• chaplin'in city lights filminden esinlenme değildir. en ufak espirisine kadar bire bir kopyasıdır, remake'idir. keşke kendimizde yaratabilsek böyle hikayeleri...
  • şaban köyden istanbul'a gelir ve hemşehrisini bulmak için balat'a gider.
    balat'ta agora birahanesi'ne girer ve bir fıçı üzerinde kuru fasülye yer, şarap içer.
    hatta "koca şehirde masa kalmamış, insanlar fıçıda yemek yiyor" diye de şaşkınlığını dile getirir.
    buna rağmen film boyunca şaban 3-4 defa daha aynı yere gider ve yine kuru fasülye yiyip, şarap içer.
    bu davranış aslında tanımadığı kentte ilk defa gittiği bir yerle (lokanta, bakkal vs) arasında bir güven bağı kuran ve sürekli orayı kullanan insanların sıkça gerçekleştirdiği çok temel bir insani davranıştır ve senaryoya çok güzel monte edilmiştir.
  • kör kızın evine giden şaban ona kitap okumak ister, raftan bir kitap alır. ve tam okuyacakken arada bir kağıt görür, "aa bir kağıt, üzerinde birşey yazıyor.." der. kör kız, "okur musunuz?" diye karşılık verir. "tabii.. birikmiş kira borcunuzu ödemezsiniz x günü içinde evi boşaltın.." kız ağlamaya başlar. "sen ağlama.. lütfen ağlama.. ben ne eder ne yaparım bulurum parayı.." der ve çıkar şaban.

    parayı kıza ulaştırır ve sessizce kaçar.. meyhanede son kez içerken, polisler gelir ve zengin arkadaşının parasını çalmaktan şaban ı tutuklarlar.

    hapishaneden çıktıktan sonra, kızın çiçekçi dükkanı açtığını rastgele öğrenir. tam dükkanın önündeki çamur birikintisine düşmüş bir gülü alırken, arkadan mahallenin cocukları onu çamura iter. doğrulur şaban, "ulan kaçmayın.. sizi bir daha burada görürsem.." der, bu sırada çiçekçi dükkanından kız, (gözleri açılmış şekilde) dışarı çıkar ve ona bir gül (para da olabilir şimdi hatırlamıyorum o kısmı) uzatır. şaban şaşırır, kız tanımasın diye konuşmak istemez (en acıklı kısım burası sanırım) kızın "lütfen alın.. alın.." ısrarlarına dayanamaz alır. ve kız şaban ın eline dokunduğunda, onun, kendisine parayı getiren o adam olduğunu anlar. "sen... sen... sen o sun.." şaban "eveeet." der.
  • müzikleriyle, konusuyla, kemal sunal ve partnerlerinin muhteşem oyunculuklarıyla bezenen film. o kadar muhteşem ki, filmi izleyip de anılara dalmayan, hayal kurmayan, gözü yaşarmayan insan yok denecek kadar az. belki de yok !

    bu ( dün) akşam yine oynuyordu bir kanalda. filmde bazı yerleri hızlı hızlı geçmek isterim mesela. şaban'ın hırsızlıkla suçlandığı sahne mesela. hazmedemem o yapılan haksızlığı. ama film öyle işlenmiş ki, tüm acı oradan itibaren içinize oturmaya, sorgulatmaya ve ince ince gözleri doldurmaya başlıyor. hele o son sahneye varış..

    şaban hapisten çıktıktan sonra çalan o enfes melodi. şaban'la kızın, o müzikler arasında duyulmayan konuşmaları, bir tek güle verilen o içten gülümsemeye karşılık, uzatılan paraya karşı verilen o harika tepki.. kemal sunal o kadar büyük oyuncuydu ki. o sahneyi ne zaman izlesem dudaklarım hiç oynamadan, yanaklarım bile kasılmadan, gözlerimden ince ince yaş düşer. tüylerim ürperir. kızın ellerini tutarken o kişi olduğunu anlaması, şaban'ın orada söylediği tek söz ve sarılma sahnesi..

    çok güzel filmdir çok.
  • filmin finalinde yok çiçekçi kız şabanı tanıyor , sarılıyorlar falan ama gercekten mutlu son mu , bence değil. leblebi atan veletler , veletlerin şabanı itip yere düşürmesi, en fenası çiçekçi kızın şabanı tanımayışı, hakir gören aşşağılayan bakışları tavırları , ona dilenci muamelesi yapması eline para tutuşturması ki öyle boyle tutuşturmak değil şabanın elini açıp parayı tıkıştırıp al al utanma dercesine eli kapayışı, cahit obenin müziği... her izleyişte yüreğim buruluyor. film ne kadar komediyse en az o kadar da dram yüklü. varsın chaplinden apartma olsun, bu film beni gercekten etkileyebilen , tekrar tekrar izlediğim filmlerden.
  • faik*: kendimi asıcam!
    şaban: niye? çamaşır mısın sen?
  • filmde kör çiçekçi kızı canlandıran oyuncu gülşen bubikoğlu'nun kardeşi nilgün bubikoğlu'dur.
  • içinde şöyle kopartan bir diyalog vardır:

    intihar etmeye çalışan adam: ölmek istiyorum...
    kemal sunal: bu zamanda ölünür mü be!?
    ieça: ee napiim?
    kemal sunal: sürün!

    *
  • en özel sahnesinin, yani şaban'ın gül satan görme engelli kadınla tanıştığı sahnesinin, istanbul'un en güzel yerlerinden birinde çekildiği filmdir.. cağnım soğukçeşme sokağı'nın başlangıcında, topkapı sarayı'nda bab-ı hümayun'un önünde, üçüncü ahmet çeşmesi'nin yanında, cankurtaran'ın yukarısında, cahit oben'in enfes ezgileriyle insanın içini ısıtan bir ruhsal temas..
  • kemal sunal'ın oyunculuğunun beni ağlattığı filmdir. final sahnesi hep ağlatır. ne zaman izlesem kıyamam şaban'a, onun saf aşkına...
hesabın var mı? giriş yap