• geçimini denizden sağlayan,ömrünü demir yığını içinde kısıtlı yaşam alanları içerisinde yedi gün yirmidört saat bir avuç insanın yüzünü görerek geçiren,canının çoğunlukla istediğini yapamayan,akşam olduğunda işten çıkıp evine gidemeyen,bugün de yemeği dışarıda yiyeyim diyemeyen,eşine,çocuğuna,sevdiklerine her zaman hasret yaşayan insanların içinde bulundukları meslektir.
  • kıçına deniz suyu değince bırakamazsın denizi....öyle satılmış bir hayattır, araftasındır... gemide sıkılırsın karada da sıkılırsın...böyle bir hayat işte, kimseye sebep olmayın denizcilik için.
    master of mv .....
  • "havacılık" diye bir kanal olmasına rağmen "denizcilik" diye bir kanal yok ekşi sözlük'te. büyük eksiklik. ufak bir örnek olarak, vira bismillah'ı siyasi slogan zannedenler var. en azından kanalını görüp fikir sahibi olabilirler.
  • dinlemek istedigin sarkilar elinin altinda bulunmadigi icin akla geldikce not aldiran, bazen 10 gun bazen 20 gun sonra internet bulunca sarkilari indirebildigin bir meslek.

    boyle de boktan bir yani var.
  • 15 dakikada hayatlarınızı felç eden 27 temmuz 2017 istanbul yağmuru gibi extrem hava olaylarının daha beterleriyle günlerce yaşayan ve bu durum içinde çalışılmaya devam edilen meslektir.
  • başkasının gemisinde çalışılıyorsa meslek adı, kendine ait gemide çalışılıyorsa bir yaşam biçimi olarak değerlendirilmesi gereken iş.
  • gerekli jargona hakim değilseniz komik diyaloglar yaşanabilecek meslektir. (bkz: do you copy'nin beni duyuyor musun diye çevrilmesi) başlığından sonra aklıma bir anı gelmişti yazmadan geçmeyeyim dedim.

    bir kaç sene evvel ağustos ayının son günleri, gece vardiyasındayım, güneşin doğmasına da biraz var kahve ile ayılmaya çalışıyorum. tabii bir de bomba bir stajyerim var ki köprüüstünün neşe kaynağı kendisi. bizimkisi 27. tercihi ile fakülteyi kazanmış, denizcilikle uzaktan yakından alakası olmayan, aklı beş karış havada bir tip ama babası hala sektörde aktif ve tanınan biri olduğundan emekli olmadan oğlanı bir şekilde sektöre sokmaya çalışıyor.

    cebelitarık boğazından içeri gireceğiz bilenler bilir vhf kanal 69'dan tanger traffic'in aranıp raporlama yapılması gerekiyor. üç beş eksik veya fazla olabilir fakat olması gereken diyalog şöyle bir şey:

    - tanger traffic, tanger traffic this is motor vessel xxx
    + xxx this is tanger traffic. go ahead.
    - good morning sir. ı'm entering your vts area.
    + good morning captain. what is your last port, next port, eta to next port?
    - my last port is miami, usa and next port is alexandria, egypt. eta to next port is 6th of september, 0500 utc.
    + type of ship and total cargo quantity
    - container carrier, 19600 metric tons.
    + do you carry dangerous cargo? if yes classes and total quantity.
    - yes we have dangerous cargo onboard. classes are 2.2, 3 and 6. total quantity is 73400 kilograms.
    + total crew and pax.
    - 18 including the master and no passengers.
    + do you have any defect, damage or deficiencies?
    - negative, all in good working condition
    + all received, thank you for your cooperation. listen 16 and 69 at all times. out.
    - understood. 16, 69.

    bizim stajyerin aklı havada demiştim ama başa gelen çekilir dercesine bir şeyler kapmaya çalışıyor biz de uzun stajının sonunda olmasından ve bir kaç aya yanımıza zabit olarak, çalışma arkadaşı olarak gelecek olmasından dolayı eksik olduğu konuları öğretip pratik kazandırmaya çalışıyoruz. neyse bizimkisi "abi tanger ile ben konuşabilir miyim?" dedi ben de tabii buyur diyip telsizi ona bıraktım. aralarında geçen konuşma şöyle:

    - tanger traffic this is motor vessel xxx
    + yes xxx please go ahead
    - thank you sir

    diyip telsiz ahizesini yerine yerleştirip pruvaya bakmaya ve rutin işlerini yapmaya koyuldu. ben tabii şaşkınlık içinde ne yapıyor acaba diye incelerken koptum. baktı ben hunharca gülüyorum:

    stajyer: ne oldu abi neye gülüyorsun?
    ben: ne yaptın sen az önce?
    s: abi işte vts ile konuştum go ahead (devam edin) dedi ben de teşekkür edip kapattım. ne oldu ki?
    b: (kahkahalar arasında kesik kesik) lan saftirik, adam seyire devam edebilirsiniz değil konuşmaya devam edebilirsiniz dedi.

    bizimkisi "go ahead" lafını duyunca zannediyor ki biz yaklaşık yirmi günde bir buralarda olduğumuzdan vts operatörü bizi tanıdık kontenjanından rapora gerek duymadan "go ahead" diyerek içeri (akdeniz'e) alıyor.

    bunlar yaşanırken arkada tanger traffic "xxx, xxx do you read me?" diye bağırınmaktadır. telsizi alır kendimi sakinleştirmeye çalışırken bizim saftiriğin hatasını bilen yavru köpek bakışları altında tanger traffic ile konuşur gereken raporlamayı yaparım.
  • (bkz: #87962592)
  • bazen dalgalarla boğuşursun bazen bir gece hint okyanusunda yakamozun güzelliğine şahit olursun ticari gemilerde kontrat boyunca gemideki diğer insanlarla aynı yaşam alanını paylaşırsın bir zaman sonra sanki hep denizdeymişsin gibi gelir karaya hiç çıkmayacak gibi hissedersin.
  • herkes atar tutar, yapmayın, gelmeyin, güya herkes nefret eder. sanki zorla orada tutarlar. ama çoğu gemideyken uzatma dilekçesi verir. gemiden inince personel müdürü kapısını arşınlar 3 haftaya tekrar yollar mısın diye. aslında denizciliği sever bunu diyenler ama kendine itiraf edemez.

    sinir bozucu yanları çoktur, doğrudur. ama kafaya takmamayı öğretir, siktir etme yeteneğinizi geliştirir. mail gelir, aynı liman içi shifting çıkar, aynı şehirde üç liman yapıyorsunuzdur zaten birbirine bisiklet mesafesinde, göte giren şemsiye açılmaz dersiniz. 24 saat uykusuz kalırsınız bir de manevralar istirahate denk gelmişse. uzun bir kanaldaysa üstelik limanlar, üf üf üf.

    ama vücut alışır. zoru seversiniz. karadaki işleri ciddiye almazsınız, siktir lan ben neler gördüm dedirtir. kişisel gelişiminize çok büyük katkı sağlar, ufkunuzu ve sınırlarınızı geliştirir. eskilerinin çoğunun kafası kırıktır. uzun süre yaparsanız bir kaç tahta eksiltir. ama erdem sahibi yapar. denizin aşındırdığı bir adamla muhabbet etmek müthiştir. uzun stajımda yaşlı ve ydo'lu pilotluk yapmış bir beybabamız vardı, allah selamet versin, şu an kendisiyle tekrar rakı masasında oturmak için serçe parmağımı verirdim. öyle insanlarla da karşılaşabilirsiniz işte.

    köprüüstünde vardiyanız biter, yorgunsunuzdur bitse de gitsem yatsam diye bakarsınız, değiştiren üçüncü ya da ikinci kaptan gelir, gecenin tüm berraklığında okyanusun ortasında yıldızlardan başka hiç bir ışık kaynağı yok iken muhabbet etmek öyle zevkli gelir ki, eski bir süvari varsa ya da zabitlerine güvenmiyorsa* o da katılır size gecenin bir körü, hatta bazen çarkçıbaşı da gelir. anılarını tecrübelerini dinlersiniz.
    "1982 yılı yazında kongodan kömür almıştık..." diye bir başlarlar kosta rikalı torbacıyı nasıl kazıkladıklarına bağlarlar konuyu... o ortamda hikayelerinde kaybolursunuz. zevkli insanlarla zevkli meslektir, zevksiz insanlarla biraz zehir gibidir ama onlara da alışırsınız. sanırım bana bu meslekle ilgili en iyi tespiti emekli olarak inen bir reis yapmıştı.
    –efendi kaptan ben 45 yıl önce bindim, 100 yılın tecrübesiyle iniyorum. benim gibi gariban bir yerde doğan adamın aklına hayaline gelmeyecek yerler gördüm, insanlar tanıdım, zevkler tattım. bir ömrüm daha olsa o ömrümde de denizci olurdum, ama bu sefer makinacı olurdum. *

    düzenli manitayı seven bir meslek hiç değildir, o işler zor haberiniz olsun. para için yapacaksanız, o işler de zor. sevmezseniz yapamazsınız, yapamazsanız üstleriniz gözünüzün yaşına bakmaz.
hesabın var mı? giriş yap