• üniversitede sadece 1 ay, aynı evde yaşamaya tahammül edebildigim ev arkadaşımın hikayesidir.
    sigara saklamak, lambaları arkamdan söndürmek falan alıştığım şeylerdi. bir gün hazır çorba paketini eline aldı ve üzerindeki "4 kişiliktir" yazısını görüp, "biz iki kişiyiz, nasıl yapsak ki?" diye sordu.
    banyodan çıktığım bir zamanda, süre tuttuğunu ve benim banyoda ondan çok kaldığımı, dolayısı ile çok su harcadığımı, mümkünse bundan sonra duş yerine kova ile yıkanıp, su miktarını hesaplamayı önerdi.
    haftalık ev harcamalarımızı toplayıp hesap çıkarttı. ben 50 tl, o ise 90 tl harcamış diyelim. benden 40 tl istedi ki hesap eşitlensin. adamı, 20 tl vermem gerektiğine ikna edemedim.
    şimdilik aklıma gelenler bunlar.
  • bende de bir sürü var ama aklıma bir tanesi geldi şimdi. ankara'da lisedeyiz o zamanlar. haziran ayı olsa gerek okulların kapanmasına az var. üç arkadaş arjantin caddesinde bir doğum günü kutlamasından çıktık, biraz daha takılalım hadi dedik, hava güzel, iyi hissediyoruz. arjantin caddesinin müdavimleri değildik o zamanlar, bize hitap etmezdi pek. bestekar tarafında takılırdık daha çok. kafa uğrak yerimizdi. yaş da 18 olmamış daha, içki içebilmek cazip geliyordu.

    bir mekan gördük yine arjantinde, girelim dedik. hoş bir yer, canlı caz-latin müzik yapılıyor içerde. kokteyl mokteyl bira birşeyler içeriz çok ta para kaptırmadan çıkarız diye düşünüyoruz. girdik içeri rahat rahat, ki para sıkıntısı olan tipler değiliz açıkçası ama nedense bir anda ya kitlerlerse endişesi sardı hepimizi. pahalı puro içen kodaman tipler vardı etrafta mesela.

    içimdeki cimri o anda çıkıverdi ortaya, doğru anı bekliyormuş sadece, yanıltmadı beni. pasta yemişiz hava da sıcak susamışız. mekana para kaptırmaya da hiç niyetimiz yok, daha doğrusu benim yok.

    sp: olm hadi tuvalete gidip su içelim. gelince de içecekleri söyleriz.
    arkadaş 1: çüş lan beraber mi gidecez?
    sp: yok lan biz ikimiz gidecez, o da biz gelince gidecek, garsonları kıllandırmayalım (üçüncü arkadaşa bakıyorum).

    arkadaş 2: tamam ben sizi bekliyorum.

    ikimiz tuvalete giderken batıracaz herifleri deyip gülmeye başladık. gerizakalılar batacak haberleri yok, beleşe içeceğimiz su parasıyla şampanya bile açtırırız falan.. liseli geyiği yapıyoruz (kısa bir süre sonra mekan harbiden kapandı yalnız). biz gülerken bir garson bir anda takılıverdi peşimize. efendim koridorun ışığı yanmıyor diye el feneriyle eşlik ediyor pezevenk. herif fenerle önde biz arkasında. tuvaletin kapısına geldiyoruz.

    sp: tamam teşekkür ederiz, siz bizi burada bekleyin.

    tuvalete girip kahkaha atıyoruz. neyse içiyoruz çıkıyoruz. hatta koridorda birbirimize bakıp sırıtıyoruz. bir yandan da kolumla ağzımdan akan su damlalarını siliyorum. görev tamamlandı çünkü.

    salon kısmına tekrar geliyoruz ve masadaki arkadaş bize bakıp sırıtıyor bu sefer, masadaki üç su kadehinin arkasından. su beleşmiş zaten, boşalan bardağı her doldurduklarında gülmeye başlıyoruz.
  • bir gün arabayla bir arkadaşımı tamamen onun işi için uzak bir mesafedeki istediği yere görürdüm ve o gün yaklaşık bir haftalık yakıt tüketimime denk gelecek miktarda benzin harcadım. maddi olarak sıkıntılı zamanlar geçirdiğimi bilen arkadaşım kendisince jest mi yapmaya çalıştı hala bilmiyorum ama dönerken şu muhabbet geçti aramızda.

    - bugün ne kadarlık benzin harcadın?
    - yaklaşık 50 tl kadar. (belki ödemeye kalkışır diye azaltarak söyledim)
    - aaa tamam o zaman ben sana 20 lira vereyim.

    o an kalakaldım. lafını hiç etmemiş olsa sorgulamazdım bile, ama konuyu kendi açıp bir de o şekilde sonlanınca muhabbet, ne diyeceğimi bilemedim.
  • büyük kardeşi whatsapp "lazım" olunca işini kardeşinin tabletinden hallediyormuş hahahahah. lan olum yıl olmuş 2017 whatsapp su gibi yemek gibi bir şey lazım olması mı kalmış bu işin. büyük kardeşinin pek arkadaşı olmayabilir ama çalışmıyor mu bu kişi? hiç mi yok bi sirket whatsapp grubu? cimrilikten arkadaşları tek tek bırakmış garibimi
  • alt komşumuz vardı taa eski evimizde, ev iyi güneş alırdı ve bu teyzenin her daim balkon demirlerinin kenarına iliştirişmiş 2-3 güğümü olurdu. sıcak suyu böyle sağlıyordu. ha ayrıca bütün bina onlarındı bizler ve diğerleri kiracıydık.
  • ortaokul yıllarında bir arkadaşımız annesiyle babasının aralarının bozuk olduğunu anlatırken babasının cimriliğinden dert yanmıştı:

    - gün içinde annem, kardeşim, ben tuvaletteki işlerimizi hallediyoruz. en son babam girdikten sonra sifonu çekiyor.

    evlerinde basbayağı ''sıçma döngüsü'' varmış lan resmen!

    daha da fenası aynı eleman bir başka yakın arkadaşıyla aynı kızın peşinden koşmuştu bir dönem ''hasip ile nasip'' misali. diğer çakal da gidip bu sifon muhabbetini kıza anlatmıştı. neslihan mıydı neydi kızın adı da; gelip bize sormuştu ''emir'in babası çok cimriymiş. doğru mu?'' diye.
  • belki cimrilikten değil de yokluktandır ama yine de anlatmam gerek:
    1994 yılı.
    lokanta işletiyorum.
    fiyatlarımız oldukça uygun ve genellikle öğrenciler tarafından tercih ediliyoruz.
    zayıf, öğrenci kılıklı bir delikanlı yerine oturdu ve yarım (1/2 porsiyon) çorba söyledi.
    yemeklerin yanında verdiğimiz ekmekler için para talep etmiyoruz ve ekmek selelerine birer ekmeği dilimleyip yerleştiriyoruz.
    delikanlı kaşık kullanmadan ekmeği çorbaya banarak bir sele ekmeği bitirdi ve 2. ekmeği istedi.
    yine banarak onu da yeyip bitirdikten sonra 3. ekmeği de isteyince ben ve çalışanlarım "bunu da yiyebilecek mi?" diye pür dikkat delikanlıyı izlemeye başladık.
    3. selenin yarısında çorba bitti.
    "bir çay alabilir miyim?" deyip ücretsiz ikramımız çayı da içtikten sonra memnuniyeti yüzünden okunarak yarım çorba parasını ödeyip gitti.
    işin tuhafı ödediği para yediği ekmeklerin masrafını bile karşılamıyordu.
    üstelik ikramımız turşu biber, vs. de cabası.
    o müşteriden para kazanmak bir tarafa zarar etsem de yaklaşık 25 sene sonra yarım çorbayla 2,5 ekmek yiyen müşterimi anlatmanın sağladığı manevi tatmin de benim kazancım oldu.
  • efsanevi değil belki ama sinir bozucu birkaç örnek vereyim. bu adam benim çok yakınım.

    - şimdiki eşi, o zamanki nişanlısına marketten 25 kuruşluk su aldığı için kızıyor. 5 dakika sonra eve gideceklermiş, ne gereği varmış
    - evlendikleri ilk zamanlar kadına 20 lira verip , tüm mutfak masraflarını karşılamasını istiyordu. kadın 2 – 3 gün sonra para bitti deyince,o kadar parayı! ne yaptığını soruyordu. kadın çalışmaya başladı da kurtuldu.
    - kadın maaşının belli bir kısmını (500 tl – 1000 tl , ne kadar kaldıysa artık) buna verir. ay sonuna doğru 50 lira istediğinde, borç olarak verir. yani kadın o ay 500 lira verecekse, 550 tl verir buna.
    - evlenene kadar annesiyle yaşadı bu adam. bırakın eve katkı yapmayı, ekmek alırken bile 1 lirasını istiyordu kadından. ara sıra ablası ve annesi bunlara ziyarete gelir, bunun arabası ile uzak yakın bir yerlere giderler. cebinden tek kuruş çıkmaz, ne yol masrafı, ne de yemek. hasbel kader çok uzak bir yerlere, yatılı gidildiyse, belki 100 – 150 liralık yakıtı bu alır, onu da günlerce dert eder. he bu arada yakıtın belli bir kısmını da şirketin verdiği yan haklarla alıyor.
    - bir keresinde antep’e gitmesi gerekti, kendi işi için. direk antep’e gitmek yerine kayseri’deki kuzenine gitti önce. oradan kızın arabasıyla antep’e git- gel yaptılar. bütün masrafları kıza ödetti. sadece yol parası 200 lira tutmuştu!
    - arkadaş, eş- dost , vs. kim olursa olsun, toplu olarak bir yere gidildiğinde hesabı ödediği hiç görülmemiştir. çoğunlukla başkasına kilitlemiş, en fazla kendi yediğini içtiğini ödemiştir.

    daha pek çok şey var ama aklıma gelen bunlar. bu adam maalesef benim arkadaşlar. bu saydıklarımdan bazıları cimrilikten de öte, resmen insanlardan faydalanmak. burada yazılanlar sayesinde bunun iyice farkına vardım. daha önce de yazılmış ama tekrar etmek istiyorum, bu kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık. bu konuyu aşmak için psikoloğumla görüşüyorum , belirli bir aşamaya geldim sayılır. çevrenizde size bu şekilde davranan insanlar varsa mutlaka onları uyarın. belki de rahatsız olduklarının farkında değillerdir.
  • şu anda kitap okumak için her zaman oturduğum cafeye geldim (d.bakır)..en sessiz ve sakin köşeme geçtim.
    ön masaya 3 kadın ve 1 erkek oturup bu başlıktaki bir entry üzerine konuşup tüm dikkatimi dağıtmaya başladı.
    milletin cimrilik hikayesi bizim kitap okuma zenginliğimize bile bela arkadaş..
hesabın var mı? giriş yap