• klasik belagat ve medrese kitaplarında sıkça geçer. sözün fesahati için gerekli özelliklerden biridir. "o kadar iyi bir şiir ki ne bir kelime ekleyebilir ne de bir kelime çıkarabilirsiniz" türünden şiirler için de kullanılır. efrad, fertler; ağyar ise diğerleri demektir. osmanlılar, sevgili dışındaki her şeyi tanımlamak için de ağyar derlerdi. gayr'dan gelir.
  • efradini cami agyarini mani.

    oyle bir anlatilmali ki anlatilan, ne eksik gedik kalsin, ne cer cop dolsun. birbirine benzeyenlerini kesi$tirsin, alakasizliklarini, ayrik otlarini bicsin. ne gereginden fazla uzun du$sun ne de anla$ilamayacak denli kisa kalsin.

    bir tanim ce$idi degil, iyi / dogru bir tanimlamanin / tarifin -kabaca- olcusu, nasil olmasi gerektigidir.

    gunumuzde kelaynaktir. *
  • bir tanim cesidi degildir. tarifin tarifidir.
  • mot a mot çevirisi: unsurlar** ını bir arada tutan, başkaları**na engel olan.
  • metin akpinar, yasaklar isimli kabarenin acili$inda cok guzel kullanir bu cumleyi.

    "efendim yasaklar'a ho$geldiniz. biliyorsunuz, yasaklarla dolu bir dunyada, yasaklarla dolu bir ulkede ya$iyoruz. buraya gelirken bile kimbilir ne yasaklarla kar$ila$tiniz. ama burada kar$ila$acaginiz ilk yasak $ey bir yasak. $imdi "$ey", hepiniz biliyorsunuz tabii, tek ba$ina bir anlam ifade etmeyen, ama cumle icinde her anlama gelen bir $eydir. "$ey"'in efradını cami ağyarını mani tarifi boyle oluyor..."
  • ''lazımsa dahil, lüzumsuzsa hariç'' manasında bir söz.
  • latince karşılığı 'omni et solis definitum'dur.
  • bir tanım çeşididir.
    nesnenin ağyarını dışarda bırakıp, efratının toparlayan *; yani zıddını ayrı tutup, ögelerini- bileşenlerini belirten tanımlamalara denir.
  • tanım ve tarif gerektirecek bir soru karşısında sorulan şey-in unsurlarını (efradını) toplayıcı, ağyarını (yabancılarına) mani şekilde cevap verilmesi denilebilir. en "yetkin" tarifin en kısa tanımı bu formda olmalıdır diyenler vardır. buna göre cevap, cevabı merak edilen ve değişik metodlarla sorulan nesnenin, şeyin içeriği hakkında geniş bir alanda bütün unsurları toplayıcı olmalı fakat o şeyle alâkasız en küçük bir şey tanım ya da tarif olarak adlandırılabilecek cevaba girmeyecek şekilde verilmelidir.

    cevap, tanım, tarif öyle bir elfaz olmalıdır ki, sorulan şey hakkında en mücmel bilgiyi vermeli, içine o nesne, şey, konu hakkında ilgili ne varsa bulundurmalı fakat ilgisiz başka bir şey de bu tanıma karıştırılmamalıdır.

    sözlükte başlıklara bakıldığı zaman değişik kalıpta sorularla karşılaşılırız. şimdilik ismet özel başlığını ele alabiliriz. birinci kalıp, mi, mı, mu kalıbıdır. ismet özel var mı, yok mu gibi ya da ismet özel var mıdır, yok mudur gibi sorularla ismet özel'in varlığının aslı ya da ismet özel hayatta mıdır, diri midir diyerek onun durum ve niteliği sorulur, cevapları aranır. ikinci kalıp "nedir" kalıbıdır. bu nedir kalıbı da birkaç şekilde söylenir.

    birincisinde bununla bir kelimenin açıklaması istenir. örneğin, "rain"in ingilizcede yağmur olduğunu bilmeyen biri somut anlamı üzerinden sorsa "rain nedir?" diye, "rain, yağmurdur" cevabı verilebilir.

    ikincisinde, bu konu etrafında "yağmur nedir" sorusu işte bu başlığa konu olan sözü bağlar. sorulan şey, nesne, olay hakkında fertlerini toplayıcı, ötekileri, yabancıları ayırıcı bir söz dizimi ile onların ayırt edilebilecekleri belirgin bir lafzın istenmesidir.

    söz, o şey hakkında onun gerekliliklerinden ya da zati niteliklerinden olsun önemli değildir. "yağmur, gökten yere yağan su tanecikleri ve bu su damlalarının yağması olayına verilen bir isimdir ve rahmettir" denilebilir. amaç, yağmurdan olmayan bir şeyin ona dahil edilmediği, yağmurdan olan bir şeyin de dışarıda bırakılmadığı tarafıyla tanımın ya da tarifin yapılmasıdır.

    "yağmur rahmettir" denildiğinde bu cihetiyle "rahmet nedir" diye sorulursa,

    "rahmet": kainatı yaratan, idare ve idame eden yüce allah'ın (c.c) dest-i kudreti ile yerküre üzerinde cari tuttuğu bir düzen gereği, canlılığın sürmesi için su çevriminde bir merhale olan suyun buhar fazından sıvı faza geçiş yap-tırıl-ması ile gökyüzünden yere doğru yağ-dırıl-an su damlacıklarıdır denilebilir.

    her ne kadar bu tanımımı bu kıstas muvacehesinde pek beğenmiş olmasam da, bu cevap (tanım) onun zati gerçekliğinin özünü açıklayıcı olur. maksat, ayırt etmek değil, bilakis onun mahiyetini ve aslını tasavvur etmektir.
  • eski kanun ve mevzuat için söylenmiştir....

    şimdiki uyduruk dandik kanunlar ve sair mevzuat için değil.
hesabın var mı? giriş yap