3 entry daha
  • ilkokul 4. sınıftaydım. müzikle, ritmle aram olmadığı halde okulun da bando takımındaydım. galatasaraylılığım ise adriyatik'ten çin seddi'ne kadardı*... ve galatasaray izmir'e geliyordu. evden okula diye çıktım, mahalleden abilere, kuzenlere takıldım, önlüğü, çantayı kömürlüğe bıraktım, ama borazanı yanıma aldım.

    bir karşıyaka bir de altay maçına gitmiştim ve o gün üçüncü kez galatasaray maçına gidiyordum. nergiz istasyonu'ndan banliyö trenine bindik, halkapınar'da indik. skorbord'un karşısındaki kale arkası tribününde yerimizi almıştık. girmeden önce kumru yedik elbette, şu soğuk olan, ekmeği yarım kesilmiş peynirleri dışarı taşan ama yarısı bu yüzden boş olan kumrulardan. başıma o eski kağıttan şapkalardan takmıştım, satıcının elinde kalmış ucuza satıyordu çünkü göztepe şapkasıydı. olsundu. sarı-kırmızıydı ya yeterdi.

    yarım yamalak dolu tribünler mexico 86'dan kalma mexico dalgalanması yapmaya çalışıyordu, komik, eksik ama güzeldi işte. o yıllarda su poşette satılıyordu böyle ucunu kesip ya da pipeti saplamaya çalışıp içilen sidik gibi sular... canı sıkılan poşetleri sahaya atıyordu ama tribünler ile yeşil zemin arasında tartan atletizm pisti olduğu için sular oraya düşüyordu. kimsenin umudu yoktu; benim de.

    kaptan cüneyt karşı taraftaki kaleye golü attığında kimin attığını bile görememiştik: semih yuvakuran mı, ismail demiriz mi, cüneyt tanman mi? sarışın ve bıyıklı bir abi santraya koşuyordu ama göremiyorduk. olsun. kale arkasında bir sevinç, bir nümayiş koptu. ilk yarı böyle bitse iyiydi amma velakin dimitrescu denen asker bozması çakmıştı hemen bizim taraftaki kaleye. sonrasında bizim abilerin, kuzenlerin sigara yakıp makedonca türküler söylediklerini hatırlıyorum. hatta sonlara doğru üst tribünlere tırmanıp halay bile tuttular.
    ...
    maç böyle bitti. daha istasyona ulaşmamıştık ki, steaua bucharest'li futbolcuların dopingli çıktığı ve maçların iptal edileceği dedikodusu yayıldı. kutsal kitaba inanır gibi, kadir inanır gibi inanmıştım bu yalana. ama hakikat başkaydı tabii. üstelik ben acıkmıştım, kuzen istasyondan mazot kokan bir gevrek aldı, ben trende gevreği kemire kemire karşıyaka'ya döndük. kömürlükten önlüğü ve çantayı aldım, koridora attım. anneme abilerle maça gittiğimi söyledim. annem de ben de televizyondan izledim deyince "beni gördün mü" diye sormuştum, görmemişti.

    ve evet söylemeyi unuttum. maç bitene kadar o borazanı çalmıştım. o günkü bakır borazanın, bayat gevreğin ve yitirilen turun tadı hâlâ dilimde. 9 yaşındaydım, avrupa şampiyon kulüpler kupası'nda yarı final maçı izlemiş, sahici galatasaraylı olmuştum.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap