• satirik olmaktan öte bir uzlaşma filmi. temelde aileden kopuş, kabulleniş ve tedirginlik yatmakta. filmde lolita'nın öğrenip söylemeye çalışıp doğru düzgün söyleyemediği (detone olmakta ve sesi titremektedir, ama gerçekten de işkence çekmekte ve parçaya apayrı bir hüzün katmaktadır) ama yine de bana her seferinde cd'yi takıp fast forward tuşunu kullandıran aria ise monteverdi'nin madrigals of war and love'ından lamento dell ninfa (the nymph's lament) dır. bu aria filmi tamamlamıyorsa nedir? lolita hiçbir zaman nymph olamayacağını bilerek mi dert yanmaktadır yoksa çok dertli bir nymph midir?
  • hepimizin aslında birbirimize değilde kafamızdaki hayali aynlara baktıgımızı anlatan basarılı bir senaryo, ole bole bir film. filmin adı gibi (tam turkcesi bana bak oluyor) filmdeki tum karakterler film boyunca sadece bana bak diyorlar lakin her karakterin aynı derecede bir derinligi yok buda filmin en buyuk kaybı. filmin az cok bas karakteri olan, surekli dunyaya ile bir savasta olan lolita karakteri ne kadar ilgincse babasının etrafında pervane olan yeni yazar pierre miller'in karakteride o kadar az detaylı ve yuzeyseldi. lakin illada gundelik hayatın içinde bir fransız filmi yapacaz diye kasmayıp sadece lolita'yı merkez olarak alan bir film yapmıs olsaydı yönetmen eminim ki mükkemmel bir sonuc elde edilirdi.

    filmi izledikten sonra üzerinde fazla düşünecek birsey yok lakin, bir kere bakın yeterli.

    lakin filmin taglineı filmden guzel: this is the story of human beings who know exactly what they'd do if they were somebody else, but can't handle being themselves very well...(bu baska birinin hayatını yasıyorolsalar ne yapacagını cok iyi bilen, ama kendileri ne yapacagını bilemeyen insanların oyküsü...)
  • gerçek yetenek, gerçek aşk, gerçek dostluk ile bunlarin suni olanlarini karsilastirmali incelemis film. gunumuzde imajin her şey, içeriğin ise gittikçe önemsizleşmekte oldugunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. halbuki niye elestiriyorsun sevgili agnés jaoui; tüketim toplumuysak, pazarlama maymunuysak biz ne yapalim yani. hiç... bir de, karine'in durumu için (bkz: orthorexia)
  • gözlerimin sürekli isabelle huppert'i aradığı bir eser olmuştur.
  • yaşadığımız şu dünyada insanlar arasındaki çıkar ilişkilerinin ayyuka çıktığını gözümüze bir güzel sokan film. bunu yaparken de çeşitli tiplemelerin tam ortasına yerleştirdiği şişman ve bundan da oldukça rahatsız olan, mutsuz bir kızı orijin almış yönetmen. böyle uç bir tiplemeye çok da gerek olmadığını düşünüyorum mevzuyu anlatmak için. fakat bir taraftan da konuya tam anlamıyla parmak basmak değil, resmen konuyu deşmesi açısından olmazsa olmaz bir tipleme gibi de gelebiliyor kimi izleyiciye.
    eh madem böyle bir anlatıma başvurulmuş, eyvallah. iyi de, bu durumda oldukça etkileyici bir film olmalıydı nacizane fikrimce. işte bunu başaramamış yönetmen, ortaya da sıkıcı bir film çıkarmış.
  • karakterlerin zenginligi ve sisman mutsuz dengesiz kiz lolita yi oynayan marilou berry'nin cozulemeyen sempati/antipati uyandiran halleriyle ilginc, sakin ve keyifli bir durum-kesit tarzi fransiz filmi.
hesabın var mı? giriş yap