148 entry daha
  • (bkz: white ribbon)/ (bkz: beyaz kurdele) / (bkz: beyaz bant)

    ‘’ tanrıya bir şans verdim beni öldürmesi için’’… küçük bir oğlan çocuğu için çok aşırı cümleler içeren bu sahne ile hafızamda yer etmiş, farklılığı kilometrelerce uzaktan göze çarpan bir haneke filmi. ödüllü. *

    yıllar önce, gülse birsel’in senaristliğini yaptığı ve oynadığı ‘yalan dünya’ da, açılay rolünü canlandıran nihal yalçın’nın diziden ayrılmasına gerekçe olarak güya ‘haneke filminde rol kaptı’ şeklinde bir mazeret ileri sürülen ve ilk o zaman varlığından haberdar olduğum bu yönetmen; ortaya muazzam bir yapıt koymuş. maddeler halinde sıralayacak olursam:

    1. mubi’de izlediğim ve yaklaşık 2.5 saat süren film 2009 yapımı ve aynı yıl cannes film festivali’nde
    altın palmiye ödülü kazanmış, çekimler ise siyah- beyaz gerçekleştirilmiş.

    2. film, 1913 yılında, küçük bir alman köyünde yaşayan insanları yansıtıyor.

    yaşları 8-15 arası değişen çocuklar tabiatları itibarıyla çok acımasızlar ve ebeveynleri de terbiye etmek için sevgi ve ödüllendirme yerine tüm gaddarlıklarını fiziksel ve duygusal açıdan gösteriyorlar. fiziksel şiddet sahneleri sinir bozucu.

    kilise papazı olan nemrut suratlı adamın çocuğunu kırbaçlaması kapalı kapılar ardında da olsa berbat. keza kızının da makasla babasının kafesteki kuşunu çıkarıp, öldürüp; makasla beraber haç şeklini vererek çalışma masası üzerine bırakması, öte yanda doktorun öz kızını istismar etmesi ve buna tanık olan küçük kardeşe ablanın verdiği yanıtlar; doktorun eşinin vefatından sonra her şekilde beraber olduğu ebe hanımı aşağılayıcı cümleleri insanın kanını donduran cinsten.

    hikaye öğretmen tarafından naklediliyor film boyunca. çocukların saldırgan tabiatlarını dini alet ederek baskılamaya çalışan ve onların ahlaklı, masum, inançlı bireyler olmalarını sağlamak amacıyla kollarına beyaz bir kuşak bağlanması çok büyük bir trajedi.

    köyde meydana gelen bir dizi ‘garip’ olayın perde arkasında kimlerin olduğunu anlayan ve kilise papazı babayla da bunu paylaşan öğretmen ise durumun örtbas edildiğini ve kendisine de tehditkar yaklaşıldığını görünce bir şey yapmamayı tercih ediyor, 1. dünya savaşı patlak verince köyü terkediyor ve dönüşte de başka bir yerde baba mesleği olan terziliği sürdürüyor.

    tabii ki bu kadar acımasızca, ‘alman disiplini’ ile yetiştirilen çocuklar; bunun acısını 2. dünya savaşında birer nazi subayı olduklarında ölüm makinalarına dönüşerek çıkarıyorlar bol bol.

    3. kar ve başak tarlaları manzaraları kartpostal güzelliğinde, görüntü yönetmeni mükemmel bir iş çıkarmış.

    ama genel tabloda, haneke sinir uçlarına özellikle dokunmaktan kaçınmıyor. kimi zaman fonda bir kara sinek vızıltısı duyuyorsunuz örneğin. huzursuzluk.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap