• doctor who'yu tam olarak sevdiren ve matt smithe rağmen izleme sebebim. müthiş oyuncu. keşke hiç rejenerasyon geçirmeseydi dediğim biricik doktorum, sevgi pıtırcığım. paralel evrenden geri dönsün dediğim müthiş oyuncu. *
  • gregory doran'ın yönetmenliği yaptığı hamlet adlı filmdeki üstün performasıyla dikkat çeken iskoç oyuncu. hamlet karakterinin o insanı çılgına çeviren eylemsizliğini yansıtış şekli, hamlet'in deli rolüne bürünmesiyle birlikte yaşadığı duygu çatışmasını, sanki bir deniz gibi alçalıp-yükselişini, bir dingin bir çoşkulu oluşunu izlemek insana keyif veriyor. hamlet gibi tiyatral bir filmi üç saat boyunca hiç sıkılmadan izlemenizi sağlıyor bu başarılı oyuncu.
  • the catherine tate show'da, ingilizce öğretmenini canlandırdığı skeçte iskoç aksanını doya doya dinleyebileceğiniz aktör.
    http://www.youtube.com/watch?v=wxb1gb6k-2a

    --- spoiler ---

    mr logan: right! you are the most insolent child i have ever had the misfortune to teach!
    lauren: thank you.

    --- spoiler ---

    the hobbit filmi için imdbde adı geçiyor,rumored olarak.
  • doctor who'nun 406. bölümünde "doktorun kızı"nı canlandıran georgia moffett ile nişanlanmış. müstakbel gelin beşinci doktor peter davisonın kızıymış. gerçekten "doktorun kızı" yani.

    bu ikili ayrılmaz, evlenir çocuk yaparlarsa, o çocuk muhtemelen ya 28. doktor, ya da master olur bu gidişle.

    edit: çocuk dedik, çocuk dedikodusu çıktı. minik david geliyor ey ahali.
  • dilerim ki the hobbit'in kadrosuna resmi bir şekilde katılsın. bizi yine kendimizden geçirsin.

    ayrıca kendisinin bir kez daha ne kadar inanılmaz bir aktör olduğunu görmek için.

    (bkz: http://www.youtube.com/…3dy0dorgxpg&feature=related)
  • hakkında uzuun uzuun bir şeyler yazmak istiyorum velhasıl o enerjisini, o bakışlarını düşününce cümleleri kuramıyorum bir türlü, yarım yarım kalıyorlar öylece.

    bu adamın enerjisine hastayım ben. sanki... sanki içinde patlamaya hazır duran bir volkan var ama o bunu deliliğe vermiş, hoplayıp zıplayıp kontrol etmeye çalışıyor fakat biri damarına bastı mı, yakıp geçirecek ortalığı gibi. çelimsiz. gözleri orantısız, ağzı çemçük. hele bir de sakal bırakınca at hırsızı kılıklı bir herif oluyor ama o enerjisi var ya, o ifadeleri, mimikleri... insanı ekranlara yapıştırıyor.

    barty crouch, jr rolü ile görmüştüm kendisini ilk. karakteri sevmediğimden kelli en baştan önyargılıydım. lakin o manyak ifadesi, gözlerindeki o harbi "deli" bakışı, yılan gibi dil atıp durması kaç yıl geçmiş olmasına rağmen hala gözümün önünde. toplamda 3 dakika falan göründü filmde heralde ama zihnime işledi adam...

    sonra doctor who... daha önceden yazmıştım, kendisini ilk gördüğümde "la bu ne?" tepkisi vermiştim direkt. çünkü christopher bu rolde süperdi, tam bir doctor'dı, yakışıklıydı, candı, ciğerdi. bu sırık da nereden çıkmıştı? halt ettiğimi anlamam uzun sürmedi. daha ilk andan kaş göz oynatışı, sesindeki dalgalanmalar, tepkileri, ayaklarında yay varmış gibi yürüyüşü, devasa sırıtışı -ve takım elbisenin altına giydiği converseleri- ile gönlümde yer etti. o zıpır hali, koç burcu oluşundan mütevellit enerji patlamasına uygun hareketleri ile bambaşka bir doctor çizdi, ama asıl doctor buydu sanki. çünkü yaşadıkları, ailesini, gezegenini kaybetmesi ile içinde acıdan bir volkan yanan doctor aslında tüm iyi kalpliliğiyle, time lord oluşunun getirdiği tüm affediciliğiyle ve bilgeliğiyle bunu kontrol ediyor, etrafındakilerle tatlı tatlı geçinip, normal biriymiş gibi davranıyor, unutmak istiyor. ama içindeki o güç, o öfke ve acı yok olmuş değil ve bunu tetikleyen bir şey olduğunda... daha doğrusu bunu sonuna kadar sündüren bir şey olduğunda içindeki ateşi düşmanının üzerine salıyor. hem de olabilecek en sakin şekilde. en korkutucu haliyle. david tam da bu yüzden inanılmaz bir doctor'dı. altı üstü bilim-kurgu denebilecek bir dizide, christopher ve david, ikisi birlikte, öyle bir karakter çizdiler ki, camdan bakıp bir blue box görsem, sanki 40 yıldır tanırmışım gibi "doctooorr!" diye çığırarak koşar, bağrıma basarım adamı, teselli etmeye çalışırım. öylesi gerçek. ve bu yüzden rolü bırakmış olması içimi acıtıyor. hani yüzüklerin efendisi'nin sonunda tüm yüzük taşıyıcıları gemiye binip gidiyor ya... öyle bir his. hüzünlü işte, bir daha olmayacağını bilmek...

    sonra hamlet'i oynadı david. ama nasıl oynamak, adam hamlet olmuş yahu. hani doctor'dan sonra bir daha nasıl olacak diyoruz hepimiz, çünkü adam o kadar doctor ki gözümüzde... hamlet'i izlerken doctor aklına bile gelmiyor insanın, o kadar bambaşka ama o kadar da tanıdık. yine o enerjisi iş başında tabi, gel-gitler, bir an sessizken bir an kükremeler, bakışlar... okurken o kadar sıkıldığım hamlet, bir anda en enteresan şey oluverdi sanki; yeniden okumak istiyorum satır aralarında göremediğim bir şeyler görecekmişim gibi ama olay david'de, biliyorum. meşhur to be or not to be tiradında, adam konuşurken gözümüzün önünde yaşlanıyor resmen. am i a coward diye sorduğu tiradı; üzüntünün, kararsızlığın, çaresizliğin içinde kıvranırken bir anda -yanlış da olsa, işe yaramayacak da olsa bir şey yapmaya karar verebilmiş olmanın o "korkak" ama seri, istekli haliyle koşuşu... youtube'da birisi "david telefon rehberini bile okusa dinleyebilirim ve zevk alırım" yazmış, sanırım daha isabetli bir yorum olamazdı kendisi hakkında.

    şimdi de the hobbit'te thranduil olacağı şeklinde dedikodular var. sonunda, o (40 yaşına gelmiş olmasına rağmen) yıllardır bir gram oynamamış acaip zayıflığını ve selvi boyunu en iyi kullanacağı yeri bulmuşlar. ateş olmayan yerden duman çıkmaz diyerek bu dedikodunun doğru çıkacağı ümidine tutunuyorum ve bekliyorum. kim düşünmüşse onu bu role, aklına sağlık. elf tipi ancak bu kadar olabilir birinde... uzun, örgülü saçlar ve zarif, işlemeli kıyafetler içinde ne kadar müthiş olacağını hayal ettikçe salak salak sırıtasım geliyor.

    ah... sanırım aşık oldum ben david'e. hayatımda ilk defa bu kadar tipsiz birine aşık oluyorum, enteresan bir duygu. ama bugün görsem yolda, kesin atlarım boynuna, "senin etrafa yaydığın o 38500 megawattlık enerjine, kaşına gözüne kurban olayım" derim. "çakma mohawk tipi saçlarına hastayım ulen!" derim. hatta en iğrenç espri yapan halimle "beni iyi et doktoorrr!" bile derim. gerçi kendisi pek öyle yolda rastlanacak birine benzemiyor; daha ziyade böyle loş, ahşap döşemeli bir café'de, kırmızı kadife bir berjerde oturmuş bir şeyler okurken görülebilecek gibi sanki. ya da ben iyice platoniğe kaptırdım bilemiyorum. bu yaştan sonra yeniden poster aşkı modu... hmm...

    birkaç dakika sonra hatırlanan ek: mükemmel aksanına karşı hissettiklerimi yazmayı unutmuşum. aksan hastalığımı bile arka planda bıraktıran bir şey işte. oyuncu, evet.
  • doctor who izlemeye 2005 yapımı olanından başladım.

    --- spoiler ---

    christopher eccleston gidip de yerine david tennant geldiğinde bir saniye bile garipsemedim. şimdi özel bölümlerle birlikte 4. sezonu bitirdim ve david tennant "gitmek istemiyorum!" derken "gitme!" diyesim geldi. bu adama bu rol çok yakışmıştı; sanki "gitmek istemiyorum!" derken diziden gitmek istemediğini söylüyor gibiydi. içim parçalandı be sözlük.

    --- spoiler ---
  • efenim, bir "britanya adası erkekleri: melek mi şeytan mı?" konulu panelimize daha hoş geldiniz derken, bu geceki toplantımızda, elimize geçen çok değerli görüntüler üzerinden konuşacağımızı belirtmek isterim.

    david tennant -born: david john mcdonald- kişisinde açıkça izleyebileceğimiz şey, kanımca zeka+özgüven+muziplik bir arada toplanınca oluşan bir durum. izleyeceğimiz röportaj, david tennant beyefendinin 2009 yılınca amerika'nın pbs kanalında yayınlanan masterpiece contemporary adlı bir programa sunucu olmasıyla ilgili. kendisi hakkındaki tek bilgisi belli ki imdb'yi açıp şöyle bir bakmakla sınırlı olan (ve garip hareketler sergileyen) röportajcı hanım kızı önce ciddiye almaya çalışıp başaramayınca sağlam kafaya aldığı bu görüntülerde, ... neyse ya bir şey demiyorum. kendisi konuşsun.

    http://www.youtube.com/watch?v=twmqejzh0io

    muhabbet şu; kız david'e popüler kültür ile başlayan bir cümle kuruyor ve david bu noktadan itibaren alıyor sazı eline:

    kız: "you're very much part of popular culture..."
    dav: "do you think?"
    kız: "i mean, doctor who..."
    dav: "yeah." (kopmamak için kasıyor)
    kız: "harry potter..."
    dav: "i am popular culture! i define popular culture! and i'm glad you've finally realized this."
    kız: "i think everyone should realize this."
    dav: "i think america should come on board. ehm, yes, i am popular culture, i bring it with me and it bends to my will."* *

    bu kadarı yetmemiş gibi, röportajın ilerleyen bölümlerinde kızımız yine inciler döktürüyor ve david de hiçbirini kaçırmıyor tabi. misal:

    k: "well, i do like the bridge you're kinda creating, you're being a breath of fresh air (burada ciğerlerden nefes çıkarma hareketi yapılıyor ve anlaşılmayan bir şeyler söyleniyor)"
    d: "d'you think? d'you think? was it a bit stuffy before?"
    k: "when you think of masterpiece, now it's masterpiece contemporary.."
    d: "yeah, yeah.."
    k: "is that you're doing the contemporary part?"
    d: "well, as you know, as i've told you already, i am popular culture so clearly i will be defining masterpiece contemporary in, you know, as a continuance of my personification of popular culture*, so yeah, clearly i'm a breath of fresh air. i don't know! don't ask me!"

    röportajcı kızımız sonlara doğru iyice koparıp, zannımca david'e dokunma bahanesi yaratmak için üzerindeki tişörtü soruyor (tişörtte lou reed'in transformer albümünün kapak resmi var) ve david bu ortayı da kaçırmıyor:

    "i'm going to allow lou reed into popular culture, er, when i'm the next.. when i convene the next meeting of popular culture to define, er, we hope to move forward, i will be allowing lou reed to come with us."

    evet, bu gecelik de bu kadardı. kapanış olarak, "breath my fresh air" cümlesini sticker olarak çıkışta dağıttığımızı söylemek isterim, almayı unutmayın efenim. bir dahaki buluşmamıza kadar esen kalın.

    ----->>> david için tarkan'dan geliyor (bkz: ölürüm sana)
  • facebook sayfasında yazan doğruysa en sevdiği kitap catcher in the rye'dır. sırf bu yüzden bile sevilebilir.
  • gerçek adı david john mcdonald olan 18 nisan 1971 doğumlu aktör. kendisi en çok dr. who da 10. doktor rolü ile tanınmaktadır. hali hazırda 2006'da doctor who magazine tarafından yapılan ankete göre dr. who fanları tarafından en beğenilen doktordur.

    kendi aksanı ile doktor'u oynamak istemiş ancak yazar ve baş yapımcı russell t. davies tarafından bu talebi reddedilmiştir.

    oynamış olduğu doktor karakteri kalbimizde yaşamaktadır.
hesabın var mı? giriş yap