• okumak için zihindeki birçok düşünceden arınmak lazım yoksa iki ay elde sürünebiliyor. bitiremediğim romanların arasına katmak istemiyorum ama çok uzadı be.
  • kafka' nın bitiremediği üç romanından biri. bu yüzden dava gibi havada asılı kalmakla beraber, okunan sürede beyninizi yorma ihtimali yüksektir. büyük yankı uyandıran diğer eserlerinde olduğu gibi** bu romanında da sisteme ve otoriteye karşı bir hiciv, bir baş kaldırış vardır. karmaşık hiyerarşik örgülerin toplum ve bireyde bıraktığı etkiler, kişinin tek başına otoritenin karşısındaki pasifliği ve bunu kabullenişi kafka' nın romanlarının hep ana teması olmuştur. bürokrasi temelli sorunlar ve otoritenin karşı konulmaz çekiciliği göze çarpar.

    kitap, katı, kapalı otoritenin kendisine karşı çıkılmasının olanaksızlığını da vurgular. k. ile beraber içselleştirilen bu vurgu, iktidarın gücünün, ulaşılmazlığının ve dokunulmazlığının sembolüdür.
  • şato, franz kafka’nın 1922 yılının başlarında kaleme aldığı, max brod’un 1926 yılında kafka’nın ölümünden iki yıl sonra yayımladığı romanıdır. kitap, dava romanıyla ilişkilendirilebileceği gibi, başlı başına incelemeye değer bir eserdir. k. adında bir kadastrocunun bir köye gidişini ve o köyde yaşadıklarını anlatır.

    --- spoiler ---

    kitabın ana karakteri kadastrocu bay k., kont westwest’in şatosuna ait olan bir köye atanır ve bir handa konaklamaya başlar. handakilere şatoya kadastrocu olarak atandığını söyler fakat kimseyi inandıramaz. daha sonra yayılan söylentilerin de yardımıyla k’nın yeni kadastrocu olduğuna herkes inanır.

    k, köyde keşif yapmaya başlar. amacı şatoya çıkıp kont westwest ya da onu temsil eden bir yetkili ile görüşüp, görevi hakkında bilgi almaktır. köylülerin şatoya giden yol dedikleri yolu izler fakat yolu tarif eden köylülerden hiçbiri onu şatoya götürmeye yanaşmaz. bunun üzerine hana dönen k, orada artur ve jeremias adında iki adamla karşılaşır. adamların söylediğine göre kendileri k’nın hizmetine verilmiştir. k, bu iki yardımcının neden kendisine tahsis edildiği konusunu hiç sorgulamaz ve onları kendi hizmetinde kullanmayı kabul eder.

    bir gün barnabas adında bir haberci, k’ya klamm adındaki şato beyinden gelen ve görevi hakkında bilgiler içeren bir mektup getirir. k, heyecanla barnabas’tan onu şatoya götürmesini ister. barnabas, k’nın koluna girer fakat onu şato yerine kendi evine götürür. k için şatoya gitme umudu bir kez daha suya düşmüştür. barnabas’ın olga ve amelia adında iki kız kardeşi vardır. k, bu iki kız kardeşle tanışır fakat barnabas ve ailesi k’ya garip görünmüştür.

    k, köylülerden hayli rahatsız olmuştur ve kendini fazlasıyla yalnız hissetmektedir. bu yüzden tekrar hana dönmek istemez. köydeki beyler hanı adındaki başka bir hana gider fakat “beyler”in dışında bu handa kimsenin kalamayacağı cevabını alır. k, buna bir anlam veremez. yabancıların yalnızca meyhaneyi kullanabildikleri söylenir k’ya. k, meyhaneye girer ve orada freida adında bir kızla tanışır. freida, klamm adındaki bir şato beyinin sözde metresidir. k, freida’yı ayartır ve onunla birlikte olur.

    k ile freida arasındaki ilişki freida’nın annesini rahatsız eder. k’nın freida hakkındaki niyeti ciddidir. freida ile evlenmek istemektedir. bu meseleyi ve kendi görevi hakkındaki sorularının cevabını bulmak amacıyla bu sefer klamm adındaki şato beyi ile görüşmek ister. fakat freida, klamm ile görüşmenin neredeyse imkânsız olduğunu söyler. bunun üzerine k, klamm ile görüşmenin bir yolu olup olmadığını, neden kadastrocu görevi ile ilgili bir iş almadığını öğrenmek üzere köy muhtarına gider. muhtar, köyde bir kadastrocuya ihtiyaç olmadığını söyler. bunun üzerine k muhtara daha önce klamm’dan gelen mektubu gösterir. muhtar, mektubun bir anlamı olmadığını ve bir gelişme olursa k’ya bildireceğini söyler.

    hana geri dönen k, hancının karısı ile klamm üzerine konuşur. kadın, bir zamanlar kızı freida gibi klamm’ın metresi olduğunu, klamm’a ulaşmanın çok zor olduğunu fakat bu konuda freida’nın da kendisinin de k’ya yardımcı olabileceğini söyleyerek k’yı umutlandırır.

    ertesi gün muhtar, k’yı çağırır ve k’ya köy okulunda hademe kadrosunun açık olduğunu, kabul ederse nişanlısı freida ile bu görevi üstlenebileceğini bildirir. k, önce işi kabul etmek istemez fakat sonra freida için bu işi kabul eder ve birlikte okula yerleşme kararı alırlar.

    o gece k, beyler hanı’nın kapısında bir kızak görür. bu lüks kızak, klamm’a aittir fakat klamm etrafta yoktur. k, beklemeye karar verir. bekleyişinin meyvesini alır ve handan bir adamın çıktığını, kızağa doğru yöneldiğini görür. önce bu adamın klamm olduğunu düşünür fakat sonra bu adamın aslında klamm olmadığını öğrenir. adam, k ile konuşmayı kabul eder, klamm’ın sekreteri olduğunu, k dahil hiçbir yabancının klamm’a direkt ulaşamayacağını, köy kayıtları için k’yı sorgulaması gerektiğini ve bir derdi varsa kendisine bildirmesi gerektiğini k’ya söyler ama k, sorgulanmayı reddeder.

    ertesi gün barnabas, k’ya klamm’dan bir mektup daha getirir. bu mektupta k’nın kadastrocu görevini ne kadar iyi yaptığı yazmaktadır. k, mektubun içeriğine hiçbir anlam veremez. bunun üzerine k, klamm’a barnabas ile haber göndermeye karar verir.

    bu sırada k ile freida okula yerleşmiştir. k, hademelik görevini yapmaktadır fakat okulun öğretmeni k’yı, görevini hakkıyla yapmadığı gerekçesi ile suçlamaktadır. k’yı bu görevden kovdurmak niyetindedir. k da hademelik işinden pek memnun değildir ve öğretmenin de sert tutumu k’nın canını fena halde sıkmaktadır.

    k, en başında freida’yı kullanarak klamm’a ulaşmayı istemiştir fakat sonra freida’ya karşı duyguları değişmiştir. öyle ki freida’ya göz koyduğu şüphesiyle kıskançlık krizine girmiş ve yardımcılarını kovmuştur ama freida yine de k’nın klamm’a ulaşma düşüncesinin, kendisine duyduğu aşktan daha ön planda olduğunu düşünmektedir.

    bir gün k, barnabas’ın evini ziyaret eder. k, barnabas’ın evini ziyaret ettiğinde olga ile karşılaşır. olga, barnabas’ın bile klamm’ın kim olduğunu tam olarak bilmediğinden söz eder. klamm hakkında köyde pek çok söylenti dolaşmaktadır. bazı köylüler onu farklı zamanlarda farklı farklı şekillerde gördüklerini iddia etmektedirler. ayrıca olga, kardeşi amelia’nın bir dönem sortini adındaki başka bir memurla ilişkisinin olduğundan fakat amelia’nın sortini’nin habercisini terslemesi sebebiyle bütün ailesinin mimlendiğinden bahseder.

    olga’nın k’ya karşı ilgisi olduğunu bilen freida, k’nın olga’yı ziyaret ettiğini öğrenir ve k’dan ayrılma kararı alır. k, bu karar karşısında ne yapacağını bilemez. önce freida’ya durumu açıklamaya çalışsa da sonra bundan vazgeçer ve olayları akışına bırakır.

    k, beyler hanı’nda bürgel ve erlanger adında iki sekreter tarafından sorguya çağrılır. sorgu sırasında uyuyakalır. neden sorgulandığını, suçunun tam olarak ne olduğunu bilmemektedir. daha sonra nişanlısına yakın davranması sebebiyle kovduğu yardımcıların şatoya şikâyette bulunmuş olabileceklerini düşünür.

    beyler hanı’nın yöneticisi k’yı çağırır ve konuşurlar. hancı kadın k’ya “sen aslında kadastrocu değilsin” der. k da kadına “sen de sadece hancı değilsin, başka işlerin peşindesin” der.

    --- spoiler ---

    şato, oldukça karışık kurguya sahip bir eser. kafka’nın tüm eserlerindeki o kasvetli ve umutsuz havanın yanında, kitapta kişiler arasındaki ilişkiler de oldukça karmaşık bir şekilde ortaya koyulmuş. yaşanan olayların ve karakterler arasındaki diyalogların yoruma fazlaca açık olması bu noktada “k”nın, “klamm”ın, “freida”nın, “barnabas”ın ve ondan da önemlisi “şato”nun kim oldukları ya da ne anlama geldikleri konusunda pek çok farklı açıklamaya gebedir.

    kitap bende daha evvel “dava”yı da okumuş bir okuyucu olarak kafka’nın bu eserde dönemin bürokrasi anlayışını, insanın yabancı bir diyarda, çevresine ve kendisine yabancılaşmasını, otorite karşısındaki ezikliğini ve yok oluşunu sembollerle anlattığı fikrini oluşturdu.

    kitabın başında “şato”nun köyden hayal meyal seçilebildiği fakat oraya hiçbir köylünün ya da yabancının gidemediği bir yer olarak tasvir edilişi, “şato”ya bağlı “bey” adı verilen –ki klamm’da onlardan biri- memurların sekreterleri ve ulaklar vasıtasıyla şato ile iletişim kurulması, “şato”nun devlet otoritesini sembolize eden bir metafor olduğu gerçeğini gösteren en önemli etmenler kanımca.

    burada k, sürgünle ya da atamayla gittiği bir köyde ne yapması gerektiğini bilmemektedir. görevi kadastroculuktur fakat köyde bu görevi yapabileceği bir kadro yoktur. öyle bir zaman gelir ki, k, kadastrocu olduğundan şüphe duymaya başlar ve kendi varoluşundan bihaber bir şekilde çekildiği sorgu sırasında uykuya dalar.

    kitapta var olan fakat ağzından hiçbir şey duymadığımız klamm karakteri ise, tek bir karakter değildir. klamm karakteri, şatonun insanlara hükmetmesine yardımcı olan, bürokrasiyi daha da içinden çıkılmaz hale getiren, gözü yükseklerde fakat hiçbir iş yapmayan bürokratları sembolize etmektedir. halkın çoğu klamm adında birinin varlığından haberdardır fakat neye benzediği konusunda farklı görüşler vardır.

    k’nın barnabas ve ailesi ile iyi ilişkiler kurması, köy tarafından dışlanmış bu ailenin tüm af dilemelere rağmen mimlenmiş oluşu ve k’nın kendini bu ailenin fertlerine karşı daha iyi ifade edebilmesi, toplum yapısının bireyler üzerindeki etkisini gösterdiği gibi kafka’nın içedönük kişiliğinin de bir tezahürü gibidir. k, freida’nın tüm ısrarlarına rağmen olga ile görüşür ve bu görüşme sonucunda freida ondan ayrılır. burada, toplumun dışladığı insanlarla yakın ilişkiler kuran ya da toplumun hoş görmediği eylemler içinde bulunan insanların ötekileştirilmesi konusunda kafka’nın önemli bir noktaya parmak bastığından söz etmek yanlış olmayacaktır.

    sözün özü şudur ki ; işin özündeki yabancılaşma, kafka’nın eserlerinin neredeyse tamamında işlediği önemli bir olgu. buradaki k’nın adı yoktur. mesleği bellidir ama yapacağı iş belli değildir. ona kim ne derse o işi yapmaktadır, sorgulamamaktadır ve kabullenmiş gibi görünmektedir fakat bireysel varoluşunu anlamlandırmak için “şato”ya giden yolu aramaktan vazgeçmemektedir. kitapta umut vadeden tek nokta belki de budur. bu sebeple kafka’yı ve dava’yı anlamak için şato, önemli bir eserdir.
  • okurken en çok yorulduğum kitaplardan biri.

    ya da ben hep yorgundum, bilemedim.
  • franz kafka'nın türkçesi şato olan romanı. şu an 310. sayfadayım henüz bitirmedim ama anladığım kadarıyla:

    --- spoiler ---

    olay şatoda geçmiyor.

    --- spoiler ---

    :))
  • bu romandaki ulaşılmaz şatonun prag' daki kale kompleksinin içindeki yapı olduğu düşünülebilir. gerçekten de ürkünç bir külah gibi, şehirde ne yana dönseniz orada züppece kasvet saçtığını görmek mümkün
  • k. (kendisinden yazı içersinde kısaca k diye söz edeceğim) hikaye boyunca şatoya ulaşabilmek, milli iradenin temsilcisiyle görüşebilmek maksatlı heretik vesayetçiler, elitist yobazlarla mücadele eder. bu zatlar k'nın önüne sürekli engel çıkarırlar. tabandan gelen talepleri bastırmak için.
    kafka modernizmi anlatan bir yazar sayılıyor. oysa postmodernisttir. zamanının çok ötesinde bir isyanı dillendirmiştir. bugün milli iradeyi yansıtan şahsın bin küsür odalı sarayına halk çekilişle kurayla girebilecekse bu halkımızın kafka'yı ve k karakterini özümsesinden, yaktığı isyan ve devrim ateşini sahiplenmesinden ötrüdür. k'nın o gün ulaşamadığı (sözde) milli irade temsilcileri yerine bugün halkının yanağını okşayan, onlar arasında dolaşırken dosthane öğütler veren bir idarecimiz varsa sebebi işte budur. k da (yaşasaydı) 17 aralık 2013 ihale ve rüşvet operasyonunu, gezi kalkınmasını darbe olarak algılar(dı) ve dik durur(du) kefeniyle mitinglere katılır(dı)
  • nereden bakarsak bakalım, her bakışımızda, her bakış açımızda farklılıkların daha büyük farklılıkları doğurduğu; matruşka gibi ancak onun tersine sürekli daha büyük parçaların kendisini doğurduğu bir anlatım bu.

    kitabı yorumlamadan önce belirtmeliyim ki; her cümlemin başına "bana göre" sözünü gizliden iliştirdiğimi farz edin.

    temelde şatoyu 3 tane mefhuma benzeteceğim;

    1) şato : devlet, saray, erk, idare...
    köy : toplum, halk, tebaa...
    josef k. : öteki, yabancı
    barnabaslar: ötekileştirilen, yabancılaştırılan
    beyler oteli: devlet'in veya idarenin, idari açıdan halkla buluştuğu düzlem.

    josef k. ile barnabas'lar esasen şato ve şato'nun güdümündeki halk tarafından benzer yaptırımlara maruz kalmaktadırlar ancak aralarındaki temel fark şudur; k., köye dışarıdan gelmiş bir yabancıdır; barnabas'lar ise bu köyde önceden beri ve hali hazırda yaşayan, o halktan kimselerdir ve onlar zamanla ötekileştirilmiş ve haliyle yabancılaşmıştırlar.
    k., saf ve katıksız olarak yabancıdır; evet, bir memleketi, bir ailesi, bit kültürü vardır belki ama o kendisini dünyalı, hiç bir kültüre ait hissetmeyen olarak görür, ithal olan veya aktarılan hiç bir düşünceyi veya kültü direkt kabul etmez, sorgular... şatoyu da sorgular, ne de olsa çıbanın başı odur. devlet değil midir ki; insanları kalıplara sokmaya çalışan, nasıl yaşaması veya nasıl yaşamaması gerektiğini öğütleyen, dikteleyen, gerektiği zaman kulak çekip, pataklayan. k., devleti de bilir bu halkı da, devletin halk üzerinde kurduğu korku imparatorluğunu da bilir ve sürekli bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünür, eleştirir, mantıksızlığını vurgular... bu yüzden içinde yaşadığı toplumla uyumsuz hale gelir, çünkü toplum uymuştur; hem devlete uymuştur hem de birbirine uymuştur, dolayısıyla bir farklılığa karşı uyumuştur... k., bunların farkındadır ama o bir uyumsuzdur ve hep öyle kalacaktır çünkü bu habitatta farklı bir organizmadır ve yegane besini uyumsuzluk olacaktır.
    barnabaslar ise bu toplumdandır, zamanında bu devletin ve dolayısıyla onun kurallarını meşrulaştıran veya meşrulaştırmak zorunda kalan bu halkın bir parçasıdır, onlar gibidir, onlar gibi yaşarlar ama bir kırılma noktası yaşarlar ve otoritenin korkusunu iliğinde yaşayan toplum tarafından ya da kraldan daha çok kralcılar tarafından ötekileştirilirler, toplumsal düzene aykırı ilan edilirler... bir böcek gibi yaşamak zorunda kalırlar...
    şato bize bürokrasiyi yansıtır. hiyerarşik olarak; haberciler, uşaklar, sekreterler, kalemler, memurlar ve daha bilmediğimiz pek çok kamu görevlisi. neden bilemiyoruz çünkü; her aşamada hiyerarşik aşamalar daha da derinleşiyor da ondan. habercilerin kendi arasında, sekreterlerin de kendi arasında hiyerarşileri, yetki sıralaması var. keza memurlar da öyle. en yetkili makam olarak klamm'ı biliyoruz ama belki de öyle değil. evet, köylü için klamm ve barnabas skalasında, barnabas belki bir hiçtir ama belki de şato için veya başka bir köy için klamm bir hiçtir. ondan üstün ve üstünlerin arasında üstün niceleri vardır. dolayısıyla şato köylüler için; anlamadıkları ve asla anlayamayacakları grift bir mekanizmaya sahip korku otoritesidir. şato tepededir, köy aşağıda; şato hafif sallarsa köyde deprem olur, şato hafiten bağırırsa köyde gök gürültüleri kopar; şato kızarsa, köyde idam sehpaları kurulur...

    2) şato: ahlak, toplumsal kurallar,örf, adet ve gelenekler...

    şato görünürde hiç bir şey yapmamaktadır aslında. köylüler kendi kendine akıl yürütmekte ve şato hakkında düşüncelere sahip olmaktadır. şato'nun köylüler üzerinde direkt yazılı bir emri, yaptırımı yoktur. köylüler kendi kendine şatosal kuralları uyguladığını düşünür. bu açıdan bakarsak ahlaksal kurallar ve yaptırımlar da öyle değil midir. toplum bu normları uygularken sessiz bir çoğunluk kabulü içerisindedir. güç sahiplerinin veya devletin de bunda payı yadsınamaz tabi ama genel olarak burada yazısız ve toplum genelince benimsenmiş normlardan bahsediyoruz. düğüne giderken takı takılması, istenilmeyen yere park eden arabanın sileceğinin kaldırılması, ramazan davulu, halay ve oyun havası, misafirliğe eli boş gitmemek, hapşırıldığında çok yaşa demek, yerde görülen ekmeğin öpülerek yukarı kaldırılması vb. kim dedi bize bunları?, bizden öncekiler yazılı kurallar mı belirledi de uyguluyoruz?, yapmazsak karşılığında bir ceza mı alacağız?, alacağımız bir ceza var ise bunu kim veriyor? bu adetler onlarca veya yüzlerce yıldır niye değişmiyor? nasıl da böyle aktarılarak geliyor? nasıl da benimsiyoruz? cocuğumuza da benimsetecek miyiz acaba? benimsetecek isek bunu neden yapacağız ki?
    josef k. ve barnabaslar bu toplumdan farklıdır keza josef k. muş'un bir köyüne giden danimarkalı ise barnabaslar da çinçinde büyümüş ancak entel bir kimliğe bürünmüş delikanlıdır. aykırıdır, ahlaksızdır, uyumsuzdur, böcektir, zararlıdır, def edilmeleri gerekir. yoksa toplum ve düzeni tehlikeye düşecektir. böyle durumlarda toplumun görünmez savcı ve hakimleri iş başına koyulur; ahlaksızlık eden komşuyla hiç bir komşu konuşmaz, ziyaret etmez; içki satan esnaftan alışveriş yapılmaz, sahurda ışıkları yanmayan ailenin kapısına çarpı konulur, sokakta öpüşen çiftler uyarılır ve hatta dövülür, üniversitede küpe takan veya uzun saçlı erkek darp edilir, evlemeden aynı evde yaşanmaz, bakireysen kezbansındır-değilsen orospu... ahlak ve gelenekler yaşayan organizmalardır, değişebilirler ama toplumun ve erkin istenci burada önemlidir. kültür aktarılması gereken bir miras mıdır yoksa dünyayı çöp eve çeviren bir hastalıklı topluluklar işi midir karar sizindir efendim...

    3) şato: tanrı, ahiret, öbür dünya...

    dava hakkında yazdığım şu entry: der prozess/@keke23 bu benzetmemin anlatımıdır esasen. çünkü; dönüşüm, dava ve şato temelde aynı şeyi anlatır. yabancılaşmayı, ötekileşmeyi, farkında olmayı, uyumsuzluğu... fakat; şato konuya daha bürokratik ve toplumsal bakarken; dava anlam arayışı alt metninde ve bireysel bakar.

    tanrılar, peygamberleri, havarileri, sahabeleri, evliyaları, ermişleri, imamları, müminleri ve müridleri... hiyerarşik olarak her biri bir şey söyler, üzerine bir şeyler ekler ve aktarır; aktarılan aktatılanı aktarır... böylece sürüp gider; bu sürecin en sonundaki insan yani şu anda yaşayan insanlar, biz, neyin nasıl aktarıldığından bir haber, kafasında kurduğu bir algoritmayla bu grift süreci meşrulaştırmaya çalışır ve inanır veya septik davranır hepsine inanmaz yahut hiç inanmaz... köylü inanıyor, barnabaslar inanırken inanmamaya başlamış, josef k. ise kabul ettiği belli olgular ve yöntenler olmasına rağmen inanmıyor çünkü o septik ve rasyonel bir karakter.
  • "burada bir söz vardır, belki duymuşsundur: resmi kararlar genç kızlar gibi ürkek olurlar." -"bu iyi bir gözlem," dedi k., konuyu olga'dan daha ciddiye alarak, "iyi bir gözlem, kararların kızlarla başka ortak özellikleri de vardır herhalde." -"belki," dedi olga...

    yasanın ipini elinden kaçırmamak için ona koşar adım gitmekten, bir anda karşısına çıkmaktan ya da yasanın kendisinin karşısına çıkmasından çekinen k., sıcak bir odada tüylü halının üzerine uzanan bir kedi misali yasaya sürtünerek zevk alır. böyle bir zevkin yanında ne frieda'nın sunduğu kadınsı zevkler ne de gündelik yaşamdaki görevleri yerine getirmenin verebileceği başka türden zevkler tatmin edebilir onu. zevki başka yerdedir, bir sis perdesi içinden belli belirsiz seçebildiği şato'dadır zevki; şato ona zevk verir ve oradan gelen ulaklar, onların getirdiği haberler ve şato hakkındaki söylentilerle bile zevk sarhoşluğuna düşmüş olan k aldığı zevkle kasaba halkını -yani yasanın zevk değil de etki boyutunda hakimiyetine aldığı o insanları- gıdıklar. kasabadaki hemen herkese şato hakkında bir şeyler sorarken bunun ardındaki temel sorunun "nasıl olabilir? şatonun size zevk vermediğini mi söylüyorsunuz?" sorusu olduğu giderek belirginleşir. sadece oradan gelen haberlerle bile, hatta iyi ya da kötü bir haber alabilmek için günlerce beklediği ve haberin ulaşmadığı zamanlarda bile zevklenen k.'nın şatonun yolunu bulamamasında şaşıracak ne var canım? zevkten başınız dönüp de yolu karıştırdığınız olmadı mı hiç? (kararlar ve kızlar arasındaki zevk dolaşımına ait oyuna katılmak isteyen için -derrida oynamıştı bunu- söylemeli; şato bir disneyland'dır. bu oyunu yönetenin ne olduğunu öğrenmek içinse poe'nun "çalınan mektup"una ilişkin lacan seminerine bir göz atılabilir. bu kadarı fazla ama..bu kadarını görmek zevki kaçırabilir. ne olursa olsun, kapıdan kaçan zevk bacadan geri döner ve edebiyat da budur zaten. bir ipucu; yasa yaşlı kadınlardan öğrenilir ve genç kızlarla oynanır.) k., hancının karısından öğrenir ve frieda'yla oynar; küçük hans'ın yatalak annesinden öğrenir ve olga'yla oynar. klamm'ın uzun süre metresi olmuş olan frieda'yla zevk alarak oynayamaması ise tek bir şeye vardırır bizi; yaşlıdır frieda da.

    yasayla ve yasanın mekanıyla ilişkisi upuzun bir ön sevişmedir k'nın. ön sevişmenin kendine has oyunlarını her bölümde partnerleri değiştirerek yeniden oynar ve uzatır, yasaya bir kez daha sürtünür, bir köpek gibi değil, bir kedi misali. (yasa..tekrarlamanın yasası? ötelemenin yasası? diziler ve serilere ilişkin matematik kurallar? fantezinin yasası? dürtünün yasası? mazoşizmin yasası? adını kim koyarsa yasayı incitmiş olacaktır. adını kim koyarsa yasa ondan kaçacaktır ve kitabın büyüsüyle birlikte kafka da elbette. oyunun tek bir kuralu varıdr; yasayı ürkütmemek, bilerek onu kaçırmamak. psikanaliz yaşlı bir kadındır ve yasayı bildiği için onla oynamaya çalışmak zevkimizi kaçırır. onun karanlık odasında yasa fısıltılarla öğrenilir -asla otoanalizle ya da kitaplarla değil, yoksa yaşlı bir adama dönüşürsünüz- ve dışarı çıkıp genç kızlarla oynanır )

    her sayfasında ayrı bir erotik tonu barındıran bir kitap bu. romandaki k. ve kürklü venüs'ün severin'i aynı soydan gelirler. kedi gibidir ikisi de ve sıcaklık ararlar. ne sürüngendirler ne de tam olarak dik durabilirler: sürtünürler..boyları hakkında bir benzetme yapabilmek mümkün bence; küçük bir çocuk, çok da küçük değil, annesinin kucağına artık sığmıyor ama tam da alışmamış yürümeye. ve annesi "yürü" dediğinde, onun arkasından gelip zor bela elbisesine tutunmayı başararak destek alıyor ve sürükleniyor. tam da buna benzer bir boydan bahsediyorum.

    (yasanın gümbür gümbür gelip insanların üzerine çullandığı, hatta o kadar ki, gümbürdeyişin şiddetine yasanın bile dayanamaz hale geldiği bir başka yapıya -öyle bir yapı ki onun görünürlüğünü ne sis saklayabilir ne de bakmamak mümkündür ona- taban tabana zıt başka bir yasa; yasayı sertleştirmeye çalışan, yasa aracılığıyla sertleşmeye çalışan k.'nın hikayesi ve faşizmin şeffaf yasaları, yasasızlığa varan şeffaflık. k yasayla oynar, yasa bizimle oynar ve faşizm yasayı siler. yasayla oynamanın mümkün olmadığı yerde yaratıcılık yoktur; yasanın sadece ön yüzünü görebilenler için mutsuzluklar vardır; yasanın silindiği yerde ise insani olan yok olmaya yüz tutmuştur. )
hesabın var mı? giriş yap