• kafka 'nın sıkıcı romanı.
  • kafka denen psikopat yazarın romanı...pek bir şey anlamak olası olmasa da okumak zevkliydi...
  • karamsar bir ruhun okuyucuyu nasıl kendi karanlığında boğduğuna dair nadide bir örnek. tabiki kafka'dan bahsediyorum, romanda yarattığı gizem merak duygusunu müthiş tetikliyor. ilerleyişin sadece bir sanrıdan ibaret olduğu, aslında her şeyin yerinde saydığı farkediliyor. yürüyüş bandında yürümeye benziyor. uzaktan bir insana bakıyorsun, yürüyor. yaklaşıyorsun ona, hala hareket halinde ama ilerlemiyor. ilerleyen sensin. daha yaklaşınca, onun aslında bir yürüyüş bandında yerinde saydığını görüyorsun. sonra, hayal kırıklığı? hayır o da belirsiz.
  • franz kafka'nın aynı adlı romanından uyarlanan bir haneke filmi.

    öncelikle şunu belirtmekte fayda var: bir film bir romana ancak bu kadar sadık bir biçimde uyarlanabilirdi. haneke, hiçbir ek metin, sahne, kesme/kırpma yapmadan neredeyse cümlesi cümlesine bir uyarlama çekmiş. adeta romanın görsele dönüşmüş hali. seçilen tiplerin uygunluğu bir yana (özellikle ikizler), bahsi geçen şatonun da yönetmen tarafından hiçbir zaman hiçbir şekilde gösterilmemesi filme ayrıca bir gizem katıyor. bu, aynı zamanda kafka'ya da saygı duruşu niteliğinde bir yöntem.

    filmde sahneler arası geçiş alışık olmadığımız bir biçimde veriliyor. bu filmin başlarında izleyici tarafından biraz yadırgansa da filmin atmosferine iyice kapılınca inanılmaz derecede etkili bir vurucu silaha dönüşebiliyor.

    neticede iki sıradışı avusturyalının metni birleşince ortaya gayet iyi bir uyarlama çıkmış. film elbette bir klasik tadında değil ancak haneke ve kafka ikilisinden birinin hayranı olmanız filmi beğenmenize yetecek bir sebeptir. ikisini de seviyorsanız zaten tadından yenmez.
    şöyle de ilginç bir durum var ki, bu aslına sadık uyarlama dahi eleştiriliyor. niye bu kadar sadık kalmış da, yeni bir söylemde bulunmamış...tamam bu göreceli bir şey de niye o zaman aslına sadık olmayınca filme çamur atıyorsun, "kitabın tadını vermemiş" falan.
  • franz kafka'nın bürokrasi eleştirisi dışında, varoluşcu yönüyle, asla ulaşılamayacak yüce bir güce göndermelerde de bulunduğu şahane roman. dava ve şato daki karakterlerini isimleri arasında ki benzerlik romanlar arasında benzerlikler bulmamızı kolaylaştırmış. kaçmak yerine üzerine gidilse de o kafkaesk hava dağılmamıştır.
  • kafkanın zihinlerle oynayan, derin ama sürükleyici olmayan romanı. iç karartan, karamsarlığa sürükleyen, varoluşçu, kasvetli bir hikaye. her okuyanda şatonun ne olduğunun farklı yorumlanması muhtemeldir.
    filme gelicek olursak hanekenin sonu olmayan şeylere bayıldığını da düşünürsek, oldukça uyumlu bir ikili denilebilir. kitabı olduğu gibi aktarmaya çalışmış fakat bir kitaptaki derinliği filme yansıtmak mümkün olmadığından biraz sığ kalmış. kitap durumu, film olayı anlatıyor gibi daha çok.
  • tam bir haneke filmi. çünkü yarım kalmış bir eseri uyarlarken filmi de yarım bırakıp seyirciyi dumura uğratmak fikri ancak haneke'den çıkabilirdi.
  • "...k.'nın, kendini sürekli yolunu kaybedeceği ve kendinden önce hiç kimsenin yaşamadığı yabancı bir yerde, havasının bile kendi memleketindeki havanın bir parçası olmadığı yabancı biri olarak hissettiği; insanın yabancılıktan boğulacağı ve bu yabancılığın anlamsız ayartmalarının karşısında insanın devam etmekten ve yolunu kaybetmekten başka hiç bir şey yapamayacağı duygusuna kapıldığı saatler geçti."
  • koi no tsumi filminin ana temasına yol gösterici. bununla birlikte gösterdiği yolu kendisine çıkarmayan.
hesabın var mı? giriş yap