• vaktiyle bir amca vardı tanıdığım. o kadar cimriydi ki, anlatamam.
    -mercedes, audi alacak parası vardı. parçası ucuz diye tofaş şahin almıştı ama binmezdi o arabaya, benzini gidecek diye. her tarafa yürüyerek giderdi.
    -üzerindeki tişörtler 10 yıllıktı, rengi solmuştu ama yinede giyerdi.
    -12 yıldır kullandığı ayakkabıları vardı.
    -ölene kadar dışarıda yemedi pahalı diye.
    -karısına bir kez olsun dışarıda lokantada akşam yemeği ısmarlamadı, çok pahalı diye.
    -ramazanda yoksullar için yapılan iftar yemeğine katılırdı. evde yemek bitmesin diye.
    -yazın sıcaktan ölürdü antalya'da klimayı açmazdı. elektrik gidecek diye.

    sonra her fani gibi bu dünyadan göçtü. öldüğünde bıraktığı miras 20 trilyon'du, eski parayla. şimdinin parasıyla 20.000.000 tl'si. ne mi oldu? o kadar parası 2 damadıyla bir gelinine kaldı. damatlarıyla gelinin altında son model bmw, mercedes, audi var. damatları öğlen yemeğini bodrum'da akşam yemeğini paris'te yiyorlar. gelini 2500 liralık çanta alıyor. damatları 1000 tl'lik takım elbise giyiyorlar. o parayla günlerini gün ediyorlar. krallar gibi yaşıyorlar.

    birkaç ay önce damadını gördüm dışarıda altında 200.000 liralık bmw'siyle. o cimri amca geldi aklıma, parçası ucuz diye tofaş şahin almıştı ama binmezdi benzin parası gidecek diye.

    o cimri amca ömrünün sonuna kadar varlık içinde yokluk çekti. şimdi ise eloğlu zevk-u sefa yapıyor.
    demem o ki gençler hayatınızı yaşayın şu kısa dünyada.
  • asil hikaye bu cimriler ölünce baslar. mirascilar onlarin gozlerinden sakindiklari mala mülke,banka hesaplarina oyle bir hard core giris yaparlar ki mezarlarında ters dondurmecesine muhteremleri...
  • sanırım benim duyduğum en fenası, kuzenim staj yaparken şimdi adını vermek istemediğim, koskoca holdingi hatta şirketler grubu olan, aşırı zengin ve görgüsüz olan inşaatçı bir şahsın kendisinden sigara otlanmasıdır.

    adamın arkasından bakıp "hee böyle zengin olunuyo" demiş garibim.

    edit: imla.
  • ben de bir adet paylasayim.

    yil: 2011.
    yer: abd'de otomobil sahibi olmanin en pahali oldugu eyalet new york'un bok gibi para dondugu sehri manhattan.
    kisiler: ben ve universiteden bir arkadasim.

    tuvalet kagidini kullanirken 3 yaprak degil 2 yaprak kullanmamiz gerektigini belirten bir uyariyi tuvalete asan bu arkadasi evinden aldim. arabayla west 57. caddede bir giyim magazasina is basvurusunda bulunacakti. gec kalmak uzere oldugu icin arabayla oraya atmami rica etti. queens'den manhattan'a 40 km yol kat ettikten sonra arabayi park edecek bir yer aradik. kapali otoparklarin 10 dakikasinin en ucuz $8 dolar oldugu bir sehirden bahsediyoruz. mekanin hemen onundeki ceyreklikler atilarak park suresi alinan noktaya geldim, tam aractan iniyorduk ki arkadas "dur burda bir ceyrege 30 saniye veriyor, bir cadde arkada 1 dakia veren nokta var oraya gidelim" dedi. ben de hic sorgulamadan tamam dedim.

    yaklasik 1km yol aldiktan sonra bir yer bulduk ve yaninda getirdigi buzdolabi posetinin icindeki 30 adet ceyreklik atarak 30 dakika park suresi aldigini dusunup uzaklastik. magazaya 15 dakika yuruduk ve sirada bekleyen 10 kisi olunca arkadas 20 dakikada anca iceriden cikabilecegini anladi bana bir poset daha ceyreklik verip park suresini uzatmami soyledi. tamam dedim ve yola koyuldum. geri dondugumde aracim yoktu.

    park ettigimiz caddede maksimum park suresi 15 dakikaymis. aracimi ceken sirketi aradim. tow-park'in yerinin north riverdale oldugunu soyleyince basimdan kaynar sular dokuldu. bahsettigi yer oldugumuz yere 30 km uzaklikta ve en az uc metro hatti degistirilerek gidiliyor. dahasi park yerinde yarim saat bile kalsa, arac icin bir gunluk ucret yani $120 istiyorlar. bir de park cezasi olan $90 da sayinca bana $250 gibi bir meblaya patladi.

    arkadasin isi bitmis bana telefon ediyor. acmadim tabii. ertesi gun evime geldi, beni nasil birakir gidersin diye saydiriyor.
    $250'lik masrafi gosterince "senin hatan, sana gidip uzat demistim" diyor.

    cevap vermedim. o gunden sonra bir daha hic konusmadik.

    simdilerde 2 yaprak harcadigi tuvalet seanslari sonrasi bokunda bogulmasi kuvvetle muhtemel.
  • geçen sene kos adası'ndayım, iki tane anahtarlık aldım. satıcı kıza dedim ki:
    -if i buy 3 due, can you give me 5 euros? (3 tane alırsam 5 avro'dan verir misin?)
    -no i can't. the due is 2 euros and you will buy 3 key chains, you will give us 6 euros (hayır olmaz, tanesi 2 avro ve 3'ü 6 avro olur)
    - i will buy but if you will 5 euros (5 avro'dan ver alayım)

    kalanı türkçe devam etti, çünkü kız türk'müş,
    (satıcı kız) - siz türk müsünüz?
    (zoltarinmabedi) - aa evet, siz de mi türksünüz?
    (satıcı kız) - kardeşim altı üstü 2 euro, neyin pazarlığını yapıyorsun?

    bu da böyle bir anımdır.
  • öğrenci evindeyiz, kasımın sonuna geldik geliyoruz ve hala kombinin bakireliği sapasağlam duruyor, biliyoruz açarsak o fatura patlar. kasım ayının sert vurmasıyla birlikte hafif de bir titreme var hepimizde, benim odadan kaynaklı bir şekilde ( odada iki tane pencere vardı ) doğan soğuk geceleri uyurken ağzımızdan buhar çıkartacak seviyeye gelmişti. neyse bir çözüm bulma zamanı gelmişti ve ev arkadaşım o efsanevi taktikleri verdi : tüm pencereler kapanacak( evi rutubet bastı sonrasında ), yemekler soğuk odada yenecek, çay yapıldıktan sonra buharından faydalanmak için demlik soğuk odada duracak, genel yemeğimiz patates haşlamasının suyunu dökmeden odaya bırakıcağız gibi gibi. taktik zekasına hiç güvenmediğim ev arkadaşımın bir zaman sonra sevgilisi oldu ve hanım kızımız bizim eve gelmeye başladı. kadınlığın getirdiği cazibe ve ikna edicilikle kombinin namusunu 30 derecelik bir vuruşla kirletti. kombinin açılışı ile birlikte benim sırtım kış sonuna kadar hiç doğrulmadı.
  • 104 yaşımdaki dedem kefen parası vermemek için ölmüyor.
  • kız arkadaşımla 10 senedir birlikteyiz. bi kız kardeşi var, ben hayatımda kendi babam dahil bir çok pinti gördüm ama bu kızın pintiliği karşısında tüm pintilikler diz çöker tövbe ister.

    bi gün havuza gittik ben, kız arkadaşım ve bu kardeşi. girişte para vermemiz gerek, 1 euro kişi başı. ilk bu kendi ücretini 5 euro verdi ödedi. geri 4 eruo aldı. bende de 20 euro vardı, iki kişi dedim. biletçi de bozuk yok olmassa çıkışta verin dedi. bu gudubet baldız hemen yanımda tüm konuşulanları dinliyordu fakat hiç oralı olmadı. 2 euro vermedi utanmaz kevaşe. neyse çıkışta ödedik falan ama kaç yıl geçti hala aklımda. 2 euro için birinin hafızasında böyle kötü yer etmek herhalde sadece master pintilerin yapabileceği bir şey olsa gerek.

    edit: imla
  • bir yakınımın üzerine aldığım fakat kredisini aksatmadan ödediğim evin satışı sırasında, evin yaptığı primden "makul" bir ücret talep etmesi. enteresan olan şey ise o yakınımın babam olması.

    yine de seviyorum kurnaz keratayı, babalar günün kutlu olsun.
  • yıl 2010, kuzenim babasının kredi kartını kullanıyor, bir mekanda 3 liraya döner ekmek yiyor ben de yanındayım, kredi kartı ile ödeme istedi ama kasiyer 5 tl den aşağı kredi kartı çekemiyoruz deyince, bir tane daha alayım o zaman paket olsun dedi çünkü nakit kendi cebinden kart babasından çıkacak, poşeti aldı eline çıktık 10 dakika sonra bana '' bunu sen ye akşam sen bana aynısından alırsın'' demesi.
hesabın var mı? giriş yap