• "zeka bocalar, dil sürçer, zihin tökezler." titus lucretius carus (nesnelerin özyapısı hakkında/evrenin yapısı'nda)

    "hatta tarihteki ilk popüler bilim eseri olan lucretius'un şiiri de rerum natura'da rem uykusuna ufak bir gönderme bile yapılıyordu." al alvarez - night

    (bkz: şeylerin doğası üzerine)
    (bkz: claudicat ingenium, delirat lingua, labat mens)
    (bkz: night/@ibisile)
  • lucretius'un düzyazı şiir tarzında kaleme aldığı olağanüstü eseri. mö. 95-55 yıllarında yaşamış birinin; evren ve atomla ilgili bu denli isabetli görüşleri olması sebebiyle olağanüstü. (atomos fikrini ilk olarak demokritosun ortaya attığını da unutmayalım tabi, o da adını geçirmiş bir yerde.) zaman ve insanın ölümlülüğü hakkındaki görüşleri de çok güçlü. insansoyunun gelişim serüvenine dahi bir bölümde yer vermiş; avcı toplayıcı dönemden ateşin kullanımına, yerleşik hayata geçişten kralların yıkılışına, tanrı inancının yayılışına kadar... bir bakıma kendi döneminde, her şeyin teorisini yazmaya çalışmış ve yazmış diyebiliriz.

    blogda evren, atom ve bağnazlık ile ilgili bazı görüşlerini derledim, isteyen okuyabilir.
  • büyük bir dehanın ürünü.

    (dize 150-159)
    ilkemiz olacak şu konuya girerken:
    hiçten, hiçbir şey yaratılamaz tanrısal güçle.
    ölümlülerin bunca korkuya kapılmaları,
    yerde ve gökte tanık oldukları olaylara gözle görülür bir neden bulamamalarındandır.
    kolaydır tanrının istemiyle açıklamak bunları.
    hiçten hiçbir şey yaratılamayacağını kavrayınca daha açık seçik göreceğiz önümüzdeki yolu;
    nasıl oluştuğunu ve var olduğunu.

    rahatsız bunları m.ö 60'larda yazmış. ve şiir olarak. elindeki felsefi kaynak, bilimsel bilgi belli sen nasıl düşündün bunları da ölçüsüne uydurup*anlattın ya? bu zeka adamı delirtir tabii. ne acı çektin kim bilir, canım lucretius.
  • nasılsa değişmiyor yaşamımızın çerçevesi
    ve yeni bir tat sunmuyor doğa
    yaşamakta direnenlere. ne değerli oluyor
    elde edemediklerimiz! bir kere de
    elde ettik mi, başka şeye yöneliyor tutku.
    dinmez, onulmaz bir susuzlukla bağlıyız yaşama
    ama gelecek ne getirirmiş, orasını bilmiyoruz.

    birazcık bile olsun kısaltamayız ölümü
    yaşamı uzatarak.
    değişmez kalır ölümden sonraki süre.
    kaç kuşak katarsan kat ambarına yaşayarak,
    aynı sonsuz ölüm beklemektedir seni.
    var olmama süresi eşittir herkesin;
    ha dün ölmüşsün, şafakta
    ha aylar, yıllar önce kapamışsın gözlerini!

    (sf. 126)
  • poggio bracciolini tarafından 1417 yılnda almanya'da bir manastırda bulunmuş ve onun sayesinde günümüze ulaşmıştır. bildiğim kadarıyla günümüze ulaşan bracciolini değil niccolo de niccoli kopyasıdır.

    stephen greenblatts, eserin ortaya çıkışını rönesansın/modern dünyanın başlangıcı kabul eder.
  • lucretius'un şiir formunda yazdığı ve evrenin yapısını epiküryen felsefesiyle anlattığı kitabı. marx dahil birçok düşünürü etkilemiştir bu eser.
    giordano bruno'nun kilisede yasaklanan kitaplar arasından bulup gizlice okuduğu, gökbilimine başlatan ve daha sonraki süreçlerde yakılarak öldürülmesine kadar giden fikir değişikliklerinde etkili olan kitaplardan biri de budur.

    "varlıklar hiçlikten doğamaz, memmius!
    ve hiçliğe dönmeyeceklerdir doğduktan sonra."

    "ölüm varken ben yokum. ben varken ölüm yok. o halde üzülecek ne var?"

    türevi şiirleri ateistlik ve hedonizm gibi kavramları temellendirir.

    bu felsefeye daha sonra ömer hayyam rubailerinde de denk geliriz;

    ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
    kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
    sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok.
    ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok!
  • "nesnelerin doğası gereği" ya da "şeylerin doğası üzerine" anlamına gelen bu latince deyiş, romalı şair lucretius carus'un (m.ö. 95-55) epikurosçuluğun öğretisini yeniden dillendirdiği didaktik / öğretici felsefi yapıtının adıdır.

    lucretius, yunan ve latin şiirine özgü altı vurgulu dize ile kaleme aldığı de rerum natura'da epikurosçuluğu edebi bir biçim altında anlatmış; roma halkı için bu felsefeyi latince olarak neredeyse yeni baştan yazmıştır. yapıtı bugün de epikurosçuluğu öğrenmek için başvurulan kaynakların başında gelir.
  • aynı nick altında muhalefete muhalefet eden bir ekşi sözlük yazarı...

    başlık: kemal kılıçdaroğlu'nun elektriğinin kesilmesi
    entri: (bkz: #136482080)
    alıntı: " adaylığını kolay gaza gelen chp tayfasına kabul ettirmek için hamleler bunlar. chp seçmeni bu hamleleri yer, kk aday olur sonra seçimlerde avuçlarını yalarlar. olan ülkemize olur. "

    (bkz: #135911120)
    (bkz: #134123558) kılışdara oy yok!
    (bkz: #133603202) ekmeleddin'e oy yok!
    (bkz: #133091705) kılışdar'a gerize**lı dedim! ehehehühühühhwhehehe!
    (bkz: #132107002) rte kazanacak! olley!
    (bkz: #131251938) umutsuzluk, öğrenilmiş çaresizlik pompalamayı unutuyordum az daha!
    (bkz: #126461979)
    (bkz: #123758787) kılışdar'a oy var!
    (bkz: #123740496) akp'lilere laf söyleyeni döverim!
    (bkz: #122536532) bu teyze de dahil!

    herhangi bir sosyal/siyasal harekete girişeceklere tavsiye: önce böyle tipleri aranızdan temizleyin. yoksa toksiklikleri hareketi felç* eder...

    engelle
    başlıklarını engelle
  • epikürcülüğü milat öncesi cühelaya anlatıp mürit toplama amaçlı eser.

    hazcılığın ötesinde bedenin, ruhun, düşüncenin, varlığın en küçük yapıtaşının ve üzerinde ver olduğu gezegenin doğasını anlatmak ister. bence deisttir.
  • roma'da asla tutunamamış olan epikurosçu felsefenin savunucusu (artık ne kadarı dümen, ne kadarı gerçek, bilmiyorum) lucretius tarafından yazılmış manzum eser. hoş de rerum natura'da bu felsefenin fizik ve mantık yönüne dair çok kayda değer bilgiler yok. yani onda ne demokritos'un atomculuğunu, ne de aristippos'un hazcılığını layıkıyla bulmak mümkün. lucretius da -her romalıda olduğunca- daha çok roma'da sonu gelmeyen çıkar kavgalarından, çatışmalardan, yıkıma yol açan hırslardan duyulan rahatsızlık üzerine bu eseri yazıyor.

    hattâ öyle ki, eserin başlangıcında tanrıça venus'a sesleniş ve övgü var. "dakika bir gol bir" misali, epikurosçu felsefede asla kabul edilmeyecek bir şey bu. çünkü o felsefeye göre tanrılar insan işlerine karışmadıklarından onlara övgüde bulunmak, onlara seslenmek abesle iştigal. ama lucretius bunu yapmak zorunda çünkü bunu yapmadığı takdirde anlattıklarını hiçbir romalı ciddiye almayacak. boru değil, roma dini bu. yunan'daki başıboşluğu kaldırmaz. şehir devleti değil, koca bir cihan hakimiyetinden bahsediyoruz.

    bu eser görünüşte epikurosçu felsefeyle roma'daki sorunlara çözüm bulma amacı taşısa da aslında o dönemde epikurosçu felsefeye dair esas maddî bilgilerin bulunduğu eser bu değil. cicero'nun de finibus malorum et bonorum (kötülüklerin ve iyiliklerin hududuna dair) eserinde epikurosçuluğa dair çok daha geniş (ancak elbette taraflı) bilgiler var. bu eser aynı zamanda aslında pek genelgeçer olabilecek fikirlerin eksik argümanlar ve köhne paradigmalarla nasıl da rahatça yanlışlanabileceğini çok iyi gösteren bir eser.

    de finibus'tan menkul, epikurosçuların ereği haz. bu haz bugünün penceresinden görülen haz değil elbette. zaten roma'da bunu savunabilecek bir insan evladının derisini zevkle yüzerlerdi. epikuros da şehir devletlerinin yıkılıp iskender'in imparatorluğu kurulunca ortaya çıkan filozoflardandı zaten. haliyle şehir devletlerinin kendine has kültlerinden farklı bir yapı olacaktı. o da hazzı, acının yokluğu olarak algılıyor. her neyse, uzun uzun şimdi hazcılığı anlatmayacağım ama değinmek istediğim mesele şu:

    cicero bu eserde epikurosçuluğun içinden geçiyor. yani öyle bir dalga malzemesi yapıyor ve öyle haklı görünüyor ki, eseri okuyan o dönem insanı lucretius'u sarayda şaklaban olarak istihdam etmek isteyebilir. (eserde lucretius konuşmuyor tabii. stoalı cicero ve epikurosçu torquatus arasındaki bir münazara bu.) cicero "atomların" ne kadar saçma bir teori olduğunu, atom diye bir şeyin olmasının mümkün olmadığını, evrenin amaçsız olmasının mümkün olmadığını, evrene amaçsız diyenlerin saçmaladığını ve haz denen şeyin erek olarak kabul edilmesinin gerizekalıca olduğunu uzun uzun anlatıyor. ama o zamanki paradigmalar buna o kadar uygun ki gerçekten cicero haklı gibi görünüyor.

    oysa şimdi, şu yüzyılda biz atomların varlığını ve yapısını biliyoruz. evrenin de bir amacı olmadığından büyük oranda eminiz. yani atomcular ve hazcılar haklıydı. lakin 2000 yıl öncesinde romalılar bunun komik bile olmadığı kanaatindeydiler ve dünyada roma'dan daha gelişmiş bir medeniyet yoktu.

    bu aslında çok şey anlatıyor dünyayla ilgili.
hesabın var mı? giriş yap