• kendi başınızın çaresine bakmak zorunda kalmaktır. sizin için bir şeyler yapacak kimsenin yanınızda olmamasıdır. durup kimseden bir şeyler bekleyecek durumda olmamaktır.

    geçen hafta hepsini bir arada yaşadım ben. deprem sonrası ailecek çadırda kalmaya başladık. yavaş yavaş da çadıra alıştık derken o hafta epey yağmur yağdı bizim buraya. çadırımız diğer çadırlara nispeten biraz daha alçakta kaldığından tüm su bizim önümüzde birikiyordu. çadır, kazıklarla yere çakılmış, iple gerilen çadırlardan. su da kazıkların etrafında toplanıp toprağı epey yumuşatmış ve kazıkları yerinden çıkarmış. her şeyden habersiz uyuyan ben, gecenin bir yarısı üzerime düşen boruyla uyandım. yine deprem oluyor sanıp öyle bir çığlık attım ki uyuyanlar da uyandı sesime. bir uyandım ki çadırın yarısı yıkılmış, sular içeri giriyor, yağmur da gittikçe şiddetleniyordu.

    o telaşla uyanıp bu kez deprem olmadığını anlamam çok uzun sürmedi. hayatında kazma kürek tutmamış ben, aldım elime bir kazma, o yağmurda çadırın etrafını kazdım. geniş ve derin bir su yolu yaptım. kazıkları tekrar çakıp sağlamlaştırdım. zor da olsa çadırı tekrar eski pozisyonuna getirdik kız kardeşimle. o hâlimi bir görseydiniz, kırk yıldır bu işi yapıyorum zannederdiniz. iliklerine kadar ıslanma deyimini çok kullanan biriyim ben, ilk kez süslü cümlelerde kullanmadan ne demekmiş öğrendim.

    zorda kalmak öylesine kötü ki insan ne yapacağını şaşırıyor. merak etmeyin uzun da sürmüyor, çünkü iş sizi bekliyor. düşünsenize, çadırda bir umuda tutunmuşsunuz ve gecenin yarısı o umutların alaşağı edilişiyle baş başa kalmışsınız. kimden ne isteyeceksiniz, kime ne diyeceksiniz? insan her şeyi öğreniyor şu hayatta. maalesef çoğu şeyi de öğrenmek zorunda kalıyor. güçlü olmak da siz farkında olmadan yükleniyor sizlere. sonra güçlü olsanız ne olmasanız ne...
  • çaresizliğinden beslenmek.

    ilk adım, durumu kabullenmek. bir şekilde o duruma geldin, ne olduysa oldu, sana ne? bana ne?

    ikinci adım, korkmayacaksın, korkutanı korkutacaksın, kıranı kıracaksın, çatlatanı paramparça edeceksin. seni düşünmeyen şeyi veya şeyleri sen neden düşünüyorsun?

    ana fikir, kaybedecek bir şeyi olmayan insan en güçlü insandır. beterin beteri, dibin dibi var. daha bir şey görmediniz. bittim ben dediğin var ya, nah bittin. daha ölmediniz arkadaşlar, her şey ölünce biter. öldün, yoksun, hiçsin. ölen gider. nefes aldığınız sürece güçlüsünüz, nasıl güçlü olacağınızı bilirseniz. kimseden güç olmasını beklemeyin, önce kendiniz kendinize güç olun, sonra beklersiniz.
  • nefes alabildiğiniz sürece, bir çare olduğuna inanmaktır.

    6 ay kadar önce, 25'er yıllık, can dostum dediğim iki insandan büyük kazıklar yedim. onlar yüzünden çektiğim kredileri ödemek uğruna gece gündüz çalıştım.

    zamanında 40-50 biner lira borç verdiğim insanlardan en ufak bir destek dahi göremedim. ailemden (yaşlı ve kalp hastası babamdan özellikle) pek çok şeyi gizlemem gerekliydi.

    sabrettim, inandım, umudumu korudum.

    çok büyük bir şirketin bölge müdürlüğü için bir teklif aldım. hatta şansımı zorlayıp, koşulların (maaş ve yan gelirler) daha iyi olması için pazarlık bile yaptım.

    şimdi, borçlarım neredeyse kapandı. iki üç kredi taksidim kaldı. bir kaç aydır para biriktiriyorum.

    beni o kötü duruma düşürenler ise battı ve birisi geçenlerde benden borç istemeye geldi.

    demem o ki, inancınızı ve umudumunuzu koruyun. nefes aldıkça çare var.

    zaman, herkese hakkettiğini zamanla veriyor. iyiye de, kötüye de...
  • binali'yi dusunmek. binali ya. adam bu ulkeye basbakanlik yapti. adamin suratina suratina low profile dediler, ben demedim yani. basbakan oldu. bayagi imza yetkili filan... ulkenin kaynaklarini emanet ettiler. bir de donup kendime bakiyorum, ha gayret kizim diyorum. enseyi karartma, binali lan... sicacik gulumsemesiyle guc veriyor.
    ha gayret.
  • buna mecbur olduğunuzu bilmek.

    "saklanacak yeri kalmayan korkmaktan vazgeçer."
  • iki üniversiteyi yarıda bıraktım. üçüncüsü de bitmeyecek, dört sene sonra büyük ihtimalle atılacağım. 36 yaşındayım, 1 kez aşık oldum o da başkasını sevdi, başkasıyla sevişti, başkasıyla evlendi, başkasından çocuk yaptı. hoşuma giden her kadınla en az 11-12 yaş fark var.
    paris, londra, new york’ a gitmek isterdim. paris için tonla evrak biriktirdim, vize başvurum reddedildi. babam bir daha sponsor mektubu yazmayacağını söyledi. okul bitmeyecek, meslek de bilmem. yalan oldu uzak seyahat hayallerim. geriye oralara gidenlere sessiz sedasız küfretmek kaldı.
    özgür olmak isterdim. mesela gecenin köründe içmeyi, yemek yemeyi, 2-3 arkadaşla sohbet etmeyi severek yaptım. gündüz anlam taşımazdı. gecelerin sessizliğini, tenhalığını severdim. derken babam rahatsızlandı. ameliyat oldu. yaşı 70 üstü... bazı şeylerine yardımcı olmam için yanından ayrılmamalıyım. buna da hazırım. hissiz bir yavşak değilim ne de olsa. o beni büyüttü ve bugüne getirdi, iş başa düştü. ama... yanlış anlaşılmasın, babamı seviyorum. ama akrabalarım “ düzenini boz, babana yıllarını ver “ diyor. iyi de ben şehir dışındaki öğrenci evimde, gündüz uykumla, gece alkolüm, sohbetimle, doyurduğum köpeklerim, football manager kariyerim, sokaklarını arşınlamayı, kafelerinde kafein depolamayı sevdiğim semtimle düzenimi bulmuştum.
    babama yine bakarım. oğluyum, görevimdir, ama allah’ ın gücüne gitmesin, ruhuma, alıp başını gitmek isteyen sarhoş ruhuma nasıl söz geçireyim ? allah’ a inanıyorum ama artık sorgulamadan, sitem etmeden, büyük şeyler istemeden inanıyorum. geçen yıllar bana hayallerin ilk ters rüzgarda yüzüme çarpıp beni yere indiren hainler olduğunu öğretti. artık hayal kurmak istemiyorum. sadece sevimli düzenime dönmek, sarhoş olmak, okumak, köpeklerimi beslemek kafamdaki...
    ama artık o izmirli kızla yatmayı, new york’ a gitmeyi, iyi bir iş ve maaş sahibi olmayı istemek yok. istemek tuzaktır. intiharın tatlı sosla çevrilmiş tuzağıdır. bana tatlı düzenimi verin ve ne haliniz varsa görün. bir de babam iyi olsun. neticede hissiz bir yavşak değilim. sadece gerçekçiyim.
    işte insana gücünü veren de kopamadığı küçük ve tatlı düzenidir. o yoksa bocalarsın.
  • kabullenmek ile güç başlar, sindirmeye başlarsın zayıflığın azalır. panzehirin işe yaraması için tam doz zehir lazım gelir.
  • ben böyle anlarda dünyanın yaklaşık 600 milyon yıldır var olduğunu, milyarlarca insanın yaşayıp bu diyarı terk ettiğini düşünürüm. böyle düşününce, bu evrenin çok çok çok küçük bir parçası olduğum aklıma gelir. benim ömrüm de akıp gidecektir derim. ne üzülmeye ne utanılmaya ne de sıkılmaya değer. dediğim gibi akar gider.
  • en kötü durumun bile, en çıkmaz hallerin bile bir çaresi vardır. kendimizi küçümsemeyelim. toplum olarak depresyona meyilliyiz en başta bu psikolojiden kurtulmamız gerek diye düşünüyorum. bizi en dipteki düşüncelerden, duygulardan kurtaracak olan kişi yine kendimiziz aslında.
  • 1.durumu kabullenmek
    2. ona göre hayatında ve algılarında değişiklik yapmak
    3. kendini ihmal etmemek
    4. kendine değer vermek
hesabın var mı? giriş yap