• 48. antalya altın portakal film festivali'nin resmi medya sponsoru olan ekşi sinema ve kadim dostu ekşi sözlük ortaklığıyla çekilen ilk kısamız da altın portakal festivalinin kısa film seçkisinde kendisine yer bulmuştur ve festival süresince gösterilecektir. festivalde gösterilecek filmlerle ilgili ilk izlenimler ve festivalle ilgili haberler de antalya'dan ekşi sinema tarafından bildirilecektir. antalya'lı sinemaseverlere ve altın portakal ziyaretçilerine duyurulur.

    http://eksisinema.com/engellenmistir/
  • an itibariyle şu adresten rahatlıkla izlenebilir.

    tam ekran ve hd izlemeniz tavsiye edilir. (kota sorununuz yoksa)
  • --- spoiler ---

    "en büyük engelimiz üzerimize çevirdiğiniz o acıyan bakışlarınız. kaldı ki siz de engellisiniz. ancak engeller bir şekilde aşılabilir, biz o zaman basketimizi atarız, siz de dns değiştirirsiniz; buluşuruz!" mesajı aldığımdır.

    --- spoiler ---
  • an itibariyle bu hafta içinde ikinci kez fox tv'de haberi yapılan kısa film.
    yönetmen orçun baş ve ekşi sinema ekibinin film çekim öncesi ve sürecindeki fedakarlıkları takdire şayan.
  • cok guzel olmus, tebrik ediyoruz. ayrica (bkz: msn'de yavaş yazan kız)
  • kısacık zamana (10 dk) koca koca mesajlar sığdıran, ve bunları kör göze parmak sokar gibi değil de, ince ince yediren, üstelik 2 hafta gibi kısa bir sürede yazılıp çekildiği için de ayrı bir övgüyü hakeden bir orçun baş eseri. emeği geçen herkese saygılar.
    nasıl? yo yo bunları yazmak için yönetmenden tehdit almadım. hı severim o ayrı.
  • bütün ekibin özveriyle çektiği, anlamlı yapım.
  • çok güzel bir kısa film. gerek konuyu aktarırken takındığı üslubu, gerek aksaklıkları gösteren parmağın göze sokulmadan da bir şeyleri işaret edebilmesi becerisi ile hoşuma gitti benim.
    bence mutlaka izlenmesi gereken bir çalışma...
    ellerinize sağlık...
  • bir seyi de siz yapin millet begenmesin, bir seyin ucundan siz tutun bzi burun kiviralim. kisa film mi cekmek istiyorsun toplumsal bir konuda insanlara yardimci mi olmak istiyorsun sen de bir sey yap al eline bir kamera artik cok pahali degil bu aletler. zaten herkes senarist herkes organizator herkes oyuncu al bunlardan birini ortaya bir sey koy, bir de baskalari konussun.

    sansure karsi yuruyus olur yok soyle olmaliydi birileri toplumsal bir soruna deginir yok olmamis diye baslanir sanki cannes film festivalinden bildiriyor. bu ulkede olimpiyatlarin alinmamasinda bile engelli insanlara yapilan 2. sinif insan muamelesinin etkisi oldu. ama mesele o degil ortaya bir sey konmus iyi kotu zayif her ne ise en azindan bir sey ortada. bunu izleyecek 1000 kisi de olsa 10000 kisi de olsa birileri daha once gormedigi haber basliklarini bir sekilde gordu ya da engelli insanlari bir kez daha hatirladi. bir seye de olumlu tarafiyla bakin daha iyisi nasil yapilir biliyorsaniz yazin bir senaryo atin sozluk yoneticilerine mesaj destek vermezlerse o kadar gereksiz baslik arasindan kendi basliginizi acin insan toplayin bir seyler yapilir. bir sey yapin ya da yapan insana da olmamis diyerek birazcik sevkini kirmayin. vizyona film sokmuyor kimse yardim etmeye calisiyor tabi ki daha iyisi daha kotusu olacak. elestirerek hatalarini gormelerini sagliyorum demeyin insanlar hatalarini gormekten ote biraz sevk ariyor, destek ariyor . bu filmde oynayan engelli insanlar bunlari okuyacak biraz da bunu dusunun adam oscara katilmaya gelmedi derdini anlatiyor, super olmus demeni, izlerken koltuktan dustum demeni beklemiyor. birazcik olumlu destek ya da en azindan bunun neden iyi olmadigini anlatmaya kasma. hatalarini gormesini mi istiyorsun kimin cektigi yazdigi belli at bir mesaj.

    uzar bu yazi, elestri senin ozgurlugun senin elestrini elestirmek gotunu kaldirmamani elestirmek de benim ozgurlugum elestriye karsi bir durum yok ortada diyerek bitirirsem biraz daha anlasilir olur heralde.
  • hala bir umudum olduğu için içinde yer aldığım proje. ve hala bir umudum olduğu için hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. öte yandan, amatör ya da profesyonel olsun, bir eserin, yaratıcısı tarafından açıklanması o eserin pek de başarılı olmadığını gösterir şahsi fikrimce. yoksa herhangi bir şey yazmayi gerçekten düşünmüyordum fakat durum burada biraz daha farklı.

    bu sıkıcı ve uzun yazı 4 bölümden oluşacak. her yazının başına rakam da koyacağım ki isteyen hepsini okur, isteyen sadece ilgilendiği bölümü okur. ilk bölüm böyle bir projede neden yer aldığımı ve projenin hangi aşamalardan geçtiğini anlatıyor. sanatsal bir üretimde "heyecan" ve "arzu"nun teknik bilgi ve tecrübeden daha önemli olduğunu düşündüğüm için, ikinci bölümde sinema ile uğraşan amatör arkadaşlara yardımcı olmak amacıyla işin teknik bölümlerinden bahsedeceğim. bu bölümü sinematografi hakkında benden çok daha bilgili ve tecrübeli olduğuna inandığım ağır abilerin okumasına gerek yok. bununla birlikte bu abilerden bir kısmı rulet oynayan eşcinsel palyaçoları çekmeye devam edebilirler rahatlıkla. üçüncü bölümde, sözlükte ve tespit edebildiğim kadarıyla internette bu film hakkında konuşulanları değerlendireceğim. ve son olarak "internet, zaman, eylem" üzerine saçmalayacağım. her bölümün başına da sevdiğim bir filmden bir şarkı koyacağım ki, okurken sıkılmayın. evet, başlayabiliriz.

    1- neden böyle bir proje? ve çekim aşamaları; ( politki kouzina ayşe'nin dansı eşliğinde)
    engellilerle ilgili bir film yapmayı yaklaşık 4 senedir düşünüyorum, konuyla ilgili yazmıştım, (bkz: #19942589), fakat senaryosunu da yazdığım o projeyi bir türlü istediğim kıvama getiremedim, ben de bekletiyorum onu, cebimde dursun ve gelişsin. engellilerle ilgili olarak en çok rahatsızlık duyduğum şey kaysersouze'nin güzel yazısında anlattıklarıydı. (bkz: #23786136) evet, toplum olarak biz neye ne kadar saygı göstereceğimizi bilmiyoruz. hayatımızın çoğu cinsellik üzerine kuruluyken (yok, yok sana demiyorum, sadece cinsellikten hoşlanan insanlar var), ya da tabiri biraz yumuşatalım, cinselliğin insan yaşamında, su içmek, yemek yemek kadar normal, gerekli ve önemli olduğunu bildiğimiz halde, engellilerin cinsel hayatları hakkında bir film yapmayı düşünen adama rahatlıkla "abi, her sorunları çözüldü o mu kaldı?" diyebiliyoruz. ki bunu engelli insanlar da söyleyebiliyor. herkesin bir fikri var tabii ki, buna diyeceğim bir şey yok. fakat şunu kabul edelim, ister müslüman olalım, ister eşcinsel olalım, ister komünist olalım, ister entelektüel, ister kör cahil olalım, biz muhafazakar bir toplumuz arkadaşlar. artık, genlerimize mi işlemiş, yoksa yüzyıllar boyunca ümmet toplumu olmanın getirdiği bir şey mi bilemiyorum. neyse, böyle bir festivale* dahil olmayı sözlük (ssg, kanzuk) düşünmüş, bu durumdan ekşi sinema'yı haberdar etmiş, onlar biraz üzerine düşünmüş, adam toplamış, yönetmen arayışına girmiş, gregory ve dusunen hayvanin onde gideni de beni önermiş sağolsunlar. goflet de bana ulaşıp, yardım istedi. ben de seve seve kabul ettim. sonrasında 1-2 kez ekşi sinema ekibiyle buluştuk (kedikara, goflet, cha, poisonblue), tanıştık ve fikir yürüttük. hali hazırda bir senaryo vardı, fakat ben o senaryoyu fazla naif buldum ve bambaşka bir senaryo yazdım. bir yandan senaryoyu geliştirip, çekim planı hazırlarken bir yandan da ekip, oyuncu ve mekan bulma arayışlarına girdik. süre kısıtlıydı. sözlükten aldığımız 1000 lira tamamen oyuncuların, ekibin ulaşım ve yemek masraflarına harcandı. çekim mekanları, mecburi olarak birbirine uzak olan yerlerde gerçekleştirildi. basketbol sahnesi bağcılar'da çekildi. salon başka amaçlar içinde kullanıldığından ve basketçilerin bir kısmı çalıştığından çekimler 18:30'da başladı, 22:00 da sona erdi. pek çok çekimden feragat etmek durumunda kaldım. bu sahnede daha fazla seyircinin olması, protokolün daha fazla anlaşılması gerekiyordu. çekim yapacağımız güne adam toplamakta sıkıntı yaşadık, basketçiler, çekim öncesinde tanıdıklarını getireceklerini söylemişlerdi, fakat pek gelen giden olmadı ne yazık ki. ayrıca çekimler sırasında seyircilerden ve basketçilerden sıkılanlar oldu. onları suçlamıyorum, çekim süreci sıkıntılı geçer, çünkü filmle uğraşanların tahmin edebileceği gibi "topu at, kestik, topu tut, kestik, şimdi baştan." şeklinde çekildiği için o an rolü olmayan insanlar sıkılıyor. diğer çekim mekanlarimiz, zincirlikuyu metrobüs, bağcılar'da bir otopark (araba sahnesi), okmeydani'nda bir ofis (doktor sahnesi. zamansızlıktan uygun bir yer bulamadığımız için kedikara kendi ofisini açtı, bir doktor da bulamadığımız için yakınlardaki bir eczaneden yardım istedik, onlar da yardımcı oldular, teşekkürler onlara da), gayrettepe'de bir ofis (aylin'in sahne) ve maltepe sahili. çekimlerin tümünde ben, kedikara ve mustafa köksalan vardı. goflet de hem bazı çekimlere katıldı hem de dışarıdan bize destek verdi. her çekimden sonra parçaları bilgisayara aktarıp inceledim. kurguyu birkaç kere değiştirdim. bu esnada kurk mantolu michael jackson dostum bana çok yardımcı oldu. her akşam gelip kurguya baktı ve yorumlarını benimle paylaştı. eminim o da sözlük ve sinema için güzel işler yapacak.

    2- teknik ekip ve ekipman, (amatör olarak sinema ile uğraşanlar için) (city lights şarlo eşliğinde, 3:00)

    çekimlerde üç farklı lens ile birlikte canon eos 5d mark ii kullandık. mustafa'nın kendi ekipmanları bunlar. bu arada mustafa varını yoğunu koydu iş için, ona buradan bir daha teşekkür etmek gerekiyor. ışık kurmaya zamanımız olmadı, zaten pek ışığımız da yoktu, ama canon az ışıkta da gayet başarılı. pek çok klip ve kısa film çekiliyor bu aletle. fakat mark 2 bir fotoğraf makinesi olduğu için onunla video çekimi yaparken yardımcı bir alete ihtiyacınız var. tripod, monopod ya da su kamerayı omuza almaya yarayan basit [mekanizmalar gibi. montaj programı için sony vegas 10 kullanıldı. sony vegas herkes tarafından hor görülen ama kullanılışı ve performansı diğer bütün montaj programlarından (bence) daha iyi olan bir programdır. montaj yapanlar bu konuyu tartışmayı ve kim ne kullanıyorsa diğer programları aşağılamayı pek sever. kurgu, arkadaşlar, "kesmek"tir. isterseniz movie maker ile kesin isterseniz final cut ile kesin. nerede neyi keseceğiniz ve hangi parçayı hangi parçanın önünde/arkasında kullanacağınız sizin becerinize kalmış. hiçbir montaj programı çektiğiniz planları alıp size hazır bir film vermez. "o program süper bu program daha iyi" geyiklerine kulak asmayınız. en iyi program sizin en rahat kullandığınız programdır. (kurgu hakkında pek fazla kitap yok ülkemizde. ben bulabildiklerimi okumaya çalışıyorum çünkü bir filmi film yapanın kurgu olduğuna inanıyorum. bu konuda küçük ama faydalı bir kitap önerebilirim ilgilenenlere, (bkz: in the blink of an eye)*) after effects desteği alındı, o da skor tabelası çalışmadığı içindi. barış akyüz'e teşekkürler.

    3- film amacına ulaştı mı? film hakkındaki yorumlar. (beethoven - 7th symphony 2nd movement eşliğinde.)

    ilk dikkatimi çeken yorum "2 dk. oldu video açılmadı bile" oldu. buna bir yorum yapmalı mıyım diye çok düşündüm. ayrıca bunu yazan arkadaşı da birazdan bahsedeceğim diğer arkadaşları da hedef tahtası haline getirmek gibi bir amacım yok. herkes (en azından çoğu insan) samimi fikirlerini yazmış. şimdi filmde de bahsedilen şu metrobüs eylemini düşünelim. efendim olay şu, özürlüler vakfı üyeleri “bir grup tekerlekli sandalyeli metrobüsle gezmeye çıkarsa ne olur?” diyerek mecidiyeköy metrobüs durağına gidiyor ve eylem yapıyor. metrobüse binecek bir sürü insan da onlara kızıyor. "sokağa niye çıkıyorsunuz?" diyor. neden? çünkü zamanları yok ve eylem yapan kişiler onların hayatını "engelliyor". ( radikal, sol haber.) "ne zaman bu kadar duyarsız olduk?" klişelerine hiç girmeyeceğim. fakat bu zamansızlık, tahammülsüzlük size de enteresan gelmiyor mu? bana geliyor açıkcası. o kadar acelemiz var ve o kadar zamanımız yok ki, yapmayı tasarladıklarımız asla gerçekleşmeyecek diye düşünüyoruz. buraya son bölümde geleceğim. öncelikle bu filmin amacına ulaşmayacağı ve sadece "5-10" yazar tarafından izleneceği söylenmiş, bir arkadaş ise neden ilgi görmediğini sormuş. kaç kişinin izlediği ya da ilgi gösterdiği konusunda birkaç veri var elimde. pek çok site kendi adresine yüklemiş (ntv, milliyet, facebook vs.) onların izlenme sayılarını bilemiyorum, 3 yere baktım sadece,

    benim yüklediğim yer vimeo, eklenme tarihi 26 mayıs, izlenme: 43,600
    youtube (birkaç farklı kişi tarafından yüklenmiş ama sadece birini yazıyorum) yine eklenme tarihi 26 mayıs, izlenme: 28, 940
    mynet, eklenme tarihi 29 mayıs, izlenme: 104.327

    sonuç itibariyle bu video en kötümser tahminle 200 000 üzeri izlenmiş. bu bir ilgidir ya da değildir, yorum sizin.
    bunun yanında kedikara'ya resmi ve yarı resmi kurumlardan gelen tebrik telefonlarını, zincirlikuyu'da asansörlerin (artık) sürekli yukarıda durmasını (yani çalışmasını), bazı yazarlarımızın eylemlerini sokağa dökmesini (bkz: #23773410) düşünün.

    engelliler.biz sitesindeki yorumları ayrıca önemsiyorum, 30'a yakın yorum var o sitede, ve kimse "ajitasyon" demiyor, kimse "internet sansürü ne alaka?" demiyor. merak ediyorsanız ziggy played guitar (dışarıdan da olsa hep destek olmuştur film aşamasında, sağolsun) dostumun verdiği linke bakabilirsiniz. (bkz: #23798193) bunun yanında pera müzesindeki gösterime gelenler de oradaki engelli arkadaşlarımızın yorumlarını duydular.(bkz: #23722550) bu gösterim olay'da duyurulmuştu. oraya gelen sözlük yazarı bir elin parmaklarını geçmez. keşke gelseydiniz de duysaydınız yorumlarını, görseydiniz gözlerini, heyecanlarını. bu filmi çıkaran sözlükte yazmaktan bir kez daha gurur duyardınız.

    4- bu bölümü kafamı toparlayınca yazacağım. (belki de hiç yazmayacağım) çünkü şu an okuduğum kitap biraz kafamı karıştırdı. " şimdi her şey aşırı. (...) artık kimse kendini bilmiyor, hiç kimse içinde salındığı ve faal olduğu elementi kavrayamıyor. (...) genç insanlar (...) zamanın girdabında sürükleniyorlar. insanlar artık yalnız hız ve zenginliğin karşısında hayranlık duyuyorlar, herkes yalnız bu ikisinin peşinde koşuyor. (...) aydın kişiler yalnız bunlara değer veriyor, bunlara ulaşmak için çaba harcarken de bakıyorsunuz, orta bir yerde kala kalmışlar." bu cümlelerin sahibi goethe, yazılış yılı ise 1825.** yoksa o kadar çok düşünce vardı ki kafamda, bir videoyu nette paylaşmanın verdiği vicdan rahatlığı (!), internet özgürlüğünün elbette çok haklı nedenlerle savunulması ama mevzimizin internet özgürlüğünü savunma noktasına kadar gerilemiş olması..vs.

    -kapanış-

    bu film daha iyi olabilirdi, hala olabilir. gelin daha iyilerini çekelim.

    uludağ sozluk, itü sozluk ve inci sözlük 'te yorum yapan arkadaşlara,
    http://sefask8er.blogspot.com/ adresini açan kişiye,
    ve bildiğim kadarıyla videoyu paylaşan tek ünlü olan levent üzümcü'ye teşekkürler.

    not: sesli betimlemeli versiyonu filmin bittiği ilk günden beri hazırlanmaktadır. biter bitmez internete yüklenecektir.
    not 2: mahmure hanım seni seviyorum.
hesabın var mı? giriş yap