• sırf megolomanlıklarından ve görgüsüzlüklerinden diplomayla fotoğraflarını eczanelerine astıkları düşünülen kişilermiş.

    tıpkı doktorlar gibi di mi? evet. yahu az bir düşünün rica edeceğim. girdiğiniz eczanede eczacıyı tanıyın, karşınızda diplomalı biri mi var yoksa bir sahtekar mı görün diye bakanlık tarafından konulmuş bir kuraldır o. bakanlık size eczane ruhsatı vermeden gelip denetim yapar ve istediği bir sürü şeyden sadece ikisi o duvardaki iki çerçevedir.

    yoksa biz de biliriz başka yerlerimize sokmayı o diplomaları.

    bilip bilmeden böle neticenizden sallıyosunuz ya hayranım size.

    bi de nedir kuzum allasen o genelleme, yan gel yatmış, yılda 3 ay tatilmiş. ben niye su an evde yatamıyorum, yan gelip? ya da ben niye hayatımda 14 iş günü üstüste tatil yapamadım hiç? ulan benim diploma sahte mi yoksa??
  • arkadaşının lafı neresinden anlayacağını tahmin edemeyen ya da anlatamayan; bir ihtimal de arkadaşını kekleyen kişi olabilir.
    muadil konusundaki 2 noktaya ayrı ayrı değineyim.
    bir ilacın yanında bedelsiz ilaç verildiği doğrudur. ancak firmalar bunu 1 ilaca 3 ilaç (1+3 ) değil, genelde 10+1, 20+1 olarak verirler. 1+2, 1+3 gibi oranlar yoktur. "mal fazlası" denen bu işten, büyük oranda yüksek cirolu, büyük sermayeli, köşebaşı eczaneler faydalanır. bu da eczanelerin %10'unu geçmez. geriye kalan %90'ın yarısı kendi yağıyla kavrulur, diğer yarısı da kredi, borç, senet batağındadır. bu eczanelerin çoğu da batmıyorsa, eşleri de çalışan kadınlara ait olduğundadır.
    bir eczacı size eşdeğer veriyorsa, mal fazlalı ürünü itelemekten önce; beşyüz tane eşdeğerden hangisini eczanede bulunduracağını şaşırmasından kaynaklı olabilir. çok bilinen bir örnekten gidelim. prozac adlı antidepresan ilacın 15 (on beş) tane muadili var. bunun 15'ini de eczanede bulundurmak, her sene en az 7-8 kutunun miadı dolarak çöpe gitmesi demektir. türkiye ilaç pazarında bulunan 40.000 (kırk bin) ilacın hepsini eczaneye koyamazsınız. bu nedenle eczaneler, genelde her ilaçtan en fazla 2-3 muadili rafında tutabilir.
    dışarıdan ballı görünebiliir ama heveslenen varsa pek tavsiye etmem.
  • hastanelerde sistemin saçma prosedürler üzerinden işliyor olması ve özel hastanelerin aşırı maliyetinden ötürü, her ne kadar sigortalı da olsam, doktora gitmeyi reddetmemden kelli baş tacı ettiğim insanlardır. her sorunuma da mütemadiyen çare bulurlar.

    örnek vermek gerekirse; son beş yıldır bir kere doktora gitmem gerekti. boğazlarım şişmiş, nefes alamaz hale gelmiştim. nefesimi döndüremiyor, adeta biri boğazımı sıkıyor gibi hissediyordum. dedim ki; "artık direnme, bir doktora git.". sabahın altısında çıktım, özel bir hastaneye gittim. dedim böyleyken böyle. aldığım cevap; "randevunuz yoksa olmaz." idi. acile macile alın arkadaş, geberiyorum burda. yok dinletemedim. hal böyle olunca, kendimi eczaneye attım. nefes de alamadığımdan, yüzüm mosmor olmuştu ki eczacı arkadaş sağolsun, gereken müdahaleyi yaptı, ilacı verdi. aktif spor hayatı da olan birisi olarak, sürekli eklem sakatlıklarına maruz kalıyorum. fakat, afedersiniz ama sikerler sizin bin dereden su getirten sağlık düzeninizi. hemen gidiyorum eczacıya. o da illa doktora git demezse, nah gelirim sizin hastanelerinize. ölürüm daha iyi.

    uzun lafın kısası, eczacı candır. beni türk eczacılarına emanet edin.
  • akraba, arkadaş, yakın yada uzak çevremde tanıdığım sadece 1 kişinin sahibi olduğu ünvan. o da demin hafızayı iyice yoklayınca aklıma geldi zira mezun olduğundan beri eczaci olarak çalışmıyor. tıpkı onun gibi birçok eczaci da asıl mesleklerini yapmıyor yapamıyorlar çünkü herkesin eczane açacak parası yok, oldu da o parayı topladı ve açtı, sanıldığı gibi delice para kazanma şansı yok. eczacı sadece ve sadece bir sağlık kurumunun civarına dükkan açtığında burada varsayıldığı kadar iyi kazanabilir. her sene mezun olan eczacı sayısı ve her sene mesleği bırakanların mezun olanlar kadar çok olmadığı gerçeği ve sağlık kurumlarının neredeyse tamamının çevresindeki dükkanların çok önceden tutulduğu düşüldüğünde "çılgın kazanıyorlar" savınızı alıp, kendi maaşınızın elverdiği ölçüde bir tatile çıkın derim ben. ama ucuz populizm yapın diye maaş veriyorlarsa orasını bilemem. avukatın, eczacının, doktorun, mühendisin, kısacası yüksek tahsil yapmış herkesin hakkıdır iyi para kazanmak ve olması gereken de odur. eğer bir insan, her gün ama her allahın günü kendisini de keyifle beceren sistemin içinden çıkıp, kendisi ile beraber becerilen diğer insanlardan bazılarının kendisinden daha az çalışıp buna mukabil daha çok para kazanıyor olduğu düşüncesi ile onları arkadan becermeye çalışıyorsa, en başta o kişi o sistemi hak ediyordur, o sistemin onu becermesinden keyif bile alıyordur. yüksek tahsillinin hakkınının verilmediği, kendi hakkını aramak, söke söke almak zorunda olduğu saçma bir sistemde yaşıyoruz ve madem ki sizler eczacısıydı, dktoruydu, mühendisiydi, avukatıydı hepsine birden arkadan yanaşıyorsunuz, durun en azından ben yüzümü döneyim de suratıma konuşun.

    senin alacağın ilacın dozajını eczacı belirlemez, uyarmak zorunda da değildir, doktor belirler dozajı. uyarmak zorunda değildir çünkü doktorun kararıdır. günde 2 ise 2, 3 ise 3, aç karnınaysa aç karnına, makattan alınacaksa makattan, ağızdan alınacaksa ağızdan. yani eczaneden aldığı ilaç yüzünden ölümden dönen varsa ve arkadaşın mı her neyinse yada utanıyor ve söyleyemiyorsan kendinsen o bahsettiğin kişi, daha çok balık yemek lazım, akıl başa gelince de gidip ilacı yazan yada adam gibi yazmayan "aa eczaci öyle vermiş, ucuz atlatmışsınız" diyen doktordan hesap sormak lazım. şu yüksek tahsil gerektirmediği halde bilmiyoruz ayağına yattığınız temel bilgiyi de vereyim, doktor tanı ve teşhis koyar, tedavi planı yapar, tedavi planına göre ilaçları ve dozajı belirler, yazar eline verir. sen de eczaneye gidersin, eğer hazır bir ürünse raftan alır eline verir, değilse hazırlar eline verir fakat sana bu noktadan sonra o ilaçtan dolayı bir şey oluyorsa yada olmuşsa, argo manası ile senin eline veren eczacı değildir.

    ucuz ilaç bulmak için eczane eczane dolaşman da kimsenin derdi değil. acı gerçeklerden bahsedelim biraz, biraz iteleyelim şu arabeski hayatımızdan. ben de senelerdir şehrin bir dolu farklı semtinden hiç eczane gözetmeden aynı ilacı alır dururum. aslında daha pahalı ama hadi de ki fiyatı 1.35 lira olsun, zira vereceğim örnekte rakam çok önemli değil farklar aynı oranda oluyor. şimdi o ilacı 1.30 liraya yada 1.40 liraya satan olmuştur ama daha hiçbir eczaneden 1.5 liraya aldığımı hatırlamıyorum. ayrıca küpürün üstündeki fiyattan satıyorlar diye serzenişte bulunmak ne demek allahını peygamberini seversen?? e doğrusunu yapıyor adam. sen hemen her markette kutusu 1.25 lira olan kolayı başka marketten --son kullanma tarihine 3 gün kala yapılan kampanyaları saymazsak-- 0.6 liraya almayı başarabildin mi bugüne kadar?

    daha yazılır da, arkadaşlar aklınızı başınıza alın. herkes hem haddini hem yerini bilsin, fakir edebiyatı isteyen ibo show seyretsin. bir insanın hayatındaki şanssızlıklardan ve olumsuzluklardan bir meslek grubunun tamamı sorumlu tutulamaz, kendinize gelin. ayrıca bu çağrıyı sadece eczacıları ucuz yoldan mesnetsiz eleştirenlere değil bizzat eczacıların kendilerine de yapıyorum. siz de kendinize gelin çünkü işi laf yetiştirmeye dönüştürmek isteyenler var ve buna, bu en dandik kışkırtma taktiğine tuzu kapıp "elbette varım" şeklinde gitmeye başladınız.

    çıkın ulan biriniz çıkın, sağlık sektorunden birisi çıksın, eczacısını da geçtim doktorunu da, hemşirelere yalvarıyorum artık biriniz çıkın ve diyin ki:

    a) bu adamlar sonsuza kadar ülke yönetiminde kalamayacaklarını kendileri de biliyor ve zaten sonsuza kadar kalmak da istemiyorlar zira birincil gorevleri ülke yonetiminde sonsuza kadar kalmak değil, kaldıkları sürece her alanda maksimum zarar vermek ki daha sonra yıkması kolay olsun

    b) bu adamlar ülke başındayken elde ettikleri bir takım avantajlar var ama ülkenin başından gittiklerinde yerlerine gelecek olanlar da tıpkı bunlar ve bunlardan oncekiler gibi kendi avantajları için çalışacaklar. daimi bir ekmek kapısı lazım. ekmeğin en güzel en temiz yendiği alanlardan birisi sağlık sektorudur. senin yerine gelenler senin yaptığın düzenlemeleri tersine çevirmeye kalksalar 5+5 en az 10 hadi bir 5 de benden 15 sene muthiş ekmek yersin çaktırmadan tekelleştirme uyguladığın bu sektörde.

    c) ülkeyi yönetenlerin birçok özel hastane ve hatta ilaç firmalarında, özellikle de yeni kurulanlarda hatırı sayılır hisseleri vardır, yapılan değişikliklerle bu hastane ve ilaç firmaları resmen tekele döndürecek işi. sağlık sektorunden elde edilen gelir tek kanaldan tek noktaya akar gibi olacak. lan gazeteciler yazsanıza oğlum bunları! lokumcu, fırıncı basıp sağlığımızla oynuyorlar haberi bile yapmaz oldunuz. yazsanıza ulan! hangi hastanede hangi ilaç firmasında kimlerin ortaklıkları var yada karısının kızının oğlunun damadının gelininin amcasının oğlunun dayısının kızının ortaklığı var yazsanıza! bana mı düştü yazmak?

    d) sağlık sektöründe yaşanan bugune kadar gorulmemiş buyuklukteki kadrolaşmadan bahsetsenize

    e) sağlık sektörü çalışanlarının neredeyse tamamının serbest meslek sahibi olmasının önüne geçen düzenlemeleri anlatsanıza. onları anlattıktan sonra tekrar başa dönüp serbest meslek sahibi olmamıza izin vermiyorlar desenize.

    basit anlatsanıza şu halka basit! yok yaşlının düşkünün yanında duran sevgi pıtırcığı eczaneler, yok paragöz doktorlar haline getirdiniz, kendinizi savunmaya durmaktan, asıl nedenleri anlatmaktan aciz hale düştünüz. yazsanıza bugün sadece 1 gecelik yoğun bakımın ilaç maliyeti 1000 lira civarındadır, özel hastaneler sigorta üstünden hüp diye hortumlamaktadır yazsanıza üçün beşin hesabını yapıp eczaneme doktoruma elleme diyene kadar. göt göte versenize, bir şeyler yapsanıza. burda 3-5 adama laf yetiştirmeye kalkıyorsunuz, onlara cevap vermek size mi düştü? gerçekleri ortaya dökün herkes peşinizden yürüsün. dökemeyecekseniz de o açılacak zincir market eczanelerde maaşla eczacı olarak çalışmak boynunuzun borcu olacak. hadi doktorları anladım memuriyet korkusundan bir halta gık diyemediler ama siz neden yanlış yerden giriyorsunuz olaya onu çözemiyorum vallahi bilahi.

    eczaneden gelen edit: yazıyı yolladım, yolladıktan hemen sonra bundan evvel ne yazmıştım hatırlamadığım için güzide "ben" butonuna tıkladım ki ordan da "son"'a tıklayayım. ne gördüm? eczacı yazısı oylanmış. helal ulan, olumlu yada olumsuz oylanması bir tarafımda değil ama merak da etmiyor değilim, bu uzunlukta bir yazıyı bu kadar hızlı okuyabilen insanlara sahipsek bu ülkenin hali niye böyle? işte ülkenin hali neden böyle tam emin olamadığım için ışık hızıyla okuyanlara şu karikatürü göndermeye karar verdim --> http://www.resimler.tv/…i-allah-belanizi-versin.jpg
  • ---alıntıdır---

    gitti güzelim televizyon

    haberleri izliyorum... çörek otu yağı vitiligoda çare imiş. hem de konuşan, bir dahiliye uzmanı bayan doktor.
    ülen 4 yıldır çalıştım bu vitiligo için. renk hücreleri melanositleri uyarabilmek için pseurolan denilen bir flavonoid var ve tüm bu pseuralen içeren bitkilerin yağlarını topladım. taaa hindistandan getirdiğim yağlar oldu. neyse... bu pseurolenin etkili olabilmesi için bir de co-facteurlere de ihtiyaç var onlar olmazsa yine etkilemiyor. yığınla detay var... bir bakır polipeptidi bulabilmek için bir yıl bekledim. adamlar bir çörek otu yağı ile iş çözdü. çörek otunda pseurolen yok bile... ancak bağışıklık sistemine, o da biraz faydası var... yarın çörekotu yağında patlama yaşanacak fiyatı kimbilir kaça fırlayacak veya çörekotu yağı diye neleri yutturacaklar bu saf millete...
    şimdi hanım televizyon seyredemiyorum diye kızıyor. haklı... ama ben dayanamadım elimdeki bardağı fırlattım televizyona... bu kadar da olmaz ki diye... ben adam olmam ya... gitti canım televizyon...

    ecz. s. onur kıyak

    ---alıntıdır---

    ülkemizde cahilliğin yüceltilmesi ve sağlığın ayağa düşmesi sonucu, bu hale gelmiş bir meslek grubudur.
  • eczane eczacısı halkla uğraşmaktan bir çeşit insan sarrafı olmuştur artık. kime cebinden ilaç verilir, kim muhtaçtır, kim dolandırıcıdır, kim "biz o kadar fakirdik ki böhühü" edebiyatıyla vicdan sömürür, kim cemaat propagandası yapmak için bir başkasının meslek etiğini hiçe sayar, bilir.

    "eczacı bağa beleşe ilaç virmedi ama saolsun cemaat abiler bağa yardım etti."
    heee cemaat abin de sonra senden hiçbir şey talep etmedi. hiç hizmetlerine girmedin. o kadar yüce gönüllülerdi, ama o eczacı olacak ibne öyle miydi? kerizdi çünkü.

    fakirlik edebiyatı neyse... kişinin fakirliğini fırsat bilip onun saflığı üzerinden kendi propagandanı yaptırmak da hadi neyse de, buna alet olup üstüne bir başkasını kötülemek çok iğrenç ya. çok sefil. tam gerizekalıca.
  • daha kendi yazdığı yazıyı okumaktan aciz, ilkokul terk, götü sivilceli 31'cilerin dükkan bekleyen esnaf sandığı, eczacılık mesleği mensubudur.
    kimlerin elinde yetiştiriliyorsa bunlar, gram zeka, tıyniyet kazanamıyorlar lan. maçan yiyorsa gir de okulunu oku, ondan sonra at-tut yok boş boş oturuyor, yok yasadışı işler yapıyorlar diye.
    tuvalet terliği ya...
  • ilaç fiyatlarında serbest vatandaş için önemli bir indirim olmadığını, bu indirimin aslında uygulama talimatları ve muhasebe oyunlarıyla sadece kurumlara kesilen faturalarda olduğunu anlatamayan meslektir.

    bahsedildiği gibi 5-6 yıldır ilaçlara zam gelmediğini, bu süre içinde ilaçların enflasyonun altında kalan birkaç üründen biri olduğunu, birinci basamak sağlık hizmetinde neredeyse tüm dünyada ücret alınmazken, ülkemizde alınmaya başladığını da anlatamamıştır.

    ilaç alış fiyatlarının serbest piyasa koşullarıyla belirlenmediği ama satışı söz konusu olunca tüm avrupadaki en ucuz ilaçların fiyat olarak baz alındığını, buna bağlı olarak kaliteli biyoyararlanımı olan ilaçlardan vatandaşımızın faydalanamadığını anlatamayandır.

    market modelinin sadece abd'de olduğu, orada zincir eczanelerin sahiplerinin sermayedarlar değil, eczacılar olduğunu, avrupada bazı ülkelerde market içinde sadece otc (vitamin ve basit ağrı kesiciler vs...) satıldığını ama yanlış kullanımlar dolayısıyla bu uygulamaların olduğu ülkelerin bile geri adım atmaya çalıştıklarını anlatamayandır.

    bazı kurumların geri ödemelerinin 1 yılı bulduğunu, bu faturalara ait peşin vergileri kısa sürede ödemeleri yanında her ay kdv ödediklerini, büyük şirketlerin bazıları binbir yolla vergi ödemezken, her yıl rekortmen listelerine girdiklerini, sattıkları her ilaç faturalı girip çıktığı halde, neredeyse sıfır vergi kaçağı olduğu bilinmesine rağmen, vergi dairelerinin her sene defterlerini incelediklerini anlatamayandır.

    eşdeğer ilaç yerine eşlenik ilaç (iyi bir tansiyon ilacı yerine en ucuz herhangi bir grup tansiyon ilacı fiyatının ödenmesi) gibi abidik gubidik kararlar için, vatandaşın sağlığı bozulmasın diye hükümetle masaya oturmak zorunda kalandır.

    reçetelerinin incelenmesinde örneklemeye tabi tutularak, 1000 tl lik reçetede 50 tl hata varsa, 100000 tl lik reçetede 5000 tl hata vardır denilerek parası kesilendir.

    her gün ilaç ödenme koşullarının değişmesi yüzünden bilgisayar başına çakılıp mevzuatı takip etmekten, gerçekten olması gereken yere, yani tezgah arkasına geçip, hastasına derman olamayandır!...
  • 5 yil farmakoloji, kimya, latince, ot, bitki hepsini okuyup sonra da bakkallik yapan insan.
  • aceleci insanlar. bazen öyle gelir ki bir an evvel bizi dükkandan dışarı postalamak adına işleri hızlandırırlar.

    çekicidir eczaneler. bir çok ayrıntıyı içinde barındırır, bıraksalar saatlerini geçirebilir bazı kişiler. ama bırakmazlar, ne kadar hızlıdır eczacılar...

    içeri girer, şöyle raflara bir göz atarsınız, hemen bir ses gelir “yardımcı olayım” diye. olma yardımcı falan, ben biraz ilaçları izleyeyim, düzeninize hayran kalayım. mağazalardaki gibi biz sadece geziyoruz diyelim.

    bir rafta buğuseptil, yanında vaporub... bir alt rafta voltaren, paraflex, bengay, lasonil, başka bir rafta apranax, aspirin, sedergine... dur sıkıştırma, acele ettirme eczacı, biraz daha sağa sola bakmak istiyorum... bilmediğim ne ilaçlar var kimbilir, yeni çıkanlar, yılların klasikleri.... ama yok, gözlerini dikip bakar size devamlı. hadi hadi dercesine. söylersiniz ilacınızı, o hazırlarken siz ne kadar hızlı göz gezdirebilirseniz kârınız olacaktır, prozac, bellergal, insidon, hop bir başka raf... xenical, reductil, mincifluid... hooop aferin hot, thlol hot, hooop hot bir poşet uzanır önünüze ve gitme vaktidir, gözünüz raflarda kalarak....
hesabın var mı? giriş yap