• sendikaların umurunda olmayanlardır.
  • haklarını savunmayı hep başkalarından bekledikleri için düdüklenmeye mahkum olanlardır. ismi lazım değil dershanenin birinde - komiktir patronu sosyalist olarak geçinir. yoldaşlıktan filan dem vurur. matematik öğretmenlerimiz tam on iki saat ders veriyorlar, ders + etüd. on iki saat... 12... ve bu açıp bilgisayardan facebooka girmeye benzemiyor mesai saatleri içinde, saatlerce bi fiil boğaz patlatıp ders anlatmak demek. evin yolunu bulamaz insan bu çalışmaya, bu tempoya. ama iş hak aramak olunca biri de çıkıp dershane sahibi olacak geviş getiren düdük makarnasına "hoop! aga bu bi nedir?" demiyor.
  • * pazartesi gibi boktan bir günde tatil yaparlar. bazı dershaneler 7 gün açık kalabilmek için öğretmenlerin izinleri haftanın günlerine paylaştırmıştır. herkesin farklı bir tatil günü vardır.
    * ilk madde de olduğu gibi çevredeki diğer dershanelerden farklı olabilmek için öğretmenin çalışma saatleri ile oynanıyor. öğrenci okul çıkışında yetişebilsin diye akşam 7'ye bile gerekirse ders konulabiliyor. sorun bakalım hangi öğretmen o derse istekli giriyor. eskiden lise son sınıflara sadece hafta sonu olmak kaydıyla 6'şardan 12 saat ders verilirdi. şimdilerde gel vatandaş biz daha fazla ders veriyoruz, hafta içi de akşam dersleri var, birebir var vs. gibi pazarcı mantığı ile dershane sahiplerinin kampanyaları sonucu çalışma saatleri akşam 7-8 e kadar sürer.
    * kurumların az işçi çok iş mantığı onlara da vurur. az öğretmen çok iş. bu yüzden haftada 50 saat derse girenleri vardır. yıllık ciroları trilyonları bulan kurumlar bi öğretmen daha almamak için 40 takla atarlar.
    * sigortası asgari ücret üzerinden yatar.
    * asgari ücret üzerinden maaşı gözükür. bankaya asgari kısım yatar, gerisini elden alır. bu yüzden bankadan kredi çekmekte zorlanır. kurum yalandan 2000tl alıyor diye bi yazı yazar. banka da buna inanır ya da inanır gibi yapıp en fazla 20bin-30bin civarı anca alır. bi ev kredisi çekecek kadar alması zordur.
    * 3-5 senede bir kurum değiştirir. çünkü bu durum ya kurumun maaşı geç ödemesinden kaynaklanır ya da maaşı her sene yapılan %5-%10 arası zamlarla 2000tl'yi geçince kurucusunun götü zonklamaya başlayınca kovar. yerine 1000 liraya yeni mezun öğretmen alır.
    * bi sendikası bile yoktur.
    * paso bile alamaz.
    * resmi bayram ve tatil günleri dershaneden dershaneye farklıdır. franchise şubeler kurum müdürünün ağzından çıkacak karara bakar. örneğin x dershanesinin aksaray şubesi ile kağıthane şubesi farklı günlerde belirler. bu da öğretmene verilen değeri ortaya koyduğundan istek ve arzuyu kırar.
    * öğretmendir ama hiç o saygınlığı bulamaz.
    -ne iş yapıyorsun?
    +öğretmenim
    -devlet/özel?
    +özel, dershanede çalışıyorum
    -hımmm devlete geçmeyi düşünmüyor musun?

    bu polemiğe meze olur. şimdi yeni moda ise geçen bi öğretmen arkadaşımın başına gelmiş. bakkalla arasında geçen diyaloğu aynen aktarıyorum;
    + dershanelerde kapatılacakmış, siz ne olacaksınız?
    - karşı tarafa da migros açılıyor, ya sen olacaksın abi?

    vakti zamanında öz-der'in yaptığı analiz için buyrunuz;
    http://www.sendika.org/…lisanlari-sendika-girisimi/
    ama hâlâ kimse yanlarında değildir.

    edit: artık paso alabilirler. bir öğretmenin mahkemeye vermesi sonucu dava kazanılınca olay artık gerçekleşebiliyor. ama formasyonu olanlar alabiliyor sadece. yani ataması öğretmen olarak gözükenler. formasyonsuz olan yani uzman öğretici olarak ataması yapılanlar alamıyor yine.
    http://www.sendika.org/…nleri-paso-hakkini-kazandi/
  • bilgi emekçisi, modern çağın sisyphos'udur.
  • diğer adı köledir. dershane adındaki sistem sömürücüsü kurumlarda karın tokluğuna çalışmaktadır.
  • siki daşşagına denk hocalardır.
  • dershanenin ağır çalışma şartları altında ezilmiş, eğer özel ders verebileceği bir branşı yoksa* çok az kazanan öğretmenlerdir. bu kurumlardan birinde en rahat çalışan, hiçbir dershane patronuna tek kuruşunu kaptırmamış biri olarak söylüyorum ben bile çekilecek dert değil diyerek bıraktım bu işi.

    nedir bu zorluklar biraz bahsedeyim. bana sorarsanız en büyük handikap çalışma saatleri. çalışma saatinin fazlalığı değil anlatmaya çalıştığım* bu saatlerin tersliği en fenası. normal insanlardan farklı yapar sizi dershane, herkes çalışırken siz yatarsınız* herkes yatarken siz çalışırsınız*. bu sayede ne tatiliniz tatile benzer ne dinlenmeniz dinlenmeye. sizinle aynı sektörde çalışmayan arkadaşları geçtim ailenizin yüzüne hasret kalabilirsiniz. görüşmek için, birlikte bir şeyler yapmak için bir türlü ortak vakit bulunamaz. illa azmederseniz en azından hafta sonu akşamları bu arkadaşlarla vakit geçireyim diye, gözünüzü karartıp uyarsanız onlara sabaha karşı herkes evine yatmaya giderken siz bir çorbacıya ardından da iş yerinize gidersiniz. o gün sabah sekiz buçukta başlayıp akşam yedide biten 12 ders saatinden sonra eve gider pestil gibi yatar bir daha benzeri bir şey yapmamaya yemin edersiniz, belki yemin edemeden uyuya dalmışsınızdır bilemem. vardır efendim bunu çaresi tatiller ne güne duruyor diyebilirsiniz doğrudur, yılda en fazla bir ya da iki defa gerçekleşen resmi tatili bekleyip bayramlardaki kısıtlı zamanlarda ailenize ve arkadaşlarınıza vakit ayırabilirsiniz. bayram tatillerini öyle 9 gün birleştirmez dershane maalesef.

    bunun dışında anlatılacak çok fazla zorluk var ama herkes bahsetmiş az çok, düşük maaşlar, maaşın alınamaması, maaş günü acil paraya ihtiyacın var mı diye soran patron, sigortanın asgari ücret üzerinden yatması, çoğu yerde 360 gün sigorta yatırılmaması vs.

    işte bütün bunlar canıma tak ettirdi ve bıraktım bu sektörü. başka bir fırsat bulamasaydım bırakır mıydım hayır, mecbur olanlar hala çalışmaya devam ediyor ama kesinlikle şunu söyleyebilirim fırsatını bulan kaçıyor artık. işi bu hale getiren patronlarıma buradan selam eder, hafta sonunun yaklaştığının habercisi olan cumadan nefret etmeme sebep oldukları için teşekkürü bir borç bilirim. yeni yeni sevmeye başladım cumaları.
  • sayelerinde üniversiteyi kazandığım canım hocalarımdır. hem de ilk defa dershaneye gitmeme rağmen.
    yoksa derse yirmi dakika geç gelen, hayatında hiç test çözmemiş, sırtını milli eğitime dayadı diye ders anlatma zorunluluğu hissetmeyen hocalarla o iş epey zordu kimse kusura bakmasın.
    ha bok bi sistemdir orası tartışılmaz. babamın beni dershaneye gönderebilmek için çektiği zorluklar, dershane öğretmenlerinin kan çanağına dönmüş gözleri daha dün gibi aklımda.
  • okul hocalarından çok farklı, daha samimi olabileceğiniz hocalardır. 3 sene dershaneye gitmiş biri olarak* söyleyebileceğim şeylerden biri budur, onlarla iyi samimiyet kurabilmenizdir. bir hocadan çok arkadaşça bir ilişki kurabilir, dershane sonrasında bile görüşebilme imkanı sağlanabilmektedir. gerçi her dershanede böyle değildir mühtemeldir de benim gittiğim dershanelere bakarsak böyledir bence.

    (bkz: fen bilimleri)
    (bkz: birey dershanleri)
  • dogal seleksiyon nedeniyle ders anlatmakta ustalaşmış kişilerdir. rekabetsiz okul ortamında kendini akışa bırakmış 'bazı' okul öğretmenleri yirmi yılda bile becerilerini arttıramazken, dershane ögretmenleri daha ilk altı aylarında çok iyi ders anlatır hale gelirler.
hesabın var mı? giriş yap