gerektirecek kadar efor sarf etmesi gerektiği durumlarda bu yerler hiç iyi kanlanmaz.

    bu yüzden bebekler çaresiz olarak terleyebilecekleri tek yer olan koca kafalarından terlerler.

    vücuttaki tüm ter kafadan atılınca da anne babaların aşina olduğu o görüntü oluşur. saçları ıslanır.

    değerli anne baba. çocuğunun kafası terden ıslanan tek kişi sen değilsin. her bebek böyledir. bu yüzden bu durumdan çok endişelenme. ve bu vesile ile bebeği kendin ile karşılaştırarak onun fizyolojisini anlamaya çalışmayı bırakman gerektiğini öğrenmiş ol.

    hocamın söylediği ve çok sevdiğim bir sözü vardır.

    bebek küçültülmüş bir insan değildir.
    bebek bebektir. farklı bir canlı türü

    **********
    değerli anne baba

    bebeğin başının neden çok terlediğini anladım. fakat aklında şöyle bir soru hala var olabilir.

    "bence benim bebeğim diğer bebeklere göre çok fazla terliyor? bunun sebebi ne olabilir?"

    1- bak burası çok önemli !!! en sık sebep

    çocuk fazla sıcak bir odada duruyor ya da çok kalın giydiriliyorsa bebek çok terler.

    bir bebek odasının ideal sıcaklığı 20-22 derecedir. ( bizim ülkemizde 24-26 dereceden aşağı olmaz bebek odası. termometre koyup 28'in altına düşünce paniğe kapılan çok fazla beyaz yakalı anne baba tanıyorum. bakın değerli anneler babalar.

    bebeklerin odası 20-22 derece olacak. sıcak değil. serin olacak. bebek odası serindir. bu önemli!

    neden?

    bebek sıcacık oda terliyor. gece uyuyamıyor. uykusuz kalan bebek huzursuz oluyor. ağlıyor. yemek yemek istemiyor vs

    dostlarım, değerli anne babalar şunu anlamanız lazım.

    bebekler yumurta değildir. sizler de tavuk değilsiniz.

    çocuğunuzu tüylerle kaplı örtülerin altında tutmanıza gerek yok. o üşümesin diye evinizi kuluçka makinesine çevirmenize de gerek yok.

    ben bakarken terliyorum. çocuk nasıl terlemesin. çocuğu aşağıdakine benzer yere koyuyorlar. sonra benim çocuğum çok terliyor.

    görsel
    görsel

    bunu her gün o kadar çok anlatıyorum ki! önemli olmasa uğraşmam. fakat önemli.
    çünkü aşırı sıcaklık ani bebek ölümü sendromunun en sık 2. nedenidir. (aşırıdan kastım 30 derece değil. 26 bile aşırı, 25 bile aşırı)

    ani bebek ölümü demişken biraz burada soluklanalım. ani bebek ölümlerinin

    1. en sık sebebi bebeğin annesinin memesinin altında boğulması, bebeğin dönüp yüzü koyun hale gelip yatağın içine kafasının gömülüp boğulması, yastığın bebeğin yüzünü kapaması boğulması gibi bebeğin havasız kalıp boğulma ile sonuçlanan sebepler.

    (hürrem sultan'ın bir çocuğu bu şekilde öldü. zengin olmakla ilgisi yok. dikkat etmezsen olur.)

    2. en sık sebep. aşırı sıcakta kalması bebeğin. hipertermi. sıvı kaybı. ölüm.

    (evet 26 derecede bu olabilir. kronik olarak 26 derece durursa ve iyi beslenmezse ölür)

    ****

    bebeğin fazla termesi sebepleri -2-

    bebeğin ağlaması

    yukarıda anlattım. ağlamak bebek için senin için koşmak ne ise o. ağlayan bebek terler. terleyen bebek yastığında ıslaklık hisseder rahatsız olur ağlar. ağladıkça terler. terledikçe ağlar.

    bebeğiniz her zaman yüksek sesle ağlamaz. bazende için için ağlar. bebeğinizin normalin dışında terlediğini düşünüyorsanız bir gece kamera koyun ve izleyin. siz uyurken çeşitli sebeplerle ağlıyor olabilir. ( en sık sebepler aç olabilir. altı ıslak olabilir. kendini yalnız hissediyor olabilir. gaz sancısı çekiyor olabilir.)

    ***

    3- sürekli aynı pozisyonda kalmak.

    bebekler uzunca bir süre vücutlarını hareket ettiremezler. kendi etrafında bile dönemezler. sırt üstü 3-4 saat yattıklarında yatağa temas eden yüzey ısınır. ve vücutlarının ısı regülasyon mekanizmaları çok iyi gelişmediğinden sadece sırtlarının değil tüm vücudunun ısındığını düşünüp vücudu soğutmak için terleyebilirler.

    bu durumda ne yapacağız. bebeği çok uzun süre aynı pozisyonda yatırmayacağız. yandan yastıklarla destekleyip biraz sağa biraz sola doğru eğimli yatıracağız. başının durduğu yeri ayak kısmına ayak kısmını başa getireceğiz. yatağın ısınmış aynı noktasında saatlerce geçirmelerinin önüne geçeceğiz.

    çocuğunuz içine gömüleceğiz yumuşak saçma salak bir yatakta yatmıyorsa bu 3. madde sıklıkla sorun olmaz. ama yine de yazdım. başı çok terliyorsa yatağını ve bu söylediklerimi bir gözden geçir.
    ***

    4- derin uyku

    bebekler yetişkinlere göre daha fazla rem uykusu periyotlarına sahiptir. zaten ne kadar yaşlıysan o kadar az rem uykun olur. yaşla beraber her yıl daha az rüya görürüz. daha az derin uykumuz olur.

    derin uykuda terlemek çok normaldir. rem uykusu sırasında vücut normal zamanlara yakın kimi zamansa daha fazla kalori harcar. yakılan kalorinin ısısı bir yerden çıkacak.

    ***

    5- kalp hastalıkları

    bakın bu önemli. bebeğiniz terliyor ve bu şikayetle doktora gitmişseniz. ve doktor birşey yok. bebekler terler demişse ama bebeğin kalbini dinlememişse o doktora bir daha gitmeyin.

    bebeklerde baş terliyorsa kalbinde delik olabilir. başka bir sorun olabilir. doktor bunu kontrol etmek zorunda. normal demeden önce en azından bunu yapmak zorunda.

    ***

    6- uyku apnesi

    küçücük çoklarda uyku apnesi mi olur diye düşünmeyin. bebeklerde fizyolojik olarak zaten uyku apnesi vardır.

    neden?
    çünkü beyin sapı çok iyi gelişmemiş. solunum merkezi nasıl çalışacağını çok iyi bilmiyor. bu yüzden bebekler uyurken periyodik solunum yaparlar. bu normaldir.

    ne demek periyodik solunum?

    bebek uyurken aralıklı olarak nefes almayı bırakır. 5- 10 saniye sıklıkla 15 saniye nefes almaz. sonra birden derin bir nefes alır. hızlı hızlı bir kaç nefes alır. sonra nefes alış verişi normale döner. huzurlu huzurlu uyur. biraz zaman geçer aynı şey yeniden olur.

    bu normal bir durum. anormal olan bunun 20 saniyeden uzun sürmesi.

    uyurken bebeğinize bakın. periiyodik solunum varsa korkmayın. normal. ama 20 saniyeden uzun sürüyorsa anormaldir.

    ****

    7- bebeğinizin ateşi varsa çok terler.

    bunu anlatmaya gerek yok. mikrop kapmış hastalanmışsa ve ateşi çıkmışsa çok terler.

    burada önemli olan. çocuk hasta doktora gittin. bademcik iltihabı olmuş dedi. antibiyotik ve ateş düşürücü verdi.

    eve geldin. çocuk uyuyor. saçı uyurken sırılsıklam olmuş. ateşini ölçtün düşük ama çocuk terliyor.

    iç ateşi mi var acaba?
    (bu cümleyi kim buldu aşırı merak ediyorum. o kişiyi bulsam onun eline mikrofon verip sokak sokak dolaştıracağım. iç ateş diye birşey yok. ey halk iç ateş diye birşey yok. duyduk duymadık demeyin. çocuğun iç ateşi yükseldi diye birşey yok diye anons yaptıracağım..

    bir kere daha söylüyorum. hayatta kullandığım en sık cümlelerden biri bu. ve biliyorum bunu yüz kere söylesemde inanmayacaksanız. ama vallahi billahi yok) bir çocuğun ya ateşi vardır ya yoktur. iç ateş dış ateş diye birşey yok.

    peki hasta çocuk ateşi yokken neden terliyor?

    uyumadan önce ateşi düşürsün diye parasetomol verdiniz ya onun yüzünden ( calpol/parol) parasetemol terlemeyi artırır. çocuk hasta zaten. burnu vs tıkalı. vücut mikropla savaşıyor. efor sarfediyor. bir de parasetomol etkisi, sonuç çocuk terler.

    bu doğal bir durum. çocuk terliyor diye korkma. ateşini ölç. normalse sorun yok.

    tekrar ediyorum. hasta çocuk terler. ve vücudunda başından başka terleyecek bir yeri olmadığı için genellikle başından terler. saçları sırılsıklam olur. bu normal.

    ***

    8- hiperhidroz

    bazı insanlar diğerlerine göre fazla terler. bu onların doğaları gereğidir. her insan aynı değil.

    ***

    9- uyumadan önce fazla beslenme

    bebeği sindirmekte zorlanacağı kadar çok beslersen ( özellikle mama ile beslenen bebeklerde bu çok olur) bebek zorlanır ve terler. çocuğunuz aşırı terliyorsa ilk yapmanız gerekenlerden biri bu. bizim halkımız bebeklerini çılgınca besliyorlar. aç kalmasın. iyi bakamadı demesinler. kilolu olunca anne çok ilgiliymiş bebek zayıfsa sütü yaramıyor iyi bakamıyor gibi bir imaj var. saçma salak biçimde

    ***

    10- tiroid hastalıkları, kansızlık, çeşitli vitamin eksikleri

    bunlarda aşırı terleme yapabilir. bu işler doktorunuzun işi. ama aşırı terliyor diye hastaneye gittiğinizde çocuktan kan almadan ya da kalbini akciğerini dinlemeden odasından çıkarıyorsa bir başka doktoru daha ziyaret edin.

    ***

    o şapkayı çıkar

    ***

    bütün bunları okuduktan sonra hala çocuğunuzun tek doğru düzgün terleyen yerini şapka ile kapatmayı düşünüyorsanız ve üşümesin diye taktığınız şapka terle ıslanıp niyetinizin tam tersi olarak etki yapmasını umursamıyorsanız sizi şapka takmaktan vazgeçirmek için son bir kozum daha var.

    onu kullanacağım.

    değerli doslarım. iyi kalpli anneler.

    bebeklerin koltuk altı kokusu yoktur.inanmıyorsanız koklayın. çünkü bebeklerin apokrin ter bezleri kokulu ter üreten bezler. feremonlu ter kokusu yayan ter bezleri vücutlarındakiler gelişmemiştir.

    bebeklerde apokrin ter bezler genital bölgede ve koltuk altındakiler henüz çalışmaz. ama saçlı deridekiler çalışır. hem de bir yetişkine göre kat be kat fazla çalışır.

    bu yüzden bebekler o müthiş bebek kokusunu başlarından çevreye doğru yayarlar.

    insan düşünen hayvandır. ( bu cümle tartışmaya açık) anne ise hormonal hayvan. (bu cümle tartışmaya kapalı)

    dostlarım annelik düşünerek yapılmaz. annelikle ilgili çoğu şey hormonlar etkiyle olur. kendiliğinden.

    ve bebek kokusu anne için en etkili hormonal düzenleme araçlarının başında gelir.

    mesela bebek kokusu oksitosinin salınmasını çılgınca uyarır. bu deneylerle gösterilmiş. menepoz sonrası kadınlarda bile etkili.

    çocuğun annesi olmasanız bile o koku sizde oksitosin salgılatır. ve çocuğa karşı bağlılık hissedersiniz. çocuk kokusuyla sizi kendisine bağlar. ona gece gündüz bakmanızı sağlar.

    tabi bu etki hormonlardan sadece biri, diğerlerini uzun uzun anlatmayacağım. o koku mucizenin ta kendisidir.

    ben şöyle ifade ediyorum hastalarıma

    "anne sütü annenin, çocuğun saç kokusu bebeğin mucizesidir."

    bu kaynağın üzerini şapka ile kapatmak dünyanın en güzel ve nadide kaynağını hiç etmektir. bebek kokusunun yayılmasını engellemek gibi bir saçmalık içindeyseniz bundan lütfen vazgeçin.

    annenin sütü gelmiyor mu? süt yetmiyor mu?
    anneye kova kova şekerli şerbetler içirmek, süt artıracak diye garip garip çaylar içirmek yerine bebeğini kucağına verin. saçını koklasın. sütü gelir.

    anne depresyonda mı? bebeği le bağ sorunu mu yaşıyor? lahusa depresyonuna mı girdi

    kızım yapma böyle, allah'ın gücüne gider, kızım günah, kızım cehhennemde yanacaksın vs gibi cümleler kurmak
    eve hoca getirip okutmak, kafasının üstünde kurşun dökmek yerine
    kadının kucağına bebeğini verin. bebeğinin başını koklasın. o koku işleri yoluna sokar.

    değerli anne

    doğum sonrası hala kanamaların mı oluyor? rahminde hala sızı mı var?
    ne yapacağını biliyorsun. çocuğunu kucağına al. ve başını kokla. dişil organlarının ihtiyacı olan hormonal düzenlemeyi o koku ile sağlayabilirsin.

    bunca sözden sonra hala bebeğe sapka tak. üşür diyen kayınvalideni dinlemekte ısrarcıysan, sana son bir sözüm var değerli anne

    kafanı bir kaldır ve kayınvalidene bak.

    fark ettin mi? kaynananın göğüsleri çok sarkık. göbeğine kadar geliyor neredeyse!

    niye biliyor musun?

    çünkü o emzirirken bebeğinin başını koklamamış.

    onun gibi olmak istiyorsan tak bebeğine şapkayı.

    göğüslerin sarkık sarkık olsun

    ne deyim daha sana :))

    https://www.instagram.com/…4hj/?igshid=mdjmnzvkmjy=
  • doktor bey özel aşıları yaptıralım mı?
    ××××

    arkadaşlarım. değerli anne babalar

    özel aşı üzerine konuşacaksak. ilk konuşmamız gereken aşı hpv aşısı

    bu konu çok atlanıyor. anne babalar bebekleri olunca heyecanla doktor doktor geziyorlar. çocuk 7-8 yaşına gelince unutuluyor.

    ben kaç yıllık çocuk hekimiyim. hergün 5-6 aileye menejit aşısı anlatırım. çünkü sorarlar. rota aşısı anlatırım 3-4 defa böyle aile gelir. her gün.

    yılda bir tane hpv aşısı soran olmuyor.
    bu konu gözden kaçıyor. fakat aşıırııııııııııııııı çooooooooook öneeeeeeeemliiiiiiiii
    eminim. senin çocuğununda hpv aşısı yok.
    kesin yok. niye yok? çünkü bilmiyorsun. lütfen oku ver öğren. bak sana efendi efendi anlatacağım. önemli bir konu. çocuğunun hayatı söz konusu lütfen 3-4 dakika ayır ve oku

    ******

    anne babalar size önce sayı vereyim.

    hpv enfeksiyonu malesef çok yaygın bir hastalıktır. bir kadının yaşam boyu hpv ile enfekte olma olasılığı % 75’ dir. amerika birleşik devletleri’nde servikal smear sonucu normal olan kız öğrencilerde % 24,4 oranında hpv pozitifliği tespit edilmiştir. erkek öğrencilerde %33,3 hpv saptanmıştır.

    hpv virüsünün 200 den fazla tipi mevcuttur. bunlardan 40 tanesi genital bölgede enfeksiyona sebep olur. hpv en sık 35- 44 yaş aralığında görülmektedir. türkiye’de smear testi normal çıkan kadınların %27’sinde hpv mevcut iken smear sonucunda anormallik çıkan hastaların %50,2’ sinde hpv mevcuttur.

    yani her 4 kadından biri hpv virüsüne sahip
    erkeklerde bu oran 1/3
    ***

    prezervatif takarım. tek eşli olurum. hpv olmam. bu hastalık çok eşli kişilerde görülür.

    ben ilişkiye girmeden önce bakıyorum. siğil olan bir kadınla ilişkiye girmem.

    zina yapanlara karşı bir uyarıcı ceza olarak var bu hastalık. ben harama bakmıyorum. kızım zaten bakmaz. bacaklarını kırarım.

    bakın dostlar bu düşüncelerin her biri cahillik içeren ahmakça aptalca, çağ dışı, hödük düşünceleri.
    siz aklı başında aydın kişilersiniz. çocuğunuzun sağlığı herşeyden daha değerli sizler için.
    ilim çinde bile olsa git al diye peygamberin ümmetisiniz.
    sana bir harf öğretene kırk yıl köle olursunuz. siz erdem irfan sahibisiniz.

    sizi doğruları anlatacağım.

    önce virüsü tanıyalım. virüsün ismi hpv

    ama ben hastanemde asla hpv demiyorum. çünkü bu hali hiçbir şey ifade etmiyor. türkçe ismini söylüyorum.

    insan papilloma virüsü.

    bunun 200 farklı tipi var. ama 4 tipi çok önemli

    6 ve 11 genel de siğil yapar.
    16 -18 kanser ypar.

    virüs sadece cinsel ilişki ile bulaşmıyor. ortak kullanılan havlu ile tuvalet ile iyi yıkanmayan el ile de bulaşıyor.

    şuan servisimde yatan iki tane çocuk var. birisi 6 yaşında birisi 5 yaşında. ikiside sevimli kız çocukları.

    ikiside yüzlerinde kocaman döküntü siğil ile yatıyorlar. 10 gün damardan tedavi vereceğim.

    umarım iz bırakmadan iyileşirler.

    peki bu çocuklara bu virüs nereden bulaştı. ensest ilişki, sapık aile üyeleri
    hayır tabi ki! normal insanlar.

    ailelerden biri muhafazakar kıyafetleri olan, ( baş örtülü bir annesi var) diğer ise tipik yurdum insanı ( başı açık, ama festival kızı bir anne değil.)
    e bu virüs bu çocuklara nereden geldi?

    ya annesinden ya babasından

    aktif hpv enfeksiyonu varsa çoook dikkat etmiyorsan çocuklara bulaşır. havludan bulaşır. iyi yıkamadığın elinden bulaşır. tuvaletten bulaşır. bulaşır arkadaş. çok dikkat etsen bile bulaşır. hani böyle obsesyon düzeyinde dikkat etmen lazım.

    hpv olayı sıkıntı. aids değil bu hastalık. sadece sevişirken bulaşmıyor. bunu anlaman bence çok önemli.

    serviste iki masum çocukta var. başka başka ne yapıyor bu hastalık.

    yine çocuklar üzerinden gideceğim. seni etkilemek için duygu sömürüsü yapmak işime geliyor. duygu sömürüsü yaparım. ama yalan söylemem. sahiden yukarıda iki çocuk var. yukarı dediğim yatan hasta servisi

    çocuklardaki etkilerinden konuşuyordum. çünkü ben bir çocuk doktoruyum ve çocuk aşığıyım. çocuklardan devam ediyorum o yuzden

    annede hpv var. hamile kaldı. nasıl heyecanlı. doğum fotoğrafçısı, emzirme koçu, maşallah yazan kapılar. odaya kuaför geliyor. saçlar yapılıyor. neler neler

    ama annede hpv var. çocuk doğuyor. doğum sırasında ağzına burnuna bulaşıyor virüs.

    çocuk büyüdüğünde gırtlak kanseri oluyor. ( boğaz kanserlerinin %35’inde, ağız kanserlerinin ise %25’inde hpv ilişkili )
    kanser yapar diye organik liflerle kesele, organik yumurtaların peşinden koş, bir hpv gelsin tüm çabanı yok etsin.

    üstelik doğumda hpv bulaşması ileri yaşlarda hpv bulaşmasına benzemez. çok daha tehlikeli.

    neden?

    doğar doğmaz aldığın hpv ile 40 yıl yaşamak ve kanser olmak 35 yaşında hpv alıp 5 sene sonra kanser olmantan çok daha olası da ondan.

    5 sene sigara içmek mi 40 yıl içmek mi?

    ***

    bu anlattıkları çocuğunuza aşı yaptırmazsanız torununuzun karşılaşacağı sorunlar.

    torunları geçelim. çocuklarınıza bakalım şimdi. bu virüs hangi kanserleri yapıyor.

    tabi ki en başta

    rahim ağzı kanseri. çok korkunç bir hastalık. aşırı kötü. genç yaşta olursun. ve ölürsün. dünyada her yıl 300 binden fazla kadın rahim ağzı kanserinden hayatını kaybediyor. aşı ile korunulabilen tek kanser türü. ve sen çocuğunu aşı ile korumuyorsun. bu çılgınlık.

    allah korusun sen 58 yaşına geldin kızın 32 yaşına geldiğinde baba rahim ağzı kanseri olmuşum diye telefonla sana haber verdiğinde başını taşlara vurmanı hiç istemem.

    umarım böyle bir haber almazsın.

    çook büyük bir vicdan azabı yaşarsın çünkü

    bu virüs rahim ağzı kanserinin yanında başka ne yapıyor?

    anal kanser
    baş ve boyun karsinomları
    orofaringeal kanserler
    larinks kanseri
    özefagus kanseri
    cilt kanserleri

    retinoblastoma (göz kanseri. bebeklerde olur. olmaz olsun dediğim hastalıklardandır. )
    konjonktiva (yassı hücreli) karsinomu ( bir başka göz tümörü)
    görsel

    prostat kanseri
    meme kanseri
    mide kanseri
    akciğer kanseri
    mesane kanseri

    bu virüs kanser yapıyor. her yerde. bu söylenti değil. bu gerçek.

    covid aşısı rna aşısı olduğu halde vay genimle oynayacak. bizi kanser yapacak diye ağzı olan herkes konuşuyor. bu konuşulanlara inanıyorsun.

    tamam inan. sana sözüm yok. bu konuda özgürsünüz.

    ama ortada hpv diye birşey var. bu bir dna virüsü.

    covid aşısı rna aşısı. bu dna virüsü

    covid aşısı genlerinizle oynamaz. ama hpv bir dna virüsüdür. ve genlerinizin içine girer.

    bu söylenti değil. bu kesinleşmiş bir gerçek.
    covid aşısı için kaygıdan kaygıya girip hpv ile hiç ilgilenmemen ne kadar saçma

    bakın anne babalar, sevgili arkadaşlarım.

    serviks kanseri gelişiminin displaziden in situ ve invaziv karsinoma kadar tüm evrelerinde hpv dna’ya rastlanıyor.

    daha kanser hücresi tek bir hücreyken bile içinde hpv dna sı var oluyor.

    kesin.

    covid aşısından kork. tamam sen bilirsin.
    ama ortada gerçekten çocuğunuzun genine yerleşen bir virüs var.

    insan papülloma virüs.

    ve bu kanser kesin olarak yapıyor.
    bundan da lütfen kork. rica ediyorum. çok önemli. çoooooooooook

    ****

    bu virüs başka ne yapıyor? sadece kanser mi?

    hayır!

    ağrılı cinsel ilişkiye yol açıyor. bu virüsler sinir hücrelerine yerleşir. yerleştimi cinsel hayatı mahveder.

    başka ne yapıyor?
    sosyal damgalanma yapar. sana gerçek bilgiler vereceğim. uydurma hikaye değil.

    benim bir erkek arkadaşım var. 3 senedir hpv ile uğraşıyor. 3 yıldır kadın eli değmedi çocuğa.

    vicdanlı bir çocuk. siğiller görünür olmaktan çıktıktan sonra ilşkiye girmeye başlar mı bilmiyorum? ama şuan istese de giremiyor. görüntü korkunç çünkü. erkek çocuğunuz varsa

    lütfen geç olmadan aşılatın. hpv ile.

    peki kızınız varsa
    o zaman lütfen aşılatın demiyorum. aşılatmazsanız başınıza yanardağ patlasın. kafanıza yıldırım düşsün. lütfen demeyi bırakıyorum. beddua ediyorum.
    şaka bir yana kızınız varsa. bu hayat memat meselesi. kesin aşılatın.

    benim hpv enfekte kız arkadaşımda var. daha doğrusu arkadaşımın arkadaşı.

    aynı sorun onda da var. oldukça sosyal biri ve çok güzel bir kız. ama hepimiz biliyoruz. o kızı görünce hepimiz biliyoruz. bu kızda hpv var.

    güzel giyindiğinde falan aklımıza hep o geliyor. bu yaptığımız doğru değil ama gerçek.

    kız vicdanlı biri olduğu için beraber dışarı çıktığı erkek arkadaşı eve davet ettiğinde durumu açıklamış. böyle böyle demiş. ve şerefsiz erkek arkadaşı kızın bu söylediğini en yakın erkek arkadaşına sana bir sır vereceğim ama kimseye sakın söyleme diyerek söylemiş.

    iki kişinin bildiği sır olarak kalır mı? şimdi herkes biliyor. bana o kadar çok kişi söyledi ki! biliyor musun x'te hpv varmış.
    hele erkekler. ağzızları kapanasıcılar. güzel kız. aslında istesm. ama kızda hpv var. sanki kıza gitmiş teklif etmiş. kız hemen kabul etmiş. ama bu hpv diye reddetmiş gibi. kızcağızı her gördüğümüzde ortamda buna benzer konuşmalar oluyor.

    kız belki kanser olacak belki olmayacak. ama kim doğumda çocuğuna hastalık bulaştırma ihtimali olan, ilişki sırasında sana bulaşma ihtimali olan bir virüsle enfekte olan biriyle ilişkisi olsun ister.
    kızcağızı damgaladılar.

    dostlar acı ama gerçek. bu virüsle enfekte iseniz sosyal damgalanma sorunu yaşarsınız. çocuğunuzun bunu yaşamasını ister misiniz?

    soru:

    genital bölgemde siğil çıktı? ahan da kanser oldum. hayatım kaydı?

    hayır öyle birşey neyse ki yok.
    kadınlar için konuşuyorum.

    hpv enfeksiyonları’nı geçiren kadınların % 70 kadarında 1 yıl içerisinde, % 90 kadarında da 2 yıl içerisinde, virüs vucuttan elimine edilir, yani atılır. kalan %10 kadar kişide virus yaşamaya devam eder .

    ve sorun işte bu yüzde 10

    üstelik yukarıda söyledim. hpv'nin 200 tipi var. bunların çok azı siğil yapar. kansere yol açan tipleri ise genelde siğil yapmaz.

    yani siğil yok diye güvende değilsiniz. siğil çıktı diye hayatınız kesin olarak kaymış değil.

    ****

    özet

    şuan türkiye de her 4 kadından birinde her 3 erkekten birinde hpv var. ( genital bölgesinde hpv var. tüm vücut taraması yapsak oran daha yüksek çıkar)
    sizin çocuğunuz büyüdüğünde bu oran çok daha fazla olacak.
    prezervatif kullanmak tek başına riski ortadan kaldırmaz. cildin cilde temas ettiği her yerden bulaşır.
    hatta havludan, tuvaletten, yatak çarşafından vs

    korunmanın tek yolu aşı

    piyasa da iki farklı aşı var.

    *gardasil*

    rahim ağzı kanserine neden olan tip 16 ve 18 dışında, genital siğillere neden olan tip 6 ve 11 de içerir.

    9-26 yaş arasındaki herkese yapılabilir.

    kız çocuklarına kesin yapılmalı. (bu konu tartışmaya kapalı. çok yakın bir arkadaşımın kız kardeşini bu yüzden kaybettik. hemde 18 aylık bebeği varken. arkadaşımda kadın doğum uzmanı. insanlara hergün bunu anlatıyor. ama kendi kardeşi bu hastalıktan öldü. )

    erkek çocuklara da yapılabilir. (bence kesin yapılmalı. gelininiz için, torununuz için)

    aşı 0, 2 ve 6. aylarda olmak üzere 3 doz şeklinde uygulanır.

    yani eylül eylülde ilk dozunu yaptırmışsan kasımda 2. doz. şubatta 3. doz.

    bitti gitti. %90'a yakın koruyuculuğu var.

    "cervarix"

    sadece genital kanserden korur. siğillerden korumaz. ama genital kanserden bir tık daha iyi korur.

    9-14 yaş arasındaki kişilere altı ay arayla iki doz yapılır.

    daha büyüklere ise 0.1. 6. ayda yapılır.

    seçim senin. iki aşıdan birini seç ve yap. kızın ya da oğlun olması fark etmez. çocuğun 9 yaşından büyükse bu işi yaptır.

    yok arkadaş aşı karşıtıyım ben yaptırmam diyorsan tamam. senin çocuğun senin seçimim. sana karışmam.
    ben devlet hastanesi doktoruyum. bu işten para kazanmıyorum. aşı yaptır demek iş yükümü artırıyor.

    aşı yaptırmamak en doğal hakkın. karar senin.
    ama senden bir ricam var.

    lütfen çocuğunuz 10 yaşına gelmiş. hpv aşısı yaptırmayı düşünüyor musunuz? zamanı geldi dediğimde bana lütfen dövecekmiş gibi bakmaktan vazgeçin.

    değerli vatandaş,

    ben sizin namusunuza laf etmiyorum. kızınızın çoklu partneri olma ihtimali olduğundan falan bahsetmiyorum.

    havalimanında tuvalete gider? okulda tuvalete gider
    damadınız belki tuvalete gider orada bulaşır. oradan kızınıza bulaştırır. dünya hali

    bak toplumda her 3 erkekten birinde var bu! kadınlarında dörtte birinde

    sizin için namus önemli tamam. ona söz etmiyorum.
    ben çocuğunuzu ve doğacak torununuzu düşünüyorum.

    konumuz onlar. namus bekaret vs değil.

    bakın en azından bu konuda anlaşalım.

    sana hpv aşısını hatırlatarak hakaret etmiyorum. bunu yapmasam hatırlatmazsam bana hiç birşey olmaz.

    ama ben çocuklara kıyamıyorum.
    sağol doktor bey. ama biz aşıyı düşünmüyoruz de geç.

    rockefeller, bill gates'ten para almadım. sadece 11 sene tıp eğitimi aldım. eğitimimin gereğini yapıyorum.

    lütfen. konu namus meselesi değil. konu sağlık.

    ****

    son söz

    9 yaşından itibaren

    hpv aşısı yapılıyor. ne kadar erken o kadar iyi.

    allah korusun ama olabilir. günün birinde kızınız rahim ağzı kanseri olur. ölür. tedavi falan alır. ama büyük ihtimalle ölür. sonra torununuza mecburen siz bakarsınız. çocuk büyük. anneler gününde ağlar.

    onu teskin etmeye çalışırken boğazınıza bir demir leblebi oturur.

    keşke aşı yaptırsaydım.
    bunu yaşamayın diye söylüyorum.

    aşısı var. ve yaptırabiliyorsunuz.

    9 yaşından itibaren
    ne kadar erken yaptırırsanız aşı o kadar etkili
  • soru:

    çocuğum utangaç ve kolay arkadaş edinmiyor. endişelenmeli miyim?

    tutum:

    "çocuk muayene odasına gelir. baba ya da anne çocuğa döner ve hadi rüzgar efe doktor amcaya nerenin ağrıdığını anlat " der.

    çocuk gözlerini yere diker. konuşmaz. annesi

    "hadi evde konuşmuştuk ya! karnım ağrıyor diyecektin. doktor amcandan korkmana gerek yok"

    çocuk yine konuşamaz. ya da utana sıkıla "kaarnım ağrıdı" der.

    *************

    değerli anneler değerli babalar

    bu davranış kalıbını o kadar çok görüyorum ki! bu konu üzerine konuşmak zorunda hissettim.

    utangaçlık nedir?

    utangaçlık, sosyal durumlarda kaygı ve davranışsal engellemeyi içeren tutumlar topluluğudur.

    çocuk utangaçlığı en sık yeni olan durumlar ve kişilerle karşılaşıldığında ortaya çıkar.
    ayrıca kendisinin değerlendirildiği ve gözlemlendiğini hissettiğinde de sıklıkla ortaya çıkar.

    utangaç çocuklar genellikle başkalarını gözlemleme konusunda belirgin biçimde heveslidirler ancak konu o insanlarla konuşmak veya onlara katılmak birlikte oynamak olduğunda bu konu da isteksizlik gösterirler

    utangaç çocuklar, kendileriyle konuşulduğunda bile, çok yakından tanımadıkları kişilerin yanında sessiz kalabilirler. kendilerine yöneltilen sorulara yanıt vermezler.

    utangaç çocuklar spor dans gibi topluluk etkinliklerine katılmakta tereddüt yaşarlar.

    topluluk içinde anne babalarının yanından ayrılmak istemezler. topluluk içine girmeleri gereken durumlardan önce kaygı duyarlar ve stresli olurlar.

    değişikliklerden hoşlanmaz evde kalmak dışındaki tüm tekliflere karşı çıkarlar.

    sınıfta öğretmenin sordukları sorulara gönüllü olarak yanıt vermezler

    bunlar utangaç çocuğun doğal tepkileridir. onları tanımak çok kolay olduğu için uzun uzun anlatmayacağım.

    doktor bey: çocuğum utangaç . babası da bende ona asla kızmayız. onu dinleriz. ona konuşması kendini ifade etmesi için alan açarız. bizim yanımızda öyle akıllı akıllı konuşuyor ki! ama ortama bir yabancı girsin. birden başını öne eğip kalıyor. okulda öğretmeni de söyledi.

    arkadaşları ile pek oynamıyormuş. soruların cevaplarını defterine yazıyormuş. ama parmak kaldırıp söylemiyormuş.

    çok üzülüyorum. biz nerede hata yaptık? kendi potansiyelini ortaya çıkaramayacak diye kaygılanıyorum.

    ****

    bu cümleleri ve benzerlerini söyleyen ya da utangaç çocuğu zorla benimle konuşturmaya çalışan ailelere şu hikayeyi anlatıyorum.

    birgün tavşanın biri veterinere çocuğu ile birlikte gelmiş.

    ben hayat boyu çok çektim doktor bey! gökte kartalı şahini, yerde kurdu köpeği, toprağın altında yılanı çiyanı, dere de timsahı

    şu dünya da her yerde beni avlamaya çalışan birileri oldu. korku dışında birşey yaşamadım. neyseki işlerim rast gitti.

    şimdi kocaman bir havuç tarlam var. emrimde çalışan binlerce tavşan.

    artık ne korkum var ne tasam.

    kurtlarla köpeklerle anlaşma yaptım. karınları acıkınca geliyorlar. emrimdeki tavşanlardan birini veriyorum.

    yılanlara, timsahlara, kartallara falan da!

    bu çocuk bu bollukta yetişti. güle oynaya koştu oynadı. ama yine de korkuyor. sürekli tedirgin. gözü gökte

    bir kuş gelip beni avlar mı?

    ben istiyorum ki kızım irem su bir timsah gibi olsun. korkusuz.
    nehirde miskin miskin rahatca korkmadan yatsın. hayatın tadını çıkarsın
    ben nerede hata yaptım bu çocuk niye böyle oldu?

    veteriner bu soruya şu yanıtı vermiş.

    senin çocuğun kuşlardan korkuyor. çünkü o bir tavşan. sen ona ne yaparsan yap bir timsah olmayacak.

    eğitimler, çocuğa gösterdiğin ilgi, onunla oynadığın oyunlar, okuduğun kitaplar ve diğer herşey çocuğunun bir timsaha dönüşmesini sağlamaz.

    tüm bunlar onun iyi kalpli, yardım sever, kendisi ile barışık, sevmeyi ve sevilmeyi bilen sorumluluk sahibi mutlu bir tavşan olmasını sağlar.

    sen yaptığın şeyleri doğru yapmış olabilirsin. ama yanlış amaçla yapmışsın.

    o yaptıkların onun kendi olmasına yardım etmek içindi. senin onun olmasını istediğin şey olması için değil.

    *****

    değerli anne babalar çocuğunuz utangaç ise bu onun başarısız ve mutsuz olacağı anlamına gelmez.

    değerli anne babalar, çocuğunuz utangaç ise dışarıdaki diğer kişiler sizin hakkınızda çocuklarını ne kadar kısıtlıyorlarsa çocuk ağzını açıp tek kelime söyleyemiyor diye sizin hakkınızda olumsuz düşünmezler. rahat olun.

    değerli anne babalar, nimet'in kızı düğünde ne güzel dans etti. bizim ki masadan kalkmadı diye çocuğunuza içinizden ya da dışınızdan kızmayın.

    ama elinmde değil. niye kalkıp düğünde oynamıyor. yabanilik yapıyor.

    bunu yapmak elinizde. nasıl mı yapacaksınız? cevabı çok basit.

    en baştan onu nimet'in çocuğu ile kıyaslayamayarak.

    değerli anne-babalar hilmi'nin oğlu bahçede diğer çocuklarla oynuyor. oyunlarda hep o lider. hilmi'de oğlunu izlerken nasıl da gururlanıyor. keşke benim oğlanda öyle olsa diye hilmi'yi kıskanmayı bırakın. herkes oğlu oyunlarda lider sizin ki çekinik diye hilmi'yi kıskanıp sizi küçük görüyor gibi hissetmeyin. tüm bunları kimse önemsemiyor. önemseyenler varsa hiç biri sizin çocuğunuzun ne hissettiğinden daha önemli değil.

    başkalarına değil. kendinize ve çocuğunuza odaklanın.

    annler babalar

    çocuklar birbirinden farklıdır. hayat bir koşu yarışı değildir. tüm çocuklar koşu parkurunun başında aynı anda koşmaya başlıyor. ve insanlar birinciye altın madalya veriyor. böyle birşey yok.

    her çocuğun farklı farklı kişilik özellikleri vardır. herkesin kendi kişilik özelliklerine uyumlu farklı tercihleri ve bu tercihlere göre farklı güzel hayatları olur.

    kötü hayat, mutsuz hayat nedir biliyor musunuz?

    kişilik özelliklerinize uyumlu olmayan hayattır. kendinizin değil anne babanızın hayallerine uygun seçimler yaparak harcanan hayat kötü hayattır. kendin olamadığın hayat kötü hayattır. mutsuz hayattır.

    hayat bir koşu yarışı değil. ilk gelen kazanmıyor.

    hayat bir yolculuk. ve yolculukta en çok keyif alan mutlu olan kazanıyor.

    çocuğunuzun mutlu olmasını isteyin.
    en hızlı koşan, en güzel görünen, en iyi piyano çalan, en iyi ingilizce konuşan, en iyi x olan değil.

    en iyi diye birşey yok
    kendisi olmak diye birşey var.

    ******

    tüm bunları anlamışsanız. utangaç çocuğunuza yardım etmek için size bir kaç önerim olacak.

    unutma bunları yaparak tavşanı bir timsaha dönüştürmeyeceğiz.
    tavşan yine ürkek olacak. ama korkuları ile başa çıkmak istediğinde bunu daha az zorlanarak yapacak.

    hedefimiz bu!
    tercih ettiğinde utangaç olmamayı kolaylıkla başarabilmesi için ona beceriler kazandırmak.

    *******

    1- çocuğunuza utangaç olduğunu asla söylemeyin. asla, kesinlikle, ona utangaç demeyin. onun yanında başka birilerine bizim kızda çok utangaç diyerek onu başkalarıan anlatmayın. öğretmenine onun duyduğu ortamlarda bizim oğlan çok çalışıyor ama utangaç. o yüzden sorulara yanıt vermez. bu yüzden onun tembel olduğunu sakın düşünmeyin. ya da öğretmenim. benim kız çok utangaçtır. arkadaşları ile oyun oynamakta çok zorlanır. ne olur onun başka çocuklarla oyun oynaması için teşvik edin. diğer çocuklarla siz tanıştırın. vs

    bunları lütfen yapmayın.

    bir çocuğu utangaç sıfatı ile etiketlemek kadar kötü birşey yoktur.

    bir çocuğa bir isim verdiğinizde o ismi veya sıfatı kişiliğinin bir parçasıymış gibi düşünür. bizim kız utangaçtır dediğiniz de artık utangaçlı kızınızın ayrılmaz bir parçadır.

    kızınız bu sıfatı benimsemişse ve bir sebeple utangaçlığa ters birşey yaptığında ve bunu sizin fark ettiğinizi anladığında bundan dolayı çok şiddetli bir utanç duygusu hisseder.

    çünkü onun olmaması gereken bir halini görmüşsünüzdür diye düşünür. anne ve babamı şaşırttım. ben utangacım . onlar utangaç olmadığımı gördüklerinde kim bilir neler düşündüler? benim rol yaptığımı? insanları kandırdığımı? saffetten korktuğumu? vs

    üstelik ona utangaç sıfatı verdiğinizde onun bu durumunu normalleştirmiş olursunuz. ben utangacım ve annem babam bunu zaten biliyor. ben bana sorulan sorulara yanıt vermem. kimse ile konuşmam. bu normal. ben utangacım.

    çocuğunuza lütfen bunu yapmayın. sadece utangaçlık konusunda değil. hiç bir konuda onu etiketlemeyin.

    2- çocuklara utangaç davrandığınız zamanları anlatın

    söze ben küçükken çok utangaçtım diyerek başlamadan. utandığınız ya da kendinizi utangaç hissettiğiniz bir anınız anlatın. ya da bu anıyı uydurun.

    ama !
    burası çok önemli!
    finalde utangaçlığınızı nasıl yendiğinizi. sonunda nasıl başardığınızı. herkesin size nasıl hayran kaldığını. utangaçlığı yenince olan tüm olumlu şeyleri anlattan bir başarı hikayesi finali ile bu anıyı bitirmeyin.

    sadece utandığınız anı ve o anda hissettiğiniz şeyleri anlatacaksınız.

    çocuklar parçaları birleştirir. sizde utangaçtınız. ama şimdi değilsiniz.
    bende utanıyorum. ama ilerde olmayacağım.

    2- çocuklara dışa dönük davranmaktan nasıl yararlanacaklarını açıklayın.

    bir davranıştan fayda görmeyi bekleyen çocuklar, o davranışa girme eğilimindedirler (pear ve martin). çocukların bu faydacı hallerinden yararlanabilirsiniz. örneğin

    çocuklar öğretmenlerine hayrandır. onlara öğretmenlerin dışa dönük olduğunu söyleyin. sen değilsin ama onlar şeklinde değil.

    öğretmenler her gün bir sürü insanla karşılaşıyorlar. sanırım öğretmenler hiç utangaç değiller. utangaç olsalardı öğretmen olamazlardı. gibi

    kıyaslama yapmadan. dışa dönüklüğü övmeden. dışa dönük kişilerin dışa dönük olduklarını nesnel biçimde söyleyin. onlar parçaları birleştirirler. utangaç olmaktan vazgeçerlerse neler olabileceğinin hayallini kurarlar.

    3- çocuklarınız utangaç davrandığında ona empati gösterin.

    mesela bahçede çocuklar var. onlarla oynaması için yanlarına götürdün. ama çocuğun diğer çocuklara katılmak konusunda isteksiz. utanıyor.

    onlarlarla oynamak konusunda endişeli hissettiğini hissediyorum. bazen ben de endişeleniyorum – ne yapacağımdan emin olmadığımda ve diğer insanlar beni izlediğinde çok kaygılı olurum. tanımadığım insanlarla tanışmam gerektiğinde hep şunu düşünüyorum. ya ben tanışmak istersem ama onlar arkasını dönüp giderse!

    4- hedefler belirleyin ve ilerlemeyi ölçün

    en faydalı hedefler, ölçülebilir (ölçülebilir), zorlayıcı ancak gerçekçi olan ve performansı (davranışı) söz konusu olan kişinin katılımıyla belirlenen hedeflerdir. birçok utangaç çocuk için gerçekçi ve zorlu bir hedef, her gün yeni bir kişiye en az bir kelime söylemektir. diğer olası uygun hedefler arasında tüm sınıfın önünde konuşmak, başka bir çocukla oyuna (hatta sessizce) katılmak veya bir öğretmene soru sormak yer alabilir. bunun için çocuğunuzla iyi bir iletişiminizin olması ve bu hedefi neden yapmasını onun isteyeceğini iyi bir şekilde anlatmanız gerekir.

    bunun için çocuğun en az 6-7 yaşında olması gerekir.

    5- giden davranış modeli oluşturun. ( yani örnek olun)

    çocuklar, ebeveynlerinin ve diğerlerinin davranışlarını gözlemleyerek çok şey öğrenirler. aslında, bir ebeveynin önerdiğinden çok, bir ebeveynin yaptığı şeyi yapma konusunda eğilimler çok daha fazladır.

    eve hiç kimseyi davet etmeyen, hiç telefon görüşmesi yapmayan ve yabancılarla hiç konuşmayan ebeveynler, utangaç veya sosyal olmayan çocuklara sahip olma eğiliminde olabilir.

    çocuğunuzun utangaç ise ona doktora hadi neren ağrıdığını söyle demek yerine evinizde bir dans partisi verin. arkadaşlarınızla tabu oynayın. sessiz sinema oynayın.

    herkes sizi izlerken zorlayıcı hareketleri nasıl kolay yaptığınızı gösterin.

    6- çocuklarla alay etmeyin ve kimsenin alay etmesine de izin vermeyin.

    özellikle evde abisi kardeşi olan çocuklarda ya da zorba bir akraba çocuğuna sürekli maruz kalan çok sayıda çocuk var.

    sosyal ret ve alay utangaç davranışlar üretmeye yardımcı olabilir. bu nedenle, çocuğunuzu kızdırmayın veya başka birinin buna izin vermesine izin vermeyin. gerekirse, çocuğunuzu reddeden veya alay eden çocukların yanından uzaklaştırın

    7- çocuklara duygularını tanımlamayı ve sözlü olarak ifade etmeyi öğretin

    çocuklar bir çok duygunun gerçekte ne olduğunu bilmez.

    heyecanlanma ve korkmanın aynı şeyler olduğunu düşünebilir. ve her ikisine de aynı tepkiyi verebilir.

    üzgünlük, korku, endişe, heyecan, belirsizlik vs

    her duygunun birbirinden farklı olduğunu anlamasını sağlayın. böylece tüm bu birbirinden farklı duygulara aynı otamatik utanma yanıtını vermemesini sağlayabilirsiniz.

    8- tüm bu yaptıklarınız ve yapacaklarınız çocuğunuzu bir dışa dönüğe dönüştürmeyecek.
    beklentilerinizi gerçekçi belirleyin. hayal kırıklığına uğramayın. ve bunu ona hissettirmeyin.

    hayalkırıklığınızı hissetmeleri onların yetersizlik hissini pekiştirir. bunu yapacaksanız. bence baştan bu işe hiç girişmeyin. kendi haline bırakın. kendinize güveniyorsanız. o zaman ona istediğinde dışa dönük olma konusunda opsiyon kazandıracak becerileri öğretebilirsiniz.

    utangaçlık kalacaktır. ama bu onun zorunluğu değil tercihi olarak kalacaktır.

    tercih ettiğinde olur. tercih etmediğinde olmaz.

    ****

    son söz

    irem su: doktor amcana hadi nerenin ağrıdığını anlat dediğinde sizin hakkınızda aaa ne kadar da iyi bir anne/ baba çocuğunun kimliğine saygılı. onun sosyalleşmesi için şans veriyorlar. kendini ifade etmesine yardımcı oluyorlar diye düşünmüyoruz.

    çocuğa zorbalık yapan, kendi hayallerini ve projelerini çocuğa dayatan anne baba olduğunuzu düşünüyoruz.

    çocuğunuz isterse anlatır. istemezse anlatmaz.

    bırakın kararı onlar versin.

    üstelik utangaç bir çocuğun tanımadığı ve birazdan ona iğne yapma ihtimali olan bir yabancı ile konuşmasını istemek hiçte uygun bir hedef değildir.

    sen sana en fazla hayır diyecek olan bir kıza hadi dans edelim mi diyemezdin koca adam olduğunda bile
    hala karına seni seviyorum demekten utanıyorsun
    çocuğundan ondan her an kan alma ihtimali olan yabancı bir adamla sohbet etmesini bekliyorsun.
    kapıda sıra beklerken yabancı bir sürü insan görmüş. bağıran çağıran koca koca adamlara maruz kalmış. asansörde tıklım tıklım yukarı çıkmış. her yerde ağlayan, kusan, öksüren, ağızları maske ile kapalı çocuklar görmüş. onun için fazlasıyla dispotik bir ortama saatlerce sıra beklemişken ondan beyaz önlüklü doktor amcasına show yapmasını bekliyorunuz.

    saçmalamayın. böyle bir ortamda tabi ki çocuğunuz utanır çekinir.

    onlar oyun hamuru değil efendiler. onlar insan yavrusu. omurgaları var.

    https://www.instagram.com/…4hj/?igshid=mdjmnzvkmjy=
  • 0-1 yaş bebekler bir şeyi göremeyince o şeyin yok olduğunu düşünüyorlarmış. yani anneleri kendilerinden uzaklaşınca ağlamalarının sebebi annelerinin yok olduğunu düşünmeleriymiş.
  • soru

    doktor bey çocuğumun ateşi yükseldi. dünden bu yana 38.5

    cevap

    değerli anne babalar.
    sizleri anlıyorum. çocuğunuzun ateşi olduğunda endişelenmeniz son derece normal. canınızdan kıymetli çocuğunuzun başına birşey gelmesinden çok korkmanız en doğal hakkınız.

    ama bence çocuğunuz hastalanıp ateşi çıktığında vücudunun içinde neler olduğunu bilmeniz sizi bu konuda daha soğukkanlı ve çocuğunuz için daha faydalı tepkiler vermenizi sağlayabilir. o yüzden ateşi çıkan çocuğun vücudunun içinde olanları anlaşılır bir dil ile anlatacağım.

    ***********

    dış dünyada her bir su damlasının içinde bile milyarlarca bakteri, virüs, parazit olduğunu biliyorsunuzdur.

    neyseki bu mikropların büyük çoğunluğu insanları hasta eedemez. bu yüzden bunlardan korkmamıza genellikle gerek yoktur.

    neden?

    doğada bir geyikle karşılaştığımızda korkuyor musunuz? korkmuyorsunuz. çünkü geyikler ot yer. biz ottan değil etten yapıldık. bu yüzden geyik bizim için tehdit değildir.

    dış dünyadaki bakteri, virüs, parazitlerin de büyük çoğunluğu benzer şekilde bizimle beslenen canlılar olmadığı için bize tehdit oluşturmaz. yüzde 99.999'undan fazlasıyla bizim hiç bir ilgimiz yok.

    ama işte oluyor. bir şekilde dış dünyadaki bize zarar verecek bir mikropla karşılaşıyoruz. şehirler çok kalabalık olduğu için bu artık çok daha sık oluyor.

    böyle durumlarda ne yapıyoruz?
    vücut kendine saldıran bu görünmez düşmanlara karşı bizi nasıl koruyor?

    cevap

    kademeli savunma sistemleri ile.

    bu savunma sistemlerini, savunma stratejilerini bence üç ana bölümde inceleyebiliriz.

    ****

    strateji bir

    düşmanlar kendisine saldıramasın diye ülkenin etrafını surlar ile kaplamak.

    derimiz, bağırsaklarımızı kaplayan zar burun mukozamız, burundaki kıllar, akciğerimizin epitelleri vs. tüm bunlar kale surları gibi mikropların içeri girmesini önlemeye çalışan barikatlardır.

    bu barikatları hafife almayın. incecik kolayca aşılır diye düşünmeyin.

    düşmanlarımızın elinde kaleşnikof tüfekleri yok. düşmanlarımız tek hücreli canlılar.

    deri onlar için aşılması imkansız güçlü bir bariyerdir. mikropların boyutları düşünülse derinin kalınlığı çin settinin kalınlığından 96 kat daha fazladır.

    ama vücut bu kalın surları güvenip güvendeyim diye rahat rahat takılmaz. ek tedbirlerde alır. özellikle de mikroplarla en çok temas eden yüzeylere ilave güçlendirmeler yapar.

    mesela solunum yollarımız. buralarda surlara ilaveten bataklık koruması vardır.

    akciğerimizdeki balgam, burnumuzdaki sümükler mikropların daha surlara ulaşamadan yapışıp kaldığı ve daha ileri gitmelerini önleyen bu bataklık yapışkan alanlardır.

    vücut solunum yollarını bataklık strateji ile korurken vücudun diğer giriş kapısı olan sindirim sisteminde daha agresif savunma önlemleri alır.

    midemiz.

    midemiz yemeklerin sindirildiği organ olarak bilinse de sindirimin çok az kısmı midede olur. sindirim asıl olarak bağırsakta gerçekleşir. midenin asıl görevi yemekleri sindirmekten çok içindeki asitler ile yiyeceklerdeki mikropları öldürmektir.

    midenin içinde kuvvetli bir asit olan hidroklorik asit bulunur. bir insan günde 3 litreden fazla mide asidi üretir. bol bol asitten oluşan göle yediğimiz herşey düşer. ve içindeki ve yüzeyindeki mikroplar bu asitte eriyerek feci biçimde ölür.

    patojenlere empati yapacak değilim ama sonuçta bergen diye bir gerçek var. toplumsal hafızaya yer etmiş. asitte saldırı deyince içimiz biraz garip oluyor.

    aaa bu arada konu mide asidi ve mikropları öldürmek olunca şunu da söylemeden geçemeyeceğim.

    çevremde meyveleri yemeden önce sirke ile dezenfekte etmeye çalışan bir sürü aklı başında insanlar var. covid salgını sonrası sayıları epey arttı.
    dostlarım bu yaptığınız çok saçma.

    kocaman bir kovanın içine bir kaç kaşık sirke koyup mikropları öldürmeye çalışmanın hiçbir mantığı yok. sirke de yüzde kaç alkol varda, o alkolü 100 kat seyrelttikten sonra oluşan suda ne kadar alkol kalacak. ve mikropları öldürecek.

    mikroplar midede asit denizine sokulup çıkarılıyor. hem de dişlerle ezilmiş haliyle. ph'nın 1-2 olduğu oldukça asidik bir göl var senin içinde.

    senin 1 kaşık sirkenle ölecek mikrop o asidin kokusundan ölür zaten.

    hazır mide asidinden bahsediyoruz.

    burada sık yapılan bir hatayı daha düzeltmek istiyorum. mide içinde çok fazla hidroklorik asit var dediğimizde çoğu kişinin aklına çamaşır suyu geliyor.

    hayır arkadaşlar. her klor dedeniz değil
    çamaşır suyu bir asit değildir. tam tersine bazdır. hemde güçlü bir baz.
    çamaşır suyu markadan markaya ilave kimyasallar içerse de temel hammaddesi olan sodyum hipoklorit ile yapılır. ve sodyum hipokloridin ph değeri seyreltilmemiş haliyle 13 civarındadır. bu onu oldukça güçlü bir baz yapar.

    mide sıvısının ph'sı ise açlık sırasında 1.5 civarındadır.

    nötr ph değeri 7 olduğunu hatırlarsak çamaşır suyunun mide asidinin tam tersi olduğunu anlamış oluruz. fakat her ikisi de mikropları tarumar edecek kadar etkilidir.

    peki mide asiti çamaşır suyu değilse nedir?

    mide asiti tuz ruhudur.

    işte bu yüzden evde tuvaletleri temizlemek için tuz ruhu ve çamaşır suyunu karıştırmamak gereklidir.

    asitle baz karışırsa artı ve eksi karışmış olur. artılar eksiler bir birine bağlanır. ortaya kocaman bir ısı ve bolca klor çıkar. klor'u solumak oldukça tehlikelirdir.

    aman yapmayın. klor gazı bilinen en zehirli gazlardan biridir. akciğerlerini kanatarak parçalar. üstelik yaptığınız bu işlem ortaya çıkan clor ve serbest oksijen yüzünde tuvalet taşını beyazlatsa da asidin asitlik özelliğini, bazında bazlık özelliğini bozduğu için mikropları öldürme gücünü azaltır. yani nereden bakarsan bak saçma ve tutarsız.

    bu ara bilgiden sonra konumuza devam edelim.

    vücut kendini dışarıdan gelecek mikroplardan etrafını surlarla çevreleyerek ve mikropların en sık geldiği yerleri bataklığa çevirerek ya da asitlerle dolu hendekler kazarak koruyor. burası tamam.

    ama tüm bunlara rağmen mikroplar bu engelleri bir yolunu bulup aşarsa ne olacak.

    işte bu durumda ikinci plan devreye girer.

    vücudun savunma hücreleri ( bağışıklık hücreleri)

    bir ülkenin güvenlik birimleri nasıl ki polis ve ordu olarak ikiye ayrılırsa ve her ikisi farklı yöntemlerle düşmanlarla savaşırsa vücutta da benzer şekilde farklı yöntem ve stratejilerle patojenlerle savaşan iki farklı savunma hücrelesi grubuna sahiptir.

    1- polis teşkilatı : doğal savunma hücreleri
    2- ordu: uyarlanabilir savunma hücreleri

    *****

    1- doğal savunma hücreleri

    doğal savunma hücreleri insan doğduğu andan itibaren göreve hazırdırlar. aktif olarak çalışırlar. hatta anne karnındayken bile işlevseldirler.
    üstelik bu doğal savunma elemanları sadece insanda yoktur. bazı bitkilerde, deniz analarında, karıncalarda, kuşlarda, gorillerde fillerde, hemen hemen herkes de vardır.

    peki ama nasıl? henüz hiç mikrop ile karşılaşmamış bir savunma hücresi nasıl oluyorda onu tanıyor ve düşman olduğunu bilip saldırıyor. anne karınında güven içinde yaşayan bebek dış dünyadaki mikropların varlığında nasıl haberdar? anne karnında bile düşmanlarla savaşan bu hücreler bu işi nasıl yapıyor?

    yapıyorlar. hem de bayağı iyi yapıyorlar. çünkü bu arkadaşlar düşmanlarla savaşmak için düşmanları tanımaya ihtiyaç duymuyorlar. bu arkadaşların odağında düşman yoktur. bu hücreler için dünya siyah ve beyazdan oluşur.

    ya bizdensin ya da bizden değilsin. bizden isen yaşa değilsen öl.

    bu hücrelere anne karnındayken hla adı verilen her bir canlı da parmak izi gibi farklı olan hla antijenleri tanıştılır. bak kardeş bu hla kodları bizden. bunlar varsa dokunma bunlar dost. ama bir yerde bu hla antijeni olmayan bir hücreye denk gelirse acıma. anında öldür.

    doğal savunma hücreleri bu şekilde eğitim alır. üstüne bir de harika dövüş sanatları eğitimi. elimizde şahane cesur, güçlü, gözü pek ama biraz keko savunma hücrelerimiz oluşmuş olur. bunlar genelde kemik iliğinde üretir. kan ile her yere gider.

    elindeki bilgisayardan tc kimlik no ile gbt sorgulayan polisler gibi bu arkadaşlar dokularda dolaşır ve sürekli yabancı arar.

    türksün geç
    afgansın kal

    (organ naklinde de hla uyumu bakılır. tamamen aynı olmasa da elden geldiğince benzer olan kişilerden organ nakli yapılır. ama verici organın hla antijenleri alıcı grubu ne kadar benzerse vücut bunlara o kadar az saldırır.

    pratikte hla uyumu ne kadar iyi olursa olsun tam olarak aynı olmadığı için vücut yine de bu yabancı organa saldırır. bu olmasın diye de bu hastalara sürekli bağışıklığı zayıflatan ilaçlar verilir. benzemeyen organ nakli niye yapmıyoruz. çünkü hla benzemezse vücut bu sefer çok daha kuvvetli saldıracak. bu sefer hastalara çok daha fazla bağışıklık baskılayıcı vermemiz gerekir. bu dozlarda bağışık baskılayıcılar çok tehlikelirdi. organı yaşar ama hasta enfeksiyondan ya da bu ilaçların yan etkisinden ölür)

    bu polisler her yerde dolaşıp sürekli yabancı birilerinin var olup olmadığını ararken birden surları aşmış asitlerden kurtulmuş bataklıkları aşmış azimli bir mikrop bulursa işte o zaman vücut içi savaş başlamış demektir

    *****

    savaş başladı

    polisler yabancıyı bulduğunda ilk yaptıkları mikrobu öldürmek için bireysel olarak saldırmaktır. içlerindeki en cesur ve güçlü olan kahramanca saldırır. ve çoğunlukla bu ilk saldırıda iş çözülür. bu ilk saldırıyı yapan kahraman hücrelerin isimleri makrafojlar ve monositlerdir. bunlar mikrobu yutarlar. evet bildiğin yerler. içlerine alırlar. hücrelerinin içindeki içi asit dolu kesecikte eritirler.

    aşağıdaki resimde kırmızı olanlar tüberküloz basilleri
    kolları ile onu tutup, tuttuktan sonra içine alıp eritecek kocaman şey ise makrofaj

    görsel

    ama mikrop sayısı fazla ve bu ilk saldırı ile işler yoluna giremiyorsa polisler den biri arabasına gider. ve telsizden anons yapar.

    tüm ekiplerin dikkatine, destek kuvvet istiyorum. saldırıya uğradık. dikkat dikkat tüm ekiplerin dikkatine. saldırıya uğradık.

    bu anonsu yaparken kullandıkları araclara sitokin diyoruz. çok fazla sitokin var. hepsini anlatmayacağım ama bunlardan birini bence bilmelisisiniz.

    ıl-1 .(interlökin bir)

    bu ıl-1 yakın bölgedeki diğer savaşcı ve güçlü polisleri hızla buraya gelin çağırısını oluşturur. bu çağrıyı duyan çevredeki makrofajlar yani mikrop yiyen hücreler hemen koşarak yardıma gelir.

    bu çok mantıklı birşey. yardım istemek.

    ama ıl-1'in yardım çağrısı yapmakla kalmaz. çok sağlamcı bir arkadaş. ilave bir görev daha üstlenir. kana karışıp beyine gitmek.

    beyindeki hipotalamus dediğimiz vücuttaki tüm hormonlarımızın düzenlemesinin yapıldığı yere vücuda mikrop girdi. acil durum var uyarısı götürür.

    vücut bu acil durum haberini aldığında çok ilginç bir tepki verir.

    vücut derisine giden kılcal damarların kasılmasını sağlar. böylece kan yüzeye yakın yerlere gidemez hale gelir.
    aynı zamanda titrememizi sağlayacak sinirsel uyarılar gönderir.

    titremek demek kasların hızla kasılıp gevşemesi demek. kaslar kasılıp gevşedikçe besinleri yakar. ve ısı üretir.
    üretilen ısı kılcal damarlarda soğutulması gerekirken o damarlar kasıldığı için soğutulamaz. böyle ateşimiz yükselmeye başlar.

    hasta olduğumuzda ateşimiz çıkar ve titreriz ya!

    üşüdüğümüz için titremiyoruz. titrediğimiz için ateşimiz çıkıyor.

    soğukta titrerkenki amacımız titreyip soğuk havaya rağmen sıcak kalmaktır. ama ateşimiz varken titrememizin nedeni üşümemiz değil. sıcak kalmaya devam etmek istememizdir.

    peki neden?
    neden vücut mikrop girdiğinde birden ısınıyor? neden ateşimiz çıkıyor?

    çünkü doğada her canlı belli bir ortamda yaşayacak şekilde evrim geçirmiştir.

    develer çölde yaşar kutup ayıları buzullarda
    balıklar suda nefes alır biz suda boğuluruz.

    vücut rusların soğuk havanın yardımıyla hitleri durduduğu gibi ortamı ısıtıp mikropları durdurmaya çalışır.

    düşünce oldukça basittir.

    ben kocaman insanım. bir kaç derece yüksek sıcaklığa dayanırım. ama küçücük mikrop dayanamaz. ölür.

    ısıyı artırır.
    artan ısı mikropların ölmesini pek sağlayamasa da, mikropların çoğalmasını engeller.
    sıcak havada mikroplar şöyle düşünür.

    ne güzel bir et buldum. içine girip çoğalacaktım. ama hiç düşündüğüm gibi çıkmadı. aşırı sıcak. bu ortamda çocuk yapmak çok saçma. enerjimi kendime saklayım.

    mikropların üremesi yavaşlaması bile savunma hücreleri için çok değerli.
    çünkü mikroplar yavaş çoğalırken kendilerine destek kuvvetler hızla geliyor.

    işte burada akıllara bir soru geliyor?

    doktor bey o zaman neden çocuklarımıza ateş düşürücü veriyorsunuz? ateşin çıkması ne güzel?

    evet ateşin çıkması çok güzel. ama bir sorun var. doğal bağışıklık hücrelerimiz çok ilkeldir. omurgasız canlılarda falan bile bulunan hücrelerdir.
    bu hücreler evrimsel olarak gelişmemiş oldukları için çok detaylı ve incelikli düşünmezler.

    mesela arılarda da bu var.
    erkek arı gider kraliçe arı ile sevişir. ve sevişir sevişmez ölür.
    çok saçma.
    biz insanlar bunu yapmayız.
    ama arılar yapar. çünkü onlar ilkel canlılar. tek amaçları soyun devamı.

    ilkel savunma hücreleride bu ilkel zamanlardan kalma.
    tek amaçları soyun devamı. ateşi yükselteyim. mikropları öldüreyim. mikrop çok fazla
    ateşi daha fazla yükseltirim.
    çok yükselttim ama hala mikrop çok
    daha fazla yükseltirim
    ama artık bu yüksek sıcaklığa vücutta dayanamıyor. hem 4 saattir yüksek sıcaklık sürüyor. tamam mikroplar ölüyor ama vücutta ölmeye başladı.

    sorun değil. madem mikrop çok ve bu kadar sıcağa rağmen mikropları yok edemiyor. savaşı mikroplar kazanacağına hem insan ölsün hem mikroplar ölsün. sürünün tamamına mikroplar yayılacağına her ikisini birden öldürürüm.

    kafa yapıları bu şekilde çalışır. ve aslında yaptıkları şeye mantıksız diyemeyiz. onlar bu kadar kararlı ve acımasız olmasa muhtemelen hayatta kalamazdık.

    biz doktorlar çocuklara ateşi yükseldiğinde 38 dereceyi aştığında ateş düşürücü veriyoruz. çünkü antibiyotiklerimiz var. vücut antibiyotik diye birşey ürettiğimizi bilmiyor. eski yöntemlerle savaşmaktan başka şansı olmadığını düşünüyor.

    ama biz biliyoruz. sakin ol. tamam 37.5 dereceye kadar ısıt ama çocuğa da zarar verecek kadar da işi abartma diyoruz. antibiyotik serum falan verip mikropları öldürmekte onlara yardım edip daha düşük sıcaklıkta bu işin halledilmesini sağlıyoruz.

    hem sırf türün devamı diye küçücük çocuğun gerekirse ölmesini göze alacak değiliz. bunu sinekler, kelebekler falan yapsın. onlar zaten bir seferde binlerce yumurta bırakıyor.
    bir omurgalı öyle mi?

    ateş ve ateş düşürücü olayının özü budur

    ***

    şimdi gelelim uyarlanabilir bağışıklık hücrelerine

    yani antibiyotikler ve ateş düşürücüler yokken nasıl hayatta kaldığımıza

    öyle ya, geyikler de omurgalı. onlarında çok fazla çocuğu olmuyor. kişiyi öldüresiye ateşi yükselterek mikroplarla savaşmak dışında başka bir yöntemleri olmasa omurgalı canlıların hiçbiri neslini devam ettiremezdi.

    yılda 3-4 yavru ile bu iş olmaz.

    işte bu yüzden yaklaşık 500 milyon yıl önce omurgalı canlılar diğer canlılarda olmayan ek bir özellik kazandılar.

    humoral bağışıklık yani uyarlanabilir bağışıklık.

    uyarlanabilen bağışıklık orduya benzer demiştim. polisin polis arabası vardır. ama ordunun topu tüfeği uçakları füzeleri var. sayıları çok fazla.

    vücüda bir patojen girdiğinde olaylar basit önlemle kontrol altında tutulamazsa vücudun içinde dolaşan istihbarat elemanları bölgeye gelir. bunlar miktropları öldürmez. kenara çeker. sorguya alır.

    sen kimsin? burada ne yapıyorsun? neden geldin? amacın ne? buraya nasıl ulaştın? vs

    tüm bilgileri alır. ve patojen bakteri ya da virüsün zayıf noktasının ne olduğunu belirleyip bunu tanıtan antikorlar üretilmesi emrini verir.

    antikorlar uçaklarla mikropların üzerine yağar. böylece mikroplar artık çok kolay fark edilebilir hale gelmiş olur.

    bu noktada savaş boyut değiştirmiştir.ortamda bulunan bir miktarda kan yoluyla uzaklardan gelen hücreler değil

    lenfatik sistemden gelen hücreler olaya müdahale ediyordur.

    vücutta atar damarlar vardır.
    toplar damarlar vardır.
    birde lenf dolaşımı vardır. genelde toplar damarların yanında bulunan spesikif bir dolaşım ağıdır lenfatik sistem. bu sistemin içinde kırmızı kan dolaşmaz. lenfosit denilen beyaz kan hücreleri vardır.

    antikorlar üretildiğinde lenfatik sistemden bu hücreler lenfatik sistem ile bölgeye ulaşma imkanları varsa ulaş. mikrobun olduğu yere lenfatik yol ile ulaşacak yol yoksa kılcal damara sızıp kan yoluyla giderler. ve mikropları yok ederler.

    bu bağışık çok güçlüdür. ama yavaştır. çünkü bu bağışıkta savaşan askerler mikrop ortamda yokken yoktur. mikrop vücuda girince istihbarat görevlilerinden gelen bilgilere göre o miktobun tipine göre üretilmiş hücreler ile yürütülen bir savaş.

    mikrop bulunacak, ajan sorguya çekecek, bilgileri lenf nodları ve diğer lenfatik organlara iletecek ( mesela bademcik) orada düşmana özel hücreler üretilecek lenfatik dolaşıma bu düşmana özgü asker sürüleri salınacak bunlar olay mahalline ulaşacak. ve düşmanı yok edecek.

    bunlar çok güçlü ve çok sayıda ve sürekli geriden üretilmeye devam ediyor. ama onlar işe müdahil olana kadar mikroplar tüm vücudu sarıp insanı öldürebilir.

    bu nedenler yaklaşık 300 milyon yıl önce ek bir yetenek daha kazanmışsız. hafıza hücreleri.

    mikrobu sorguya çekip üst birime bildiren istihbarat görevlileri 300 milyon yıl önce tanıştıkları mikropların kayıtlarını tutmaya başlamışlar. bu kayıtları hem kendileri hemde asker üreten lenfoid dokularda arşivlenir.

    aynı mikrop vücuda bir daha girdiiğinde daha ilk andan makrofajlar savaşa başladığında ahanda bu tanıdığımız düşman. sorguya suale gerek yok. kızamık virüsü bu. bunlar çok güçlü. makrofajlar bu savaşı kaybeder. daha önce böyle olmuştu. hiç vakit kaybetmeden bunlaa özel askerleri üretmeye başlayın haberini ilk andan lenfoid dokuya iletirler. lenfoid doku da hücre üretimine çok hızlı biçimde başlar. mikroplar daha yayılmadan ordu işin içine girdiği için düşman kolayca yok edilir.

    aşılanma işte burada işe yarar. daha mikropla karşılaşmadan hafıza hücrelerine mikrobu tanıtan ve mikrobun nasıl öldürüleceğini anlatan bilgiler arşive kayıt edilmiş olur. böylece zaman kaybetmeden mikroplarla ordunun askerleri ile savaşıp yok etme şansı kazanırız.

    ****

    fark etmişsinizdir. çocuklar durmadan ateşlenip dururlar. ama yetişkinlerde bu olay nadirdir.
    çünkü çocukların hafızalarında çok fazla mikrop çeşidi yoktur. bir çok mikropla ilk defa karşılaştıkları için işlerin çoğunu doğal bağışıkla halletmeye çalışırlar. o yüzden sık sık hastalanırllar ve hastalandıklarında neredeyse her zaman ateşi çıkar.

    oysa yetişkinler mikroplarla defalarca karşılaştığı için az hastalanır hemde hastalandıklarında ateş çok yükselmeye ihtiyaç duymadan ordu hemen işin içine girdiği için olaylar ateşi çok yükseltmek gerekmeden çözülür.

    ***

    tüm bu yazılardan çıkarmanız gereken ders nedir?

    1-

    bir bebeğiniz varsa, 2 yaşından küçükse ateşi çıkmışsa kesinlikle vakit kaybetmeden doktora gidin.
    bebekler hem yüksek ateşe çok dayanıklı değildir. hem de muhtemelen onları hasta eden mikropla ilk defa karşılaşıyordur. onlara ordu yoluyla yanıt vermeleri uzun sürecektir.

    doktora gitmezseniz ne olur?
    muhtemelen birşey olmaz. ama bebeğin doğal seçilim kurbanı olması ihtimali diğer tüm yaşlara göre böyle durumlarda çok daha yüksektir.

    2-

    yedi yaşından büyük çocuğunuz varsa ateşi çıktığında paniğe kapılmayın. 7 yaşından sonra ateşli havale olmaz. ateşin ona vereceği zarar çok azdır. üstelik mikroplarla bayağı haşır neşir olmuştur. ordu 1-2 gün içinde devreye girer sorunu büyük ihtimalle çözer.

    7 yaşından büyük çocuğu ateşi çıktı diye acil servise götürmek yüzde 80 gereksiz yere antibiyotik alması ile sonuçlanacak bir süreci başlatır.

    2 gün boyunca sakince evde durmak, ateş düşürücü vermek hastaneye gitmeye göre çok daha güvenli.

    3-

    2 yaşından büyük 7 yaşından küçük çocuğunuz varsa ve ateşi çıkmışsa

    burada seçim sizin. soğukkanlıysanız, ateş düşürücüleri evde güzelce verecekseniz, çocuğunuzdaki bulguları gözlemleme yeteneğiniz varsa ve şuan ki hastalığının daha önceki basit hastalıklarına benzediği / bu sefer birşeyler ters gidiyor ayrımı yapabileceğinize inanıyorsanız 2 gün ateşi evde takip edip ateş geçmiyorsa o zaman hastaneye gitmek çocuğunuz için en doğru harekettir.

    ama bu konularda kendinize güvenmiyorsanız doktora gidebilirsiniz.
  • sonu : doktor bey bu çocuk kakasını yapmıyor?
    sürekli kabız bu çocuk?

    çocuk polikliniklerinin son bir kaç yıldır en sık hasta gruplarından biri kaka yapmakta zorlanan çocuklar oluşturuyor.

    bir yazar arkadaş da kabızlıkla ilgili özelden soru sorunca iyice motive oldum.

    bu konuya girmeye karar verdim. yine özelden gelen uyarıları dikkate alarak entryler çok uzun olup okunması imkansız olmasın diye bu konuyu bir kaç parçada anlatacağım

    ----------------
    kabızlık 1
    zamana bırakmak kabızlık konusunda berbat bir stratejidir

    olgu: çocuk 8 yaşındadır. yıllardır süren kaka tutma alışkanlığı vardır. aile kayısı hoşafları, lavmanlar, prebiyotikler, poposuna vazalin sürmek, sabun parçası sokmak, kulak çöpüyle karıştırmak, aktardan çay alıp içirmek, defalarca doktora gitmek. aynı kan ve kaka tahlillerini tekrar tekrar vermek, röntgen çekilmesi, çocukta çok gaz var tespiti ama herşeyin hep aynı kalması. çocuğun kakasını tutması ve bunun bir çözüme kavuşturulamaması

    bu çok yaygın bir sorun. bu sorunun bir ileri aşaması ise çocuğun çamşırda sürekli lekelenmeler olmasıdır. hatta kimi zaman lekelenmeyi aşan kaka parçaları bile olabilir.

    olay bu noktaya kadar ilerlemişse işler biraz daha ciddileşmiş demektir.

    (bu entry'de 3-4 yaşında kakasını yapmakta zorlanan çocuktan bahsetmiyorum. 6-7 yaş ve üzeri çocuklar hakkında konuşuyorum. 4 yaşındaki ve şuan kabızlık sorunu yaşayan çocuğunuza gerekli yardımı yapmazsanız bir kaç sene sonra sizin çocuğunuz olacak çocuklardan bahsediyorum. 3-4 yaş kabızlığı ve kaka kaçırmakla 7 yaş kabızlığı ve kaka kaçırma ayrı şeyler)

    iç çamaşırına bulaşan bu kaka artıkları günlük iç çamaşırı değişimi yapılmıyorsa ya da bulaşan parçalar büyükse okulda bu kakadan gelen koku sınıf arkadaşlarınca fark edilir. çocuklar çok acımasızdır. böyle durumlarda çok hızlı biçimde akran zormalığı başlar. bu çocuğun zaten bir miktar bozulmuş olan pskiloji daha da bozar. işler burada da bitmez.

    anne çocuğun hergün kirli külotuyla karşılaşmaktan çok sıkılmıştır. ondan küçük kardeşleri tuvalete kolayca gidiyor. ama onun hala külodunda kaka izleri var. kakalı külot çamaşır makinesine de atılmaz. mecbur elde yıkanacak. birgün değil beş gün değil. anne ne kadar sabırlı olsa da gerginliğini az ya da çok (bizim ülkemizde malesef genelde çok) çocuğa belli eder. okuldan sonra anneden de darbe yer. hatta bu darbeye şahit abi abla ya da küçük kardeşte dalga geçer. zavallı çocuk. ağrıyan kaşınan poposu ve yetersizlik hissi ve çaresizlik duygusuyla baş başa kalır.

    peki ne oluyor? çocuğun vücudunda yaşananlar neler? neden iç çamaşırında sürekli dışkı izleri oluyor?

    anlatayım

    herşey bir sebepten çocuk kakasını yapmaması ile başlar. kakayı yapmaz ve kabız olur. kabızlık yeterince uzun süre (4 hafta civarı yeterlidir) aşağıdaki fotoğrafa benzer bir durum ortaya çıkar

    görsel

    kaka bağırsağın son kısmında birikir. bu bölge kakanın içindeki sıvının emildiği bölgedir. kaka burada uzun süre beklerse, beklediği her an içindeki sıvının bir kısmını daha kaybeder. emildikçe kurur ve sertleşir.

    sert kuru bu kaka sadece sert ve kuru olmakla kalsa işler biraz daha kolay olurdu. ama kalmaz. beklediği için yukarıdan gelen yeni kakalarla birleşip büyür. hem sert hem büyük kocaman bir kaka oluşur.

    bu kakayı yapmak hem zor hem ağrılıdır.
    çocuğumuz kabız olduğuna göre zaten kaka yapmayı ıkınmayı sevmeyen bir çocuk. üstüne bu iş daha zor ve bolca ağrılı bir hal aldığında bu işi hiç yapmak istemez hale gelir. ve kısır döngü başlar.

    kaka birikir birikir birikir. sertleşir sertleşir sertleşir.

    ****

    kaka biriktikçe bağırsaklar genişlemeye başlar. bu genişleme bağırsaklardaki sinir uçlarını başlangıçta uyarır. ama bağırsaklar şişmeye devam ettikçe kaka bu sinir uçlarına baskı yaparak artık uyarı gönderemez hale gelir. böylece kısır döngü daha da işin içinden çıkılmaz evreye girer.

    çocuğun kakası var. onu sıkıştırıyor. ama bunu neredeyse hiç hissedemiyor.

    aileler bu esnada çocuğa yağ içirmeye kayısı yedirmeye falan başlar. bunlar sahiden işe yarayan taktiklerdir. kakayı yumuşatır. ama hangi kakayı. yeni oluşan kakayı.

    fakat alt kısımda sert bir kaka var. kocaman. ona etki eder mi? hayır.

    o orada durduğu için bu sıvılaşan ve yumuşayan kakalar bu sert kakanın kenarından sızarak aşağı doğru akar. bu bölgenin sinirleri bası altında kalmaktan iş yapamaz hale gelmişti.

    sonuç

    çocuk farkına varmadan bu sıvı ve yumuşak kakaları anüsünden dışarı kaçırır ve külodunda lekelenmeler oluşur.

    erkek çocuklarında daha sık görülen bu olayın sıklığı yüzde 10 civarında.

    ****

    "yüzde 10 çok büyük rakam. bayağı sık görülen bir durummuş. her çocuğun başına gelebilir. o zaman kafaya takmayım."

    hayır tak.

    "çocuğuma baskı yapmak istemiyorum. bu işi zamana bırakmak en iyisi! o benim kuzum. ne olacak. yıkarım hergün. onun kakasından mı tiksineceğim. tek o kendini kötü hissetmesin. ne derler; zaman herşeyin ilacı. "

    hayır değerli anne babalar. zaman sorunların en iyi ilacı değildir.

    bana kabızlık şikayeti ile gelen ailelerin yarısından fazlasında bu tutum var. zamana bırakmışlar. bir noktada canlarına tak etmiş gelmişler

    değerli anne babalar zamanla sorunların çözüldüğüne inanmayı lütfen bırakın. hangi çağda yaşıyoruz.

    değerli anne babalar unutmayın.
    zamanla sorunlar çözülmez. en fazla şekilini değiştirir.

    çocukta kabızlığa yol açan sebep her ne ise o durduğu sürece evet kabızlık geçebilir ama bunun yerine midesinde gastrit ülser başlar, saç kıran olur.
    cildinde egzema benzeri döküntüler çıkar.

    ya da olay fiziksel rahatsızlık olmaktan çıkıp psikolojik bir yöne kayar.
    anksiyete bozuklukları- depresyon gibi başka birşeye dönüşür.

    ortada bir sorun varsa ve o çözülmezse o sorun mutlaka başka birşeye dönüşür. ama asla kaybolmaz.

    enerjinin korunumu, momentumun korunumu gibi sorunun korunumu prensibi diye bir prensip bence var.

    kinetik enerji potansiyel enerjiye dönüşür
    kabızlık ansiyete bozukluğuna dönüşür

    yani neymiş?
    zamanla sorunlar çözülmezmiş.

    (aynı şeyi tekrar terkar söyledim. çünkü bu bilgiyi kafana yazmak istedim. )

    bunu artık anlamışsak yola devam

    çocuğunuz kabızlık sorunu yaşıyor. hatta daha ileri aşamaya geçti külodunda lekelenmeler var.

    hatta bunun bir öte aşamasına geçti fark etmeden/ fark ederek lekeden öte bağırsağın ucunda biriken kocaman dışkının bir kısmını küloduna bırakıyor.

    bu son aşama değil. sıklıkla burada kalmaz. ileriye gider.

    misafirliğe üst kat komşuya gidersiniz. sizin çocuk bir an ortadan kaybolur. çaydır. kektir. dedikodudur. fark etmezsiniz yokluğunu. bu esnada çocuk evde gizlice kendine bir köşe bulur, kanepenin arkası, perdenin arkası, içinde kimsenin olmadığı bir kapının arkası, bulur bir köşe ve gider oraya halının üstüne kakasını bırakır.

    ( büyüyen ve yukarıdan iyice sıkıştıran kaka aniden çıkmak için karşı konulmaz bir baskı oluşturur anüse. çocuk tuvalete yetişemeyeceğini düşünür ya da zaten tuvalete gitmekten çekiniyordur. karşı konulmaz kaka yapma dürtüsüne anlık olarak boyun eğer ve kakasını kapı arkasına geçip halıya bırakabilir. o an bunun olası sonuçlarını düşünemez.dürtüsel olarak yapar. sonrasında ise bu durumu çözmek için iyi bir strateji bulamadığı için sorunu yok sayıp inkar yoluyla halletmeye çalışır. kakayı orada bırakıp arkadaşının yanına gelir. bir süre sonra ev sahibi bu kakayı bulur ve anneye gösterir. ve anne yerin dibine girer. eve gelince bağırmalar öfke krizleri. sorun büyüktü artık çok daha büyük. bu olay evde ya da misafirlikte değil de okulda olursa işe o zaman felaket. akran zorbalığı değil sistematik aşağılanma başlar. lakap takılır. hakaret edilir. çeşitli şarkılar bu duruma uyarlanır. çocuk ağlatana kadar alay edilir. öğretmen bu durum ilk defa yaşandığında ya da bir kaç kez tekrar ettiğinde veliyi okula çağırır. anne baba kendini çok mahçup hisseder. ya çocuk. o artık dünyanın merkezinda magma tabaksındadır. üzerindeki psikolojik ağırlık yüz binlerce ton kaya ve toprak içindeki utancın sıcaklığı demiri bile eritecek kadar yüksek. )

    bu anlattığım senaryoları. işler nadiren bu noktaya varır. ama hemen rahatlamayın. dışarı sızan kaka çok az ve etrafa hiç koku yaymayacak küçük olsa bile bu konunun ciddiyetinden birşey kaybettirmiyor.

    neden mi?

    6 yaşından büyük ve külodunda lekelenme sorunu olan çocuklar üzerine bir sürü araştırma yapılmış sonuçları sizinle paylaşacağım.

    bu çocuklar standart gruba göre

    daha zayıf sosyal yeterliliğe ve daha fazla davranış problemine sahip

    tedaviye yanıtın olmadığı ya da çok zor olduğu kirlenme sorununa sahip çocuklar standart gruba göre daha fazla şiddet eylimi ve anti sosyal kişlik özellikleri gösteriyor.

    kirlenme sorunu yaşayan çocukların yüzde 23'ünde klinik ya da subklinik dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunu vardır.

    en ilginç ve sizi harekete geçirecek sonucu ise en sona sakladım.

    buı çocuklarda benlik algısında düşük puan alıyor.

    aaa hiçte ilginç değilmiş diye düşünmeyin.

    bu sefer çocukların karşılaştırdığı diğer grup standart grup değil. onlarla karşılaştırıldığında zaten daha düşük puan alıyorlar. bu beklenen bir sonuç.

    beklenmeyen sonuç ise şu:

    bu çocuklar fiziksel engelli çocuklarla karşılaştırıldığında, külodunda lekelenme olan çocuklar fiziksel engelli olan çocuklara göre çok daha düşük benlik algısına sahip.

    uzun sözün kısası bu iş önemli.
    her yaşta önemli.
    küçük yaşta önemli. çünkü olaylar boyut değiştirmeden önüne geçebilmeniz mümkün.
    büyük yaşta önemli.
    zararın neresinden dönerseniz kardır.

    ------
    çözüm

    onu sonraki entrylerde yazacağım. fakat böyle yarıda bırakmak içime sinmedi

    çocuğunu seven ve onunla ilgili bir şeyler öğrenmeye hevesli anne babalar olduğunuz için size ek bir hediye vereceğim. ilave bir bilgi

    çocuğunuz ilk okula gidiyor ve kabızlık yaşıyor ve külodunda lekelenmeler oluyorsa tüm bu yazdıklarımdan sonra artık bu konuyu ciddiye almaya başlamış olmanız kuvvetle muhtemeldir.

    fakat saat gecenin biri. bu saatte vijdan azabı çekiyor. niye bunca zaman bekledik diye kendi kendinizi yiyor olmanız ihtimali için için size bir önerim var.

    çocuğunuzun aritmetik yeteneklerini ve okumaya başlarken heceleme konusundaki başarısını hatırlamaya çalışın.

    ilginç biçimde aritmetik yetenekleri standartların altında olan ya da heceleme ve okumada sorun yaşayan çocuklarda kabızlık ve külodunu kirletme sorununun psikolojik ve sosyal yönelim problemlerine dönüşme ihtimali bu konularda sıkıntısı olmayanlara göre oldukça fazladır.

    yani hem çocuğunuz külodunda lekelenme var hem de aritmetik yetenekleri yaşıtlarının altındaysa

    vijdan azabı çekmeniz ve bu işi çözülmesi gereken sorunlar listenizin en başına çıkarmanızda fayda var. sabaha kadar gözünüze uyku girmese de bunu hak ettiniz. çocuğunuz kaç senedir neler yaşıyor. bir gece de siz yaşayın.

    bu konularda sorun yoksa kısmen daha rahat olabilirsiniz.
    zararın neresinden dönülse kardır kuramındaki kaybettiğiniz şey çok az olma ihtimali kuvvetlidir.
  • kabızlık 2

    çocuğunuz dışkı yaparken en az her 4 dışkısından birinde fazla ıkınması gerekiyorsa

    çocuğunuzun dışkısı sert ve topak küçük parçalıysa ve bu en az her 4 dışkısından birinde oluyorsa

    çocuğunuz kaka yaptıktan sonra tam olarak boşalıp rahatlamadığını hissediyor ve bu en az her 4 dışkısından birinde oluyorsa

    çocuğunuz haftada 3 den az dışkı yapıyorsa

    çocuğunuz kaka yaparken elinizle yardım etmeniz gerekiyorsa ve bu en az her 4 dışkısından birinde oluyorsa

    yukarıdaki 5 cümlelerden en az 2 tanesi evet bu cümleler bizi tanımlıyor diyorsanız

    ve

    kabızlığa yol açan makatta ya da bağırsaklarda ve hormonlarda her hangi bir hastalık bulunamamışsa

    laksatif ilaç kullanmanıza rağmen kaka yeterince yumuşamıyorsa

    ve tüm bunlar 3 aydan fazla süredir devam ediyorsa

    zorluklarla dolu bir dünyaya hoş geldiniz.

    fonksiyonel kabızlık.

    çocukluk çağı kabızlıklarının %95'i fonksiyoneldir. (altta yatan tıbbı bir neden bulunumaz.

    öncelikle şunu kabul etmeniz gerekli. bu dünyada herşey oldukça yavaştır.
    çok az hastalığın tedavisi bu kadar uzun sürer.
    çünkü kaka yapmak vücuttaki en başarısız düzenlemeye sahip olaydır.

    mesela nefes almayı bırakır bilinçli olarak soluğunuzu tutarsanız beyin sapındaki reseptörler kanda oksijenin azaldığını fark eder ve size zorla nefes almanıza yol açar

    yemek yemediğinizde karnınız acıkır, şekeriniz düşer kendinizi halsiz hissedersiniz, mideden uyarılar gelir. sizi yemeğe sürükleyecek bir sürü şey olur.

    su içinde benzer şeyler geçerli.

    idrar yapmak içinde

    fakat dışkılama bir alışkanlıktır. bir rutindir. dışkıyı tutmaya başladığınızda sürekli tutmaya devam edebilirsiniz. isterseniz bilinçli olarak kabız olmayı bir iki ay boyunca uğraşarak rahatlıkya başarabilirsiniz.

    kaka yapma refleksi diye birşey olmadığı için bu işi beyniniz aracılığı ile yapmanız gerekli.

    ama sorun şu ki; bu iş düşündüğün kadar kolay değil. rektum (anüs) yukarıdan basınç oluştuğu halde gevşemeyecek. kakanın itilebilmesi için kritik bir basınç oluşana kadar kasılı kalmalı
    bağırsaklar olağan hareketlerinin ötesinde kuvvetli hareketlerle dışkıyı ittirecek
    karın kasları eş güdümlü olarak kasılacak
    diyafram dan ilave basınç gücü sağlanacak.
    ve bunların hepsi bir uyum içinde yapılacak.

    bu kolay birşey değil. ve bu uyum bozulduğunda bu uyumu tekrar öğrenmek hiç kolay olmuyor. özellikle kabızken kaka yaparken acı çekme deneyimi hafızadayken istemli ve bilinçli olarak yapılması daha belirgin olan karın kaslarının kasılarak destek vermesi, diyaframan güç alma çocuğunlukla olmuyor. olsa bile kısa sürüyor. çünkü çocuk korkuyor.

    dostlar kabızlık tedavisi kilo verme sürecine benzer. ilaçla, anlık heyecanla yapılan kısa süreli sporla nasıl ki kilo veremiyorsunuz. kabızlıkta öyle. yıllar içinde alınan kilolar en iyi ihtimaller aylarca sabırla verilir. kabızlık konusunu çözeceğim diye heyecana kapıldınız. ve mücadele etmeye başladınız. ilk bir kaç gün iyi gitti. sonra mücadeleyi aksatmaya başladınız. sonra yavaş yavaş bıraktınız.
    başladığınız noktaya hemen geri dönersiniz. çoğunlukla diyetten sonra daha fazla kilo alındığı gibi yarım bırakılan kabızlık tedavisinde de başladığınızdan daha fazla geriye gidersiniz. çünkü hem sizin hem çocuğun bir daha ki sefer tekrar herşeye baştan başladığında sürece inancı daha zayıf olacaktır.

    anne babalar malesef kabızlık böyle bir hastalık. bir önceki entry'de tahmin ettiğinizden çok daha önemli olduğunu anlattım. çocuğunuz için kıyafetlere, özel okullara ona buna bir sürü para ve emek harcıyorsunuz. en az onlar kadar önemli bu konu içinde çaba göstermeniz ne yazık ki gerekiyor.
    moral bozucu bu ön bilgileri öğrendikten sonra fonksiyonel kabızlık dünyasında işlerin çok uzun süreli ve sabır isteyen bir konu olduğunu öğrenmişssek yola devam.

    yapılması gereken ilk iş düzenli bir tuvalet rutinidir. bu konuda size tavsiyem

    !!!!!!!! her yemekten 5 dk sonra tuvalete gitmektir!!!!!!!!!!!!!!

    gastrokolik refleksten yardım almak için bu önemli. midedeki şişkinlik bağırsak kasılmalarını refleksif olarak uyarır. bu alttaki dışkıyı ittirme etkisi yapar. doğum sırasında sancı gelince ıkın diyor ya doktorlar.

    işte yemeğin hemen ardından tuvalete gitmek aynı buna benzer. sancı gelmişken ıkınsın doğum olsun.

    (çocuğu olan ve kabız olmayan aileler bilir. çocuklar yemekten hemen sonra tuvalete giderler. bazı çocuklar bunu daha belirgin yapar. sebebini öğrendiniz. gastrokolik refleks)

    çocuk klozet kullanıyorsa mutlaka ayaklarının altına bir yükselti oluşturacak tabure benzeri birşey olmalıdır. diz kapakları göbek hizasını geçecek kadar ayakları yerden yukarı kaldırılmalıdır. böylece karın içi hacim düşer ve ıkınma sırasında daha yüksek basınç elde eder.

    çocuğun tuvallete kalma deneyimini olumlu olarak algılamasını sağlayacak yöntemler kullanılmalı. bunun için tuvallete yalnız kalmaması sağlanabilr. (hayır cep telefonu ve tablet vermiyoruz. o orada oyun oynarken ıkınmaz) ona kitap okuyabilirsiniz. birlikte şarkı söyleyebillirsiniz. ona şarkı söyleyebilirsiniz. çocukluk anılarınızı anlatabilirsiniz. vs

    şartlanma ile öğrenme yöntemini kullanıyoruz.

    çocuğunuzun beynindeki kaka yapmak eşittir acı veren, can sıkıcı eylem düşüncesini kaka yapmak eşittir ödül ile değiştirmelisiniz.

    100 adımlı kaka yolculuğu takvimi kullanabilirsiniz.
    bir kağıda 100 tane kare çizin. 100 adımın sonunda büyük bir ödül kazanıyor. bu ödül sahiden büyük olsun.

    her 10 adımda birde daha küçük ödüller olsun

    30. adımlarda orta büyüklükte ödül olsun.

    lifli gıda takviyesi

    bu konu üzerine çok çalışma yapılmış. anlamlı sonuç bulunamamış. mantıken işe yarayacakmış gibi duruyor. ama kakanın sert olmasının sebebi az lif içermesi değil. kakanın yapmak yerine tutulması olduğu için lifleri etkinliği beklendiği kadar yüksek olmuyor. kaka hacminin artması evet iyi birşey. ama ben ekstra lif alımı alın diyemem. çünkü bu konuda çalışma yapılmış anlamlı fayda bulunmamış

    bol su içirmek

    idrar rengi açık sarı olan bir çocuğa yani yeterli su içen bir çocuğa daha fazla su vermenin kabızlığa iyi geldiğine dair bir kanıt bulunamamış. mantıken işe yarar gibi duran ama pratikte faydası olmayan bir diğer şey de budur.

    ben lif ve su konusunda ekstra çaba tavsiyesinde bulunmuyorum. en az 6 ay sürecek aktif bir çaba süresinde dikkat dağıtıcı bu ek çabaların hedef ulaşmakta zorluk oluşturduğuna inanıyorum. ne kadar çok şeyi bir arada yapmaya çalışırsanız o kadar çok başarısız olursunuz. o yüzden bu iki konuya çok takılmayın. faydaları çok sınırlı.

    fiziksel aktivite : evet bu işe yarıyor !!!!!!!!!!!!

    bu konudaki önerim şu; her yemekten 5 dk sonra tuvalete gideceksiniz ya!
    hangi yemekten sonra tuvalet yapma başarınız daha yüksekse o yemekten önce bir 30 dakikalık fiziksel aktivite yapabilirsiniz.
    örneğin akşam yemeğinden sonra kaka yapıyorsa eşiniz sofrayı hazırlarken siz çocuğunuzla dans edebilirsiniz. youtube'da dans eğitim videoları var. açın birlikte öğrenmeye çalışın. yorulan çocuk hem iyi yemek yer hemde iyi yemek yediği için midesi daha çok şişer gastrokolik refleks daha iyi çalışır fiziksel aktivite sırasında da artan bağırsak hareketleri ile yemek öncesi bile dışarı itilmeye başlayan kakayı tüm bunların sinerjik etkisiyle daha iyi biçimde dışarı atabilir.

    ilaç tedavisi

    evet burası çok önemli. çünkü çok nadiren doğru yapılır.

    kabızık tedavisine aile başlamaya gerçekten karar vermişse, (doktora gideyim tahlilleri bir yaptırayım. herşey yolunda. uff bu çocukta inatçı. doktorun yazdığı daha önce yazdığı ama kullansamda işe yaramayan duphalac gibi ilaçları bir daha kullanayım. işe yaramadı. bir kez daha işe yaramasın)

    zihniyetinden öte gerçekten bu işi çözmeye kafaya takmışsanız. ilk iş bağırsaktaki sert kakaların boşaltılmasıdır.

    bu 3-6 gün süreyle anüsten uygulanan lavmanlarla yapılabilir. (max 6 gün)

    ağızdan kullanılan lavmanlarda var. ama bunları ben önermiyorum. çünkü daha fazla kaka kaçırma sorununa yol açar. ortada olumsuz deneyim var. yeni olumsuz deneyim eklemeyelim.

    bu bağırsakların boşaltılması işlemi kabızlık sorunu yaşayan çocukların üçte ikisinde gereklidir. röngende ya da usg'de bu çocuğun bağırsağında bir sürü kaka var deniliyorsa bu yapılmalıdır.

    ilk indüksiyon tedavisi yapılıp sert kakalardan kurtulduktan sonra idame tedavisi başlar.

    bu ağızdan alınan kakayı yumuşatan doktorların reçete ettiği ilaçlardır. en az 2 ay süreyle kullanılması gerekir.

    kabızlık tamamen ortadan kaybolduktan 1 ay sonraya kadar devam edecek bir tedavidir.

    ilaç kesildikten sonra bile yukarıda anlattığım tuvalet eğitimi tedavisine devam ediyoruz. bu süreç en az 6 ay tam kapasite devam ediyor.

    lavman yapıldı. ilaç kullanıldı. 2 ayda kabızlık geçti. üzerine 1 ay daha ilaç kullanıldı.

    3. ay sonunda ilacı kestik. 4 ay tam kapasite bağırsak eğitimi çalışmasına devam

    sonrasında 6 ay yarı kapasite bağırsak eğitimi çalışmasına devam.

    yarım kapasitenin içindekiler her yemekten sonra tuvalete gitmek
    ödül içeren tuvalet günlüğüne devam etmeyi içeriyor.

    bunları yaparsanız kabızlığı tekrar nüks etmeyecek şekilde önüne geçerseniz.

    ***

    dip not:

    kabızlık sorununun fonksiyonel olduğunu anlamak için en az bir kere çocuk doktoru görmüş. kan tetkikleri ve görüntüleme yöntemleri kullanarak değerlendirilmiş olmalı.

    2- çocuk pskiyatri doktoru görmesi gerekli. dikkat eksikliği ve hiperaktivite (bu çocukların yüzde 25'inde kabızlık vardır) ve ya çeşitli kaybı bozuklukları gibi hastalıklardan birinin olmadığından emin olmalısınız

    3- çocuğunuzda kabızlık var. ve bu durumun önüne geçemiyor musunuz? sebebi tam tedavi almamış olmasıdır. yukarıda saydığım herşey uygun biçimde yapılmış olursa ve yeterince sabırlı olunursa kabızlık geçer. ama tüm bunların uygun biçimde yapılması ve yeterince sabırla uygulanması çok ama çok nadirdir. bu yüzden kabızlık genellikle iyileşmeyen bir hastalıktır. iyileşse kabızlık geçse bile bir önceki entry'de anlattığım gibi aslında iyileşmiyor sadece başka birşeye dönüşüyordur. siz iyileşti zannedersiniz. ama iyileşmez şekil değiştirir.

    https://www.instagram.com/…4hj/?igshid=mdjmnzvkmjy=
  • çocuklar görür- çocuklar yapar

    değerli anne babalar. sizden önemli bir ricam var. lütfen aşağıdaki sadece 70 saniye süren kısa filmi izleyin.

    bu kısa film çocuğunuzun hayatını değiştirme potansiyeline sahip. lütfen izleyin. ve çevrenizdeki insanların izlemesini sağlayın!

    https://youtu.be/0lt55yi0dni

    insanlar özellikle de çocuklar olduğunu düşündüğünüz gibi entelektüel organizmalar değildir.

    çocuk beyninde soyut düşünme yeteneği tahmin ettiğinizden çok daha az gelişmiştir.
    baskın olan düşünce ve öğrenme yolu somut deneyimlerdir.

    bunun anlamı şu;

    çocuklarınızı onlara doğruyu, iyiyi güzeli anlatan kitapları okuyarak eğitmeniz pek mümkün değildir.

    çocuklarınıza doğru olanı anlatarak, ona iyi olanın ne olduğu konusunda öğütler vererek karakterlerinin olumlu yönde gelişmesini sağlayamazsınız.

    cümlelerin etkisi yoktur demiyorum. vardır. ama etkisi çok sınırlıdır.

    çocuklar özellikle de ilk 9 yılda deneyim ağırlıklı olarak öğrenir.

    örneğin

    1- uçak bileti alırken ya da oyun parkına girerken indirimli bilet için çocuğunuzun 8 yaşında olduğunu söylemek yerine 6 yaşında olduğunu söylediğinizde çocuk gerekli durumlarda yalan söylemenin yanlış olmadığını öğrenir.

    siz doğruluk, başka birinin eşyalarını çalmamak konusundaki onlarca öğüt dolu cümleniz
    okuduğunuz çocuk kitaplarındaki doğruyu söyleyerek kazanan hikaye kahramanlarının epik öyküleri

    bunlar ideal koşullarda ne yapması gerektiğini söyleyen bilgilerdir.
    ideal olmayan koşullarda, zorluklarda yalan söylemek. evet bu yapılır. çünkü tanıdığı en mükemmel kişi babası, tanıdığı en güzel kişi annesi bunu yapıyor.

    2- eşyalarını ve oyuncakları paylaşması konusunda çocuğa öğüt verirsiniz.

    ancak hiçbir derneğe üye değilsinizdir. çocuğunuz bir komşuya bir sokak hayvanına, bir yaşlıya yardım ettiğinizi hiç görmedi.

    o çocuk paylaşmaz. kendiliğinden veremez. yardım etmeyi öğretmenin yolu yardım etmektir.

    çocuklar çok mu bencil? siz çocukken öyle değildiniz. kuru ekmeğinizi bile arkadaşınızla paylaşırdınız. öyle değil mi?

    çünkü anne babanız en azından akrabalarına, yaşlı komşu teyzeye yardım ediyordu. babanız bağırıp çağıran biriydi. size söz hakkı verirdi. ama komşunun karısının doğum sancısı başladığında kapınız çalar babanız aceleyle evden çıkıp komşuyu hastaneye bırakırdı.

    babanızdan olumsuz şemalar aldınız ama olumlu şemalarda aldınız. çocuğunuz sizden yardım etme, paylaşma şemasını alabilmesi için yeterli deneyimi var mı?

    3- aileler çocuğun ödevlerini zamanında yapmasını, odasını toplaması, sorumluluklarının farkında olmasını ister.

    ancak yere bir şey döktüğünde bunu eşi eleştirdiğinde yaptığı yanlışı kabul etmek yerine karısını dırdır yapıp durmakla suçlamaktan geri durmuyorsa
    ya da
    hata her ne ise onu kabul etmek yerine karşısındaki diğer kişinin başka bir konudaki hatasını hatırlatarak durumu dengelemeye çalışıyorsa

    sende bana şunu yapmıştın!
    ne var? aydın beyin karısı neler yapıyor. adamın gıkı çıkmıyor

    çocuk hatasını kabul etmeyi öğrenmez. bunun yerine hata yaptığında bu hatayı yapmış olma duygusundan kaçmak için neler yapacağını öğrenir.

    ödevini yapmadın mı? bak saat kaç oldu?
    kardeşim ağlayıp duruyor. gürültüden çalışamadım
    öğretmen çok ödev veriyor.

    bilgisayarla çok oynadın. hadi biraz bilgisayarın başından kalk
    sizde her şey karışıyorsunuz. tüm arkadaşlarım oynuyor bu oyunu

    4- aileler çocuklarının piyano çalmasını, ingilizce konuşmasını, spor okuluna gitmesini ister. kendini çok yönlü olarak geliştirsin.

    ama tüm pazar günü evde temizlik yaparak geçiren, sabah akşam işe gidip gelen biriyken (hayatın yükü malum. sizi yargılamıyorum. olanı görün istiyorum ) haftada bir iki akşam bile evden çıkıp yürüyüş yapmayan, arada bir sırf doğru rol model olmak için mekik çekme hareketi bile yapmıyorsanız çocuğunuzun kendini çok yönlü yetiştirme, klasik sorumluluk alanının dışındaki konulara da ilgi duymasını beklemeyin.

    bu konuda ona gerekli rol model hiç olmadınız. onun kafasında bu yönde özümsenmiş bir şema yok.
    cümleler, öğütler, ben şimdi yeniden çocuk olsam neler yapardım. senin yerinde olma şansım olsaydı keşke

    bunları geçiniz efendim. çocuklar soyut düşünmez. somut şeyleri görür. ve onları kopyalar.

    5- dişlerini fırçala lütfen? dişlerini fırçalamazsan çürür. doktora gidip çektirmek zorunda kalırız. hasta olursun. sana iğne yaparlar.

    hayır bunlar işe yaramaz. bunları söylediğinizde çocuk gerçekten dişini fırçalayabilir. ama bu cümlelerinin işe yaradığı anlamına gelmez.

    hadi dişini fırçala dediğinizde dişini fırçalaması sizin takdirini kazanmak içindir. çocuk beyninin ikinci öğrenme yöntemi ise ödüle koş cezadan kaçtır.
    siz çocuğa diş fırçalamayı öğretmediniz.
    yaptığınız şey çocuğa sizin gözlemci olduğunuz süreçlerde dişini fırçalamasının onun için iyi olduğudur.

    siz gözlemciyken buna dikkat eder.

    peki diş fırçalamayı nasıl öğretilir.
    doğru cevaplardan biri kendinizin dişlerinizi fırçalamaktır. ama sadece bu yeterli değildir. arabada giderken trafik sıkıştığında sağa sola öfke kusan biri misiniz?

    sarı ışıkta geçmediği için önünüzdeki arabaya korna basıp onu eleştiriyor musunuz?
    hep sizin bulunduğunuz şeridin hareket etmediğini mi söylüyorsunuz?
    evden geç çıktığı için trafiğe kaldığınız için karınıza mı kızıyorsunuz?

    çocuğunuz dişlerini fırçalamaz.

    dünyanın olağan bir işleyişi olduğunu bu olağan işleyişle mücadele etmek yerine bu olağan işleyişi kabul edip ona göre pozisyon almayı öğrenmek yerine,, her şeyin olması gerektiğinden kötü olduğunu öğrettiniz.

    herkes aptal siz akıllısınız.
    herkes hep zaman suçlu siz hep masum

    çocuğa bunu öğrettiniz. dişler fırçalanmadığı için dişler çürümez. dişler çürür ve dişçi o dişi çeker. aptal dişçi çünkü onun canını acıtmak istemiştir.

    dişleri fırçalayıp dişleri çürüdüğü için dişçiye gitmiyordur, siz onun canını acıtmak istediğiniz için dişçiye götürdüğü için dişçiye gidiyordur. siz olmasanız dişçiye gitmek zorunda kalmazdı. siz onu anlamıyorsunuz. isteklerine saygı duymuyorsunuz. suçlu diş fırçalamak değil sizsiniz.

    değerli anne babalar örnekleri çoğaltmak mümkün.

    dün bir komşumla karşılaştık. çocuğa okula başlamış. hiçbir arkadaşı ile konuşmuyor. çok utangaç davranıyormuş.

    oysa ona hep iyi davrandım. bir kere bile sesimi yükseltmedim. bu kız neden böyle utangaç dedi?

    ona evet görüyorum. oyun parkında onunla ne kadar güzel oynuyorsunuz. harika bir babasınız dedim. bu sitedeki en ilgili babalardan biri sizsiniz dedim.

    övgüm onu utandırdı. tenisçi tepkisiyle karşılık verdi.
    hayır asıl siz çok iyi bir babasınız. çocuk doktorusunuz, bu işin kitabını okumuşssunuz. sizin yanınızda benim sözüm olmaz. ama elimden geleni yapıyorum vs

    ona uzun uzun anlatmam mümkün olmadı. ufak tavsiyelerde bulundum.

    övgü, iltifat karşısında utanan, mahçup hisseden biri vardı karşımda. iltifat edildiğinde bunu kabul etmek yerine hayır asıl siz öylesiniz, hayır aslında öyle değilim türü tepkiler veren biri.

    tamamen iyi niyetli biri. harika bir baba olmak için çok çalışıyor. çocuğuna karşı özveri ile öyle güzel ilgileniyor ki! onun için canını vermeye hazır biri. kendinin öz güveni düşük olduğu için çocuğunda bu olmasın diye bu konu üzerine özellikle dikkat ediyor. çocuğu ve davranışlarını takdir ediyor. çok iyi niyetli. ama üzgünüm. bu yaptıkları pek etkili olmayacak.
    çünkü çocuğa övgüyü takdiri nasıl özümseyeceğini öğretmedi. takdir edildiğinde bunu içine almak bu bilgiyle mutlu olmak, bu bilgiye göre kendini inşa etmek yerine, takdiri yok saymayı öğretti.

    iltifatlar yalandır ya da abartıdır. altında yatan kesin başka bir niyet vardır. iltifat edildiğinde konuyu değiştir. iltifat edildiğinde sende hemen karşındakini öv.
    çocuğa bu davranış kalıbını öğrettikten sonra çocuğuna söylediği destekleyici cümlelerin bir etkisi ne yazık ki çok az.

    çocuk iltifatı, övgüyü içselleştirmeyi öğrenmedi ki!

    o sadece eleştirileri duyuyor. takdirler övgüler ise cildine dokunan rüzgar gibi hafifçe ona temas edip ufak bir serinlik verip yok oluyor.

    sen annesinin 2 yıl önce söylediği bir sözü hiç unutmayıp sürekli her kavgada o lafı o eleştiriyi hatırlatırken, o hatayı tekrar tekrar yüzüne vururken ama günlük hayattaki hiç bir yaptığını takdir etmezken

    çocuğa kaydıraktan kayarken nasıl da ellerini bıraktın. çok cesursun! cümlesi kurman.

    hayır bu işe yaramıyor.
    o senin 100 tane övgü dolu sözünü unutuyor. 1 kere ona kızdığın anı hatırlıyor. çünkü o bunu öğrendi. övgüler içselleştirilemez. ama hatalar, onlar hiç unutulmaz.

    tıpkı senin onun dışındaki tüm insanlara bunu yaptığın gibi, o da senin yaptığın tüm iyi şeyleri görmeyip arada sırada hayır dediğin anları hatırlıyor.

    değerli anne babalar, sizden şunu anlamanızı istiyorum.

    çocuklar temiz bir defter değildir.

    doğru anne babalık kitapları okuyarak, çocuğa karşı doğru tutumları uygulayarak doğru çocuk yetiştirmek diye bir şey yok. doğru insan olursan doğru baba olursun. doğru anne olursun.

    çocuğunun yanına gittiğinde sadece onunla ilişkinde doğru şeyleri yapmak,

    "o temiz bir defter onu hiç kirletmeyeceğim. hep özen göstereceğim" demek. o deftere sadece güzel cümleler yazmak bir işe yaramaz.

    çocuk bir defter değildir. çocuklar bir süngerdir. o etrafında olan şeyleri içine çeker. kelimelerin soyutluğu ile değil, davranışların somutluğu ile öğrenir.

    son not ve özet

    çocuğunda eleştirdiğin bir konu mu var?
    odasını toplamıyor mu?
    bunun çözümü odanı topla demek değildir. bu cümle en fazla ortamda sen varken senin öfkenden korunmak için odasını toplaması gerektiğini öğretir.
    istediğin şey çocuğunun söylediğini yapması değil düzenli ve tertipli biri olmasıysa, o zaman işler çok daha derindir. bu konu yatağını düzeltmek senin sorumluluğun cümlesi ile yapılmaz.

    senin düzeltmen gereken bir şemayı düzeltmen ile yapılır.

    (iltifat etmek, ve size iltifat edildiğinde bunu nasıl kabul edeceğinizi anlatan bir entry daha yazdım.
    belki onu da okumak istersin.)

    (bkz: #142448779)
  • sağlık eğtimine sahip olmadığınız halde kafa tramvası yaşayan çocuğunuza nasıl yardım edebilirsiniz?

    tanım

    kafa yaralanmaları genellikle çocukluk ve ergenlik döneminde ortaya çıkar.

    çoğu kafa yaralanması hafiftir ve beyin hasarı veya uzun vadeli komplikasyonlarla ilişkili değildir. çok nadiren, daha ciddi yaralanmaları olan çocuklarda ciddi komplikasyonlar gelişebilir.

    kafa yaralanması nedenleri

    yüksek hızlı motorlu araç kazaları

    yüksekliklerten düşme, (ağaç, evin balkonu, evin bahçe duvarları vs)

    yüksek hızlı, ağır veya keskin bir nesneyle çapışmak. ( oyun ya da arkadaşlar arası kavga sırasında sopa gibi nesnelerin kafaya çarpması kafaya taş isabet etmesi vs)

    şiddetli sallama ( çok ağlayan bebeğe öfkelenip anneler ve babalar hızla sallayarak yapabileceği gibi, emniyet kemeri bağlı durumlar şiddetli araç içi kazalarında da gözlenebilir.

    kafa yaralanması belirtileri

    kafa derisi şişmesi - kafa derisinde çok sayıda kan damarı olduğu için kafa derisi şişmesi yaygındır. ciltte yırtık yoksa cilt altı kanama dışarı çıkamaz ve kafa da ciddi bir şişlik yapabilir. kafa kemiği sağlamsa bu beyin tramvası yoksa bu şişlik göründüğünden daha az tehlikelidir.

    - bilinç kaybı – hafif kafa travması geçiren çocukların/ergenlerin yalnızca yüzde 5'i bayılır. (bilinç kaybı) bu olmuşsa beyin sarsıntısı riski vardır. ve durum oldukça ciddi olabilir.

    - baş ağrısı – baş ağrısı, kafa travması sonrası çocukların/ergenlerin yaklaşık yüzde 45'inde görülür. evde beşiğinde uyuyan bir bebeğinizi kardeşi düşürmüş kafasına oyuncağı ile vurmuş olabilir. siz bunu fark edemeyebilirsiniz. bebekler başım ağrıyor diyemeyeceği için bu önemli bulgu sıklıkla gözden kaçabilir.
    konuşamayacak kadar küçük olan çocuklarda sinirlilik, baş ağrısı veya diğer rahatsızlıkların bir göstergesi olabilir. hiç susmayan ve normal dışı ağlaması olan bir bebekte kafa tramvası akla gelmelidir. en azından saçlı deride bir şişlik var mı? bıngıldağında şişlik var mı? nabız atışı bıngıldakta hissediliyor mu? bunları bir kontrol edebilirsiniz.

    - kusma

    çocukların/ergenlerin yaklaşık yüzde 10'unda kafa travması sonrası en az bir kusma nöbeti olur. kafa travmasından sonra kusan çocukların mutlaka ciddi bir beyin hasarı olması gerekmez. ama doktora gitmeyi zorunlu kılar

    -nöbetler – çocukların/ergenlerin yüzde birinden daha azı bir kafa travmasından hemen sonra nöbet geçirir. bu çocukların ciddi kafa travması var olduğuna dair önemli bir göstergedir. tramva sonrası nöbet geçirmişse beyin kanaması gerçekleşmiş olma ihtimali oldukça artar.

    -beyin sarsıntısı:

    sarsıntı terimi, hafif bir travmatik beyin hasarı biçimini tanımlamak için kullanılır. bir sarsıntının yaygın semptomları arasında kafa karışıklığı, amnezi (yaralanma sırasındaki olayları hatırlayamama), baş ağrısı, kusma ve baş dönmesi bulunur. bilinç kaybı olabilir. sporcular arasında yaygındır. neyse ki beyin sarsıntısının çoğunluğunda ciddi sonuçlar doğmaz.

    ***
    evde kafa yaralanması tedavisi

    çocuğun/ergenin yaralanması hafifse ve endişe verici herhangi bir belirti veya semptom yoksa, evde tedavi edilebilir ve izlenebilir. ancak, yaralanmanın daha ciddi olduğuna dair herhangi bir kanıt varsa, çocuk doktor muayenehanesinde veya acil serviste değerlendirilmelidir.

    dinlenme – çocuğu uzanmaya veya sessiz bir aktivite seçmeye teşvik edin. istenirse çocuğun uyumasına izin verin. küçük bir kafa travmasından sonra (özellikle şekerleme zamanıysa) uyumak tehlikeli değildir, ancak ebeveynin çocuğu izlemesi gerekir.

    hafif bir baş ağrısı, mide bulantısı ve baş dönmesi, özellikle yaralanmadan sonraki ilk birkaç saat içinde yaygındır. çocuğun midesi bulanıyorsa veya kustuysa su verebiilirsiniz. ama yiyecek vermekten kaçının.

    kanama

    kafa derisinde küçük yüzeyel bir kesi var ve burası kanıyorsa, bölgeyi sabun ve suyla temizleyin ve bölgeye temiz bir bezle (varsa steril gazlı bez) basınç uygulayın. kanama 10 dakika içinde durmalıdır. kanama durmazsa veya kesik büyükse, dikiş gerekip gerekmediğine karar vermek için çocuk değerlendirilmelidir.

    şişme - şişme kafa travmasından sonra da yaygındır. şişliği azaltmak için bölgeye 20 dakika boyunca buz veya soğuk bir paket uygulanabilir. şişlik genellikle birkaç saat içinde düzelmeye başlar, ancak tamamen düzelmesi bir hafta sürebilir.

    kafa yaralanması sonrası izleme

    kafa travması olan bir çocuğun ebeveynlerine, genellikle, kötüleşen yaralanma belirtileri için çocuklarını evde gözlemlemeleri talimatı verilir. ama hastanelerde evde ailelerin neyi izlemesi gerektiği anlatılmaz.

    çocuk aşağıdakilerden herhangi birini yaparsa, ebeveyn(ler) çocuk doktorunu aramalı ve/veya çocuğu hemen acil servise tekrar götürmelidir:

    1- yaralanmadan dört ila altı saat sonra iki kez kusar veya kusmaya devam ederse

    2- şiddetli veya kötüleşen bir baş ağrısı geliştirirse

    3- gittikçe daha uykulu hale gelir veya uyanması zorlaşırsa

    4- kafası karışmış veya normal davranmıyorsa

    5-yürümekte, konuşmakta veya görmekte zorlanıyorsa

    6-boyunda sertleşme olduysa, başını öne eğemiyor çenesini gövdesine değdiremiyorsa

    7-nöbet (konvülsiyon) veya sizi endişelendiren herhangi bir anormal hareket veya davranış varsa

    8- durmaksızın ağlıyorsa

    9-vücudun herhangi bir bölümünü içeren zayıflık veya uyuşukluk varsa

    tekrar hastaneye gitmek gereklidir.
hesabın var mı? giriş yap