• karakteri gravatı göbeğine kadar salan liseliler gibi gezmese daha güzel olacak dizidir.

    dizi çizgi romanın ayarında gidiyor ama çekim tekniği, setleri çok parlak, çok canlı. constantine'in çizgi romandaki alayacılığı yaşadığı evrenin karanlığı ile daha güzel gidiyordu. bu şekilde karater sırıtıyor bir de kimlik, ot bok olan iskambil kağıdı direk doctor'dan aşırılmış. psychic paper'ın ne işi var lan constantine'de?
  • çizgi romanın verdiği o karanlık ve karmaşık havayı her yeni bölümde daha iyi yansıtan, vasat üstü bir pilot bölümden sonra gittikçe ivme kazanan dizi. reytinglerinin yapımcıların beklediğinden düşük seyretmesi üzücü.

    --- spoiler ---

    çizgi romanda garip ve kabarık saçlarıyla tam bir 80'ler kadını tipinde olan zed'in gayet iyi bir biçimde modernleştirildiği dizide (kız da zaten pek güzel, maşallah) aynı şeyi sevgili john constantine için söyleyemeyeceğim. matt ryan constantine rolüyle bana göre keanu reeves'in aynı adlı francis lawrence filmindeki donuk performansından daha iyi bir iş koyuyor ortaya (ki fiziksel olarak da sevgili john'a daha çok benziyor), ama biraz sırıttığını ve kağıt üzerindeki gibi tek boyutlu durduğunu söylemek gerek. sigara içmemesi bir yana, daha önce de yazıldığı üzere kravat olayı sinir bozucu mesela; sen zaten ha bire koşturup hafiyeliğe soyunduğun için üstün başın dağılacaktır arkadaşım, o denyo kravat niye hep lise öğrencisi asi ergenler gibi memişlerinle orantılı olmak zorunda yani? kime bu trip, papa midnite'a mı?

    papa midnite demişken, üçüncü bölümde midnite ile tanıştık. kendisini çizgi romanda da sevmediğim için dizide uyuz olmamak için bir sebebim yoktu açıkçası, ama üçüncü bölüm ilk üç bölümün en iyisiydi, hakkını vermek lazım. dördüncü bölüm a feast of friends ise original sins adlı romandan aldığı hikayeyi bayağı bayağı iyi uyarlamış oldukları için sezonun en etkileyici bölümü oldu. mnemoth'u da bayağı etkili anlatmışlar.

    --- spoiler ---
  • dizisi giddikçe güzelleşen.

    kısaca bir kaç şeyden bahsetmek istiyorum;

    ben john constantine ile 2002-2003 yıllarında lisede arkadaşın abisinin arşivinden getirdiği hellblazer'ın bir kaç bölümünü okuyarak tanıştım. tabii bir bok anlamadım. ingilizce olması bir yana, mevzuyu çözemedim. fakat karakter hoşuma gitti. zaten öyle çok da çizgiroman seven birisi değilim.

    sonra 2005 yılında film geldi. o film benim hayatımda bazı şeylere karar vermemi sağladı. misal sigara içme. misal dövme yaptırma. misal fantastik kurgu sevme.

    tamam siz çizgiroman guruları için constantine sarı saçlı fırlama bir tip olabilir, en büyük sizsizin eyvallah. her şeyin en iyisini de siz biliyorsunuz, tamam. lakin benim için constantine, keanu reeves tarafından canlandırılan uzun boylu siyah dağınık saçlı, cool, ağır takılan, gerekmedikçe konuşmayı geçtim espri bile yapmayan bir tip. çizgiromandaki constantine'nin, filmdeki gibi dövmesi de olmayabilir. fakat filmdeki constantine, benim sevmek istediğim türde bir constantine. buna sen değil, ben karar veririm.

    yine de dizi güzel gidiyor bence. çizgiromandaki tipe benzer bir tip bulmaları da güzel olmuş. fakat bölümlerde pek detay verilmesi yerine, çok seri anlatılıp geçiliyor hikaye. biraz daha zorlanma, biraz daha detay verilirse şahane olur. dizi yayınlandığı bölüme bakarak bile çakması supernatural'e her türlü takar bana göre.

    he bu arada constantine'nin ingiliz aksanı da güzel olmuş. amerikancılığa özenmeyip, aslı gibi bırakmışlar.
  • bolum baslar baslamaz daha ucuncu saniyede ahanda gary lester, ahanda original sins dedirtebiliyorsa bu dizi olmustur arkadaslar. 4. bolumde orijinal, hikayenin hakkini veren gayet basarili bir hellblazer bolumu yapmislar. hikayenin amerika'da gecmesinin ve constantine'in bir adet magic castle sahibi olmasinin getirdigi degisiklikleri saymazsak hemen hemen cizgi romanin aynisi bir bolum olmus.

    yalniz tadi damagimda kaldigindan midir bilemem ama 40 dakika bu kadar cetrefilli konular isleyen bir dizi icin cok kisa kalmaya basladi.
  • --- spoiler ---

    4'ncü bölümünde constantine iblisi (mnemoth) tanımlamak için uçağa atlayıp afrika'ya gitseymiş daha güzel olurmuş dediğim dizi. original sins bölümüne güzel bir güncelleştirme olmuş. sanırım bütçesi yeterince geniş değil zira hep dar alanlar ve kısıtlı bir bölgede yaşıyoruz olayları. geniş alanlar cg ile geçiştiriliyor.

    adım adım daha iyiye gitse de hala constantine için yeterli olmayan dizidir. biraz daha bütçeye ihtiyacı olduğu aşikar.

    bir de yine söyleyeyim, sigara içecek o adam arkadaş. olayı o.
    --- spoiler ---
  • çok süper olmasa da hellblazer'a olan saygımdan ötürü takip ettiğim ortalama kıvamlı ilerlemekte olan dizidir. fakat bu her bölüm tamamen farklı bireysel olayları işleme ve takip etme olayının ileride yavaş yavaş daha büyük bir ana konuya bağlanması lazım (aynen person of interest, fringe, the mentalist vs yapımlarda olduğu gibi) yoksa bu şekilde devam etmez, bi' süre sonra en vefalı izleyici bile bayar ve diziyi bırakır.

    --- spoiler ---

    beşinci bölümünde bir japon şehir efsanesine değindiğini bölümün başlamasından 1 dakika 3 saniye sonra idrak ettim. (not: şu an hala orasındayım bölümün, jenerik müziği bile başlamadı.)

    http://en.wikipedia.org/wiki/kuchisake-onna

    --- spoiler ---

    neyse bakalım, şimdi beşinci bölümü izleyeyim. bakalım konuyu güzel işlemeyi başarmışlar mı? kuchisake onna en sevdiğim japon şehir efsanelerinden biridir. bi' çok anime ve manga'da da kendisine denk gelirsiniz.
  • son yıllardaki en iyi dc comics uyarlaması dizi.

    --- spoiler ---

    1. sezon 5. bölümde jim corrigan'ın adı her geçtiğinde ha şimdi spectre olacak, ha şimdi spectre olacak derken bölümün sonunda zed bombayı patlattı.

    --- spoiler ---

    sezon ilerledikçe zatanna veya etrigan'ı göreceğimizden eminim.
  • nedense dizide sigara içmiyor oluşuna aşırı derecede takıldığım herif, her çakmağı çıkarışında aha şimdi diyorum ama ı ıh.
  • düşlemsel korku türünü çok seven biri olarak beni pek sarmayan dizi. ilk bölümü izleyip bırakmıştım. sonra bir şans daha vereyim dedim ve dördüncü bölüme kadar izledim. yok yok oyunculuk çok sırıtıyor, hikâye de pek yavan.

    bu arada dizinin boktan olduğunu söyleyenlere "çizgi roman kültürün var mı ki senin hee?" diye çemkirenlerin yaptığı da ayrı bir gerizekâlılık... isterse en güzel romandan, çizgi romandan uyarlanmış olsun filmi, diziyi izleyen kimse o yapıtı okumak zorunda değil, film-dizi de güzelse kendini izletir zâten... falan şarkıyı beğenmeyince "şarkı sözlerini şiir gibi okudun mu ki sen?" gibi bir şey demek bu...
  • 5. bölüm itibariyle ufak ufak sinirimi bozan dizi.

    --- spoiler ---

    yüzü maskeli kadın japon mitolojisinde yer alan bir kötü ruh çeşididir. merak eden şu adresten* konuyla ilgili kısa bir çizgi öykü okuyabilir.

    orjinal mitte kadının ağzı rastgele değil, glasgow smile tabir edilen şekilde kesilmiştir. bu ismin sebebi ingiltere'deki holigan çetelerinin bir ceza/işkence yöntemi olarak insanlara bıçakla joker gülüşü armağan etmeleridir.

    constantine ingiliz bir adam, o olay ilgili mite uygun şekilde anlatılsaydı da constantine o geyiği bir üstünkörü geçirseydi daha mantıklı olmaz mıydı? böyle hiç ödevlerini yapmamışlar gibi olmuş.

    üstelik 3 ya da 4'te papa midnite john'u bağladığında gelen evsiz adam john'un tılsımlı karo 9'unu* kredi kartı sanıp almış gitmişti ama bu bölümde yine kullandığını gördük. hellblazer adıyla da constantine adıyla da, justice league dark maceralarıyla da yıllarca takip ettiğim adamın hikayesinin böyle baştan savılmasına bozuluyorum açıkçası. sezonda yazdığınız 10 tane bölüm, biraz özenin şuna. büyük hikayede de hiç bir ilerleme yok. 5. bölüm itibariyle constantine ilk bölümden ne daha iyi ne daha kötü durumda.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap