• "bana mübah sana yasak" durumudur.
  • zirvesi şu fıkradadır herhalde; adamın biri, bir nehrin kıyısındaymış, nehrin diğer tarafındaki adama seslenmiş, - hey! karşıya nasıl geçebilirim? adam kafasını kaldırıp seslenene bakar bakmaz, cevabı yapıştırmış, - sen zaten karşıdasın!
  • 21.yüzyıl facialarından biridir.
    faciadır çünkü tezatı barındırır bünyesinde tüm kaçınılmazlığı ile;
    herkesin diline pelesenk olmuştur empati, ama hayatına oturtamamıştır çoğu kimse, yazıktır...
  • biz türkler şöyleyiz, böyleyiz gibi her durumda kendini yeren genellemeleri seven bir insan değilim ancak çok uzun zamandır ülkemin insanın bu problemi yaşadığına inanmaktayım.

    (bkz: haklı sebeplerim var)
  • insani doğrudan kötü biri yapmaz.
    çocuk yapar. bu çocuğu büyütmek isteyip istememek de sizin kararınız olur.

    çünkü hayatında hiçbir şey için uğraşması gerekmemiş ve bu gerekmeme halinin bile farkında olmayan biri olur bu. gerçekliğin çölüne hiç uğramamış, orayı ancak parmakla gösterildiğinde uzaktan görmüş, ama susuzluğunu tatmamış biridir.

    işin ilginci, uzaktan gördüğü o çölün kumlarından biri olduğundan ise son derece emindir.

    ve rüzgarın kendisini o çölün ötesine taşıdığından da öyle emindir ki, kumları kendinden aşağıda görecek bir cüret dahi gösterebilir. ama bunu cüretkar olmak adına yapmamaktadır, çünkü aslında ne yaptığının dahi farkında değildir.

    bu emin olma hali empatisizlikten, empatisizlik de insansızlıktan kaynaklanır. "böyle de bir şey varmış..." demeden, yani nasıl olduğunu merak edeceği bir "böylenin" varlığıyla yüzleşmeden, nasıl silkinir insan?

    insansız oldukça da empatisiz, empatisiz oldukça da insansız kalırsınız. ve dünyadaki bütün çözümlerin ilk adımı, sorunu kabul etmektir.

    ama çok üzülmeyin, zaten ilk yoğurdu kimin yaptığı da belli değil ama yemeye devam ediyoruz.

    (laktoza duyarlı olanlar hariç.)
  • aynı durumda kalmadan anlama yetisinden müstesna olma hali...
  • simülasyondaki diğer oyuncuların kişinin kendisi için yaratılmış botlar olduğunu zannetme durumu.
  • çok küçük örneklerle dahi gözlemlenebilen, gününüzü etkileyebilen eksiklik.

    seyahat ettiğim şehirde temel ihtiyacımı giderdiğim sırada, yer yokluğundan ve tek başınalıktan eşyalarımı kapı koluna asmak mecburiyetindeydim. her an düşme ihtimallerine karşı da gözüm onlardaydı. derken korkulan oldu, hemcinsim olmasından üzüntü duyduğum bir şahıs olanca pervasızlığıyla içeri dalınca eşyalar yeri boyladı. ben üzüntü içeren bir ünlemde bulunduğum sırada aldığım karşılık "e oraya asarsanız..." idi. bir "pardon" demesi yetecekken, sabahın ilk ışıklarında bir de böyle bir çokbilmişlikle karşılaşınca yanıtım bir miktar öfke barındırmış olabilir: "asacak başka yer önerirseniz...". gelen cevap: "e bana ne?.."

    şimdi bu noktadan sonra içimden "umarım siz de bir gün aynı durumu yaşarsınız" diye geçirmekten başka bir şey yapamadım; bu düşünceyi seslendirseydim sabah sabah gereksiz bir tartışma olacaktı. ancak bu eser miktarda empatinin bile yoksunluğuyla karşılaşmak sinir bozucuydu.

    öte yandan, yaklaşık bir saat sonra, gölbaşında varacağım yere giden tek ve izbe yolun üzerinde, normalde çok sevdiğim ve anlaştığım bir hayvan türü olan köpeklerin sürü halde alan koruması yapması sebebiyle bir miktar tırsacak ve orada şans eseri, teknesinde bulunan bir beyefendi, durumumu görüp, yardım eli uzatacaktı. üstelik kendisinden de çekindiğimi anlayıp, açıklama yapacak, günümü güzel kılacaktı.

    ya siz, nasıl hatırlanmak isterdiniz?
  • hayat icinde kullanilmis haline sahitlik ettim gecen. arkadasla ev ortaminda mayiskan bi sekilde takiliyoruz. cay, muhabbet derken elemanin telefon kiprasiyor. bakiyor, fuck buddynin aksam bulusmak istedigini teblig eden bir mesaj. cinsellige ve kadina en az benim kadar doymus olan arkadas isi yokusa süren cevaplar atiyor. lakin dösedigi tüm taslara ragmen hatun gece kalmamak sartina da tamam diyerek aksam bikac saatligine ugramayi kabul ediyor. arkadasim her ne kadar sartlari cok ideal bir anlasma cikartmis olsa da buruk ve saskin. saskinligini da su sorusuyla dile getiriyor:

    -lan arkadas, bi insan kendini siktirmekten ne zevk alir ya?
  • kendini tanımayan çapulcu protein bozuntularının başkalarını düşünmeleri, onların yerlerine kendilerini koyamama durumlarıdır.

    önce bi empati tanımını yapmak lazım.
    empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır.
    hanım koşşş, empati icat oldu delikanlılık bozuldu.
    neymiş efendim kendini karşındakinin insanın yerine koymakmış, kim yapıyor bunu merak ediyorum. iş düzenbazlık, karı-kız kaldırma, ayak kaydırma olunca empatinin kendisi oluveriyoruz. tabi ki bu duruma empati degil sikpeti diyoruz. aşkta ve savaşta her şey mübahtır diye söz bile var. gelelim duygu ve düşünceleri doğru algılamaya, yok efendim böyle bi şey. duyguları say desen, 5 tane zar zor sayar. en küçük sevgi gösterisine aşk diyen kızlar bu memlekette değil mi, ya benim olursun ya kara toprağın olursun diyen erkekler bu memlekette yaşamıyor mu... düşünmek diyor yaw halen, geç bunları. düşünmek sadece türk dil kurumu sözlüklerinde varolan insanı tanımlayan bir kelime sadece. düşünmeyi geç, varolan düşüncelere bile önem verilmez ki. düşüncenin yaratıcı tarafı değil, yokedici tarafı kullanıldı hep. din diye bi şey icat oldu, yasaklanmış bütün her şey bu yüzden yapıldı. burda din suçlu değil, insan görünümlü bir kaç evrimleşmemiş maymum söz konusu.

    sözüm sana protein bozuntusu,
    annen ve baban bir azgınlık anında leyleklere sipariş vermişler seni, anlıyorum senin durumu. hayır anlamıyorum beee (salon adamı çizgimden çıkartma beni bee) elinde cep telefonunla gün boyu mesajlar atıp duruyorsun, en küçük sevgi kırıntılarına kendini teslim ediyorsun. en kötüsüde benim gibi iki üç çakalın ellerine ruhunu teslim ediyorsun. yazık değil mi ruhuna. zaten kirli bir dünyaya doğmuşsun. anne ve baban sana anlatılması gerekenleri anlatmamış, kurtulmak istiyorsun şu an ki halinden ama farkında değilsin batıyorsun daha da derine. son kez ışığı gördüğünde ne olucak biliyor musun, sokakta yürüyen zombilerden bir farkın olmayacak.
    sen bu hayatına devam etmelisin, gerçek denilen olgu ölümcül senin için. yaşa bebeğim sen, her hafta birine aşık ol, göster ama elletme, karı-kız sikip sonra namus koruyucusu ol, yakışır.

    türkiye'de insan hakları bile tam olarak bilinmezken, empati ile kendimizi kandırma durumlarından biridir. olması gereken ve yaşam verimi arttırsada çapulcu insanlar yüzünden bir boka yaramamaktadır. aslında empati yoksunluğu değil, kişilik yoksunluğu olarak incelemek lazım. sonuçta empati kişilik üzerine monte edilebilen bir olgudur.

    not: özet geç piç deme arkadaşım, zaten hayatını özet geçiyorsun farkında değilsin.
hesabın var mı? giriş yap