• zevkle izlediğim bir mizah programı, beşiktaş kültür merkezinin çaylakları tarafından sahnelenip, tv aracılığıyla milyonlarca insanın izlediği tiyatro.
  • kanal d tarafından doktorlar muamelesi yapılan parlak skeçlerin sahnesi.
  • sayesinde hafta sonları akşam haberlerinden önce kanal d'yi açamıyorum.* çocukluğum aklıma geliyor, pazar banyosu ve bizimkiler, yarın okul var, ödevlerimi yapmalıyım. offf...içimi bayıyor.
  • bir gram şeker almak için bir kilo keçiboynuzu yemek deyimini akla getiren kalitesiz program.
  • stephen foster adlı müzisyenin, bugs bunny çizgi filmlerinde duymaya alışkın olduğumuz doo dah adlı şarkısının sözlerini değiştirerek jeneriğe müzik: deniz erdoğan yazmaya utanmamış zihniyetin ürünü tv programı!
  • birkaç sefer izlemeye çalıştığım ancak bir iki dakikadan fazla tahammül edemediğim sözde komedi özde gereksiz program.. yılmaz erdoğan ki bir demet tiyatro gibi kaliteli ve halen değme komedinin yanına yaklaşamadığı güzellikte bir yapıma imza atmış bir adam, bunları orada izleyipte nasıl gülebiliyor, nasıl alkışlayabiliyor inanılır gibi değil.. yoksa bir şekilde para gelsin de nasıl gelirse gelsinci mi takılıyor bilemiyorum.. ayrıca oyuncularının o saçma sapan, ilkokul seviyesinin de altındaki skeçleri yapıp yapıp ardından hamlet oynamışcasına kasılması yok mu? vay kuzum vayy.
  • yapılan işin nispeten toylar tarafından yapıldığını unutmamak lazım. zaten bu program oyuncuların eğitim süreciydi; yılmaz erdoğan da bunu sıklıkla dile getirdi. sonuçta; yapılan, para kazanılan bir iştir ancak bunu profesyonellerin yaptığı tiyatroyla karşılaştırmak yanlış olur. 1-2 hafta süre içerisinde birden çok komedi skeçi yazmak, bu skeçlerde orjinalliği yakalamak; sayısız provalar yaparak sahneye hazır olmak ve en önemlisi komik olabilmeyi başarabilmek profesyonel tiyatrocular için bile yorucu ve zor bir iştir.

    sözlükte başlarda sevilen bir yapım iken programın seyirci kitlesindeki liselilerde artış olunca yapılan esprilerin de lise seviyesinde olduğu algılandı ve programdan soğundu. yapımcılar ne yapabilirdi ki; televizyon için yapılan gösteriye +18 yaş ibaresi mi getirselerdi? ancak şu bir gerçek ki: program ilerdedikçe seyirci kitlesindeki çoğunluk, yazarların ve oyuncuların performanslarını o çoğunluğa göre değiştirmesine sebep oldu.

    bu program bir başarı yakalayabilmişse bunu samimiyetine borçludur. çünkü bir çok oyuncu sahnede kendi karakterini yansıttı. her ne kadar tiyatroda oyuncunun sahnede kendi karakterinden soyutlaması beklense de türk milleti samimiyeti buldu mu beğenir; işin teknik kısmını pek önemsemez.

    mesela hatırladığım bir diyaloğu paylaşım: bir skeçte ersin'i* bağlamışlar sorguluyorlar: işte nasıl bu kadar komik olabiliyorsun, insanlar şivene neden bu kadar gülüyorlar gibisinden senaryo gereği araştırma yapıyorlar.

    ersin'in verdiği cevap şu:
    - siz benim sadece şiveyle mi güldürdüğü mü düşünüyorsunuz?
    sorgulamayı yapanlar sorarlar:
    - evet, herhalde. başka ne olabilir ki?
    - yapmayın arkadaşlar, ben kendimi bu yolda yıllarca geliştirdim. sonuçta yaptığımız iş komedi; ne yapayım yani sahnede charles bukowski'den mi bahsedeyim, edgar allan poe hikayeleri mi anlatayım, walt whitman şiirleri mi okuyayım?

    skeç bittikten sonra yılmaz erdoğan gelir sahneye ve sorar:
    - ersin, sen bu saydıklarını okudun mu hakikaten?
    - yook, okumadım...

    not düşmek adına; en başarılı bulduğum skeç ise metin yıldız'ın yazdığı "yemekteyiz" temalı skeçtir:
    [http://www.youtube.com/watch?v=wnhokv50xsq http://www.youtube.com/watch?v=wnhokv50xsq]
  • keşke hiç bitmeseydi dediğim televizyon programı. ekibin tamamına gıcık oluyordum zaten. eskiden en azından bi aradalardı tek seferde gıcık oluyordum. şimdi nereyi açsam birer ikişer çıkıyorlar karşıma. yeri gelmişken söyleyeyim mizah anlayışları gerçekten berbattı.
hesabın var mı? giriş yap