9 entry daha
  • isminin fonetiğinden etkilendiğim ve
    ‘ruhun kuytusunda’ romanını okuduktan sonra bu etkilenmeyi sabitlediğim yazar.
    ne hoş bir etkilenme:)

    ve spoil edeceğim kitabı;

    yazım boyunca, muhteşem bir _melankolik yapı_ betimlemesi var. psikanaliz kliniğine oldukça geniş fikirler sunan bir roman;
    kendilerini sessizliğe ve yalnızlığa sürgün etmiş iki insan; abi ve kız kardeş,
    yoğun bir inanç ve gelenekle üstlendiklerini söyledikleri, nesillerdir devam eden bir adayış mı dağın tepesindeki şehitliğe yaptıkları bekçilik?
    bazen, içten içe gitme isteği oradan, o sürgünden, ve ama devam eden kalış.
    donmuş bir hareketsizlikle.
    sadece yalnızlıklarından mı bu pınar, diye sormaktan vazgeçtiğim ensestiyöz ilişkileri ve devamında gelen ambivalansif düşünceleri, davranışları...

    kitabın tanıtım yazısında sürgün edilmek olarak aktarılıyor. bu, aklıma lacan’ın melankolik özneler için söylediğini getirdi;
    “ kendi içine sürgün olmak! “
    bu _ol’mak_ bir seçim!

    nesillerce de sürmüş olsa o gelenek, kutsal da sayılsa oranın bekçiliği, karın aylarca görünemeyecek kadar örttüğü yolları olan tepedeki evde, sadece kardeşiyle, birbirlerine dahi yokmuş gibi üstelik, çoğu zaman hiç konuşmadan orada o olma_yı seçmek...
    ve aksi olacakmış gibi düşünülebilecekken, kaba bir yorumla, ‘mutsuz, depresif, soğuk, isteksiz, bıkkın, sanki hiç bir şey yapmazlar. yataktan dahi çıkmazlar’ denebilecekken,
    ikisi de çok çalışıyor.
    yaşamak
    ve yaşatmak oraları ‘gayeler_i’nce mi?
    ne _’dersiniz?_i alın kendinize’....
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap